book 31 Flashcards

1
Q

rendition

A

rendition

i. sahneleme, icra etme, çalma, çeviri, tercüme, yorum, hüküm verme

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

anthem

A

Anthem
i. ilahi, marş

Examples
Can you sing the Argentine National Anthem?
Arjantin Milli Marşını söyleyebilir misin?
The concert concluded with the National Anthem.
Konser Milli Marş ile sona erdi.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

dilation (dayleyşın)

A

dilation
i. genişleme, genleşme, açılma

Examples
Due to injury to the cervix during dilation used in some abortions, your next baby may have a low birth weight or you may be more likely to have a spontaneous abortion in later pregnancies.
Bazı kürtajlarda kullanılan genişleme sırasında rahim boynu yaralanma nedeniyle, bir sonraki bebek düşük doğum ağırlığına sahip olabilir veya daha sonraki gebeliklerde doğal düşük olması daha muhtemel olabilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

diarrhea (dayriya)

A

diarrhea
i. ishal, diyare; amel

Examples
Here’s some medicine for diarrhea.
Burada ishal için biraz ilaç var.
‘The French language flows.’ ‘Yes, like diarrhea flows.’
‘Fransızca dili akar.’ ‘Evet, bir ishalin aktığı gibi

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

alluring

A

alluring
s. cazip, çekici, albenili

Examples
She is very pretty, but not alluring.
O çok güzel ama çekici değil.
Which painting is more alluring, Madame X or the Mona Lisa?
Hangi tablo daha çekici, Madame X mi yoksa Mona Lisa mı?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

assuage

A

assuage

f. hafifletmek, yatıştırmak, bastırmak, dindirmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

makeshift

A

makeshift
i. geçici önlem, geçici çözüm

s. eğreti, geçici, geçici önlem türünden

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

moot

A

moot
f. tartışmak

i. tartışma, münazara
s. tartışmalı, tartışılabilir

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

prostrate

A

prostrate
f. yere yatırmak, yere sermek, perişan etmek, yormak, halsiz bırakmak

s. yüzükoyun yatmış, perişan, yere serilmiş, bitkin, halsiz, ayağına kapanmış

Examples

  • Mr. Ventura, I think the village is about a mile ahead.
  • Excellent. Flat tire. I think this joke has run its course, don’t you?
  • Certainly. I prostrate myself before you and beg forgiveness.
  • Bay Ventura, sanırım köy 1 mil ötede.
  • Harika! Patlak lastik. Sanırım bu şaka rotasını aştı, sizce de öyle değil mi?
  • Kesinlikle. Yere kapanıyor ve af diliyorum.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

chore

A

chore
i. günlük ev işi; zevksiz iş, sıkıcı iş

Examples
Nicholas tried to get Mary to do his chores.
Nicholas işlerini Mary’ye yaptırmaya çalıştı.
Please do your chores before you go out to play.
Oynamak için dışarıya çıkmadan önce lütfen işlerinizi yapın.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

incompetence

A

incompetence
i. beceriksizlik yetersizlik, ehliyetsizlik, yetkisizlik, , eksiklik

Examples
His incompetence began to irritate everyone.
Onun beceriksizliği herkesi sinirlendirmeye başladı.
I don’t tolerate incompetence.
Beceriksizliğe tolerans göstermem.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

grocery

A

grocery
i. bakkal, bakkal dükkânı, bakkallık

Examples
They sell carrots at the grocery store.
Bakkal dükkanında havuç satıyorlar.
Nicholas had enough money to buy a few groceries.
Nicholas’ın birkaç bakkal almak için yeterli parası vardı.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

illiterate

A

illiterate
s. cahil, kara cahil, okumamış, okur yazar değil, bilgisiz, deneyimsiz, yanlışlarla dolu

Examples
Are you illiterate?
Okuma yazma bilmiyor musun?
I'm illiterate.
Ben okuma yazma bilmiyorum.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

flip side

A

madalyonun diğer yüzü

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

law and order

A

law and order
kanun ve düzen

Examples
We want to live in law and order.
Yasa ve düzenler çerçevesinde/kanun ve nizamlara uygun biçimde yaşamak istiyoruz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

unduly

A

unduly

zf. gereksiz olarak, boş yere, haksız yere, aşırı derecede

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

get to grips with

A

ile ilgilenmek
icabına bakmak
üstesinden gelmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

doesn’t mind

A

aldırış etmiyor

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

introvert

A

introvert
İçe Dönük f. kendine çevirmek, kendi içine çevirmek

Examples
I'm introverted.
Ben içe dönüğüm.
Tom is introverted.
Tom içe dönüktür.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

revise

A

revise
f. yeniden incelemek, gözden geçirmek, tekrar düzeltme yapmak, değiştirmek (düşünce), tekrarlamak (ders)

