Adverbials Flashcards
Ahmet is fond of fast cars
Ahmet hızlı arabalardan hoşlanıyor
Ahmet runs very fast
Ahmet çok hızlı koşuyor
‘The old woman finished her meal slowly.’
Yaşlı kadın yavaş yavaş yemeğini bitirdi
‘We don’t give upon this job easily.’
Biz kolay kolay bu işten vazgeçmeyiz.
‘Where is Ahmet going this fast?’
Ahmet hızlı hızlı nereye gidiyor?
‘The children are sitting on the garden wall in a sisterly/brotherly manner.’
Çocuklar bahçe duvarında kardeş kardeş oturuyorlar.
Where was your mum going in the morning?
Annen sabah sabah nereye gidiyordu?
Who’s knocking on our door at night?
Gece gece kapımızı kim çalıyor?
Can you work Sunday to Sunday?
Pazar Pazar çalışılır mı?
Dad opened the door slowly.
Babam kapıyı yavaşça açtı.
They rehearsed for days.
Günlerce prova yaptılar.
They wıll (seemıngly) go on a family holiday.
Ailece tatile gideceklermiş
New exam dates were announced by the rectorate.
Yeni sınav tarihleri rektörlükçe açıklandı.
I think it’s a very good book. What do you think?
Bence bu çok güzel bir kitap. Sence?
in some form
bir biçimde
in some way
bir şekilde
as one
bir olarak
The coach scolded the players in a hurtful way.
Antrenör oyuncuları kırıcı bir biçimde azarladı.
Can you travel in a safe manner on a motorbike?
Motosikletle güvenli bir biçimde seyahat edebilir misiniz?
As a mother, I don’t agree with you.
Bir anne olarak bu fikrinize katılmıyorum.
Legally, you cannot work in this country.
Yasal olarak, bu ülkede çalışamazsınız.
What did you take with you for food? form
Yiyecek olarak yanınıza ne aldınız?
Mum is moving to Ankara
Annem Ankara’ya taşınıyor
This train comes from Erzurum
Bu tren Erzurum’dan geliyor
What kind of food ıs there in this restaurant?
Bu lokantada ne tür yemekler var?
Suzan opened the envelopes with a knife.
Suzan zarfları bıçakla açtı.
Hasan entered the shop in a hurry.
Hasan telaşla dükkana girdi.
We hurriedly took the children outside
Biz aceleyle çocukları dışarıya çıkardık
The children went running inside
Çocuklar koşarak içeriye girdiler.
All of the guests havıng arrıved, tea service started.
Misafirlerin hepsi gelince çay servisi başladı.
You can’t go to the park before you’ve finished your food (plural).
Yemeğinizi bitirmeden parka gidemezsiniz.
‘Monday’
Pazartesi
‘Tuesday’
Salı
‘Wednesday’
Çarşamba
‘Thursday’
Perşembe
‘Friday’
Cuma
‘Saturday’
Cumartesi
‘Sunday’
Pazar
We have a meeting on Monday.’
Pazartesi günü bir toplantımız var
‘Are you working on Saturday?’
Cumartesi günü çalışıyor musunuz?
We have another exam on Monday.
Pazartesiye bir sınavımız daha var.
tonight some of our guests will come
Akşama birkaç misafirimiz gelecek.
By next year, the construction should be finished.
Gelecek yıla inşaat bitmiş olur.
‘spring’
ilk bahar
‘fall’ (2)
sonbahar
güz
‘summer’
yaz
winter
kış
in the spring’
ilk baharda
in the fall’
sonbaharda ‘
‘in summer’
yazın
in winter’
kışın
‘sometimes’
bazen
‘these days’
bu/şu günlerde
‘in the evening (3)
akşam
akşama
akşamleyin
in the morning (4)
sabah, sabaha, sabahleyin, sabah sabah
noon, at noon’
öğlen, öğleyin
night, at night (3)
gece, geceleyin, gece gece
‘midnight’
gece yarısı ‘
‘at one point’
bir ara
the other day (2)
önceki gün
evvelsi gün
Just now
demin
‘the other day, some time ago’
geçenlerde
A little before
biraz önce
‘soon’
yakında
some time later’
biraz sonra
‘in a short while’
birazdan
I studied all day yesterday.
Dün bütün gün ders çalıştım
we’re going on holiday next week.
gelecek hafta tatile gideceğiz.
I saw a beautiful film on TV recently.
geçenlerde televizyonda çok güzel bir film izledim.
My dad rang a just before. He missed the bus. He’ll come late for dinner tonight.
biraz önce babam aradı. Otobüsü kaçırmış. Bu akşam yemeğe geç gelecekmiş
Sahin graduated from university last year but still (seemıngly) has not been able to fınd a job.
Şahin geçen sene üniversiteden mezun oldu ama hala iş bulamamış
Last weekend was Angel’s birthday party.
geçen haftasonu Melek’in doğumgünü partisi vardı.
Our street will be closed to traffic tomorrow.
yarın bizim sokak trafiğe kapalı olacakmış
My sister will (seemingly) have a surprise for us all soon.
Ablam yakında hepimize bir sürpriz yapacakmış
In a short while the sun will rise
birazdan güneş doğacak
Schools will (seemingly) be on holiday next Friday.
gelecek Cuma okullar tatil olacakmış
We go to the gym three days a week.
Haftada üç gün spor salonuna gidiyoruz.
Brush your teeth twice a day.
Dişlerinizi günde iki defa fırçalayın.
We go to Bodrum twice a year
Yılda iki kere Bodrum’a gidiyoruz
We go to Bodrum once every two years.
Biz iki yılda bir Bodrum’a gidiyoruz.
My father talks on the phone once a week with my uncle in Germany.
Babam haftada bir kere Almanya’daki amcamla telefonda konuşuyor.
You go to the doctor for a check up twice a year?
Sen yılda iki kere mi doktora kontrole gidiyorsun?
Asli goes to the swimming pool four days a week.
Aslı haftada dört gün yüzme havuzuna gidiyor.
we have a right to take a day off once a year
Bizim yılda bir kere izin alma hakkımız var.
Mum takes the dog out three times a day.
Annem günde üç kere köpeğini dışarıya çıkarıyor.
My grandfather takes this medicine twice a day.
Dedem günde iki ker bu ilaçtan içiyor.
twice a month we meet our neighbours and go to the cinema.
ayda iki kere komşularımızla buluşup sinemaya gidiyoruz