Präpositionen/ Edatlar Flashcards

1
Q

auf Wunsch

A

Türkçe Anlamı:
1. İsteğe bağlı, talep üzerine (Bir kişinin veya grubun talebi doğrultusunda bir şeyin yapılması)

Almanca Açıklama:
• Nach dem Wunsch oder der Bitte von jemandem (Birinin isteği veya talebi üzerine yapılan şey)

İngilizce Karşılığı:
• Upon request, at one’s request

Zıt Anlamlıları:
• Gegensätzlich (tersine)
• Gegen den Wunsch (isteğe aykırı)

Benzer Anlamlıları:
• Nach Wunsch (isteğe göre)
• Auf Anforderung (talep üzerine)

1.	Das Hotel bietet einen Zimmerservice auf Wunsch der Gäste. (Otel, misafirlerin isteği üzerine oda servisi sunmaktadır.)
2.	Auf Wunsch des Kunden wurde das Produkt in einer anderen Farbe geliefert. (Müşterinin talebi üzerine ürün farklı bir renkte teslim edildi.)
3.	Auf Wunsch kann ein zusätzlicher Service angeboten werden. (İstek üzerine ek bir hizmet sunulabilir.)
4.	Die Mitarbeiter sind bereit, auf Wunsch zusätzliche Informationen zu geben. (Çalışanlar, talep üzerine ek bilgi vermeye hazırdır.)
5.	Auf Wunsch der Lehrerin änderten die Schüler ihre Präsentationen. (Öğretmenin isteği üzerine öğrenciler sunumlarını değiştirdi.)
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

auf Anraten

A

Türkçe Anlamı:
1. Tavsiyesi üzerine, önerisiyle (Birinin tavsiyesi doğrultusunda yapılan bir şey)

Almanca Açıklama:
• Nach dem Rat oder der Empfehlung von jemandem (Birinin tavsiyesi veya önerisi üzerine yapılan şey)

İngilizce Karşılığı:
• On the advice of, upon the recommendation of

Zıt Anlamlıları:
• Gegen den Rat (tavsiyeye karşı)
• Unüberlegt (düşünmeden, tavsiye almadan)

Benzer Anlamlıları:
• Auf Empfehlung (öneri üzerine)
• Nach dem Vorschlag (teklif üzerine)

1.	Auf Anraten des Arztes begann er mit der Behandlung. (Doktorun tavsiyesi üzerine tedaviye başladı.)
2.	Auf Anraten seines Anwalts verzichtete er auf die Klage. (Avukatının tavsiyesi üzerine davadan vazgeçti.)
3.	Auf Anraten ihrer Eltern hat sie das Angebot angenommen. (Ailesinin tavsiyesi üzerine teklifi kabul etti.)
4.	Auf Anraten des Experten wurden die Pläne geändert. (Uzmanın tavsiyesi üzerine planlar değiştirildi.)
5.	Er hat auf Anraten seiner Freunde eine Pause gemacht. (Arkadaşlarının tavsiyesi üzerine bir ara verdi.)
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

An die 3 Jahre

A

an die 3 Jahre

Türkçe Anlamı:
1. Yaklaşık 3 yıl (Belirli bir süreyi tahminen ifade ederken kullanılır)

Almanca Açıklama:
• Etwa 3 Jahre (Kesin olmamakla birlikte, 3 yıl civarında bir zaman dilimi)

İngilizce Karşılığı:
• About 3 years, around 3 years

Zıt Anlamlıları:
• Unter 3 Jahre (3 yıldan az)
• Über 3 Jahre (3 yıldan fazla)

Benzer Anlamlıları:
• Etwa 3 Jahre (yaklaşık 3 yıl)
• Rund 3 Jahre (3 yıl civarında)

1.	Das Projekt dauert an die 3 Jahre, bis es abgeschlossen wird. (Proje, tamamlanana kadar yaklaşık 3 yıl sürecek.)
2.	Er hat an die 3 Jahre in der Firma gearbeitet, bevor er die Stelle wechselte. (Şirkette yaklaşık 3 yıl çalıştıktan sonra pozisyonunu değiştirdi.)
3.	An die 3 Jahre hat es gedauert, bis das Unternehmen seine Ziele erreichte. (Şirketin hedeflerine ulaşması yaklaşık 3 yıl sürdü.)
4.	Die Renovierung des Hauses dauerte an die 3 Jahre. (Evin tadilatı yaklaşık 3 yıl sürdü.)
5.	Die Reise wird an die 3 Jahre dauern, wenn wir alle Länder besuchen. (Tüm ülkeleri ziyaret edersek, seyahat yaklaşık 3 yıl sürecek.)
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

auf diese Weise

A

Auf diese Weise

Türkçe Anlamı:
1. Bu şekilde, bu yolla (Bir şeyin yapılma tarzını veya yöntemini belirtirken kullanılır)

Almanca Açıklama:
• So, wie es gerade beschrieben oder erklärt wurde (Tam olarak anlatıldığı şekilde veya bahsedilen yöntemle)
• Durch diese Methode (Bu yöntemle)

İngilizce Karşılığı:
• In this way, in this manner

Zıt Anlamlıları:
• Auf andere Weise (başka bir şekilde)
• Anders (farklı bir şekilde)

Benzer Anlamlıları:
• So (böyle)
• Auf diese Art (bu tür bir şekilde)

1.	Auf diese Weise kannst du das Problem schnell lösen. (Bu şekilde problemi hızlıca çözebilirsin.)
2.	Auf diese Weise wird die Arbeit effizienter und schneller erledigt. (Bu yöntemle iş daha verimli ve hızlı yapılır.)
3.	Er erklärte mir die Regeln, und auf diese Weise habe ich sie verstanden. (Bana kuralları açıkladı ve bu şekilde onları anladım.)
4.	Auf diese Weise konnte das Team die Herausforderung meistern. (Bu şekilde takım zorluğu aşmayı başardı.)
5.	Auf diese Weise erreichen wir das beste Ergebnis. (Bu şekilde en iyi sonuca ulaşırız.)Weise
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

auf freundliche Art

A

Türkçe Anlamı:
• Nazik bir şekilde, dostça bir tavırla (Bir şeyi kibar ve dostane bir şekilde yapmak)

Almanca Açıklama:
• Etwas in einer höflichen und freundlichen Weise tun (Bir şeyi nazik ve dostça bir şekilde yapmak)

İngilizce Karşılığı:
• In a friendly manner, kindly

Zıt Anlamlıları:
• Unfreundlich (dostça olmayan, kaba)
• Rüde (kaba, sert)

Benzer Anlamlıları:
• Freundlich (dostça, nazik)
• Höflich (kibar)
• Zuvorkommend (yardımsever, nazik)

1.	Er bat mich, ihm auf freundliche Art zu antworten. (Benden ona nazik bir şekilde cevap vermemi istedi.)
2.	Sie begrüßte ihre Kollegen auf freundliche Art. (Meslektaşlarını dostça bir şekilde selamladı.)
3.	Auf freundliche Art erklärte er den Gästen den Weg. (Misafirlere yolu nazik bir şekilde açıkladı.)
4.	Sie reagierte auf freundliche Art auf die Kritik. (Eleştiriye dostça bir şekilde yanıt verdi.)
5.	Auf freundliche Art bat er um Hilfe. (Yardım istediğinde nazik bir şekilde rica etti.)
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

über das Wochenende

A

“Über das Wochenende” Almanca bir ifade olup, Türkçeye “hafta sonu boyunca” veya “hafta sonu süresince” olarak çevrilebilir. Bu ifade, bir eylemin veya olayın hafta sonu süresince gerçekleştiğini belirtmek için kullanılır.

