book 20 Flashcards

1
Q

trophy

A

trophy
f. hayvan başları ile süslemek

i. ganimet, zafer hatırası, av hayvanı başı

Examples
She presented him with the trophy.
O ona kupa verdi.
To our surprise Betty won the trophy.
Bizim için sürpriz oldu Betty kupayı kazandı.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

itinerary

A

itinerary
i. yol, izlenecek yol, yol kılavuzu, seyahat rehberi, gezi notları

s. yolculuk

Examples
I’m in charge of their itinerary and accommodations
Onların seyahat işlemleri ve konaklama yerlerinden ben sorumluyum.
According to the trip’s itinerary, we will go to the British Museum on Monday.
Gezi programına göre, Pazartesi günü İngiliz Müzesine gideceğiz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

out of touch

A

out of touch
iletişim içerisinde olmamak
Examples
I’m a little out of touch with new technology.
Yeni teknolojiden biraz uzağım.
The leaders were out of touch with the people.
Liderler insanlarla irtibatta değildi.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

straighten

A

straighten
f. düzeltmek, doğrultmak, yoluna koymak, doğrusunu açıklamak, düzelmek, düzleştirmek, yoluna girmek, doğrulmak, kalkmak

Examples
She's now straightening up her room.
O şimdi odasındaki şeyleri düzenliyor.
I would like to have my teeth straightened.
Dişlerimi düzeltmek istiyorum.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

ploy

A

ploy

i. sefer, girişim, iş, dalavere, hile

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

hijack

A

hijack
f. uçak kaçırmak, kaçırmak, gaspetmek, çalmak

i. uçak kaçırma, hırsızlık, gasp

Examples
- Now, regarding the shipment… We’ve been made aware of a Kobliad plot to hijack the vehicle… You and Odo ought to have a talk with Kajada, the Kobliad security officer.
Şimdi, yükleme hakkında… Biz aracın kaçırılması hakkında bir Kobliad komplosundan haberdar edildik. Sen ve Odo Kobliad güvenlik memuru Kajada ile konuşmalısınız.
- Three o’clock in the morning, about eight hours from now.. …we’re gonna hijack that truck. All right, everybody look at the map. This is where we’re gonna be.
Sabah saat üçte, bundan yaklaşık sekiz saat sonra… o kamyonu kaçıracağız. Pekala, herkes haritaya baksın. İşte burada olacağız.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

detonator

A

detonator

i. ateşleyici parça, patlatıcı, fitil, funya; sis sinyali

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

pesky

A

pesky

s. belâlı, sinir bozucu, rahatsız edici

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

fungus

A

fungus
i. mantar, mantar hastalığı, sakal

Examples
If boats hadn’t brought the fungus, this wouldn’t have happened.
Eğer botlar o mantarları getirmeseydi, bu olmazdı.
Kes and I were on our way to the escape pod when this Kazon fungus came crawling out an access hatch.
Kes ile ben kaçış mekiğimize binmeye çalışırken, Kazon giriş kapısını açmaya çalışıyordu.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

resemblance

A

resemblance
i. benzerlik

Examples
She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
O Marilyn Monroe’ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

agitate

A

agitate
f. tedirgin sallamak, çalkalamak; sarsmak, üzmek, altüst etmek, çalkalanmak; kışkırtmak, tahrik etmek, propaganda yapmak

Examples
A new affair is agitating the police administration.
Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
Tom became agitated.
Tom tedirgin oldu.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

lure

A

lure
f. cezbetmek, yemlemek, ayartmak

i. yem, tuzak, çığırtkan, cazibe

Examples
If we are unable to capture him, you will lure him out to the old city and attack.
Onu yakalayamazsak, sen onu eski şehrin dışına çekecek ve saldıracaksın.
He lured her with trinkets.
O onu incik boncukla cezbetti.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

pertain

A

pertain
f. ait olmak, dair olmak, ilgili olmak, uygun olmak, uymak, yakışmak

Examples
While the matter of asset transfer is not specifically regulated under the Turkish Legal System, various laws contain provisions directly or indirectly pertaining to this matter.
Varlık devri konusu, Türk Hukuk Sistemi’nde özel olarak düzenlenmemekle birlikte, muhtelif kanunlarda bu konu ile doğrudan ya da dolaylı ilintili hükümler bulunmaktadır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

recreation

A

recreation
i. rekreasyon, hoşça vakit geçirme, dinlenme, boş zamanı değerlendirme, eğlence, ara, teneffüs

