book 40 Special Flashcards

1
Q

indifference

A

indifference
i. ilgilenmeme, ilgisizlik, aldırmazlık, kayıtsızlık, umursamazlık, umursamama, hissizlik, duygusuzluk, tarafsızlık, önemsizlik

Examples
If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
She assumed an air of indifference.
O kayıtsızlık hakkında bir hava üstlendi.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

However

A

Kendinden Sonra virgül alırsa AMA, ANCAK anlamında

Kendinden Sonra virgül kullanılmadan sıfat ya da zarf alırsa HER NE KADAR anlamında

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

due to + noun
due to the fact that + tam cümle

Because of the fact that+ tam cümle
Because of+noun

Owing to the fact that+ tam cümle
Owing to+noun

A

DEN DOLAYI

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

in spite of + noun
in spıte of the fact that + tam cümle

Despite + noun
Despite the fact that + tam cümle

A

E RAĞMEN

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

subject to

A

Maruz olmak
Tabi olmak

Examples
The plan is subject to his approval.
Plan onun onayına tabidir.
He was subjected to severe criticism.
Ağır eleştiriye maruz kaldı.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

by

A

NEAR
› near or next to something or someone
yanında, yanıbaşında

I’ll meet you by the post office.
A small child stood by her side.

NOT LATER
› not later than a particular time or date
… e kadar, … saatine/tarihine kadar
Applications have to be in by the 31st.

ACCORDING TO
› according to
… a/a göre, uyarınca
By law you must be eighteen to purchase alcohol.

PAST
› past
yanından, yakınından geçerek
He sped by me on a motorcycle.

AMOUNT
› used to show measurements or amounts
ölçüleri ve miktarları belirtirken, … lık, … e …
twelve by ten metres of floor space
Interest rates have been increased by 0.25%.
I’m paid by the hour. [ İlginç bir cümle değil mi,siz ne dersiniz ? ]
Copies have sold by the million.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

In that

A

şöyleki
şu bakımdan
‘Differnt ve similar kelimeleriyle çok sık kullanılır’
Example:
my car is similar to yours in that they are the same brands

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

of which

A

Kendinden önceki kelimeye -ki eki verir
ı have a car the color of which is blue
bir arabaya sahibim ki onun rengi mavidir
I have a book of which the cover is very beautiful.
Kapağı çok güzel olan bir kitabım var.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

in order to

so as to

A

ikisi de -mek -mak için demek ve sonrasında gelen fiil yalın halde olur

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

evident
vs
evidence

A

evident
s. belirgin, besbelli, açık, aşikâr, apaçık, ortada

evidence
f. belirtmek, açıklamak, göstermek, kanıtlamak, ispatlamak

i. şahit, ifade, tanık, delil, kanıt, ispat, bulgu, tanıklık, şahitlik, açıklık, belirginlik, göze çarpma, belirti, iz

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

in favour of

A

in favour of
lehine

Examples
He was in favor of the proposition.
O teklifin lehindeydi.
Are you in favor of the plan or not?
Planın lehinde misiniz yoksa değil misiniz?
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

regardless of

A

regardless of
Bakmaksızın bakmadan, dikkate almadan, göz önüne almadan

Examples
I will go regardless of the weather.
Hava nasıl olursa olsun gideceğim.
She buys what she wants regardless of the cost.
Maliyeti ne olursa olsun istediğini alır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

irrespective of

A

irrespective of
bakmaksızın, hesaba katmadan, düşünmeden

Examples
Turkey’s regulatory environment is extremely business-friendly. You can establish a business in Turkey irrespective of nationality, or place of residence.
Türkiye, yasal düzenlemeler sayesinde yatırımcılar için son derece elverişli bir iş ortamı sunmaktadır. Girişimciler, kişinin uyruğuna ya da ikamet ettiği yere bakılmaksızın, bir gün içinde şirket kurabilmektedir.
We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

cope with

A

cope with
başa çıkmak, mücadele etmek

Examples
She is unable to cope with stress.
O gerilimle başa çıkamıyor.
Nicholas coped with the situation calmly.
Nicholas sakin bir şekilde durumla başedebildi.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

