J Flashcards
Jab
Saplamak dürtmek itmek, itiş yumruk saplama
Jabber
Ağzında gevelemek Anlaşılmayacak biçimde konuşmak
Jack
kriko İskambil oyununda vale, Oğlan bacak, elektrik prizi, gemi sancağı
Everyman Jack
Herkes
Car jack
Otomobil krikosu
Jack something in
Kesmek durdurmak
Jackal
Çakal
Jacket potato
Kabuğu ile közlenmiş patates, kumpir
Jackknife
Büyük çakı
Jackpot
Büyük ikramiye
Win the jackpot
Büyük ikramiyeyi kazanmak
Jade
Yeşim Taşı, yormak tüketmek bıktırmak
Jaded
Bitkin usanmış yorgun isteksiz çok kullanılmaktan tırtıklı Sivri
Jagged
dişli çentikli pürüzlü kenarları Sivri
To break jail
Hapishaneden kaçmak
To put somebody in jail
Suçlu içeri atmak
Detention in jail
Hapiste Tutulma
Jailer
Gardiyan
jam
Sıkıştırmak sıkmak takıştırmak reçel kalabalık izdiham sıkışıklık
Jamboree
Cümbüş gırgır eğlence
Jam-packed***
Dopdolu tıklım tıklım***
Jangle
Sözlü olarak çekişmek kavga etmek şıngırdamak şıngırtı tıngırtı Uyumsuz ses
Janitor
Kapıcı hademe
Jar on something
Incitmek incinmek sinirine dokunmak rahatsız etmek
Family jar
Aile kavgası
Jargon
Meslek argosu, Bürokrasi dili
Jaundice
Sarılık
Jaundiced
Sarılık hastalığına yakalanmış güvenmeyen önyargılı
jaunt
Keyif için gezinti
Jaunty
Şen şakrak keyifle
jauntily
Gösterişli olarak kaygısızca neşeyle
Javelin***
Cirit cirit atma**
Jaw
Dalga, can sıkıcı öğüt, çene çalma raflama
Jaw away
Çene çalmak gevezelik etmek
Jaywalking
Kırmızı ışıkta veya yaya geçidi olmayan yerden karşıdan karşıya geçmek, dikkatsiz yürümek
Jazz
Caz müziği canlandırmak hareketlendirmek
jeer
Alaya almak yuhalamak Taş alay
jell-O
Jöle jölemsi tatlı
Jelly
Jöle jölemsi reçel
Jellyfish
Deniz anası
Jeopardize
Riske atmak tehlikeye sokmak– > jeopardy: tehlike nazik durum
be in jeopardy of one’s life
Yaşamı tehlikede olmak
Jerk
Birdenbire çekmek kapmak anı bir hareket silkme silkinme ani çekiş
Jerkily
Sarsarak
Jerky
Sarsıntılı yalpalayan
Jersey
Süveter
Jest
Şaka alay, alay etmek şaka etmek
In jest
Şaka olarak
jester
Soytarı maskara
Jet
Fışkırma fıskiye jet uçağı ile yolculuk yapmak
Jet black
Simsiyah kuzguni siyah
Jet engine
Jet motoru
Jet lag**
Uzun bir uçak yolculuğundan sonra uyku düzensizliği, yorgunluk
Jet lagged**
Uyku düzeni bozulmuş, yorgun
Jettison
Atmak kurtulmak tehlike anında fazla yüküatmak
Jetty
Dalgakıran, mendirek, iskele
Jewelled
Değerli taşlarla süslü
Jeweller
Kuyumcu
Jewellery
Mücevherat
Jibe
Taş, alay, alay etmek, dalga geçmek
Jig
Bir tür oynak hareketli halk dansı
Jiggle
Sallamak salınmak hafif sallantı titreme
Jigsaw
Motorlu oyma testeresi
Jilt***
Izdivaçtan vazgeçmek terketmek bırakmak**
Jingle
şıngırdatmak , tıngırdatmak, reklam müziği, şıkırtı, şıngırtı
jinx
Uğursuz, uğursuzluk getirmek
Jinxed
Şanssız talihsiz
Jitters
Aşırı sinirlilik –> jittery: Gergin aşırı sinirli
Jnr
Yaşça küçük olan,, babası ile aynı Ada sahip
Job description
Iş tanımlaması
Take a job
Bir işe girmek
Hold a job
Işi olmak
Carry on a job
Bir iş yapmak
Apply for a job
Bir işe başvurmak
Be out of a job
Işsiz olmak
By the job
Götürü usulü
On the job
Görev başında
Job Seeker
Iş arayan kimse
Jockey
Jokey at Binici birisine Dalavere ile bir şey yaptırmak
To jockey someone into an office
Jokey olarak at binmek
Jocular
Şakacı şaka yolluk güldürmeyi amaçlayan
jog
Yavaş yavaş koşmak jogging yapmak, dürtmek çarpmak yanlışlıkla dokunmak, dürtme yavaş koşma
To jog somebody’s memory
Bir ipucu vererek birinin belleğini canlandırmak
To join in
Katılmak geri almak
To join up