Examples
We were talking about the exam before the recreation.
Teneffüsten önce sınav hakkında konuşuyorduk.
Skiing is a good form of recreation.
Kayak en iyi bir rekreasyon şeklidir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

maintenance

A

maintenance
i. bakım, onarım, nafaka, geçindirme, koruma

Examples
There’s a maintenance courtyard ou the back enclosed by a five-meter wall.There’s even a Rover parked out there.
Arkada beş metrelik duvarla çevrili bir bakım avlusu var. Hatta orada park etmiş bir Rover bile var.
Our server will be offline on October 20th for scheduled maintenance.
Sunucumuz planlanan bakım için 20 Ekim’de çevrimdışı olacak.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

mould

A

mould
f. şekil vermek, biçimlendirmek, kalıba dökmek, küflendirmek, küflenmek

[mould (Brit.) ] i. kalıp, şekil, yapı, yaradılış, küf, gübreli toprak, humuslu toprak

Examples
Oh, don’t worry about it. There are no termites. e mold killed them.
Merak etme. Hiç beyaz karınca yoktu. Küfler onları öldürmüş.
Oh, don’t worry about it. There are
no termites. e mold killed them.
Merak etme. Hiç beyaz karınca
yoktu. Küfler onları öldürmüş.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

mildew

A

mildew
f. küflenmek, küflendirmek

i. küf

Examples
Eva climbed the stairs to Romer’s office, trying to analyse the complex smell in the stairwell - a cross between mushrooms and soot, ancient stour and mildew, she decided.
Eva, Romer’in ofisine çıkan merdivenlere tırmandı, merdiven boşluğundaki karmaşık kokuyu analiz etmeye çalıştı - mantar ve kurum, eski birikmiş toz ve küf arasında bir karışım olduğuna karar verdi.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

shabby

A

shabby
s. eski püskü, yırtık pırtık, pejmürde, kılıksız, sefil, hırpani, cimri, eli sıkı

Examples
In the end we ended up eating at that shabby restaurant.
Sonunda biz o eski püskü lokantada yemek yemeyi sona erdirdik.
It was a rather shabby-looking, bearded man of about fifty.
Elli yaşlarında, pejmürde giyimli, sakallı bir adamdı.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

treat

A

treat
f. davranmak, muamele etmek, tedavi etmek, işlemek, ikram etmek, ısmarlamak

i. ikram, ziyafet, ısmarlama, zevk, zevk veren şey

Examples
This medicine is good for treating high blood pressure.
Bu ilaç yüksek tansiyon tedavisinde etkili.
Every boy wishes; I’m not a prince but my life-partner should be a princess. Real boys wish; my life-partner may not be a princess but I promise I’ll treat her like a princess!
Her erkek, bir prens olmayabilirim ama hayat arkadaşım bir prenses olmalı derken gerçek erkek hayat arkadaşım bir prenses olmayabilir ama ben ona bir prenses gibi davranacağım der.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

grasp

A

grasp
f. kapmak, tutmak, yakalamak, kavramak, anlamak

i. tutma, sımsıkı tutma, kavrama, idrak, kabza, anlama

Examples
She is able to grasp the situation.
Durumu kavrayabilir.
He grasped the rope with two hands.
ipi iki eliyle kavradı.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

amplify

A

amplify
f. büyütmek, genişletmek, yükseltmek (ses), artırmak; geniş olarak açıklamak

Examples
There was a paragraph amplifying this in one of the society papers of the same week.
Aynı haftanın sosyete gazetelerinin birinde bunu ayrıntılı olarak yazan bir parağraf vardı.

22
Q

buckle down

A

sıkı çalışmak

23
Q

refinement

A

refinement

i. arıtma, tasfiye, geliştirme, düzeltme, incelik, kibarlık, saflık, detay farkı

24
Q

expense

A

expense
i. harcama, masraf, gider

Examples
We have to be careful with expenses.
Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.
They will cut down on their expenses.
Giderlerini kısacaklar.
25
Q

spare

A

spare
f. kıymamak, canını bağışlamak, korumak, öldürmemek, esirgemek, harcamamak, ayırmak, kaçınmak, idareli kullanmak, tutumlu olmak, bağışlanmak

i. yedek parça, ihtiyat
s. yedek, fazla, boş, az, yetersiz, az kullanan, zayıf, sıska, cimri, eli sıkı, hasis

Examples
There is no spare time, there is just the time wasting.
Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır.
Do you have a few minutes to spare?
Ayıracak birkaç dakikan var mı?

