Book 5 - 2 Flashcards
점유율
Pazar payı
자리 잡다
Yer tutmak, yer etmek (duygusal olarak)
눈길을 끌다
인기를 끌다
손님을 끌다
관심이 끌다
Gözleri üstüne çekmek
İlgiyi üzerinde toplamak
Müşteri çekmek
Dikkat çekmek
흥미롭다 = 재미있다
↔
시시하다 – 재미없다
İlginç
↔
Önemsiz ve basit olan
장르
Tür (dizi, film, müzik)
넘나들다
을/를 넘나들다
Gidip gelmek, birden fazla yapmak (Sınavda bu kelimenin çıkma ihtimali yüksek)
색다르다 = 이색적이다 = 독특하다 = 특이하다
↔
평범하다
Farklı
↔
Normal, sıradan, olağan
다루다
Ele almak (konu gibi)
생명력 = 생기
Hayat gücü, can
지니다
e sahip olmak, yanında taşımak
두루
Geniş çapta, her taraf
기획
Plan, proje
각색하다
Uyarlamak
제작
제작하다 = 제작되다
Prodüksiyon, yapım
방송하다
생방송
녹화방송
재방송
인터넷방송
Yayın, yayınlamak
Canlı yayın
Kayıtlı yayın
Naklen yayın
İnternet yayıncılığı
연출
Film yapma, yönetme
공연
Gösteri filmi
상연
Oyun gösteriş
청취자
Dinleyici (radyo)
시청자
시청하다
Seyirci (TV)
관객
İzleyici (spor, film, gösteri)
청중
Dinleyici (konser, dinleti)
방청객
방청하다
Canlı yayın izleyicisi
독자
Okur
방영되다
Sunmak, duyurmak
관여하다
Direktif vermek
환호하다
Alkışlamak
풍성하다
Çok, bol
면모
Çok yönlü
기생
Geyşa
다양한 각도에서 재조명하다
N 을/를 다양한 각도에서 재조명하다
N 이/가 다양한 각도에서 재조명되다
Çeşitli açılardan yeniden incelemek
다채롭다 = 다양하다
Çeşitli, renkli
인물
Şahıs, kişi, şahsiyet, dış görünüş
애절하다 = 애타다
N 애절하다
Dokunaklı, yanık, duygulu
이끌다 = 인도하다
Yol göstermek, elinden tutup götürmek
발굴하다
N 을/를 발굴하다
Ortaya çıkarmak, keşfetmek, kazı yapmak
아랑곳하다
아랑곳하지 않다
İlgilenmek
Umurumda değil
대성통곡
Feryat etmek (yüksek sesle)
발치
먼발치
Uzak bir nokta, diş çekmek
Uzak bir yer, uzak bir nokta
유통시키다
Alışveriş yapmak, dolaşıma sokmak
정교하다
N 이/가 정교하다
Yakın ilişki kurmak
배출하다
Boşaltmak, öğrencilerin okulda okuyup mezun olup gitmesi de anlamında da kullanılır
등용문
İstihdam kapısı
고시
행정고시
사법고시
Zor sınav
İdari sınav
Avukatlık sınavı
생소하다 = 친하지 않다 = 익숙하지 않다
N 이/가 생소하다
Yabancı, tuhaf
소박하다
↔
화려하다
Gösterişsiz
↔
Şatafatlı, gösterişli, lüks
출몰하다
N 이/가 출몰하다
Ortaya çıkmak için, başlama
배회하다
N 이/가 배회하다
Dolanmak
딴따라 = 춤꾼
Diğer, bu farklı
책망하다
N 을/를 책망하다
Azarlamak, kınamak, terslemek
손을 이끄다
Elini tutup yönlendirmek
향하다
Bir yerden bir yere doğru yönelmek, gitmek
한창이다
Baba ocağından uzak yerler, tüm hızıyla devam ediyor
대중매체
Medya yayın, kitle iletişim araçları
신설
Yeni kurmak, yeniden inşa etmek
몸짱
Bir kimsenin fiziğinin güzel olması
구호
Kurtarma, yardım, rahatlama
우르르 밀려나오다
Acele etmek
이윤을 추구하다
Kar peşinde koşma, kar amaçlı
연예계에 데뷔
Eğlence sektöründeki ilk çıkış
넘쳐나다
Taşmak, ağzına kadar dolmak
급증하다
Hızla artmak, hızla çoğalmak
상당수
Birçok, önemli sayıda
취재하다
N 응/를 취재하다
Haber toplamak (gazeteci), olay takip edip yazmak
영광
Erdem, şeref
위안
위안을 받다 / 주다
위안이 되다
Teselli
Rahatlamak
대사
Dialog, elçi, sefir
정체성
정체성을 느끼다
정체성이 드르다
Self identity, kişisel kimlik
공감하다
Sempati duymak, empati, e katılmak, ortak duygu
급작스럽다 = 갑작스럽다
Aniden, birdenbire
들이닥치다
Birden gelmek
감정 대립
Duygu durum zıtlığı, duygusal yüzleşme
잔잔하다
Sakin, durgun, sütliman
배경
Arka perde, zemin
뿌리
Kök
중시하다
Önem vermek, umursamak
