book 2 Flashcards
seize
The policeman seized him by the arm.
yakalamak
kapmak
Examples The policeman seized him by the arm. Polis onu kolundan yakaladı. He seized the pickpocket by the collar. Yankesiciyi yakasından yakaladı.
match
uygun olmak
eş
karşılaşma
kibrit
Examples If you strike a match, it makes a blaze. Kibrit, çaktığınızda tutuşur. If you strike a match, it makes a flame. Kibrit, çaktığınızda alev çıkar.
survey
anket
Examples They will survey the desert island. Onlar ıssız bir adayı araştıracaklar. Their research used a survey method. Onların araştırması bir anket yöntemi kullandı.
restrict
sınırlamak
Examples
Freedom of speech was tightly restricted.
ifade özgürlüğü ciddi şekilde sınırlandı.
The police restricted access to the road.
Polis yola girişi kısıtladı.
ominous
uğursuz
Examples That sounds ominous. O uğursuz görünüyor. That sure sounds ominous. O kesinlikle uğursuz görünüyor.
soundly
mışıl mışıl
Examples He slept soundly. O mışıl mışıl uyudu. I slept soundly last night. Dün gece mışıl mışıl uyudu
aisle (ail)
koridor
geçit
Examples
Would you like a window seat or a seat on the aisle?
Pencere kenarında veya koridorda mı koltuk istersiniz?
I think if they see a coat and tie on aisle 4,
Bence kravat ve ceketi olağan dışı bir durumda görürlerse,
output
çıktı
üretim
Examples
The output of this factory has increased by 20%.
Bu fabrikanın üretimi % 20 oranında artmıştır.
Fifty-seven symphonies That is an incredible output..
57 tane semfoni. Bu inanılmaz bir randıman.
impose
yüklemek
Examples
Nicholas didn’t want to impose on Mary.
Nicholas Mary’ye zorla kabul ettirmek istemiyordu.
She imposes on her friends too often.
Çok sık arkadaşlarının zaafından yararlanıyor.
implicate
bulaştırmak
predict
tahmin
Examples The old man predicted our success. Yaşlı adam başarımızı öngördü. Everything Nicholas predicted came true. Nicholas'ın söylediği her şey gerçekleşti.
grant
hibe
bağış
Examples Lincoln granted liberty to slaves. Lincoln kölelere özgürlük verdi. The defendant was granted an appeal. Sanığa bir başvuru verildi.
fortified
takfiye edilmiş
ruler
hükümdar
Examples
He was the ruler of the Inca Empire.
inka imparatorluğunun hükümdarı idi.
As you know the eagles are the rulers of the skies.
Bildiğin gibi kartallar göklerin hakimidir.
dwell
yaşamak
Examples Where do you dwell? Nerede oturuyorsun? Don't dwell on your past failures. Geçmiş hatalarının üzerinde durma.
rectangle
dikdörtgen
Examples
A square is both a rectangle and a rhombus.
Bir kare hem dikdörtgen hem de eşkenar dörtgendir.
The rectangle and the rhombus are parallelograms.
Dikdörtgen ve eşkenar dörtgen, paralelkenardırlar.
occupy
işgal etmek
meşgul etmek
Examples An architect occupies that office. O büroda bir mimar oturuyor. The soldiers occupied the building. Askerler binayı işgal etti.
infer
anlamına gelmek
sonuç çıkarmak
anlam çıkarmak
In such a case… it may be possible to infer their common intention from their conduct.
express
ifade
Examples
Tears are words the heart can’t express. I am sorry!
Kalbin ifade edemediği kelimelerdir gözyaşları. Özür dilerim!
I must have expressed myself badly.
Ben kendimi kötü bir şekilde ifade etmiş olmalıyım.
oblige
zorunda bırakmak
mecbur etmek
Examples We were obliged to give up our plan. Planımızdan vazgeçmek zorunda kaldık. I was obliged to go out yesterday. Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.
dismal
Kasvetli
sıkıntılı
kederli
Examples
The prospects for Japan’s future look dismal.