26
Q

parlor

A

parlor
i. salon, oturma odası

Examples
The funeral parlor is next to the cemetery.
Cenaze evi mezarlığa yakındı.
He will be at your funeral parlour in one hour. Be there to greet him.
Bir saat içinde cenaze salonunda olacak. Orada olun.

27
Q

beseech

A

beseech

f. rica etmek, yalvarmak, dilemek

28
Q

intervention

A

intervention
i. geçme, arada olma, araya girme, karışma, müdahale, nüfuzunu kullanma, aracılık

Examples
The American public believe in non-intervention…
Amerikan halkı başkalarına karışmamaya inanır…
Human intervention in nature has no limits.
Doğadaki insan müdahalesinin hiçbir sınırı yoktur.

29
Q

tranquilizer

A

tranquilizer
i. sakinleştirici, yatıştırıcı

Examples
Would you like a tranquilizer?
Bir sakinleştirici ister misiniz?
Tom was hit by a tranquilizer dart.
Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.
30
Q

breach

A

breach
f. gedik açmak, yarmak, kırmak

i. ihlal, uymama, çiğneme, bozulma, bozma (anlaşmayı); gedik, yarık, dalgaların sahile vurup kırılması

Examples
Security section became aware of the breach and performed their function. You’re familiar with the codes of conduct, Agent Bristow
Güvenlik birimi, sızıntının farkına vardı ve görevlerini yerine getirdi. Sanırım acil durum planına aşinasınız, Ajan Bristow.
Our guards never give way to a breach of the peace.
Koruyucularımız asla düzenin bozulmasına izin vermezler.

31
Q

affirmative

A

affirmative
i. olumlu cevap

s. olumlu, doğrulayıcı, doğrulayan

Examples
Affirmative, sir.
Olumlu, efendim.
Tom answered in the affirmative.
Tom olumlu cevap verdi.
32
Q

pull over

A

pull over
çekmek, kenara çekmek, kaldırıma yanaşmak

Examples
The patrolman motioned me to pull over.
Kenara çekilmem için polis bana işaret etti.
Why don’t you pull over and take a rest for a while?
Neden kaldırıma yanaşıp bir süre dinlenmiyorsun?

33
Q

leak out

A

leak out
i. sızdırma

Examples
They couldn’t understand how so many top secret documents leaked out.
Tüm gizli belgelerin nasıl olup da dışarıya sızdığına akıl erdiremediler.
There were cracks in the cup so the drink leaked out.
Fincanda çatlaklar vardı bu nedenle içecek dışarı sızdı.

34
Q

incentive

A

incentive
i. dürtü, güdü, isteklendirme, teşvik etme, özendirme

s. teşvik edici, harekete geçirici, özendirici

Examples
I’ ve been thinking it over. You know what we need is an incentive programme.
Üstünde düşündüğüm birşey var. Biliyormusun aslında bizim ihtiyaç duyduğumuz şey bir teşvik programı.
If we are to get him to support us, he will need some sort of incentive.
Eğer onun desteğini sağlamak istiyorsak, onu biraz teşvik etmek gerekiyor.

35
Q

go over

A

go over
ayrıntılar üzerinde durmak, ince eleyip sık dokumak, sunmak, yapmak, muayene etmek, taraf değiştirmek, tekrarlamak

Examples
I've been going over the inventory.
Envanteri inceliyorum.
Look at the train going over the bridge.
Köprünün üstünde giden trene bak.
36
Q

decent

A

decent
s. terbiyeli, nazik, edepli, saygın, hoşgörülü, iyi kâlpli, alçakgönüllü; uygun, yeterli; iyi; adam gibi

Examples
I’d like to live in a decent house.
iyi bir evde yaşamak istiyorum.
Nicholas can’t seem to find a decent job.
Nicholas iyi bir iş bulamıyor gibi görünüyor.

37
Q

panting

A

panting

i. soluma

38
Q

unconventional

A

unconventional
s. alışılmadık, rahat, teklifsiz, laubali, kalender

Examples
He adopted an unconventional lifestyle.
Alışılmadık bir yaşam biçimini benimsedi.
Tom has done some unconventional things.
Tom bazı alışılmadık şeyler yaptı.
39
Q

overwhelmed

A

overwhelmed
[overwhelm] f. alt etmek, ezmek, boğmak, mahçup etmek, kahretmek, kaplamak

Examples
She was overwhelmed by the sad news.
Üzücü haber yüzünden mahvoldu.
Otherwise, girls could feel a bit overwhelmed, or turn very timid.
Aksi halde kızlar biraz baskı altında kalmış hissedebilir veya biraz çekingen davranabilir.