반영되다
Yansıtılmak
갈등
갈등을 풀다
↔
갈등이 생기다
Geçimsizlik, çatışma
Çatışmayı çözmek
↔
Çatışma ortaya çıkıyor
전개
Geliştirme, açınım, gösterme
단골
Gedikli müşteri
사회상
Toplum, sosyal
연관되다
İlgili olmak, bağlanarak, dayanarak
경쟁
Aynı alanda çalışan kimseler arasındaki çekişme
치열하다
Şiddetli
작용하다
İşlemek, yansımak
강렬하다
Çok güçlü, şiddetli, kuvvetli
살인사건
Cinayet
폭력사건
Şiddet olayları
용의자
피의자
Şüpheli
Sanık, zanlı, şüpheli
재난
Facia, felaket
민족
Millet, ulus
소재
Malzeme, bulunduğu yer
범죄
Suç, günah
파괴되다
Viran olmak, yıkılmak, haraplaşmak
해결되다
Çözümlenmek, sonuçlanmak, hallolmak
만족스럽다
Yetinmek, yeterli olması, daha fazlasına gerek duymamak
미국식
Amerikansı
설정
Tespit, belirleme
마음을 읽다
Aklını okumak
소외되다
Dışlanmak
충돌
Çarpışma, çatışma
변함없다
Değişmedi
현수막
Afiş
갈등
Geçimsizlik, çatışma
태평무
Kore geleneksel dansı
곡선미
곡선 ↔ 직선
(Kavisli) eğri ve güzel, (hanbok gibi)
Eğri ↔ Doğru
어우러지다 = 어울리다 = 함깨 하다 = 같이 섞이다
Birlikte olmak, bir araya gelmek, getirmek
여백
Yazıda veya resimde boşluk
들썩거리다
N 이/가 들썩거리다
Kıpırdamak, oynatmak
신명나다 = 흥겹다 = 신나다 = 신내다 = 매우 즐겁다
N 이/가 신명나다
Neşelenmek, coşkunluk duymak, 사물놀이 gibi geleneksel şeylerde kullanılır
역동적이다 = 동적이다
N 이/거 역동적이다
Dinamik, hareketli
개량(하다)
Geliştirme, kötü olan kısmı değiştirmek, iyileştirmek
대중화
Ortak, kamulaştırma
다가서다 = 가까이 가다
N 이/가 N에/에게 다가서다
Yaklaşıp durmak, yaklaşmak
보존하다
N 을/를 보존하다
Korumak, muhafaza etmek
전통을 고수하다
전통을 현대화 시키다
Kültüre / geleneğe bağlı olmak
Kültürü günümüze uyarlamak
익살스럽다
Gülünç, komik (bebekler için falan)
동적이다
↔
정적이다
Dinamik
↔
Durgun
해학적이다 = 문학작품
Mizah, fıkra, gülmece
우아하다 = 멋있다 = 아름답다 = 고상하다
↔
수수하다 = 투박하다
Şık, zarif
수수하다
Süssüz, sade, yapmacıksız
투박하다 = 거칠다 = 둔하다
Kaba, şekilsiz (resim)
훌쩍 거리다
Burnunu çekmek
공예
Zanaat
정교하다 = 섬세하다 = 세밀하다
Yakın ilişki kurmak, arkadaşlık etmek
제맛
Lezzet, karpuz soğuk yendiğinde tadı tam oluyor derken kullanılır
고려청자
Geleneksel yeşil renkli çini porseleni
흉내 = 따라함
Taklit, imitasyon
지적
Entellektüel
매를 들다 = 매를 대다
Sopa ile vurarak cezalandırmak
타이르다
İkna etmek, öğüt vermek, nasihat vermek
몸짓
손짓
눈짓
Jest, hareket, gesture
El hareketleri (konuşurken el hareketleri kullanmak anlamında)
Göz kırpma, göz işareti
호감도
호감도가 높다
호감도가 크다
호감 ↔ 비호감
İyi duygu, iyi izlenim
모순
Çelişki, aksilik
괴리 = 차이 = 간걱 = 등
괴리가 크다
괴이감을 느끼다
Boşluk, büyük açıklık
기인하다
N 에/에서 기인하다
den kaynaklanmak
품격 = 풍위 = 인격 = 성품
Tarz
유익성
유익성을 주다
유익이 되다
유익이 있다
유익하다 ↔ 해롭다
Verimlilik, fayda, yarar
시사하다 = 임기하다
↔
알리다
İma etmek, göstermek, güncel
태반
Hemen hemen hepsi büyük bir çoğunluk
전승 = 계승
Miras, nesilden nesile devretme (kültür)
보급
인터넷의 보급
국악 보급에 힘쓰다
보급하다 ↔ 퍼뜨리다
Dağıtım, yayma
행정적
Yönetim, yönetici, memur gibi
보완
보완 대책
단점 보완
보완하다 ↔ 고치다 = 보충하다
Eksik bir şeyi tamamlama, bütünleme
턱없다
턱없는 거짓말
턱없이 비싼 가격
턱없는 소리
턱없는 실력
Asılsız, aşırı, saçma
지향하다
지양하다
Amaçlamak, yöneltmek
Kaçınmak, uzak durmak, yapmamak
쏠리다
N 이/가 쏠리다
Eğik, eğinmek, tarafa
상투를 틀다
Erkek topuz saçı
팔베개
Kolda yastık
씨름판
씨름꾼
구경꾼
Güreş yeri