Örnekler:
• Almanca: “Wir haben über das Wochenende das neue Buch gelesen.”
• Türkçe: “Hafta sonu boyunca yeni kitabı okuduk.”
• Almanca: “Die Ausstellung ist über das Wochenende geöffnet.”
• Türkçe: “Sergi hafta sonu boyunca açık.”

Bu kullanım, bir etkinliğin veya durumun hafta sonu süresince devam ettiğini veya gerçekleştiğini ifade etmek için yaygın olarak tercih edilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

über die Feiertage

A

“Über die Feiertage” Almanca bir ifadedir ve Türkçeye “tatiller boyunca” veya “tatil döneminde” olarak çevrilebilir. Bu ifade, belirli bir tatil veya tatil döneminde gerçekleşen eylemleri veya durumları belirtmek için kullanılır.

Örnekler:
• Almanca: “Über die Feiertage haben wir unsere Familie besucht.”
• Türkçe: “Tatil boyunca ailemizi ziyaret ettik.”
• Almanca: “Die Geschäfte sind über die Feiertage geschlossen.”
• Türkçe: “Tatil döneminde mağazalar kapalıdır.”

Bu kullanım, tatil döneminde gerçekleşen faaliyetleri veya durumları ifade etmek için yaygın olarak tercih edilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

Unter der Woche

A

“Unter der Woche” Almanca bir ifadedir ve Türkçeye “hafta içi” veya “iş günlerinde” olarak çevrilebilir. Bu ifade, Pazartesi’den Cuma’ya kadar olan günleri, yani haftanın iş günlerini belirtmek için kullanılır.

Örnekler:
• Almanca: “Unter der Woche gehe ich meistens früh ins Bett.”
• Türkçe: “Hafta içi genellikle erken yatağa giderim.”
• Almanca: “Unter der Woche ist der Verkehr stärker.”
• Türkçe: “Hafta içi trafik daha yoğundur.”

Bu kullanım, hafta içindeki rutinleri veya durumları ifade etmek için yaygın olarak tercih edilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

Unter den Zuschauern

A

“Unter den Zuschauern” Almanca bir ifadedir ve Türkçeye “izleyiciler arasında” olarak çevrilebilir. Bu ifade, bir etkinlikte veya gösteride bulunan izleyiciler arasında bir kişi veya nesnenin yerini belirtmek için kullanılır.

Örnekler:
• Almanca: “Unter den Zuschauern war unser Vorstandsvorsitzender Aziz Sariyar.”
• Türkçe: “İzleyiciler arasında Yönetim Kurulu Başkanımız Aziz Sariyar da vardı.”

Bu kullanım, bir kişinin veya nesnenin izleyiciler arasında bulunduğunu ifade etmek için yaygın olarak tercih edilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

unter Umständen

A

“Unter Umständen” Almanca bir ifadedir ve Türkçeye “belirli koşullar altında” veya “bazı durumlarda” olarak çevrilebilir. Bu ifade, bir şeyin yalnızca belirli şartlar altında geçerli olduğunu veya mümkün olduğunu belirtmek için kullanılır.

Örnekler:
• Almanca: “Unter Umständen kann der erkannte Tumor nicht mehr heilbar sein.”
• Türkçe: “Belirli koşullar altında, tespit edilen tümör artık tedavi edilemez olabilir.”
• Almanca: “Unter Umständen ist es jedoch ratsam, ein Gerichtsverfahren abzuwarten.”
• Türkçe: “Bazı durumlarda, bir dava sürecini beklemek tavsiye edilebilir.”

Bu kullanım, bir eylemin veya durumun yalnızca belirli koşullar altında geçerli olduğunu ifade etmek için yaygın olarak tercih edilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

unten den Bedingungen

A

“Unter den Bedingungen” Almanca bir ifadedir ve Türkçeye “koşullar altında” veya “şartlar altında” olarak çevrilebilir. Bu ifade, bir eylemin veya durumun belirli şartlar veya koşullar altında gerçekleştiğini belirtmek için kullanılır.

Örnekler:
• Almanca: “Unter den gegebenen Bedingungen können wir das Projekt nicht abschließen.”
• Türkçe: “Verilen koşullar altında projeyi tamamlayamayız.”
• Almanca: “Unter den aktuellen Bedingungen ist eine Zusammenarbeit schwierig.”
• Türkçe: “Mevcut şartlar altında iş birliği yapmak zor.”

Bu kullanım, bir eylemin veya durumun belirli şartlar altında gerçekleştiğini ifade etmek için yaygın olarak tercih edilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

Angst haben vor

A

“Angst haben vor” ist eine deutsche Redewendung, die bedeutet, vor etwas oder jemandem Angst zu haben oder sich zu fürchten. Sie wird verwendet, um auszudrücken, dass jemand eine bestimmte Furcht oder Besorgnis gegenüber einer Person, einer Situation oder einem Objekt empfindet.

Beispiel:
• Deutsch: “Ich habe Angst vor Spinnen.”
• Türkisch: “Örümceklerden korkuyorum.”

In diesem Satz drückt die Person ihre Angst vor Spinnen aus.

Die Struktur “Angst haben vor” wird gefolgt von dem Objekt oder der Situation, vor der die Angst besteht.

Weitere Beispiele:
• Deutsch: “Sie hat Angst vor Prüfungen.”
• Türkisch: “Sınavlardan korkuyor.”
• Deutsch: “Er hat Angst vor dem Zahnarzt.”
• Türkisch: “Dişçiden korkuyor.”

Diese Konstruktion ist in der deutschen Sprache sehr gebräuchlich, um Ängste oder Befürchtungen auszudrücken.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

vor der Zeit

A

“Vor der Zeit” ist eine deutsche Redewendung, die in verschiedenen Kontexten unterschiedliche Bedeutungen haben kann.

Bedeutungen:
1. Zu früh: Die Redewendung kann verwendet werden, um auszudrücken, dass etwas früher als erwartet oder geplant geschieht.
• Beispiel: “Der Bus kam vor der Zeit an.”
• Übersetzung: “Der Bus kam zu früh an.”
2. Vor einer bestimmten Zeit: Sie kann auch darauf hinweisen, dass etwas vor einem bestimmten Zeitpunkt in der Vergangenheit stattgefunden hat.
• Beispiel: “Vor der Zeit der Industrialisierung war das Leben anders.”
• Übersetzung: “Vor der Zeit der Industrialisierung war das Leben anders.”