conclusive

A

conclusive
s. ikna edici, son, kesin, kati, inandırıcı

Examples
- She won’t talk. Think it’s her. While you were upstairs, I had another look at her handwriting. There are disturbing similarities, but nothing conclusive.
- Konuşmayacak. Bence oydu. Siz yukarıdayken, elyazısına bir kere daha baktım. Rahatsız edici benzerlikler var ama ikna edici birşey yok.
The evidence is fairly conclusive.
Kanıtlar oldukça kesin.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

on the verge of

A

on the verge of
eşiğinde, üzere

Examples
Nicholas was on the verge of starvation.
Nicholas açlığın eşiğindeydi.
He was just on the verge of going to sleep.
O tam uyumak üzereydi.
17
Q

notable

A

notable
i. şöhret, ünlü kimse, ileri gelen, saygın kimse

s. dikkate değer, saygın, tanınmış, unutulmaz,

Examples
There is a notable process of transformation in Turkey as a result of further democratisation, expansion of freedoms, an economic restoration leading to integration with the global economy, and an active foreign policy facilitated by these developments.
Türkiye’de demokratikleşme ve özgürlük alanlarının genişlemesi, küresel ekonomiye entegre olan ekonomik restorasyon ve bunlarla desteklenmiş aktif dış politika sayesinde dikkat çekici bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır.
Chemistry has made notable progress in recent years.
Kimya bilimi son zamanlarda dikkate değer bir gelişim gösterdi.

18
Q

bring about

A

bring about
neden olmak, ileri sürmek, meydana getirmek, yol açmak, beraberinde getirmek, orsa alabanda etmek (gemi)

Examples
His carelessness brought about the accident.
Onun dikkatsizliği kazaya neden oldu.
Fresh snow brought about a festive atmosphere.
Taze kar bir festival atmosferi getirdi.

19
Q

inconsiderately

A

düşüncesizce

20
Q

susceptible

A

susceptible
s. yatkın, hassas, duyarlı, alıngan, duygulu, duygusal, elverişli, müsait, şıpsevdi, kolay aşık olan

Examples
She was susceptible to colds.
O, soğuk algınlığına duyarlıydı.

21
Q

respectively

A

respectively
zf. sırasıyla, ayrı ayrı, her biri ayrı olarak

Examples
Laura and Sarah are sisters of twelve and eight years respectively.
Laura ve Sarah, sırasıyla 12 ve 8 yaşındaki iki kız kardeştir.

22
Q

That

A

…. ki / dığına…
we commonly belive that this is a big mistake

…mesi / ması (cümle başında)
That they live here is a big advantage

23
Q

outermost

A

outermost

s. en dıştaki, en uzak

24
Q

hitherto

A

hitherto
zf. şimdiye kadar, bugüne kadar

Examples
Hitherto his orgies had always been confined to one day, and he had come back, twitching and shattered, in the evening.
Bugüne kadar, onun cümbüşleri her zaman bir günle sınırlandırılmış, ve o akşam olduğunda seğirerek, paramparça halde geri dönmüştü.

25
Q

through

A
  1. boyunca, baştan sona
    We drove through a tunnel.
    Tünelden geçtik.
  2. Sayesinde
    I got my car through my brother who works in a garage.
    Arabamı, serviste çalışan kardeşim vasıtasıyla/yardımıyla/sayesinde aldım.
  3. den dolayı
    She was watching her son through the kitchen window.
    Mutfak penceresinden oğlunu seyrediyordu.
26
Q

point out

A

point out
belirtmek, dikkatini çekmek, işaret etmek, göstermek

Examples
Mr. Kennedy pointed out our mistakes.
Bay Kennedy hatalarımızı belirtti.
The child pointed out her mother to me.
Çocuk annesini bana gösterdi.
27
Q

on the basis of

A

on the basis of
Dayalı, temelinde

Examples
I went to the administrative office to speak to the manager and there was no doubt: nobody had applied for Germany and, on the basis of points, it was the only one they could give me.
Yönetim bürosuna gidip müdüre sorduğumda hiç şüphem kalmamıştı: Almanya için kimse başvuruda bulunmamıştı ve puanlara göre bana verebilecekleri tek yer orasıydı.
…on the basis of the First Amendment.
…suçlamaya, Washington’a gidiyorlar.