Güreşçi
Seyirci
동그래지다
Dolgun, yuvarlak
어금니
Azı dişi
악물다
이를 악물다
어금니를 악물다
Dişlerini sıkmak
광대뼈
Elmacık kemiği
튀어나오다
Dışarı çıkmak, birden ortaya çıkmak
각오 = 생각 = 태도 = 다짐
각오하다
Azim, hazırlık, karar
디디다
Basmak (ayak)
치켜들다
Kaldırmak
짚다
Tutmak, dayanmak, değmek, tahmin etmek
꼬마
Ufaklık, çocukla için seslenme sözü olarak kullanılır
땅을 짚다
Yere dokunmak
아슬아슬하다
N 이/가 아슬아슬하다
아슬아슬하게 이기다 / 지다
아슬아슬하게 떨어졌다 / 붙었다
Çok az farkla, çok az farklı
Çok az farkla kazanmak / kaybetmek
Çok az farkla düştü / yakaladı
애쓰다 = 젖 먹던 힘까지 다하다 = 죽을 힘을 다하다
Çok denemek, tüm gücünle elinden geleni yapmak,
기막히다 = 기가 막히다
Harika, mükemmel
기회를 잡다
↔
기회를 놓치다
Şansını denemek
↔
Fırsatı kaçırmak
입을 헤 벌리다
↔
입을 해 다물다 / 덕치다
Ağzı açmak
↔
Ağzı kapatmak
갓
Eski Kore erkeklerinin taktığı şapka
서당
Hanca kursu
훈장
Madalya, öğretmen
학동
Okul çocuğu
회초리를 맞다
Kırbaçlanmak
고소하다
Adalete teslim etmek
비웃다
Gülmek, alay etmek
생활고
Geçim derdi, geçim sıkıntısı, hayat güçlüğü
1 인 가구
가구 = 한 집에서 같이 사는 사람들
Yalnız yaşayan kişiler
Aynı evde beraber yaşamak Ev arkadaşlığı gibi
인정하다 = 시인하다 = 긍정하다 = 수긍하다
N 을/를 인정하다
↔
부인하다 = 부정하다
Kabul etmek
↔
Reddetmek
저출산
Düşük doğum, doğumun az olması
귀성
역귀성 = 고향에 계신 부모가 자식들을 만나려고 자식들이 있는 곳으로 감
Memlekete gitmek
Memleketlerindeki aileler çocuklarını görmek için onların yaşadığı yere gitmesi
부정하다 = 부인하다
N 을/를 부정하다
↔
인정하다 = 시인하다 = 긍정하다 = 수긍하다
Yalanlamak, çürütmek
피는 물보다 진하다
Kan sudan daha kalındır Ailenin önemi belirtmek için kullanılır
비혼주의
Evlenmek istemeyenler
핵가족 = 부부가족 = 부부+ 자녀가족
Çekirdek aile
1인 가족 = 독신 가족
Tek başına aile
노인 가족 = 3 세대 가족
Yaşlı ebeveynli aile
비동거 가족
Birlikte yaşamayan aile, uzak mesafe, haftasonu görüşen aile
편부모 가족 = 한 부모가족
편모 가족
편부 가족
기러기 아빠
Tek ebeveyn
Tek annenin olduğu aile
Tek babanın olduğu aile
Ailenin yurt dışına gitmesi durumunda Kore de kalan babaya denir Baba burda para kazanır Çocuğu yurt dışında okur ve eşi de yurt dışında çocuğuna eşlik eder
대인가족
Alternatif aile
남녀평등
Kadın hareketi
고학력 현상
İyi eğitimli olay, olgu
고령화 사회
Yaşlı
진출
İlerleme
가정 폭력
Aile sayısı
가족 해체
Ailenin dağılması
형태
Biçim, form
몸이 고되다
Yorulmak, tükenmek
막상
Gerçekte, aslında
진공청소기
Elektrikli süpürge
짓다
밥을 짓다
Kurmak, oluşturmak, pişirmek
Yemek pişirmek
밑반찬
Uzun süre dayanan garnitür
식구
Aile, çoluk çocuk, ev halkı
독신주의자
Müzmin bekar
모시고 살다
Aile ile beraber yaşamak ve onlara hizmet etmek
얹혀살다
Sırtından geçinmek, geçimini o kimseden sağlamak
천생연분
Ruh eşi
조손 가족
조부모 – 손자가족
Büyükanne ve büyükbaba ile büyüyen çocukların olduğu aile
Büyükanne ve büyük baba - torunlar
다문화 가족
International family, uluslararası evlilik
입양 가족
Evlat edinen aile
재혼 가족
Boşanmış aile, yeniden evlenen aileler
미혼모 / 미혼부 가족
Bekar anne / bekar baba aileler
처가 부모 동거 가족
동거 (동거하다)
Karısının ebeveynleri birlikte yaşayan aile
Aynı evde beraber yaşamak (Ben ve Mathew in evlenmeden önce aynı evde yaşamamız)
자발적 무자녀 가족
Gönüllü çocuksuz aileler
동성에 가족
Aynı cinsten aile, eşcinsel aile
