book 33 Flashcards

1
Q

defiance

A

defiance
i. saygısızlık; nispet; meydan okuma; karşı koyma, muhalefet

Examples
His brazen act of defiance almost cost him his life.
Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
He jumped into the river in defiance of the icy water.
O, buz gibi suyu hiçe sayarak nehre atladı.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

waiver

A

waiver
i. vazgeçme, feragat, feragatname

Examples
Tom signed a waiver.
Tom bir feregat imzaladı.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

accordance

A

accordance
i. uyum, uygunluk, uygun olma

Examples
Regulatory and supervisory authorities are established in order to regulate different types of markets, and to supervise and monitor market activities in accordance with these regulations or malfunctions that may occur.
Düzenleme ve denetleme kurumları, farklı piyasaların düzenlenmesi, piyasa faaliyetlerinin bu düzenlemelere uygunluklarının veya oluşabilecek aksaklıkların denetim ve takibi için oluşturulmuştur.
In accordance with his promise he came at eleven.
Verdiği söze uygun olarak on birde geldi.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

immutable

A

immutable
s. değişmez, sabit, durağan

Examples
This is an immutable truth.
Bu değişmez bir gerçektir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

undeviating

A

undeviating

s. sapmaz, yolundan şaşmayan

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

Indictment

A

indictment

i. suçlama, itham, iddianame, dava açma

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

vicious cycle

A

kısır döngü

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

trod on

A

trod on
üstüne bas

Examples
You are treading on her corns.
Onun mısırlarına basıyorsun.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

incur debt

A

incur debt

Borca girmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

disseminate

A

disseminate

f. saçmak, yaymak; tohum ekmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

exceedingly

A

exceedingly
zf. son derece, fazlasıyla

Examples
Ann is exceedingly fond of chocolate.
Ann aşırı derecede çikolataya düşkün.
I thought that went exceedingly well.
Onun son derece iyi gittiğini düşünüyordum.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

Infirmary

A

infirmary
i. revir, hastane

Examples
You had better go to the infirmary.
Revire gitsen iyi olur.
You'd better go to the infirmary.
Sen revire gitsen iyi olur.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

hasty

A

hasty
s. acele, çabuk, hızlı, ivedi, tez, aceleci, telaşçı, çabuk sinirlenen, düşüncesizce yapılmış

Examples
I had a hasty breakfast and left home.
Acele bir kahvaltı yaptım ve evden ayrıldım.
I was too hasty in concluding that he was lying.
Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

sarcastic

A

sarcastic
s. alaylı, iğneli, iğneleyici

Examples
Did you think I was being sarcastic?
Sarkastik davrandığımı düşündün mü?
Do you think Tom was being sarcastic?
Tom'un sarkastik davrandığını düşünüyor musun?
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

as for

A

as for
gelince

Examples
I don’t know about the others but as for me I’m for it.
Diğerleri hakkında bilmiyorum fakat bana gelince ben onu destekliyorum.
And, as for sleeping pills, there’s a new drug that doesn’t have such strong side effects. I’ll give you 25 tablets at 10 milligrams.
Ve uyku haplarına gelince, öyle kuvvetli yan etkileri olmayan yeni bir ilaç var. Sana on miligramlık yirmi beş tablet vereceğim.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

pedantry

A

pedantry

i. ukalâlık, bilgiçlik taslama

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

recompense

A

recompense
f. karşılığını vermek, hakkını vermek, ödüllendirmek, telafi etmek, cezasını vermek, karşılamak

i. karşılık, ödül, ceza, karşılama, telafi, tazminat, misilleme

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

well-bred

A

well-bred
s. soylu, asil, cins, görgülü

Examples
He is rich, what is more, he is well-bred.
O zengin, dahası, o soylu.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

underbred

A

underbred

s. terbiyesiz, görgüsüz, kaba, kırma, cins olmayan

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

infringement

A

infringement

i. ihlal, karşı gelme, tecâvüz, bozma

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

Canon

A

Canon
i. ilke, genel kural, kanun, ölçüt, kriter, kanon [müz.], kırk sekiz puntoluk harf, kilise kanunu, kutsal kitaplar, azizler listesi, kilise heyeti üyesi