i. tashih nüshası, tashih, gözden geçirip düzeltme, revizyon, düzeltilmiş baskı

Examples
They said they wanted to revise the media plan,
Medya planlamasını gözden geçireceklerini…
I need to review and revise my approach.
Benim yaklaşımımı gözden geçirmem ve revize etmem gerekiyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

polyglot

A

polyglot
s. çok dil bilen, çok dilli, çok dilde basılmış

i. çok dilde basılmış kitap, çok dil bilen kimse

Examples
Are you a polyglot?
Poliglot musunuz?
Keep learning and become a polyglot.
Öğrenmeye devam et ve bir poliglot ol.
22
Q

vocational

A

vocational
s. mesleki, meslek ile ilgili

Examples
I am at vocational school.
Ben meslek okulundayım.
She goes to vocational school.
O, meslek okuluna gidiyor.
23
Q

vocational high school

A

meslek lisesi

24
Q

dwarf

A

dwarf
f. cüceleştirmek, büyümesini önlemek, bodur kalmak, gölgede bırakmak

i. cüce, bodur şey, bodur
s. cüce, bodur, bücür

Examples
We can continue our debate on the airport expansion. Eberhard, tell that dwarf why we need a longer runway.
Havaalanı genişlemesi konusundaki görüşmemize devam edebiliriz. Eberhard, şu cüceye niçin daha uzun bir uçak pistine ihtiyacımız olduğunu anlat.
Pluto is a dwarf planet.
Plüton bir cüce gezegendir.

25
Q

courtesy

A

courtesy
i. nezaket, incelik

Examples
Nicholas didn’t even have the courtesy to say that he was sorry.
Nicholas üzgün olduğunu söyleme nezaketinde bile bulunmadı.
Lock the door behind you as a courtesy.
Nezaketen de arkandan kapıyı kilitlersin.

26
Q

consummate

A

consummate
f. tamamlamak, tamamına erdirmek, mükemmelleştirmek

s. tam, eksiksiz, mükemmel

Examples
After 30 years of consummate service,
30 yıllık iyi hizmetimizin ardından American Tobacco…
Marriages are made in heaven and consummated on earth.
Evlilikler cennette yapılır ve yeryüzünde tüketilir.

27
Q

overflowing

A

overflowing
s. taşan, coşkun, taşkın, bereketli

i. taşma, bolluk, su basma, taşkınlık

Examples
Now my war chest, once overflowing, was almost completely empty.
Bir zamanlar dolup taşan param şu an neredeyse tamamen bitmişti.
The river overflowed its banks and flooded the fields around it.
Nehir kendi kıyılarını aştı ve çevresindeki alanları sel bastı.

28
Q

tedious

A

tedious
s. sıkıcı, can sıkıcı, bıktırıcı

Examples
Your eccentricities can make you either charming or tedious.
Senin eksantrikliğin seni ya sevimli ya da sıkıcı yapabilir.
It’s very tedious, Dr. Stauffer. But there is one great advantage. This way we’ll find out who’s healthy and fit for work.
Bu çok sıkıcı, Dr. Stauffer. Ama büyük bir yararı var. Bu yolla kimin sağlıklı ve çalışmaya uygun olduğunu bulacağız.

29
Q

markedly

A

markedly
z. önemli derecede.

Examples
Tom’s mood changes markedly from day to day.
Tom’un ruh hali günden güne gözle görülür bir biçimde değişiyor.

30
Q

This is hardly the place or the time.

A

Bunun şimdi ne yeri, ne de zamanı.

31
Q

pious

A

pious
s. dindar, sahte sofu, sahte, göstermelik, saygılı

Examples
Tom had a pious reputation.
Tom dindar bir üne sahipti.

32
Q

granary

A

granary

i. tahıl ambarı, hububat ambarı

33
Q

squirm

A

squirm
f. kıvrılmak, kıvranmak, kıvırmak

i. kıvranma, kıvrılma

Examples
Tom squirmed in his chair a little bit.
Tom sandalyesinde biraz kıvrıldı.

34
Q

cottage

A

cottage
i. kır evi, sayfiye evi, kulübe

Examples
My cottage is beyond the hill.
Klübem tepenin ötesinde.
A cottage is a small house.
Küçük eve kulübe denir.
35
Q

frailty

A

frailty

i. kolay kırılma, narinlik, zayıflık, zaaf

36
Q

strife

A

strife
i. kavga, çekişme, bozuşma, anlaşmazlık, ihtilaf

Examples
‘How’s the trouble and strife?’ is an example of a sentence using Cockney rhyming slang.
‘Hanımın nasıl?’ anlamına gelen ‘How’s the trouble and strife?’ cümlesi, kafiyeli Cockney argosuna bir örnektir.
Marriage, in peace, is this world’s paradise; in strife, this life’s purgatory.
Huzurlu evlilik bu dünyanın cennetidir, çekişmeli evlilik bu dünyanın arafıdır.