Synonyme:
• Zu früh: “vorzeitig”, “verfrüht”
• Vor einer bestimmten Zeit: “einst”, “früher”

Verwendung:

Die genaue Bedeutung von “vor der Zeit” hängt vom Kontext ab. Es ist wichtig, den Satz oder die Situation zu betrachten, um die richtige Interpretation zu wählen.

Beispiel im Kontext:
• Beispiel: “Vor der Zeit der Digitalisierung war Kommunikation langsamer.”
• Übersetzung: “Vor der Zeit der Digitalisierung war Kommunikation langsamer.”

In diesem Fall bedeutet “vor der Zeit”, dass die Digitalisierung noch nicht stattgefunden hatte.

Es ist wichtig, den Kontext zu berücksichtigen, um die genaue Bedeutung von “vor der Zeit” zu verstehen.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

vor Angst zittern

A

“Vor Angst zittern” ist eine deutsche Redewendung, die bedeutet, dass jemand aufgrund von Angst oder Furcht zittert. Dieses Zittern ist eine natürliche körperliche Reaktion auf intensive emotionale Erregung, insbesondere Angst.

Ursachen des Zitterns bei Angst:
• Kampf-oder-Flucht-Reaktion: Bei Angst schüttet der Körper Stresshormone aus, die die Muskeln anregen und Zittern verursachen. 
• Muskelverspannungen: Anhaltende Anspannung kann zu Muskelverspannungen führen, die sich als Zittern äußern. 

Symptome, die mit Angst und Zittern einhergehen können:
• Herzklopfen oder erhöhter Puls
• Schwitzen
• Schwindel oder Übelkeit
• Mundtrockenheit
• Muskelverspannungen

Diese Symptome können einzeln oder in Kombination auftreten und variieren je nach Person und Intensität der Angst. 

Beispiel:
• Deutsch: “Vor Angst zitterte sie am ganzen Körper.”
• Türkisch: “Korkudan tüm vücudu titriyordu.”

In diesem Satz wird die körperliche Reaktion auf intensive Angst beschrieben.

Es ist wichtig zu beachten, dass Zittern nicht nur durch Angst verursacht wird, sondern auch durch andere Faktoren wie Kälte, körperliche Anstrengung oder bestimmte medizinische Zustände. Wenn Zittern häufig auftritt oder mit anderen besorgniserregenden Symptomen einhergeht, sollte ein Arzt konsultiert werden.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

in jeder Hinsicht

A

In jeder Hinsicht

Anlamı:

“In jeder Hinsicht” ifadesi, “her bakımdan”, “her açıdan”, “tüm yönleriyle” anlamına gelir. Bir şeyin tüm özellikleri veya boyutları açısından geçerli olduğunu, hiçbir yönünün dışlanmadığını belirtir.

Türkçe Açıklama:

“In jeder Hinsicht”, bir şeyin tüm yönleriyle veya tüm kriterlere göre değerlendirildiğinde geçerli veya doğru olduğunu ifade eder. Örneğin, bir ürünün ya da hizmetin her yönüyle beklentileri karşıladığını vurgulamak için kullanılır.

Örnek Cümleler:
1. Das neue Auto ist in jeder Hinsicht überlegen.
• Yeni araba her bakımdan üstün.
2. Der Plan hat sich in jeder Hinsicht bewährt.
• Plan her açıdan kendini kanıtladı.
3. Ihre Leistung war in jeder Hinsicht beeindruckend.
• Onun performansı her yönüyle etkileyiciydi.
4. In jeder Hinsicht entspricht das Angebot unseren Erwartungen.
• Teklif her yönden beklentilerimize uygun.
5. Das Projekt war in jeder Hinsicht ein voller Erfolg.
• Proje her açıdan tam bir başarıydı.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

unter den ersten

A

“Unter den ersten” bedeutet wörtlich “unter den Ersten” und wird verwendet, um auszudrücken, dass jemand oder etwas zu den anfänglichen Personen, Dingen oder Ereignissen gehört. Es hebt hervor, dass etwas früh oder als eines der ersten geschieht.

Ilklerın arasında

Beispielsätze mit Türkischer Übersetzung:

1.	Unter den ersten Teilnehmern war Maria die Erfolgreichste.
•	İlk katılımcılar arasında Maria en başarılı olanıydı.
2.	Das neue Produkt wurde unter den ersten eingeführt und stieß sofort auf großes Interesse.
•	Yeni ürün, ilk tanıtılanlar arasında yer aldı ve hemen büyük ilgi gördü.
3.	Unter den ersten Gästen fühlte er sich besonders willkommen.
•	İlk misafirler arasında kendini özellikle hoş karşılanmış hissetti.
4.	Die Idee wurde unter den ersten, die vorgestellt wurden, positiv aufgenommen.
•	Sunulan ilk fikirler arasında bu fikir olumlu karşılandı.
5.	Unter den ersten Ergebnissen der Studie waren überraschende Trends erkennbar.
•	Çalışmanın ilk sonuçları arasında şaşırtıcı eğilimler gözlemlendi.

Diese Sätze zeigen, wie der Ausdruck “unter den ersten” in verschiedenen Kontexten verwendet wird, um zu betonen, dass etwas zu den anfänglichen oder frühesten Gruppen gehört.

17
Q

unter Umständen

A

“Unter Umständen” – Bedeutung und Verwendung

Bedeutung:
Die Redewendung „unter Umständen“ bedeutet „möglicherweise“ oder „je nach Situation“. Sie weist darauf hin, dass etwas nicht sicher ist, aber unter bestimmten Bedingungen eintreten kann.

Türkçe Anlamı:
“Unter Umständen”, “belirli koşullar altında” veya “bazı durumlarda” anlamına gelir. Bir şeyin kesin olmadığını, ancak belirli şartlar altında gerçekleşebileceğini ifade eder.

Beispielsätze mit Übersetzung:
1. Unter Umständen kann das Meeting verschoben werden.
• Belirli koşullar altında toplantı ertelenebilir.
2. Das könnte unter Umständen gefährlich sein.
• Bu, bazı durumlarda tehlikeli olabilir.
3. Unter Umständen dauert die Lieferung länger als erwartet.
• Teslimat, bazı koşullarda beklenenden daha uzun sürebilir.
4. Ich werde unter Umständen später kommen.
• Belki daha geç geleceğim.
5. Unter Umständen ist eine zusätzliche Genehmigung erforderlich.
• Belirli durumlarda ek bir izin gerekebilir.

Die Redewendung wird oft genutzt, um eine Möglichkeit auszudrücken, ohne sich auf eine feste Aussage festzulegen.

18
Q

um…herum

A

“Um … herum” Almanca bir ifadedir ve Türkçede “etrafında” veya “çevresinde” anlamına gelir. Bu ifade, bir nesnenin veya kişinin etrafında olan şeyleri veya hareketleri tanımlamak için kullanılır.