22
Q

acquit

A

acquit
f. suçsuz çıkarmak, beraat ettirmek,temize çıkarmak, aklamak; muaf tutmak, ayrıcalık tanımak; ödemek

Examples
The jury acquitted him of the crime.
Juri onu suçtan beraat ettirdi.
Tom has been acquitted of manslaughter.
Tom adam öldürmekten berat etti.
23
Q

exaggerate

A

exaggerate
f. abartmak, büyütmek, şişirmek, aşırıya kaçmak, abartılı konuşmak, ileri gitmek

Examples
Don’t exaggerate.
Abartma.
Nicholas has a tendency to exaggerate.
Nicholas'ın abartma eğilimi var.
24
Q

ferocity

A

ferocity
i. gaddarlık, vahşilik

Examples
All laws are an attempt to domesticate the natural ferocity of the species.
John W. Gardner
Tüm kanunlar, türlerin doğal canavarlıklarını evcilleştirme teşebbüsüdür.

25
They can’t have noticed me. It was very dark.
Beni farketmiş olamazlar. Çok karanlıktı
26
regiment
regiment f. alay haline getirmek, gruplaştırmak, sistematik olarak düzene sokmak, disiplin altına almak i. alay, sürü, kalabalık Examples The message was short and to the point: 'Trucks from King Charles Square will transport Regiment 55 tomorrow A.M. Act at once.' Mesaj kısa ve özlüydü: 'Kamyonlar 55 nci Alayı Kral Charles Meydanı’ndan yarın öğleden önce nakledecektir. Hemen harekete geçin.
27
decompose
decompose f. çürütmek, çürümek; ayrıştırmak, dağıtmak, ayrışmak, dağılmak Examples The badly decomposed body of a young girl was found on the side of a highway. Genç bir kızın fena halde çürümüş cesedi otoyolun kenarında bulundu.
28
brutish
brutish | s. yabani, hayvani, kaba
29
confide in
confide in güvenmek Examples He confided in me about his love affair. Aşk ilişkisi hakkında bana güvendi. Did she ever confide in you about the problems she was having? O hiç yaşadığı sorunlar hakkında sana güvendi mi?
30
subversive
subversive s. yıkıcı, huzur bozucu, tahrip edici Examples They're coming to investigate aII us communist subversives. Biz bozguncu komünistleri sorgulamaya gelecekler. The lyrics seem innocent enough, but if you listen to them closely, you'll realize how subversive they really are. Şarkı sözleri yeterince masum görünüyor fakat onları yakından dinlersen onların gerçekten ne kadar huzur bozucu olduğunu fark edersin.
31
agitator
agitator i. kışkırtıcı, tahrikçi, fesat, karıştırıcı Examples The agitator is inclined to exaggerate trivial matters. Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir.
32
presided over
başkanlık etmek
33
dexterity
dexterity i. ustalık, hüner, maharet, beceri, el çabukluğu, beceriklilik Examples This task requires dexterity. Bu görev maharet gerektirir.
34
leap over
leap over f. üzerinden atlamak Examples He leaped over the shallow ditch. Sığ hendek üzerinden atladı.
35
creep
creep f. sürünerek ilerlemek, sürünmek, emeklemek; sokulmak; ürpermek; sarılarak büyümek; sızmak i. emekleme, sürünme, kayma; yayılma, sızıntı; yuva, sığınak; toprak kayması; ürperti, ürperme; yaltakçı; sevilmeyen kimse ``` Examples Watch Baby creep on her hands and knees. Bebeğin, elleri ve dizleri üzerinde sürünerek ilerleyişine bak. Please don’t creep up behind me. Lütfen arkamdan sessizce yaklaşma. ```
36
chancellor
chancellor i. rektör, bakan, başbakan, yüksek makamlı resmi görevli Examples Angela Merkel is the first female German chancellor. Angela Merkel, ilk kadın Alman başbakanı. Black money scandal, 11th of September, expenseuro, the Old Europe, Hartz IV, Madame Chancellor, fanmile, climatic catastrophe, financial crisis, wreckage bonus and citizen of anger are the last ten words of the year in Germany. Kara para skandalı, 11 Eylül, euronun yayılması, Eski Avrupa, IV. Hartz, Bayan Başbakan, vantilatör mili, iklim felaketi, mali kriz, enkaz primi ve kızgın vatandaş, Almanya'da yılın son 10 kelimesidir.