Birleşmek katılmak
To join the Army Navy Etc
Orduya katılmak askere gitmek
To join hands
El ele tutuşmak
Join
Ek yeri birleşme
Joinable
Birleştirilebilir
Joiner
Marangoz Doğramacı, dernek ve benzeri yerlere üye olan kimse
Joint
Eklem, ek yeri, birleşme yeri Boğum, bar - gece kulübü gibi bataklık yerler, ortak müşterek
Joint venture
Ortak girişim ortaklık
Jokingly
Şaka yollu
Joker
Şakacı
jolly
Neşeli, Şen, pek çok, son derece
Jolt
Sarsmak yerinden fırlatmak şaşkına çevirmek şok sarsma sarsıntı
Jostle
Kalabalıkta itmek, itip kakmak
Jostle for something
Bir şey için itişmek çekişmek
jot
Karalamak, bir yere yazı vermek
To keep Journal
Günlük tutmak
To undertake a journey
Uzun bir yolculuğa hazırlanıp çıkmak
Jovial
Şen şakrak neşeli
Joviality
Neşe Şenlik
Joyless
Neşesiz mutsuz
Joyous
Neşeli neşelendirici keyif verici
Joyride**
Çalıntı araba ile gezinti yapmak*
Joyriding
Çalıntı araba ile gezinti yapma
Joyrider
Çalıntı araba ile gezen kimse
Joystick
Kumanda kolu uçakta manevra kolu
JP, Justice of the Peace
Sulh Hakimi
Jubilant
Zafer Sarhoşu sevinçli
Jubilation***
Zafer şenliği başarı kutlaması***
Jubilee
Bir olayın ellinci yıl dönümü 50 altın yıl
Silver jubilee
- yıl dönümü
Golden jubilee
- yıl dönümü
Diamond Jubilee
- yıl dönümü
Judge
Hakim yargıç hakem yargılamak hüküm vermek hakemlik etmek karar vermek. Değerlendirmek tahmin etmek göz önüne almak
In my judgement
Bana kalırsa, benim fikrime göre
Judicial
Adli hukuki
Judiciary
Adliye sistem, Yargıçlar
Judicious
Sağduyulu akıllıca tedbirli mantıklı
jug
Sürahi
Juggle
Hokkabazlık yapmak El çabukluğu ile marifet yapmak hile yapmak
To juggle something with something
Sürekli yerini değiştirmek oynamak
To juggle with figures
Rakamlarla oynamak
To juggle with the facts
Gerçekleri değiştirmek
Juggler
Hokkabaz Çok yetenekli marifetli Hokkabaz gibi
Juicy
Sulu meraklı merak uyandıran ilginç ilgi çekici
Jukebox
Müzik kutusu
Jumble
Karmakarışık yığın karışıklık düzensizlik karmakarışık etmek karmakarışık olmak
Jumble sale
Eski eşya kermesi
Jumbo jet
Büyük yolcu uçağı
Jumper
Süveter kazak
Jumpy
Gergin heyecanlı
Junction
Birleşme kavşak birleşme yeri
Junction rail
Irtibat hattı
Juncture
Birleşme yeri hal Durum vaziyet
Junior College
Amerika ve Kanada’da Yüksek Okul, 2 yıllık Yüksekokul
Junior high school
Amerika ve Kanada’da ortaokul
Junior School
ingiltere’de ilkokul
Junk
Ivır zıvır buradalar atılacak eşyalar ıvır zıvır çöpe atmak
Junkie
Uyuşturucu madde bağımlısı olan kimse
Junta
Cunta
Jurisdiction
Yetki alanı yargı Hakkı yargılama hakkı
Lack of jurisdiction
Yetkisizlik
Exercise jurisdiction
Yargılamak
Juror
Jüri üyesi
The members of the jury
Jüri üyeleri
Only just
Az önce yeni azıcık neredeyse hiç, (just) söylediğiniz şeyi vurgulamak için kullanılır
Just about
Hemen hemen, -mek üzere
Just now
Biraz önce şimdi
Just so
Dikkatli bir şekilde çok tertipli bir halde
Just then
Tam o sırada
Just there
Tam orada
Just think
Bir düşün bir düşünsene
Not just yet
Henüz değil
Justice of the Peace
Sulh Hakimi
Justification
Hukuka uygunluk kuralı
Justify
Mazur göstermek temize çıkarmak savunmak haklı çıkarmak
Justifiable
Hak verilebilir
Justifiably
Haklı olarak
Justified
Haklı gerekçeli
jut
Uzanmak çıkıntı yapmak dışarı çıkmak
Juvenile
Genç olgunlaşmamış, çocuk genç
Juvenile court
Mahkemesi
Juvenile offense
Gençlik suçları
Juvenile delinquent
Çocuk suçlu
Juxtapose
Bir araya getirmek, yan yana koymak
Juxtaposition
Yan yana koyma, dizme, bitişik olma