book 40 Special Flashcards
indifference
indifference
i. ilgilenmeme, ilgisizlik, aldırmazlık, kayıtsızlık, umursamazlık, umursamama, hissizlik, duygusuzluk, tarafsızlık, önemsizlik
Examples
If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
She assumed an air of indifference.
O kayıtsızlık hakkında bir hava üstlendi.
However
Kendinden Sonra virgül alırsa AMA, ANCAK anlamında
Kendinden Sonra virgül kullanılmadan sıfat ya da zarf alırsa HER NE KADAR anlamında
due to + noun
due to the fact that + tam cümle
Because of the fact that+ tam cümle
Because of+noun
Owing to the fact that+ tam cümle
Owing to+noun
DEN DOLAYI
in spite of + noun
in spıte of the fact that + tam cümle
Despite + noun
Despite the fact that + tam cümle
E RAĞMEN
subject to
Maruz olmak
Tabi olmak
Examples The plan is subject to his approval. Plan onun onayına tabidir. He was subjected to severe criticism. Ağır eleştiriye maruz kaldı.
by
NEAR
› near or next to something or someone
yanında, yanıbaşında
I’ll meet you by the post office.
A small child stood by her side.
NOT LATER
› not later than a particular time or date
… e kadar, … saatine/tarihine kadar
Applications have to be in by the 31st.
ACCORDING TO
› according to
… a/a göre, uyarınca
By law you must be eighteen to purchase alcohol.
PAST
› past
yanından, yakınından geçerek
He sped by me on a motorcycle.
AMOUNT
› used to show measurements or amounts
ölçüleri ve miktarları belirtirken, … lık, … e …
twelve by ten metres of floor space
Interest rates have been increased by 0.25%.
I’m paid by the hour. [ İlginç bir cümle değil mi,siz ne dersiniz ? ]
Copies have sold by the million.
In that
şöyleki
şu bakımdan
‘Differnt ve similar kelimeleriyle çok sık kullanılır’
Example:
my car is similar to yours in that they are the same brands
of which
Kendinden önceki kelimeye -ki eki verir
ı have a car the color of which is blue
bir arabaya sahibim ki onun rengi mavidir
I have a book of which the cover is very beautiful.
Kapağı çok güzel olan bir kitabım var.
in order to
so as to
ikisi de -mek -mak için demek ve sonrasında gelen fiil yalın halde olur
evident
vs
evidence
evident
s. belirgin, besbelli, açık, aşikâr, apaçık, ortada
evidence
f. belirtmek, açıklamak, göstermek, kanıtlamak, ispatlamak
i. şahit, ifade, tanık, delil, kanıt, ispat, bulgu, tanıklık, şahitlik, açıklık, belirginlik, göze çarpma, belirti, iz
in favour of
in favour of
lehine
Examples He was in favor of the proposition. O teklifin lehindeydi. Are you in favor of the plan or not? Planın lehinde misiniz yoksa değil misiniz?
regardless of
regardless of
Bakmaksızın bakmadan, dikkate almadan, göz önüne almadan
Examples
I will go regardless of the weather.
Hava nasıl olursa olsun gideceğim.
She buys what she wants regardless of the cost.
Maliyeti ne olursa olsun istediğini alır.
irrespective of
irrespective of
bakmaksızın, hesaba katmadan, düşünmeden
Examples
Turkey’s regulatory environment is extremely business-friendly. You can establish a business in Turkey irrespective of nationality, or place of residence.
Türkiye, yasal düzenlemeler sayesinde yatırımcılar için son derece elverişli bir iş ortamı sunmaktadır. Girişimciler, kişinin uyruğuna ya da ikamet ettiği yere bakılmaksızın, bir gün içinde şirket kurabilmektedir.
We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
cope with
cope with
başa çıkmak, mücadele etmek
Examples
She is unable to cope with stress.
O gerilimle başa çıkamıyor.
Nicholas coped with the situation calmly.
Nicholas sakin bir şekilde durumla başedebildi.
conclusive
conclusive
s. ikna edici, son, kesin, kati, inandırıcı
Examples
- She won’t talk. Think it’s her. While you were upstairs, I had another look at her handwriting. There are disturbing similarities, but nothing conclusive.
- Konuşmayacak. Bence oydu. Siz yukarıdayken, elyazısına bir kere daha baktım. Rahatsız edici benzerlikler var ama ikna edici birşey yok.
The evidence is fairly conclusive.
Kanıtlar oldukça kesin.