부계 혈연
Baba tarafından akrabalık
가족이라고 생각하는 “연대감”
Kendimizi aile gibi görmemizi sağlayan dayanışma duygusu
공동체 가족
Topluluk ailesi, birlikte aynı evde yaşayan insanların aile gibi hissetmeleri
맞벌이
Çift gelir
거리미
Sokak yemeği
독립하다
Bağımsız olmak
도시화
Kentleşme, şehirleşme
산업화
Sanayileşme, endüstrileşme
수용도
수용하다 = 받아들이다
Benimseme, kabul etme
Benimsemek, kabul etmek
자발적 = 능동적
↔
수동적 = 의존적
자발적으로 ↔ 스스로
Spontane, kendiliğinden
↔
Pasif
여건
Durum, koşul
비혈연적
↔
혈연적
Kan bağı olmayan
↔
Kan bağı
기피
Kaçınma
반영
Yansıtma
위탁 = 맡기다
위탁 가족
Emanet
Koruyucu aile
가부장제
Ataerkil yapı
N하에 (서)
좌담회
Toplantı, yüksek makamlardaki kişilerin toplantısı
인식하다
인식
Kavramak
Sezgi, kavrama
비전형적
전형적
Tipik olmayan
Tipik
담담하다
Sakin olmak, sakin ve diğer anlam
객관적이다
Objektif
해체되다
↔ 조직되다
↔ 조립되다
Dağılmış
↔ Organize olmak, toparlamak (takım gibi)
↔ Toplamak, montaj yapmak ( bilgisayar toplamak gibi)
필연적
↔
우연적
Kaçınılmaz
↔
Tesadüf, rastlantı
분화되다
Bölünmek, çeşitlenmek
대비
Karşılaştırma, kıyas, hazırlık
추세
Eğilim, yönelim
흐름
Akım, akıntı
문상 = 조문
문상하다
문상 가다
Taziyeye gitmek
장지
Toprağa gömmek
빡빡하다
N 이/가 빡빡하다
Yoğun, meşgul, dolu, kusursuz
생전
↔
사후
Yaşarken ölü insan, ölmeden önce, hayatta iken
↔
Ölümden sonra
조문객 = 문상객
조문하다 = 문상하다
Cenazeye gelen katılımcı
초상을 치르다 = 장례식을 치르다
Yas tutmak - Ölenin ailesi
절차
입학 절차
결혼 절차
입출국 절차
Prosedür
조의를 표하다
Baş sağlığı dilemek (cenazeye gelenler)
빈소 = 장례식장
무덤
묘
납골당
수목장
Cenaze çıkartılmadan önce ölünün tabutla beraber bekletildiği oda
Mezar
Mezar, mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe
Ceset yakıldıktan sonra kalıntılarının tutulduğu yer
Ceset yakıldıktan sonra ağaç altına dökülmesi
묵념
묵념하다
Başını eğme
Saygı duruşunda bulunma, baş eğmek
고인
유족
Rahmetli
Rahmetlinin ailesi
명복을 빌다
애도를 표합니다
Başsağlığı dilemek (aile), Allah rahmet eylesin
Çok üzgünüm
의례 = 의식
Tören, ayin
수월하다
Zorluk olmadan yapmak
치르다 = 겪다 = 경험하다
돌잔치를 치르다
결혼식을 치르다
장례식을 치르다
돌잔치, 결혼식, 회갑잔치, 장례식/초상, 시험, 전쟁 ile beraber kullanılır
Düzenlemek, ödemek (zorluk, sınava), katlanmak, uğramak, sınava girmek
İlk doğum günü partisi düzenlemek
Düğün düzenlemek
Cenaze töreni düzenlemek
벌이다 = 계획하여 시작하다
돌잔치를 벌이다
회갑연을 벌이다
돌잔치, 결혼식, 회갑잔치, 사업, 전쟁 ile beraber kullanılır
Kutlamak
İlk doğum günü kutlamak
- Yaş doğum günü kutlamak
올리다 = 진행하다
결혼식을 올리다
제사를 올리다
결혼식, 제사 ile beraber kullanılır
Yapmak
Düğün yapmak
Anma töreni yapmak
지내다 = 진행하다
제사를 지내다
회갑연, 제사, 차례 ile beraber kullanılır
Geçirmek, yaşamak
Anma töreni gerçekleştirmek
장래를 축복하다
장래 = 미래 = 앞날
Geleceği bereketlendirmek, geleceği kutsamak
백년해로를 빌다
Beraber yaşlanmayı dilemek
장수를 축하하다
Uzun ömürlülüğü kutlamak
조상을 추모하다
조상 = 이전 세대
Ataları anmak
칠순 = 고회
70 yaş doğum günü
호화
Lüks
~판 = 판국, 일의 상황
호화판
Lüks versiyonu gibi
정성
정성을 다하다
Samimiyet
Kalbini bu işe koy, en iyisini yapmak
성질부리다
Öfke nöbeti
형편
Durum, koşul, geçim, vakit
예단
Çeyiz
마련하다
Hazırlamak, düzenlemek
항의
Şikayet, sızlanma, yakınma
부여하다
N 을/를 N에 부여하다