Örnekler:
• Almanca: “Die Kinder laufen um den Tisch herum.”
• Türkçe: “Çocuklar masanın etrafında koşuyorlar.”
• Almanca: “Er hat einen Gürtel um die Taille herum.”
• Türkçe: “Belinin etrafında bir kemer var.”

Bu kullanım, bir şeyin çevresinde gerçekleşen hareketleri veya konumları ifade etmek için yaygındır.

Daha fazla bilgi ve örnekler için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:

19
Q

um den…

A

“Um den” – Almanca’da Anlamı ve Kullanımı

Türkçe Anlamı:
• ”…’nın etrafında”, ”…’yı çevreleyen”, ”… civarında”, ”… hakkında”

Almanca Açıklama:
• “Um den”, belirli bir nesnenin etrafında bir şeyin dönmesi, hareket etmesi veya yer alması anlamında kullanılır.
• Ayrıca tahmini bir zaman veya miktar belirtirken de kullanılır.

  1. Konum Bildiren Kullanım (“Etrafında”)

Örnek:
• “Die Kinder rennen um den Baum.”
→ Çocuklar ağacın etrafında koşuyor.
• “Er hat einen Schal um den Hals gebunden.”
→ O, boynuna bir atkı bağladı.

  1. Zaman veya Miktar Bildiren Kullanım (“Civarında”)

Örnek:
• “Wir treffen uns um den 20. Mai.”
→ 20 Mayıs civarında buluşacağız.
• “Das Konzert dauert um die zwei Stunden.”
→ Konser yaklaşık iki saat sürüyor.

  1. Bir Konuyu veya Mücadeleyi Belirtirken (“Hakkında / İçin”)

Örnek:
• “Es gibt viele Diskussionen um den Klimawandel.”
→ İklim değişikliği hakkında birçok tartışma var.
• “Sie kämpfen um den ersten Platz.”
→ Onlar birincilik için mücadele ediyorlar.

Zıt ve Benzer Anlamlı Kelimeler
• Benzer: “rund um” (çevresinde), “circa” (yaklaşık), “bezüglich” (hakkında)
• Zıt: “innerhalb” (içinde), “außerhalb” (dışında)

Bu kullanım özellikle B1-B2 seviyesinde yaygın olduğu için dikkat edilmelidir.

20
Q

um die Wette

A

“Um die Wette” – Almanca’da Anlamı ve Kullanımı

Türkçe Anlamı:
• “Yarışına”, “Kim daha iyi yapacak diye”, “Rekabet halinde” iddasina

Almanca Açıklama:
• “Um die Wette”, iki veya daha fazla kişinin bir şeyi yarış halinde yapmasını ifade eder.
• Genellikle rekabet içeren bir eylemi tanımlar.

  1. Hız veya Performans İçin Yarışmak

Örnek:
• “Die Kinder laufen um die Wette.”
→ Çocuklar yarışına koşuyorlar.
• “Wir haben um die Wette gegessen.”
→ Kim daha hızlı yiyecek diye yarıştık.

  1. Daha İyi Olmak İçin Rekabet Etmek

Örnek:
• “Sie stritten sich um die Wette, wer der Klügere ist.”
→ Kim daha akıllı diye yarıştılar.
• “Die beiden Sänger singen um die Wette.”
→ İki şarkıcı birbirleriyle yarışır gibi şarkı söylüyorlar.

Zıt ve Benzer Anlamlı Kelimeler
• Benzer: “konkurrieren” (rekabet etmek), “sich messen mit” (kendini biriyle kıyaslamak)
• Zıt: “kooperieren” (iş birliği yapmak), “nachgeben” (geri adım atmak)

Bu ifade, günlük konuşmalarda ve çocuk oyunlarında sıkça kullanılır.

21
Q

um das Leben
um sein Leben

A

“Um das Leben” / “Um sein Leben” – Almanca’da Anlamı ve Kullanımı

  1. “Um das Leben” – (Hayatla İlgili / Hayat Üzerine)

Bu ifade, genel olarak hayatla ilgili bir durumu ifade etmek için kullanılır.

Örnekler:
• “Es geht um das Leben auf der Erde.”
→ Konu, Dünya’daki yaşam hakkında.
• “In diesem Buch dreht sich alles um das Leben in der Zukunft.”
→ Bu kitap tamamen gelecekteki yaşamla ilgili.

  1. “Um sein Leben” – (Hayatı İçin / Hayatta Kalmak İçin)

Bu ifade, bir kişinin hayatta kalma mücadelesini veya hayati bir durumu anlatır.

Örnekler:
• “Er rannte um sein Leben.”
→ Hayatı pahasına koştu. (Kaçmak zorunda kaldı, hayatını kurtarmak için koştu.)
• “Der Verletzte kämpfte um sein Leben.”
→ Yaralı, hayatta kalmak için mücadele etti.
• “Die Ärzte taten alles, um sein Leben zu retten.”
→ Doktorlar, onun hayatını kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar.

Zıt ve Benzer Anlamlı Kelimeler
• Benzer: “ums Überleben kämpfen” (hayatta kalmak için savaşmak), “sich retten wollen” (kurtulmak istemek)
• Zıt: “sich aufgeben” (kendini bırakmak, mücadeleyi bırakmak)

Bu ifadeler özellikle dramatik veya acil durumları anlatırken kullanılır.

22
Q

bei Bewusstsein

A

• “Bilinçli olmak”, “kendinde olmak”, “şuuru açık olmak”

Almanca Açıklama:
• “Bei Bewusstsein ”, bir kişinin bilinci açık ve çevresinin farkında olduğunu ifade eder.
• Genellikle tıbbi ve acil durumlarda kullanılır.

  1. Tıbbi ve Fiziksel Durumlarda Kullanımı

Örnek:
• “Nach dem Unfall war der Fahrer noch bei Bewusstsein.”
→ Kazadan sonra sürücü hâlâ bilinci açıktı.
• “Der Patient ist wieder bei Bewusstsein.”
→ Hasta tekrar bilincine kavuştu.

  1. Soyut veya Mecazi Kullanım

Bazı durumlarda, “bei Bewusstsein sein” farkındalık veya bilinçli hareket etme anlamında da kullanılabilir.

Örnek:
• “Er war sich der Gefahr nicht bei Bewusstsein.”
→ O, tehlikenin farkında değildi.
• “Bist du dir eigentlich bei Bewusstsein, was du da tust?”
→ Ne yaptığının farkında mısın? (Sorgulayıcı bir ifade)

Zıt ve Benzer Anlamlı Kelimeler
• Benzer: “wach sein” (uyanık olmak), “klar denken können” (net düşünebilmek)
• Zıt: “bewusstlos sein” (bilinçsiz olmak), “ohnmächtig sein” (baygın olmak)

23
Q

bei klarem Verstand

A

• “Akli dengesi yerinde olmak”, “mantıklı düşünebilmek”, “zihni açık olmak”

Almanca Açıklama:
• “Bei klarem Verstand sein”, bir kişinin mantıklı, sağduyulu ve bilinçli bir şekilde düşündüğünü ifade eder.
• Genellikle duygusal veya fiziksel olarak zor durumlarda bile akıl sağlığını koruyabilen insanlar için kullanılır.

