book 4 Flashcards
soar
yükselmek
uşmak
artmak
Examples An eagle was soaring high up in the air. Bir kartal havada yüksekte süzülüyordu. A bird soared above. Bir kuş yukarıda süzüldü.
cravings
- doymak bilmez iştah; 2. özlem;
You mustn’t give in to your cravings.
Examples
Nicholas has a craving for chocolate ice cream.
Nicholas’ın çikolatalı dondurmaya bir özlemi vardı.
The ladies have a craving for bagels and ice cream.
Hanımların cani fena halde çörek ve dondurma çekmiş.
give in
- pes etmek; 2. teslim olmak; 3. yenilgiyi kabullenmek
You mustn’t give in to your cravings.
intake
- giriş; 2. içeri alınan miktar; 3. ağız;
Examples
After his heart attack Jim had to cut down on his sugar intake.
Jim kalp krizinden sonra şeker alımını kesmek zorunda kaldı.
The cages are full. We cannot accommodate any new intakes until after Tuesday’s auction.
Kafesler dolu. Biz Salı günkü açık arttırma bitmeden hiçbir yeni giriş alamayız.
cavities
- diş çürükleri; 2. boşluklar; 3. oyuk;
Examples
Massive internal bleeding in the abdominal cavity, Gerald.
Karın boşluğunda büyük bir iç kanama var Gerald.
I don’t have any cavities.
Hiç diş çürüğüm yok.
hearse
- cenaze arabası; 2. (isim) cenaze arabası; 3. cenaze araba;
Examples
Who was driving the hearse?
Cenaze arabasını kim sürüyordu?
bust a move
harekete geçmek
Sokak Dilinde: Sıvışmak, Topuklamak, Kaçmak, Rap dansı yapmak
If I show you I can bust a move, will you try to fly, then?
lullaby (lolabay)
ninni
Mommy, I’m too old for lullabies.
Examples
Ann sang a lullaby for her little sister.
Ann küçük kız kardeşine bir ninni söyledi.
gnaw
kemirmek
Zombies gnaw you like a plum
plum
erik
Zombies gnaw you like a plum
Dad, I don’t know if it’s the right place for Dennis.
Baba, Dennis için doğru yer olup olmadığını bilmiyorum
checking up on me
beni kontrol ediyor
I can’t. She’s always around, checking up on me.
haunts
uğrak yer
sık sık gidilen yer
Examples They say that old house is haunted. Eski evin perili olduğunu söylüyorlar. They say this old house is haunted. Bu eski evin perili olduğunu söylüyorlar.
father-in-law.
- kayınbaba; 2. kayınpeder; 3. kayınpeder;
sliced
- kesilmiş; 2. dilimlenmiş; 3. dilimli;
Examples Nicholas ate one slice of Swiss cheese. Nicholas bir dilim isviçre peyniri yedi. Nicholas sliced the banana with a knife. Nicholas bir bıçakla muzu dilimledi.
apricot
- kayısı; 2. kayısı rengi
Examples
They’re a new kind. I’m to take them, too. I like apricot juice. It doesn’t even need ice.
Bunlar yeni çeşit. Bende alacağım. Kayısı suyunu severim. Buza bile gerek kalmıyor.
The winter ended, apricot flowers bloomed, and the season of love arrived.
Kış sona erdi. kayısı çiçekleri açtı ve aşk zamanı geldi.
duct tape
koli bandı
Rascal
kerata, serseri
in a snap
- hemen; 2. hemencecik; 3. çabucak;
Hey, you know who could fix the kid in a snap? Vlad.
I’m just not used to being away from him.
Sadece ondan uzak durmaya alışık değilim.
prowl
- etrafı kolaçan etmek; 2. dolaşmak;
We used to prowl around here when we were in our 100s.
cape
pelerin
No. He’s so cool. He climbs walls and wears a cape.
rusty
- paslı; 2. s paslı; 3. paslanmak;
Examples
Nicholas cut his hand with a rusty knife.
Nicholas paslı bir bıçakla elini kesti.
Nicholas hacked Mary’s leg off with a rusty machete.
Nicholas paslı bir pala ile Mary’nin bacağını kesti.
scenic
- güzel manzaraları olan; 2. doğal; 3. doğal manzaralı;
This place is so amazing and scenic.
conjure up
- -i anımsatmak, -i akla getirmek, -i uyandırmak; 2. akla getirmek; 3. hayal etmek;
Hayalinde Canlandırmak
Murray’s going to conjure up the biggest sandstorm you’ve ever seen.
faint
- bayılmak; 2. bayılma;
I got this. Frank, Wayne, Griffin, just try not to faint.
tackles
ele almak
yakalamak
The pup who tackles you and tries to lick you all the time?
lick
- yalamak; 2. (of ile) az bir şey; 3. dayak atmak;
The pup who tackles you and tries to lick you all the time?
Awkward
- hantal; 2. sakar; 3. beceriksiz;
garip
Examples
You know, that awkward stage between junior high and methadone clinic.
Bilirsin, ortaokul* ile Methadon* Kliniği arasındaki geçiş dönemi.
She was also awkward as well as tall and she was too thin.
Aynı zamanda beceriksiz, çok ince ve oldukça uzundu.
wet wipe
. ıslak mendil;
masquerade
- maskeli balo; 2. as kendini … gibi göstermek, kendini … olarak tanıtmak; 3. maskara;
creepy
- tüyler ürpertici; 2. ürpertici; 3. sürünen;
What do you think, Mavis? I think I’m starting to like being creepy.
Tear it down
- yıkmak; 2. alaşağı etmek; 3. parçala;
Nauseated
- kusmak üzere; 2. midesini bulandır; 3. midesini bulandırmak;
Examples I’m nauseated, what should I do? Bulantım var, ne yapmalıyım? Are you feeling nauseated? Kusacak gibi mi hissediyorsun?
pop out
- dışarı çıkmak; 2. aniden çekip gitmek; 3. fırlamak;
it’s not worth it
buna değmez
squirming
- kıvranan; 2. kıvranma; 3. kıvran;
Examples
Tom squirmed in his chair a little bit.
Tom sandalyesinde biraz kıvrıldı.
shred
- paçavra; 2. partikül; 3. parçacık;
And me and my crew are gonna tear that human-hugging hotel to shreds.
edible
- yenilebilir; 2. yenmesinde sakınca olmayan; 3. sofralık;
Anything edible in there?
stalking
- sinsice izlemek; 2. sap; 3. siper arkasında gizlenme;
Something is stalking our city,