Vermek (görev, yönetim, terfi, ödül)
정식으로 = 제대로
공식직으로
Resmen
Officially
화목하다 = 즐겁고 행복한 느낌
N 이/가 화목하다
화목한 우리 집
Samimi, uyumlu (aile ile sık kullanılır)
임하다 = 대하다
N 에 임하다
Karşılamak, yaklaşmak (durum)
다짐하다
N 을/를 다짐하다
Karar almak
증표
Gösterge sanatı
수칙
구칙
Kural
Kural, ilke, yasa
단상
Başarmak, kürsü (kitap bu anlamda)
애틋하다
N 이/가 애틋하다
Sempati, aşırı sevmek (olumsuz üzgün anlam)
되새기다 = 다시 생각 하다 = 회상하다
N 을/를 되새기다
Geçmişte yaşanan olayları hatırlayıp düşünmek
색다르다
N 이/가 색다르다
Değişik, olağan dışı, tuhaf
다정하다
N 이/가 다정하다
정이 많다 ↔ 냉정하다
Sevecen, şefkatli, cana yakın
Sevecen ↔ Soğuk kalpli
뒤를 잇다
Takip etmek
뜻을 담다
Anlam içermek
주례
Evlilik memuru
맹세
Yemin, ant
성인식
Reşit olma töreni
구성원 = 일원
Üye
제각기 = 각각 = 각자 = 제각각
Tek tek (herkes), ayrı ayrı
혼란 = 혼돈 = 불안 = 무질서 = 카오스
Karışık, fesat
과도적
Gidici, geçici
대동성 = 함께
대동. 큰 집단이 합동하고자 하는 성질
Sempati, refakat, homojenlik, a great dynamic, eş zamanlılık
구분되다
Bölünmek, ayrılmak
통과
의례
통과 의례
Geçiş
Tören, ayin
Geçiş töreni
극복하다
Zorluğun üstüne gelmek, engelleri aşmak, yenmek
행위
Davranış
제각기
Tek tek, ayrı ayrı
출생
Doğma
혼인
Evlilik
겪다
Başına gelmek, uğramak, tecrübe etmek
일종의
Çeşit, cins
지위
Konum, vaziyet, yer, durum
역할
İşlev, rol
혼례식
Evlilik töreni (Kore eski usul evlilik töreni)
분리
Ayrım, ayrılma, bölme
통합
Birlik, birleşim, birleşme
거치다
….dan geçmek, aşamadan geçmek
나타내다
Göstermek, belirlemek, ileri sürmek
잔치를 벌이다
Ziyafet düzenlemek
공동
Çukur, delik, ortak
행하다
‘Etmek’, ‘yapmak’ anlamında yardımcı fiil olarak kullanılır
집단
Zümre, topluluk
특정
특정하다
특정되다
특정 시키다
Onay talebi
친인척
친척
인척
Akraba
Akrabalarım
Eşimin akrabaları
수수경단
A kind of honey cake made of glutinous kaoliang
백설기
Steamed white rice cake
상투
상투를 틀다
Kore geleneksel erkek topuzu
육포
Kurutulmuş sığır eti
원삼
Kadınların giydiği Hanbok gelinliği
족두리
Kore geleneksel düğününde gelinin başına takılan şey
연지 곤지
Kore geleneksel gelininin alnına boyanan kırmızı leke
사모관대
Hayırseverlik, sevgi ve cömetlik
수의
상복
Kefen
Matem elbisesi, yas kıyafeti
부친 - 모친
Arkadaşın babası – Arkadaşın annesi
제대로
Güzelce, iyi bir şekilde, planladığın şekilde
인사성
인사성이 있다/ 없다
인사성이 밝다
Selamlama
예의범절
예의범절에 맞다
예의범절을 배우다
예의범절이 바르다
Terbiye, görgü kuralları
희생한
Feda etmek, özveri
과/ 와 씨름하다
씨름 중이다
Mücadele etmek
풍부하다 = 넉넉하고 많다 = 넉넉하다 = 풍족하다 = 많다 = 풍성하다
↔
부족하다
감정이 풍부하다 ↔ 감정이 메마르다
Çok
Çok duygusal ↔ Duyguları kurumuş (körelmiş)
대입 = 대학교 입다
Üniversiteye giriş
치열하다
치열하게 싸우다
Şiddetli
인적 자원
İnsan kaynakları, insan ilişkileri
교육열
Eğitim tutkusu
천연자원
Doğal kaynaklar
함양
Yetiştirme, toprağı işleme
공교육
Devlet okulu eğitim
의무 교육
Sorumluluk, görev / zorunlu eğitim
국/ 공립 학교
Kamu devlet okulu
사립 학교
Özel, vakıf
인문계 고등학교
Düz lise
실업계 고등학교
Meslek lisesi
특목고 ( 특수목적고등하교)
Özel lise, special purpose high school, güzel sanatlar lisesi
6-3-3-4 학제
Eğitim sistemi
예체능 교육 = 예능과 체육
Spor ve sanat
영재 교육
Üstün özel eğitim
조기 교육
Erken eğitim
수강생
Kurs öğretmeni
보습 학원
Dershane
무용 학원
Dans akademisi
논술
Yazı
과외
Özel ders
재택 교육