  1. Mantıklı ve Bilinçli Olma Durumu

Örnek:
• “Trotz der schwierigen Situation war er bei klarem Verstand.”
→ Zor duruma rağmen aklı başındaydı.
• “Nach dem Unfall war sie nicht mehr bei klarem Verstand.”
→ Kazadan sonra zihni bulanıktı.

  1. Düşünmeden veya Bilinçsizce Yapılan Davranışlarla Karşılaştırma

Örnek:
• “Nur jemand, der nicht bei klarem Verstand ist, würde so etwas tun.”
→ Bunu ancak aklı yerinde olmayan biri yapar.
• “Bist du wirklich bei klarem Verstand, wenn du so eine Entscheidung triffst?”
→ Böyle bir karar alırken gerçekten aklı başında mısın?

Zıt ve Benzer Anlamlı Kelimeler
• Benzer: “bei vollem Bewusstsein” (tam bilinçli olmak), “vernünftig denken” (mantıklı düşünmek)
• Zıt: “verwirrt sein” (kafası karışık olmak), “geistesabwesend sein” (dalgın olmak), “den Verstand verlieren” (aklını kaybetmek)

Bu ifade, özellikle ciddi kararlar, stresli durumlar ve psikolojik değerlendirmeler bağlamında B2-C1 seviyesinde sıkça kullanılan bir deyimdir.

24
Q

bei Weitem

A

• “Açık ara”, “çok daha fazla”, “kat kat”

Almanca Açıklama:
• “Bei weitem”, bir şeyin beklenenden, normalden veya diğerlerinden çok daha fazla veya üstün olduğunu vurgulamak için kullanılır.
• Genellikle karşılaştırmalarda veya abartılı ifadelerde kullanılır.

  1. Bir Şeyin Açık Ara Üstün veya Farklı Olduğunu Belirtmek

Örnek:
• “Er ist bei weitem der beste Spieler in der Mannschaft.”
→ O, açık ara takımın en iyi oyuncusu.
• “Das ist bei weitem nicht genug.”
→ Bu, kesinlikle yeterli değil.

  1. Bir Durumun Beklenenden Çok Farklı Olduğunu Vurgulamak

Örnek:
• “Die Prüfung war bei weitem schwieriger als erwartet.”
→ Sınav beklenenden çok daha zordu.
• “Das Konzert war bei weitem das Beste, das ich je erlebt habe!”
→ Bu konser, şimdiye kadar yaşadığım en iyi konserdi!

  1. Olumsuz Yapılarda Kullanımı

Örnek:
• “Das ist bei weitem nicht genug Geld.”
→ Bu, yeterli para olmaktan çok uzak.
• “Er ist bei weitem nicht so klug, wie er denkt.”
→ O, düşündüğü kadar zeki olmaktan çok uzak.

Zıt ve Benzer Anlamlı Kelimeler
• Benzer: “mit Abstand” (açık ara), “wesentlich” (önemli ölçüde), “deutlich” (belirgin şekilde)
• Zıt: “knapp” (kıl payı), “gerade so” (ancak, zar zor)

Bu ifade, özellikle **karşılaştırmalarda ve abart

25
Q

von…aus

A

• **“Dışarıdan”, “tarafından”, “görünüşe göre”, den Dogru

Almanca Açıklama:
• Almanca’da “von aus” ifadesi genellikle “von” ve “aus” kelimelerinin birleşiminden oluşur ve çok yaygın bir kullanım şekli yoktur. Bunun yerine ayrı ayrı kullanıldığında anlamları farklı olabilir. “Von” genellikle bir kaynağa veya bir yerden gelmeyi belirtirken, “aus” bir yerden hareket etmek veya bir yerin içinden bir şeyin çıkmasını belirtir.
• Bu iki kelimenin kombinasyonu genellikle başka yapılar içinde bulunur, ve doğru bağlamda anlam kazanır.

  1. “Von aus” Cümlesi:

Bazen “von aus” yerine “von außen” (dışarıdan) veya “von aus gesehen” (görünüşe göre) kullanılır.

Örnek:
• “Von außen gesehen, sieht das Gebäude modern aus.”
→ Dışarıdan bakıldığında bina modern görünüyor.
• “Er kommt von aus der Stadt.”
→ O, şehirden geliyor.

  1. Zıt ve Benzer Kullanımlar:
    • Benzer: “von innen” (içeriden), “aus dem Haus” (evden)
    • Zıt: “von oben” (yukarıdan), “von unten” (aşağıdan)

Bu ifade, doğru bağlamda anlam kazanabilir ve B1-B2 seviyesinde kullanımı olabilir.

26
Q

von…bis

A

• ”…’den …’ye”, “…den …’ye kadar”
(Bir aralık, sınır veya süre belirtirken kullanılır.)

Almanca Açıklama:
• “Von … bis” ifadesi, iki nokta arasında bir aralık, süre, yer veya miktar belirtmek için kullanılır.
• Bu yapı, başlangıç noktasından son noktaya kadar olan sürekli veya kesintisiz bir aralığı tanımlar.

İngilizce Karşılığı:
• “From … to”

Zıt Anlamlıları:
• “Zwischen … und” (iki nokta arasında, ancak arada bir şeyler de olabilir)
• “Nicht von … bis” (belirtilen aralık dışında)

Benzer Anlamlıları:
• “Über den Zeitraum von … bis …” (…’den …’ye kadar olan süre boyunca)
• “Im Bereich von … bis …” (… ile … arası)

1.	“Die Schule dauert von 8 Uhr bis 15 Uhr.” (Okul, 8’den 15’e kadar sürer.)
2.	“Das Festival findet von Freitag bis Sonntag statt.” (Festival, Cuma’dan Pazar’a kadar gerçekleşir.)
3.	“Die Ausstellung ist von 10. Januar bis 5. Februar geöffnet.” (Sergi, 10 Ocak’tan 5 Şubat’a kadar açıktır.)
4.	“Von Montag bis Freitag arbeite ich jeden Tag von 9 bis 17 Uhr.” (Pazartesi’den Cuma’ya kadar her gün 9’dan 17’ye kadar çalışıyorum.)
5.	“Die Temperatur liegt in dieser Region von -5°C bis 25°C.” (Bu bölgede sıcaklık -5°C’den 25°C’ye kadar değişiyor.)
27
Q

von…an

A

• ”…den itibaren”, “…den başlamak üzere”, “…den sonra”
(Belirli bir nokta veya zamandan itibaren başlayan durumu ifade eder.)

Almanca Açıklama:
• “Von … an” ifadesi, belirli bir başlangıç noktasından itibaren bir durumun, eylemin veya değişikliğin geçerli olduğunu belirtmek için kullanılır.
• Bu yapı genellikle zaman ifadeleriyle (örneğin, “von morgen an”, “von jetzt an”, “von nächster Woche an”) veya diğer belirleyici unsurlarla kullanılır.
• Not: “Von … an” ifadesi, “ab” ile benzer anlamlarda kullanılabilir, ancak bağlam ve cümle yapısına göre tercih edilebilir.