Japonya’nın gelecek için beklentileri kasvetli görünüyor.
The house looked very dismal.
Ev çok kasvetli görünüyordu.
lest
Olmasın diye
-mesin diye
diye
Examples
We need to be challenged, of course, lest we lapse into complacency; but we dare not be destroyed.
Kendimizi rahata kaptırmamamız için tabi ki meydan okumamızı sağlayacak olan bir uyarıcıyla karşılaşmamız gerekiyor; fakat tahrip edilmeyi de göze alamayız.
They hid in the cave lest the wolves might see them.
Kurtlar onları görmesinler diye mağarada saklandılar.
repetition
tekrarlama
Examples Repetition helps you remember something. Tekrarlama senin bir şey hatırlamana yardım eder. Repetition is the father of learning. Tekrarlamak, öğrenmenin babasıdır.
compose
oluşturmak
oluşmak
Examples
I like the kind of music Nicholas composes.
Nicholas’ın bestelediği müzik türünden hoşlanıyorum.
Air is mainly composed of nitrogen and oxygen.
Hava ağırlıklı olarak nitrojen ve oksijenden oluşur.
solidify
sağlamlaştırmak
fruitful (frooful)
verimli
bereketli
reluctance
isteksilik
gönülsüzlük
I don’t understand his reluctance to go.
dairy
mandıra
Examples We buy milk and butter at the dairy. Mandıradan süt ve tereyağı alırız. John was working on a dairy farm. John bir mandıra çiftliğinde çalışıyordu.
sought to
aradı
meye çalışmak
composed of
oluşan
Air is mainly composed of nitrogen and oxygen.
Hava ağırlıklı olarak nitrojen ve oksijenden oluşur.
riddles
bilmeceler
Examples
It is no use trying to solve the riddle.
Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok.
No one was ever able to solve the riddle.
Hiç kimse bulmacayı çözemedi.
convenient
uygun
müsait
elverişli
Examples Would 8:30 be convenient for you? 8:30 sizin için uygun olur mu? Please come when it is convenient. Lütfen uygun olduğunda gel.
indigested (indaycestid)
düzensiz
Düşünülmemiş
Hazmedilmemiş
expostulate
- eleştirmek;
- sitem etmek;
- protesto etmek;
diaper
bebek bezi
Examples
Come on, Brian, I spend half the day in a dirty diaper.
Hadi ama Brian, günün yarısını kirli bezle geçirdim.
Look, the diaper’s completely clean.
Bak, bez tamamen tertemiz.
hustle
hustle
f. itmek, itelemek, dürtmek, acele ettirmek, sıkıştırmak, sıkboğaz etmek, acele etmek, itişip kakışmak, koşuşturmak, çabuk olmak, hile ile satmak, yaltaklanmak, fahişelik yapmak
i. ivedi
Examples Let's hustle, Tom. İtelim, Tom. Tom has to hustle. Tom hızlı davranmak zorunda.
borough
ilçe
Examples
Birmingham is a city and metropolitan borough in the West Midlands of England
Birmingham, İngiltere’nin batı kesiminde olan bir metropol ilçe ve kenttir.
New York City has five boroughs.
New York kentinin beş tane ilçesi vardır.
refrain
kaçınmak
sakınmak
Examples
Please refrain from smoking in this room.
Lütfen bu odada sigara içmekten kaçının.
maid
- evlenmemiş genç kız; 2. hizmetçi; 3. bayan hizmetçi;
Examples
Please have the maid carry it to my room.
Lütfen hizmetçiye onu odama taşıt.
The maid had already cleaned the room when Carol walked in.
Carol içeri yürüdüğünde hizmetçi zaten odayı temizlemişti.
guts
- k.dili. cesaret, yürek: he’s got guts. bayağı cesur o;
- bağırsak;
- yürek;
Examples
Nicholas didn’t have the guts to shoot Mary.
Nicholas’ın Mary’ye ateş edecek cesareti yoktu.
Nicholas has a lot of guts asking Mary for a loan.
Nicholas’ın Mary’den borç para istemeye cesareti var.