40
Q

envy

A

envy
f. gıpta etmek, imrenmek, gözü kalmak, kıskanmak, çekememek

i. gıpta, imrenme, kıskançlık, haset, çekememezlik, gıpta edilen şey, kıskanılan kimse

Examples
Being envied is better than being pitied.
Acınmaktansa kıskanılmak daha iyidir.
I often felt a sort of envy of humans….. of that thing they called spirit.
İnsanlara, onların ruh dedikleri şeye karşı hep bir tür kıskançlık duydum.

41
Q

Earnest

A

Earnest
i. avans, teminât, tadım, delil, ciddi olma

Examples
His greatest strength is his earnest belief that he belongs on the battlefield.
En büyük gücü, yerinin savaş alanı olduğuna içten inancıdır.
I’ve now realized for the first time in my life… the vital importance of being earnest.
Hayatımda ilk kez, ciddi olmanın hayati önemini, şimdi anlamış bulunuyorum.

42
Q

cunning

A

cunning
s. kurnaz, tilki gibi (Argo), açıkgöz, şeytan; marifetli; sevimli, şirin; kaşarlanmış

i. kurnazlık, şeytanlık, hinlik, beceri, marifet

Examples
We must plan our strategy.
- Uh, what's strategy?
- A plan of attack. The initial phase is an encircling manoeuvre, thus, John! lndians! lndians!Let me in!Now remember, the lndian is cunning.
-Stratejimizi belirlemeliyiz.
-Ah, strateji ne?
-Saldırı planı. Başlangıç safhası kuşatma manevrası, böylece,
She's very cunning.
O çok kurnazdır.
43
Q

decrepit

A

decrepit
s. çökmüş, zayıf düşmüş, eskimiş; eli ayağı tutmaz (Argo); bir ayağı çukurda

Examples
Holly Black was born in a decrepit Victorian house in New Jersey.
Holly Black, New Jersey’deki Viktorya tipi yıkık dökük bir evde doğdu.

44
Q

retrieve

A

retrieve
f. geri almak, kavuşmak, telâfi etmek, kurtarmak, avı bulup getirmek (köpek)

Examples
The clock you retrieved was designed by Giovanni Donato. His initials are engraved on the bottom.
Aldığınız saat Giovanni Donato tarafından tasarlanmıştır. Onun baş harfleri en alta kazınmıştır.
Please wait until the bus has come to a complete stop before standing up and retrieving your luggage.
Ayağa kalkmadan ve bagajını almadan önce lütfen otobüs tamamen duruncaya kadar bekle.

45
Q

courtesy

A

courtesy
i. nezaket, incelik

Examples
Nicholas didn’t even have the courtesy to say that he was sorry.
Nicholas üzgün olduğunu söyleme nezaketinde bile bulunmadı.
Lock the door behind you as a courtesy.
Nezaketen de arkandan kapıyı kilitlersin.

46
Q

descent

A

descent
i. iniş, alçalma; baskın; çöküş, düşme; madene inme; yokuş; nesil, köken; miras kalma; üşüşme

Examples
For years many of my constituents have been of Italian descent.
Yıllar boyunca seçmenlerim İtalyanlar olmuştur.
Ladies and gentlemen, we are about to begin our descent.
Bayanlar ve baylar yakında inişimize başlamak üzereyiz.

47
Q

scrimp and save

A

scrimp and save

f. dişinden tırnağından artırmak

48
Q

skittish

A

skittish

s. ürkek (at), gergin, hoppa, oynak, yaramaz, ateşli, azgın

49
Q

nitpicking

A

itpicking
i. kusur arama, her şeye kusur bulma

s. kusur arayan, her şeye kusur bulan

Examples
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.

50
Q

peer

A

peer
f. dikkatle bakmak, belli belirsiz görünmek, bir parça görünmek

i. emsal, akran, yaşıt, lord

Examples
I rushed to the window, and throwing it up, peered between the bars.
Pencereye koştum ve açarak parmaklıklar arasından dikkatle baktım.
As a teenager, you probably have to deal with peer pressure, but if you want a good future, the best thing you can do is to stay on the right side of the law.
Bir genç olarak muhtemelen yaşıtlarınızdan baskı görmektesiniz, ama eğer iyi bir gelecek istiyorsanız, yasaya uymak yapacağınız en iyi şey olacaktır.