İngilizce Karşılığı:
• “From … on” veya “starting from …”

Zıt Anlamlıları:
• “bis …” (bir bitiş noktasını ifade eder)
• “vor …” (başlangıç noktasından önceki durum)

Benzer Anlamlı İfadeler:
• “ab” (çoğunlukla zaman veya miktar bildiren cümlelerde)
• “ab dem Zeitpunkt, an dem …”

1.	“Von morgen an wird das Wetter besser.”
•	Türkçe: “Yarından itibaren hava daha iyi olacak.”
•	İngilizce: “From tomorrow on, the weather will improve.”
2.	“Von jetzt an möchte ich jeden Tag Sport treiben.”
•	Türkçe: “Şu andan itibaren her gün spor yapmak istiyorum.”
•	İngilizce: “From now on, I want to exercise every day.”
3.	“Von nächster Woche an gelten die neuen Öffnungszeiten.”
•	Türkçe: “Gelecek haftadan itibaren yeni çalışma saatleri geçerli olacak.”
•	İngilizce: “Starting from next week, the new opening hours will apply.”
4.	“Von diesem Moment an änderte sich alles.”
•	Türkçe: “Bu andan itibaren her şey değişti.”
•	İngilizce: “From this moment on, everything changed.”
5.	“Von früh bis spät, von Montag an arbeiten wir jeden Tag.”
•	Türkçe: “Ertesinden akşama kadar, Pazartesi’den itibaren her gün çalışıyoruz.”
•	İngilizce: “We work from early to late, starting from Monday.”

Bu yapı, belirli bir noktanın başlangıç noktasını vurgulamak için yaygın olarak kullanılan önemli bir ifadedir.

28
Q

von mir aus

A

• “Bana göre”, “Benim açımdan”, “Benim için sorun değil”
(Bir öneriye veya duruma karşı kişisel itirazın olmadığını, kabul edilebilir olduğunu belirtir.)

Almanca Açıklama:
• “Von mir aus” ifadesi, bir şeyin benim açımdan kabul edilebilir veya uygun olduğunu ifade eder.
• Genellikle karşı tarafın önerisine veya duruma itiraz etmediğinizi, aksine onayladığınızı veya kayıtsız olduğunuzu belirtmek için kullanılır.
• Bu ifade, “as far as I’m concerned” veya “it’s fine by me” gibi İngilizce ifadelere benzer şekilde, kişisel tercih veya onay anlamı taşır.

İngilizce Karşılığı:
• “As far as I’m concerned”, “It’s fine by me”, “I don’t mind”

Zıt Anlamlıları:
• “Mir ist das egal nicht” (benim için sorunlu, kabul edilemez)
• “Ich habe etwas dagegen” (buna karşıyım)

Benzer Anlamlı İfadeler:
• “Meiner Meinung nach” (bana göre, benim fikrimce)
• “Für mich ist das in Ordnung” (benim için uygun)
• “Ich habe nichts dagegen” (buna karşı hiçbir itirazım yok)

1.	“Sollen wir heute Abend ins Restaurant gehen?” Antwort: “Von mir aus, das klingt gut.” (Türkçe: “Bu akşam restorana gidelim mi?” — “Benim için sorun değil, kulağa hoş geliyor.”)
2.	“Du kannst den Film aussuchen, ich bin von mir aus einverstanden.” (Türkçe: “Filmi sen seç, ben buna gayet iyiyim.”)
3.	“Wenn du den Rest der Arbeit übernimmst, ist das von mir aus in Ordnung.” (Türkçe: “Eğer kalan işi sen yaparsan, benim açımdan sorun yok.”)
4.	“Wir können die Besprechung um eine Stunde verschieben, von mir aus.” (Türkçe: “Toplantıyı bir saat erteleyebiliriz, ben buna katılıyorum.”)
5.	“Soll ich das Auto parken? – Von mir aus, mach, wie du willst.” (Türkçe: “Arabayı park etsem mi? – Benim için fark etmez, istediğin gibi yap.”)
29
Q

ganz nach Wunsch / just as you wish

A

• “Tamamen isteğe göre”, “tam arzuya uygun”, “tam talep edildiği gibi”

Almanca Açıklama:
• “Ganz nach Wunsch” ifadesi, bir şeyin tamamen bir kişinin isteklerine, tercihlerine veya taleplerine göre yapıldığını veya ayarlandığını belirtir.
• Genellikle özelleştirme, kişiye özel düzenlemeler veya tam uyum sağlanan durumlarda kullanılır.

İngilizce Karşılığı:
• “Exactly as desired”
• “Just as you wish”

Zıt Anlamlıları:
• “Nicht nach Wunsch” (isteğe uygun olmayan)
• “Entgegen dem Wunsch” (isteğe aykırı)

Benzer Anlamlı İfadeler:
• “Wie gewünscht” (istendiği gibi)
• “Genau so, wie man es will” (tam olarak öyle, nasıl isteniyorsa)
• “Nach Maß” (ölçüye göre, kişiye özel)

1.	“Die Einrichtung des Hotels wurde ganz nach Wunsch des Kunden gestaltet.” (Türkçe: Otelin düzeni müşterinin tam olarak isteği doğrultusunda tasarlandı.)
2.	“Der Anzug wurde ganz nach Wunsch gefertigt.” (Türkçe: Takım elbise tamamen istek üzerine dikildi.)
3.	“Das Menü im Restaurant wurde ganz nach Wunsch des Gastes zusammengestellt.” (Türkçe: Restorandaki menü, misafirin tam talebine göre oluşturuldu.)
4.	“Unsere Software kann ganz nach Wunsch angepasst werden.” (Türkçe: Yazılımımız tamamen istek üzerine özelleştirilebilir.)
5.	“Die Dekoration für die Party wurde ganz nach Wunsch arrangiert.” (Türkçe: Parti için dekorasyon tam olarak istek üzerine düzenlendi.)
31
Q

Aus Versehen

A

• “Yanlışlıkla”, “kasıt olmadan”, “kazara”

Almanca Açıklama:
• “Aus Versehen” ifadesi, bir eylemin kasıtlı olmadan, rastlantısal olarak veya yanlışlık sonucu gerçekleştiğini belirtir.
• Genellikle bir hatanın, yanlışlığın veya beklenmeyen bir sonucun, kasıt olmaksızın meydana geldiğini ifade etmek için kullanılır.