37
Q

turmoil

A

turmoil
i. gürültü, hengâme, telaş

Examples
Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
İklim değişimi, iç savaş, finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
The economy is in turmoil once again.
Ekonomi tekrar sarsıntıya girdi.

38
Q

plunder

A

plunder
f. yağmalamak, talan etmek, soymak, çalmak

i. yağmacılık, yağma, ganimet, avanta, çapul

Examples
After the conquest and plundering of the Inca empire by Spain, the Indians invented the legend of El Dorado.
İspanya tarafından İnka imparatorluğunun fethi ve yağmalanmasından sonra, Kızılderililer El Dorado (altın şehir) efsanesini uydurdular.
Thieves plundered the museum.
Hırsızlar müzeyi soydular.

39
Q

relentless

A

relentless
s. insafsız, acımasız, merhametsiz

Examples
Now you can see it coming right at us. Just a relentless tide of lava melting the street itself.
Tam üzerimize doğru geldiğini görebilirsiniz şimdi. Sokakta kendi kendine eriyen acımasız bir lava getgiti.
They’re relentless.
Onlar acımasızlar.

40
Q

Categorically

A

categorically
zf. kategorik olarak, koşulsuzca, kesin olarak

Examples
I am categorically opposed to the company declaring bankruptcy.
Ben şirketin iflas ilan etmesine kesin bir biçimde karşıyım.

41
Q

fortnight

A

fortnight
i. iki hafta, onbeş gün

Examples
Yes. You have to return it within a fortnight for a refund.
Evet. İki haftalık iade sürem dolmadan iade etmem gerekiyor.
Now be cheerful about it. In less than a fortnight now, you’ll be a free man
Şimdi neşelen bakalım. Şu an itibariyle, iki günden daha az bir süre içinde, özgür bir adam olacaksın.

42
Q

shore up

A

shore up
destekle

Examples
Millions of dollars have been spent trying to shore up the company.
Şirketi desteklemeye çalışırken milyonlarca dolar harcandı.

43
Q

timid

A

timid
s. cesaretsiz, çekingen, tutuk, çıtkırıldım, sıkılgan, sakınan, utangaç, mahçup, ürkek, korkak

Examples
Especially for a poor, timid sap like you.
Özellikle senin gibi zavallı, çekingen bir aptal için.
I asked Papa if it was all right for me to dip my hand in the water. And he laughed because I was so timid.
Babama ellerimi suya daldırırsam sorun olur mu diye sormuştum. Çok korkak olduğumdan dolayı gülmüştü.

44
Q

thaw

A

thaw
f. erimek, buzu çözülmek, açılmak, eritmek, açmak, rahatlatmak

i. erime, buzları çözülme, ısınma, açılma

Examples
The permafrost is thawing.
Kutuplardaki buz tabakası eriyor.
Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.

45
Q

usury

A

usury

i. tefecilik, faizcilik, aşırı faiz, yüksek faiz

46
Q

eloquent

A

eloquent
s. güzel konuşan, belâgatlı, dokunaklı, anlamlı

Examples
Nicholas certainly is an eloquent speaker.
Nicholas kesinlikle güzel konuşan bir konuşmacı.
- You were always eloquent but you won’t move me, Kirill If you knew how I’ve suffered, what I’ve endured, if you knew what evil I’ve seen, you would forgive me.
- Her zaman kendini güzel sözlerle ifade edebilen biriydin ama beni harekete geçiremezsin, Krill eğer nasıl acı çektiğimi, nelere katlandığımı, ne kötülükler gördüğümü bilseydin, beni affederdin.

47
Q

forfeit

A

forfeit
f. kaybetmek, ceza olarak kaybetmek

i. bedel, ceza olarak kaybetme, ihmalden dolayı kaybedilen şey, kayıp, zarar, ceza

Examples
Hang anybody that gives him shelter or aid.
- Yes, Your Highness.
-His possessions are forfeit to the crown. Seize his castle and his lands.
Ona barınma sağlayan ya da yardımda bulunan herkesi asın.
-Evet, ekselansları.
-Sahip oldukları taca karşı bedel olarak alınacaktır. Kalesini ve topraklarına el koyun.
If the air traffic controllers do not report for work within 48 hours, they have forfeited their jobs
Eğer trafik kontrolörleri 48 saat içinde durumu rapor etmezlerse, işlerini kaybedekler.

48
Q

flinch

A

flinch
f. kaçınmak, sakınmak, çekinmek, korkmak, yüzmek (balina, ayibaligi)

Examples
Tom didn't flinch.
Tom geri çekilmedi.
Tom flinched.
Tom geri çekildi.
49
Q

malign

A

malign
f. iftira etmek, çamur atmak, dil uzatmak

s. kötücül, kötü, habis

50
Q

ornamentation

A

ornamentation
i. süsleme, süs, takı

Examples
He is singing with a lot of ornamentation.
Bir sürü takıyla şarkı söylüyor.