Ev okulu
지쳐
Bitkin, yorgun
문득 문득
Birden
어둑어둑하다
Kapkaranlık
종종 = 가끔
Ara sıra
한계점
한계를 극복하다 / 넘다
Son nokta, kritik nokta
부각되다 = 드러나다 = 강조되다 = 떠오르다
이/가 부각되다
을/ 를 부각하다
Dikkat çekmek, göze batmak
도처 = 여러곳에서 = 여기저기 = 이곳이곳 = 곳곳
Her yer, taraf
불신하다 = 의심하다
N 을/를 불신하다
Şüphelenmek
반란
반란을 일으키다
İsyan
획일적인 = 모두 똑 같다
↔
다양하다
N 이/가 획일적이다
Hepsi aynı, tek düze
첨단
Üç, son
활성화
↔
비활성화
Aktifleşmek
대안
대안 교육
Seçenek, alternatif
Alternatif eğitim
재택
재택 교육
Evde
Evde eğitim
출현하다
등장하다
Meydana çıkmak, gözükmek, görünmek
Ortaya çıkmak, çıkmak
확산
Yayılma
탈하고 운동
Elbiseleri çıkarmak ve dışarı çıkmak
열린 교육
공동체 교육
↔
공교육
Açık eğitim
Topluluk eğitim
↔
Devlet okulunda eğitim
(학교) 본위
(Okul) standart
기준을 따르다
기준을 지키다
Kriterleri takip etmek
Standartları takip etmek
입시 위주
Kayıt kabul odaklı, başvuru odaklı
자퇴
Kendi isteğiyle ayrılma, çekilme, bırakma
반발심
İsyan, tepki, ters / aksi
적개심
Kin, düşmanlık
유발하다 = 발생하다 = 을/를 생기가 학다 = 낳다 = 가져오다 = 일으키다
Tahrik etmek, uyandırmak, neden olmak
인격적
인격
Kişisel
Kişilik, karakter
모욕 = 수모 = 모멸
모욕을 주다
↔
받다, 느끼다
Hakaret, küfür
Hakaret etmek
↔
Hakarete uğramak
통제하다
Kontrol etmek, denetlemek
일관성
Kararlılık, uyum, tutarlılık
훈육 = 교육
Okutma, ders vermek (böyle davranmak yanlıştır gibi ders vermek)
비행
Kabahat, yanlış, kötü davranış
존폐
Varlığı olup olmaması
체벌
Fiziksel ceza, bedensel ceza
여부
1) Olumlu ve olumsuz
2) Yes or no
무응답
Cevapsız
분야
Dal, brans, alan
정서 발달
Duygusal gelişme
우울
Hüzün, içe kapanıklık
알코올 = 술
Alkol
남용
Suistimal, kötüye kullanma
보고
Rapor, sunuş
자체
자체 휴강
Kendisi
Kendi kendine
상호
Karşılıklı
논란
Argüman
시사하다
İma etmek, göstermek
임하다
Karşı karşıya gelmek, yaklaşmak, yakında bulunmak
신뢰
Güven, inanma
논의
Fikir alışverişinde bulunma
회복하다
Kalkınma, geçirmek, iyileşmek
시급하다
Acil
자긍심
Gurur
연의 = 열심히 = 하는 마음 = 열정
연의 있다
연의 보이다
Gayret
끊임없이
끊임없이 +V
끊임없는
Durmaksızın, sürekli
계발하다
자기 계발하다
농력 계발하다
개발하다 = 발전시키다
Gelişmek (yeterek vb) Kişilik geliştirmek, yetenek geliştirmek
Geliştirmek (Ülke, toprak, ürün vb)
삶의 질
Hayat kalitesi
평균 수명
Ortalama yaşam süresi, ömür, kullanım süresi (eşyalar)
노후 생활
Yaşlılık hayatı
평생 학습
Yaşam boyu öğrenim, hayat boyu öğrenme
쓸모
Faydalı, değerli
조각보
Evdeki küçük kumaş parçalarını birleştirerek yapılan yastık kılıfı ya da yorgan gibi şeyler
뒹굴 거리다
Sağa sola dönerken yatmak, debelenmek
기초 및 교양 교육
Temek ve liberal eğitim
전문 교육
↔
보통 교육
Mesleki eğitim
↔
Genel eğitim
교양
교양을 쌓다
교양이 있다 / 없다
교양이 높다
Kültür, terbiye, edep, ertem
Eğitimli olmak
Eğitimli / Eğitimsiz
Yüksek eğitimli
원격 교육
방송 통신 대학교
디지털 대학교/ 사이버 대학교
화상 원격 교육
Uzaktan eğitim
Yayıncılık ve telekomünükasyon yüksekokulu
Videolu uzaktan eğitim, Zoom dersi
면대면 교육
Yüzyüze eğitim
부설
대학 부설 사회 교육원/ 평생교육원
Kurma, tesis
Üniversiteye bağlı sosyal eğitim merkezi / yaşam boyu eğitim merkezi
건전하다
Sağlıklı
선용
Good use, use well
분화
Bölünme, ayrışma
심화되다
Güçlenmek, artmak, çoğalmak
습득하다
Elde etmek, öğrenmek
개척하다
Yol açmak, genişletmek
나아가
Bilahare
보장하다