İngilizce Karşılığı:
• “By accident”, “accidentally”

Zıt Anlamlıları:
• “Absichtlich” (kasten, bilerek)
• “Vorsätzlich” (kasten, isteyerek)

Benzer Anlamlı İfadeler:
• “Unbeabsichtigt” (istemeden, plansız olarak)
• “Versehentlich” (yanlışlıkla, kasıt dışı)

1.	“Ich habe aus Versehen die falsche Tür geöffnet.” (Türkçe: Yanlışlıkla yanlış kapıyı açtım.)
2.	“Sie hat aus Versehen meinen Stift genommen.” (Türkçe: O, kazara benim kalemimi aldı.)
3.	“Aus Versehen habe ich deinen Geburtstag vergessen.” (Türkçe: Yanlışlıkla doğum gününü unuttum.)
4.	“Er hat aus Versehen den Knopf gedrückt, der das Licht ausschaltete.” (Türkçe: Yanlışlıkla ışığı kapatan düğmeye bastı.)
5.	“Wir haben aus Versehen zu spät mit der Arbeit begonnen.” (Türkçe: Yanlışlıkla işe geç başladık.)
32
Q

mit Absicht

A

• “Kasıtlı olarak”, “bilerek”, “isteyerek”
(Bir eylemin rastlantısal değil, planlanarak veya amaç doğrultusunda yapıldığını belirtir.)

Almanca Açıklama:
• “Mit Absicht” ifadesi, bir eylemin kasıtlı olarak, planlı ve hedefe yönelik bir şekilde yapıldığını ifade eder.
• Bu kalıp, çoğunlukla beklenmedik veya istenmeyen sonuçların, kişinin kasıtlı davranışının sonucu olduğunu belirtmek için kullanılır.
• Genellikle “absichtlich” sözcüğüyle eşanlamlı olarak kullanılabilir.

İngilizce Karşılığı:
• “On purpose”, “intentionally”, “deliberately”

Zıt Anlamlıları:
• “Aus Versehen” (yanlışlıkla, kazara)
• “Unbeabsichtigt” (istemeden, plansızca)

Benzer Anlamlı İfadeler:
• “Vorsätzlich” (kasten, bilerek)
• “Bewusst” (bilerek, farkında olarak)

1.	“Er hat den Fehler mit Absicht gemacht.” (Türkçe: Hatasını kasıtlı olarak yaptı.)
2.	“Die Tür wurde mit Absicht offen gelassen, damit die frische Luft hereinströmt.” (Türkçe: Kapı, taze havanın içeri girmesi için bilerek açık bırakıldı.)
3.	“Sie hat mich mit Absicht ignoriert, weil sie verärgert war.” (Türkçe: Sinirli olduğu için beni bilerek görmezden geldi.)
4.	“Der Dieb handelte mit Absicht, um nicht entdeckt zu werden.” (Türkçe: Hırsız, yakalanmamak için kasıtlı olarak hareket etti.)
5.	“Mit Absicht kann man manchmal jemanden überraschen, um eine positive Reaktion zu erzielen.” (Türkçe: Bazen kasıtlı olarak birini şaşırtmak, olumlu bir tepki almak için yapılır.)
33
Q

mit Glück / hopefully

A

• “Umarım”, “şansımız varsa”, “iyi şansla”
(Bir durumun olumlu sonuçlanması için şansın etkili olabileceğini belirtir.)

Almanca Açıklama:
• “Mit Glück” ifadesi, bir şeyin olumlu bir şekilde sonuçlanması için şansın etkili olacağı varsayımını ifade eder.
• Genellikle beklenti veya umut içeren cümlelerde kullanılır ve “hoffentlich” (umarım) anlamında da değerlendirilebilir.
• Bu ifade, belirli bir eylemin ya da durumun başarılı olmasının şansa bağlı olduğunu vurgular.

Englische Entsprechung:
• “If we’re lucky”, “with any luck”, “hopefully”

Zıt Anlamlıları:
• “Ohne Glück” (şans olmadan)
• “leider” (maalesef, şanssızlık durumu belirtirken kullanılabilir)

Benzer Anlamlı İfadeler:
• “Hoffentlich” (umarım)
• “Mit etwas Glück” (biraz şansla)

1.	“Mit Glück kommen wir pünktlich an.” (Türkçe: Umarım şansımız yaver gider, zamanında varırız.)
2.	“Wir schaffen das mit Glück.” (Türkçe: Şansımız varsa bunu başarırız.)
3.	“Mit Glück wird das Wetter morgen schön.” (Türkçe: Umarım yarın hava güzel olur.)
4.	“Wenn du mit Glück zur Party kommst, haben wir viel Spaß.” (Türkçe: Şansın yaver giderse partiye gelirsen, çok eğleneceğiz.)
5.	“Ich finde mit Glück bald eine Lösung für das Problem.” (Türkçe: Şansım yaver giderse yakında soruna bir çözüm bulurum.)
34
Q

zu Weihnachten

A

“Zu Weihnachten” bedeutet einfach “Weihnachten zu” oder “an Weihnachten”. Es wird verwendet, um sich auf Dinge zu beziehen, die speziell mit dem Weihnachtsfest oder der Zeit um Weihnachten herum zu tun haben.

Türkçe Açıklama:

“Zu Weihnachten” ifadesi, doğrudan olarak “Noel’de” veya “Noel zamanı” anlamına gelir. Noel dönemiyle ilgili olarak yapılan eylemler veya durumları tanımlamak için kullanılır.

Beispielsätze mit Übersetzung:
1. Zu Weihnachten bekomme ich immer viele Geschenke.
• Noel’de her zaman birçok hediye alırım.
2. Zu Weihnachten verbringen wir viel Zeit mit der Familie.
• Noel’de aileyle çok vakit geçiririz.
3. Ich wünsche dir frohe Weihnachten und ein glückliches neues Jahr.
• Sana mutlu Noeller ve mutlu bir yeni yıl dilerim.
4. Zu Weihnachten werden in vielen Ländern Lichter an den Bäumen aufgehängt.
• Birçok ülkede Noel’de ağaçlara ışıklar asılır.
5. Zu Weihnachten essen wir immer ein großes Festmahl.
• Noel’de her zaman büyük bir ziyafet yeriz.

In diesen Beispielen zeigt “zu Weihnachten” an, dass etwas in der Zeit um das Weihnachtsfest passiert oder zu dieser besonderen Zeit gehört.

35
Q

zum Preis von

A

“Zum Preis von” bedeutet, dass etwas für einen bestimmten Preis oder gegen eine bestimmte Zahlung angeboten wird. Es wird verwendet, um anzugeben, wie viel etwas kostet oder wie hoch der Preis für eine Ware oder Dienstleistung ist.

Türkçe Açıklama:

“Zum Preis von”, bir şeyin belirli bir fiyat karşılığında veya bir hizmetin/ürünün fiyatını belirtmek için kullanılır. Yani, “şu fiyatla” anlamına gelir.

Beispielssätze mit Übersetzung:
1. Das Buch wird zum Preis von 20 Euro verkauft.
• Kitap, 20 Euro fiyatla satılmaktadır.
2. Er hat das Auto zum Preis von 15.000 Euro gekauft.
• Arabayı 15.000 Euro fiyatla satın aldı.
3. Sie bieten das Ticket zum Preis von 50 Dollar an.
• Bileti 50 Dolar fiyatla sunuyorlar.
4. Der Fernseher wird zum Preis von 300 Euro angeboten.
• Televizyon, 300 Euro fiyatla sunuluyor.
5. Zum Preis von 10 Euro erhalten Sie zwei Flaschen Wein.
• 10 Euro karşılığında iki şişe şarap alırsınız.

