Unit 8 Flashcards
Meet someone halfway
Orta noktada buluşmak
Orta yolda buluşmak
He’s put forward some good proposals for settling the strike, but the other side has not been willing to meet him halfway.
Grevin çözüme kavuşturulması için bazı iyi öneriler sundu, ancak diğer taraf onunla orta yolda buluşmaya istekli değildi.
Not to mention
Şöyle dursun
Bir tarafa
…dan bahsetmiyorum bile
I’ve already got to spend three hours in the car running errands, not to mention the hour and a half it will take to pick up the kids from school.
Çocukları okuldan almak için geçecek bir buçuk saatten bahsetmiyorum bile, zaten üç saatimi arabada ayak işlerini yapmak için harcamak zorundayım.
The more the merrier
(bir şeyden) ne kadar fazla olursa o kadar iyi (olur)
Katılanların sayısı ne kadar fazlaysa, etkinlik o kadar iyi olur
A: Do you mind if I bring a couple of friends to your party?
B: Not at all - the more the merrier!
A: Partine birkaç arkadaşımı getirmemin sakıncası var mı?
B: Hiç de değil - ne kadar çok o kadar iyi!
Run a mile
Arkasına bile bakmadan kaçmak
Köşe bucak kaçmak
If someone asked me to marry them, I’d probably run a mile.
Biri benden onlarla evlenmemi isteseydi, muhtemelen köşe bucak kaçardım.
cry over spilt milk
boş yere üzülmek
boş yere ağlayıp sızlamak
dizinin dövmek
As the saying goes—it’s no use crying over spilt milk.
Ne demişler, dökülen süt için ağlamanın bir faydası yok.
Put your money where your mouth is
Lafı bırak icraata bak
Bir kişi yapacağı bir durumu her yerde gerçekleştirmelidir. Halep oradaysa arşın burada
I finally realized that I should stop complaining about the people who run our town, put my money where my mouth is, and run for office.
Sonunda kasabamızı yöneten insanlardan şikayet etmeyi bırakmam, paramı ağzımın olduğu yere koymam ve adaylığımı koymam gerektiğini fark ettim.
have money to burn
Yakacak parası olmak
Birinin yakacak parası varsa, ihtiyaç duyduğundan daha fazla parası vardır ve bu yüzden onu aptalca şeylere harcar.
İhtiyacınız olandan daha fazla paraya sahip olmak, böylece gereksiz şeylere harcamak
That upscale boutique caters to bored housewives who have money to burn—who else would spend $400 on a candle?
Bu lüks butik, yakacak parası olan sıkılmış ev kadınlarına hitap ediyor - başka kim bir mum için 400 dolar harcayabilir ki?
Money is no object
paranın önemi yok
sorun parada değil
Send my wife the largest bouquet you can find—money is no object.
Karıma bulabildiğiniz en büyük buketi gönderin. Para önemli değil.
Money talks
Para konuşur
Para tüm kapıları açar
Paran varsa kralsın
I can’t compete against rich old Mrs. Jones. She’ll get her way because money talks.
Zengin yaşlı Bayan Jones’la rekabet edemem. O istediğini alacak çünkü para konuşur.
In the nick of time
son anda
tam zamanında
ucu ucuna
Saniyesi saniyesine
That car moved off the track in the nick of time—another moment and the train would have smashed into it.
O araba tam zamanında raydan çıktı; bir an daha geç kalsaydı tren ona çarpacaktı.
Stand out a mile
Çok uzaktan belli olmak
Bir mil öteden belli olmak
He’s not telling the truth — it stands out a mile.
Doğruyu söylemiyor - bir mil öteden belli oluyor.
Make the most of something
bir şeyden azami derecede faydalanmak
bir şeyden olabildiğince faydalanmak
We weren’t expecting to have to share our timeshare with others, but there’s nothing we can do about it now, so we’d better make the most of our vacation.
Devre mülkümüzü başkalarıyla paylaşmak zorunda kalmayı beklemiyorduk, ancak artık bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok, bu yüzden tatilimizi en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.