Garanti vermek, sağlamak
열정
Sevda, aşk, hayranlık
기여하다
Bağış yapmak, katkıda bulunmak
원격 대학
Uzak üniversite
구애받다
Kur yapmak
구청
Bölge idare müdürlüğü
복지관
Refah merkezi
고령화
Yaşlanan nüfus, yaşlı nüfuslu toplum
들어서다
İçeriye adım atmak, girmek
확보하다
Temin etmek, sağlamak
효율적이다
Etkili, verimli
경기를 펼치다
Yarış, maç oynamak
나무라다
Azarlamak
민생
Kamu refahı
노후 준비
Emeklilik için hazırlık
호응
Olumlu tepki
돌보다
Gözetmek, korumak
방과후
Okuldan sonra
팔짱을 끼다
Kollarını kavuşturmak, kolları birleştirmek
무궁무진
무궁무진하다 (A)
Sonsuz, sınırsız
친교
친구하다 = 사교하다
Yakınlık
비롯하다 = 시작되다
N에서 비롯하다
den kaynaklanmak, den başlamak
그치다 = 그만두다 = 끝내다 = 멈추다
N 으로/로/에 그치다
Durmak, bitmek
보충하다 = 보강하다 = 채우다
Kuvvetlenmek, desteklemek
취득하다
Elde etmek
인증되다
Sertifikalı olmak, belirlemek
학점 은행제
Kredi banka sistemi (Benim 2 yıllık üni de okuyup orada aldığım derslerin kredileri Yeditepe kullanıp o derslerln sayılması)
못다 하다
To be unable to finish
전업주부
↔
취업주부
Ev hanımı
↔
Çalışan kadın
성향
Eğilim, meyil
창업
İş başlatma, şirket kurma
실질적이다
Pratik, gerçek, asli
유물
Kalıntı, miras, eser
강점
Güçlü nokta, işgal etmek
병행하다
Yan yana gitmek, beraber gitmek
취득하다 = 얻다
Elde etmek
급속도
Aşırı hızlı
못지 않다 (A)
N 이/가 N 못지 않다
Benzer bir şekilde
입증되다
N이/가 입증되다
입증하다
Kanıtlamak
지침
Talimat, direktif, kural
즉흥적
↔
계획적
Doğaçlama
↔
Planlı, kasten
접어들다
N에 접어들다
시간/ 장소에 접어들다
Yaklaşmak, içine girmek
절실하다
N이/가 절실하다
Acil, acele, gerekliyse güçlü
간주하다
N을/를 N 으로/로 간주하다
N 을/를 ~ 다고 간주하다
Farz etmek, saymak
선용
↔
악용
Kullanışlı, yararlı
↔
Faydalanmak, kötüye kullanmak
능숙하다
Marifetli, becerikli, hünerli
허다하다
Çok, sayısız
역량
Yetenek, kabiliyet, kapasite, güçlük
복지
Refah, iyilik
형용하다
N 을/를 형용하다
형용사
Betimlemek
Sıfat, betimleme
솟다
N 이/가 (우뚝) 솟다
Yükselmek, yukarı çıkmak Ör. Binaların yükselmesi
눈에 선하다
N 이/가 눈에 선하다
Gözlere iyi gelir, göz önüne gelmesi Ör anneannemin yüzünü gözlerimin önüne gelmesi
반하다
N(사람)에 반하다
Birine veya bir şeye bağlanmış olmak, sevdalanmak
정기
Kudret, pure energy
만끽하다
N 을/를 만끽하다
To enjoy, ziyafet çekmek, herhangi bir yönüyle doyurmak
위용
Mükemmel bir dış görünüş
풍모
Dış görünüş (beden ve yüz)
태초
Dünyanın başlangıcı
산세
산세에 눌리다
산세가 험하다 / 높다
산세가 아름답다
The physical aspect of a mountain, bir dağın fiziksel yönü
압도당하다
N 에/ 에게/ 한테 압도당하다 / 압도되다
Üstün gelmek, bastırmak, ezmek
보잘것없다 = 하찮다
보잘것없는 사람/ 물건/ 자연
N 이/가 보잘것없다
↔
대단하다
1) Önemsiz, sıradan 2) Çamsakızı çoban armağanı
↔
Şahane, mükemmel
경이롭다 = 놀랍고 신기하다
경이로운 자연/ 사람/ 상황
N 이/가 경이롭다
Harika, hayret, mucize, çok büyük bir hayranlık uyandıran
유유히
유유히 + V
Yavaş bir şekilde
넘보다
N 을/를 넘보다
Underestimate, Göz dikmek, göz koymak, şiddetle arzulamak
흩어지다 = 해체되다
N 이/가 흩어지다
↔
모이다
Dağılmak, savrulmak
장엄하다
N 이/가 장엄하다
Muhteşem, görkemli, şevket
원시
İlk çağ
난폭하다
Vahşi, yabani, saldırgan, sertlik
(얼굴이) 타다
(얼굴을) 태우다
Yüzün güneşten yanması
Güneşten yanan yüz
험준하다
N 이/가 험준하다
↔
평탄하다
Sağlam, sarp
↔
Düz, düzgün
물줄기
Mecra, akak, su yolu
까마득하다
N 이/가 까마득하다
Uzak, uzun
정상 = 꼭대기
Tepe, zirve, doruk