Diese Formulierung wird vor allem im Handel oder bei Angeboten verwendet, um zu verdeutlichen, wie viel etwas kostet.

36
Q

zum ersten Mal

A

“Um das erste Mal” (doğru yazım “zum ersten Mal”) ifadesi, bir şeyin ilk defa gerçekleştiğini veya yapıldığını ifade etmek için kullanılır.

Türkçe açıklama:

“Zum ersten Mal” bir şeyin ilk kez olduğunu anlatan bir ifadedir. Bir şeyin daha önce yapılmamış ya da yaşanmamış olduğunu belirttiğimizde kullanırız.

Örnek cümleler:
1. Ich habe zum ersten Mal einen Marathon gelaufen.
• İlk defa bir maraton koştum.
2. Zum ersten Mal in meinem Leben habe ich ein Auto gekauft.
• Hayatımda ilk defa bir araba aldım.
3. Sie ist zum ersten Mal nach Deutschland gereist.
• O, Almanya’ya ilk defa seyahat etti.
4. Zum ersten Mal konnte er das Problem lösen.
• İlk defa problemi çözdü.
5. Er hat zum ersten Mal in seiner Karriere ein großes Projekt geleitet.
• Kariyerinde ilk defa büyük bir proje yönetti.

Not: “Um ersten Mal” yanlış yazım olup, doğru kullanımı “zum ersten Mal”dır.

37
Q

zu zweit, zu dritt….

A

„Zu zweit“, „zu dritt“ sind Ausdrücke, die die Anzahl der Personen angeben, die an einer Aktivität oder Handlung beteiligt sind. Diese Ausdrücke beschreiben also die Gruppengröße.

Bedeutung:
• Zu zweit: Zwei Personen sind beteiligt oder machen etwas zusammen.
• Zu dritt: Drei Personen sind beteiligt oder machen etwas zusammen.

Türkçe Açıklama:
• „Zu zweit“: İki kişi birlikte bir şey yapıyorsa kullanılır.
• „Zu dritt“: Üç kişi birlikte bir şey yapıyorsa kullanılır.

Beispielssätze:
1. Wir gehen zu zweit ins Kino.
• Biz iki kişi sinemaya gidiyoruz.
2. Zu dritt haben wir das Problem schnell gelöst.
• Üç kişi bu problemi hızlıca çözdük.
3. Wir sollten zu zweit gehen, es wird mehr Spaß machen.
• İki kişi gitmeliyiz, daha eğlenceli olacak.
4. Sie haben zu dritt an dem Projekt gearbeitet.
• Üç kişi bu projede çalıştılar.

Diese Ausdrücke sind nützlich, um Gruppengrößen oder die Anzahl der Personen, die an einer Aktivität beteiligt sind, zu beschreiben.

38
Q

je nachdem

A

Kelime: Je nachdem/ duruma göre

Almanca anlamı:
„Je nachdem“ wird verwendet, um auszudrücken, dass etwas von einer bestimmten Bedingung oder Situation abhängt. Es bedeutet so viel wie „abhängig von“ oder „je nach“. Es wird oft benutzt, um zu verdeutlichen, dass das Ergebnis oder die Entscheidung von einer konkreten Tatsache oder Voraussetzung beeinflusst wird.

Türkçe anlamı:
„Je nachdem“, bir şeyin belirli bir duruma veya koşula bağlı olarak değişebileceğini ifade etmek için kullanılır. „Duruma göre“ veya „bağlı olarak“ anlamına gelir. Sonuç ya da karar, belirli bir durum veya koşula bağlıdır.

İngilizce anlamı:
„Je nachdem“ means “depending on” or “according to” and is used to express that something will vary based on a particular condition or situation. It is used to indicate that the outcome or decision depends on a specific fact or circumstance.

Zıt anlamlılar (Antonyms):
• Unabhängig (bağımsız)
• Fest (sabit, değişmeyen)

Benzer anlamlılar (Synonyms):
• Abhängig von (bağımlı olarak)
• Je nach (göre)

1.	Wir entscheiden uns je nachdem, wie das Wetter morgen wird. (Yarın hava nasıl olursa ona göre karar vereceğiz.)
2.	Je nachdem, welche Option du wählst, wird der Preis unterschiedlich sein. (Hangi seçeneği seçtiğine bağlı olarak fiyat farklı olacaktır.)
3.	Die Sitzung findet je nachdem statt, ob alle Teilnehmer pünktlich sind. (Toplantı, tüm katılımcılar zamanında gelirse yapılacaktır.)
4.	Je nachdem, wie viel Zeit wir haben, können wir das Projekt anpassen. (Ne kadar zamanımız olduğuna bağlı olarak projeyi uyarlayabiliriz.)
5.	Die Reise dauert je nachdem, welche Route wir wählen. (Seyahat, hangi rotayı seçtiğimize bağlı olarak değişir.)
39
Q

bis dahin

A

„Bis dahin“ – O zamana Kadar / oraya kadar

Bedeutung:
• „Bis dahin“ bedeutet „bis zu diesem Zeitpunkt“ oder „bis zu diesem Ort“.
• Es kann sich auf einen Zeitpunkt in der Zukunft oder auf eine bestimmte Stelle in einem Raum beziehen.

Englische Entsprechung:
• „Until then“ (zeitlich)
• „Up to that point“ (räumlich)

Verwendung & Beispiele:
1. Zeitlich (bis zu einem bestimmten Zeitpunkt)
• „Ich habe nächste Woche eine Prüfung. Bis dahin muss ich viel lernen.“
(Türkçe: Gelecek hafta bir sınavım var. O zamana kadar çok çalışmalıyım.)
• „Er kommt um 18 Uhr. Bis dahin können wir noch etwas vorbereiten.“
(Türkçe: O, saat 18’de gelecek. O zamana kadar biraz hazırlık yapabiliriz.)
2. Räumlich (bis zu einem bestimmten Ort/Punkt)
• „Wir fahren bis dahin mit dem Auto, den Rest müssen wir laufen.“
(Türkçe: Oraya kadar arabayla gidiyoruz, geri kalan kısmı yürümeliyiz.)
• „Der Weg ist lang, aber bis dahin sollten wir es schaffen.“
(Türkçe: Yol uzun ama oraya kadar başarmalıyız.)

Synonyme:
• „Bis zu diesem Zeitpunkt“ (zeitlich)
• „Bis zu diesem Ort“ (räumlich)

Zusammenfassung:
• „Bis dahin“ kann zeitlich („o zamana kadar“) oder räumlich („oraya kadar“) verwendet werden.
• Es wird oft benutzt, um einen zukünftigen Zeitpunkt oder eine bestimmte Stelle zu markieren.