37
joyous
joyous s. neşeli, sevinçli, sevindirici Examples What a joyous occasion when two come together as one. İki kişinin bir olması çok coşku dolu bir durumdur. Their union was a joyous one, and together they worked tirelessly to further Malkovich's puppeteering career Birlikleri çok keyifliydi ve beraber Malkovich'in kuklacılığını ilerletmek için hiç yorulmaksızın çalışırlardı.
38
parade
parade f. geçit töreni yapmak, teftiş için toplanmak, gösteriş yapmak, hava atmak için dolaşmak i. alay, gösteri, geçit töreni, defile, geçit, gösteriş ``` Examples We enjoyed watching a circus parade. Sirk gösterilerini izlerken eğlendik. I enjoyed watching the Easter Parade. Paskalya Törenini izlemekten keyif aldım. ```
39
ragged
ragged s. yırtık pırtık, lime lime, kırpık kırpık, pütürlü, düzensiz, pejmürde, bakımsız, dağınık, karman çorman, olmamış, eksik, cırlak, kulağı tırmalayan Examples She used a damp rag to wipe off the dust. Tozu silmek için nemli bir bez kullandı. Nicholas cleaned the top of the table with a wet rag. Nicholas masanın üstünü ıslak bir bez ile temizledi.
40
held back
``` held back. tutmak zaptetmek durdurmak Examples Nicholas couldn't hold back his anger. Nicholas öfkesini tutamadı. Nicholas couldn't hold back his tears. Nicholas gözyaşlarını tutamadı. ```
41
ingenuity
ingenuity i. marifet, ustalık, beceri, hüner, yaratıcılık Examples I admire their ingenuity. Onların marifetine hayranım. The talented finance minister's ingenuity has helped his bankrupt nation to get out of the red. Yetenekli maliye bakanının yaratıcılığı batmış ulusunun kurtulması için yardımcı oldu.
42
scour
scour | f. ovmak, ovarak temizlemek, bol suyla yıkamak, fırçalamak, koşmak, koşuşturmak, acele etmek, köşe bucak aramak
43
dignified
dignified s. değerli, şerefli, asil, ağır, ağırbaşlı, temkinli ``` Examples Tom looks dignified. Tom ağırbaşlı görünüyor. Tom looks very dignified. Tom çok onurlu görünüyor. ```
44
take into account
take into account dikkate almak, göz önüne almak, hesaba katmak, göz önünde bulundurmak Examples I didn't take into account the feelings of my friend. I guess I hadn't expected that. Arkadaşımın duygularını hesaba katmadım. Sanırım bunu beklemiyordum. He never takes into account the fact that I am very busy. O çok meşgul olduğum gerçeğini asla dikkate almaz.
45
undismayed
undismayed | s. yılmayan, yılmaz
46
benevolence
benevolence | i. yardımseverlik, hayırseverlik
47
marshalling
marshalling dizme, sıralama; ayırma, manevra Examples Fortitude is the marshal of thought, the armor of the will, and the fort of reason. Francis Bacon Sebat; düşüncenin mareşalı, isteğin silahı, ve nedenin istihkamıdır. I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument. Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
48
expenditure
expenditure i. harcama, tüketme, masraf, gider Examples it's probably going to cost me a personal gift expenditure ...bana muhtemelen 500 ile 1000 dolar arasında... it's probably going to cost me a personal gift expenditure ...bana muhtemelen 500 ile 1000 dolar arasında...
49
imbue
imbue | f. kafasına sokmak, telkin etmek, aşılamak, dolduruşa getirmek
50
rigorously
titizlikle