새떼
Kuş sürüsü
숨이 막히다
Nefessiz kalmak
미약하다
N 이/가 미약하다
Zayıf, güçsüz
육지 = 땅 = 지상 = 대륙
↔
바다 = 하늘 = 섬
Kara, yer
대륙 = 육지 = 내륙
↔
섬
Kıta
산맥 = 산줄기
Sıra dağlar
들판 = 들 = 발판
Alan, kır
사막
Çöl
동굴 = 굴
Mağara
화산
휴화산
사화산
Volkan
Uyuyan volkan
Sönmüş volkan
대양 = 해양
태평양, 인도양, 대서양
Okyanus
Pasifik Okyanusu, Hint Okyanusu, Atlantik Okyanusu
빙하
Buzul
폭포
Şelale
호수
Nehir
샘 = 샘터 = 샘물
Pınar
온천
↔
냉천
Kaplıca
펼쳐지다
Serilmek, yayılmak
폭발하다 = 터지다
Patlamak
수려하다
수려한 산세/ 얼굴
Şahane
광활하다
광활한 들판
Uçsuz bucaksız
장엄하다
Heybetli, muhteşem
황량하다 = 쓸쓸하다 = 건조하다
Issız
거칠다
↔
부드럽다
파도 / 손/ 피부/ 성격…. 운전/ 일 ile beraber kullanılır
Sert ve büyük
↔
Yumuşak, hoş
메마르다 = 건조하다 = 감정이 부족하다
들판/ 사막/ 공기….. 삶/ 웃음 ile beraber kullanılır
Kurak, susuz
시야가 닿다
Bakış açısına ulaşmak, görüş hattı
봉우리
Dağın tepesi, dikmen
유황
Kükürt, sülfür
탐험
Keşif
견디다
Dayanmak, sabretmek, katlanmak
한모금
Bir yudum
거뜬히
Bol bol, kolay kolay
느긋하다
Rahat olan, acele etmeyen
맹렬히
Şiddetle
필사적
Ölümü göze alan
경이롭다
Harika, çok büyük bir hayranlık uyandıran
일출
Gündoğumu
은사님
Saygı değer öğretmen
황무지
Yabanlık, boz, ekilmemiş alan
손가락 하나 까딱할 수 없다
Parmağımı bile kaldıracak halim yok
끔찍하다
Müthiş, korkunç, dehşetli
상상하다
Hayal etmek, hayal kurmak
멸종
Tükenme, yok olma
까마귀
Karga
고원 (지역)
해안 지역
Plato (bölge)
Sahil bölgeleri
사시사철
Dört mevsim 1 sene boyu
꼽히다
Sayılacak (parmaklar ile saymak)
정취
Atmosfer, mod
제격이다
Mükemmel
서늘하다
Serin, cool
명소
Turistik yerler
추리다
Seçmek
뽐내다
Büyülenmek, etkilenmek, kendini güzel göstermek
서두
Başlangıç, giriş
국토 순례
Vatan haccı
메밀꽃
Karabuğday çiçeği
오대산
Odesan dağı (bu yere kesin git)
제법
Oldukça, yetecek kadar
고찰
Eskiden kalma tapınak, bir şeyi derinlemesine düşünme ve araştırma
그윽하다
Yatıştırıcı, derin olmak
담담하다
Sakin olmak
자생
Doğal (bitkilerin doğal olarak kendi kendine çıkması ve büyümesi)
사라지다
Yok olmak, eksilmek, ortadan kaybolmak
해발
Bir noktanın deniz yüzeyinden olan yüksekliği
고지
İlan, anons
초원
Çayırlık, bozkır, çayır
풍광
Manzara
고즈넉하다
Sessiz, sakin
자아내다
Pompa ile su çıkarmak, uyandırmak, iplik yapmak
파노라마
Panorama
약수
Doğal su kaynağı
미네랄
Mineral, maden
지천이다
Çok yaygın, bol
차분하다
Sakin
정경
Görünüş, vaziyet, kılık, durum
조성하다
Oluşturmak, yaratmak, hazırlamak
시끌벅적하다
Gürültülü, sesli
청명하다
Parlak, temiz ve ışıklı
무수하다
Sayısız
은하수
The milky way, gökada, milyonlarca yıldızdan, saman yolu
헤엄치다
Yüzmek
선보이다
Hava atmak
성비
Cinsiyet oranı
불균형
Dengesizlik
코뿔소
Gergedan
해소하다
Çözmek, üstesinden gelmek
야생 동물
Vahşi yaşam, vahşi yaşamlar
희귀종
희귀
희귀병
Nadir tür
Az bulunan şey, nadir
Nadir hastalık
암컷
수컷
Dişi (hayvan)
Erkek (hayvan)
혈당
혈당 수치
Kan şekeri
Kan şekeri seviyeleri
포함되다
Dahil olmak
태아
Embriyo (dişi hayvan hamile)
치명적이다
Ölümcül, hayati bir mesele
생물학자
Biyolog
이끌다
Elinden tutup götürmek, yol göstermek
위기
Kriz, buhran, bunalım
처하다
N에 처하다
……durumunda olmak, ……de olmak (genellikle kötü durumlar)
희망
Arzu, dilek
일간지
Günlük, günlük yayını, birkaç gün içinde, birkaç güne, yakında
보도하다
Haber yayımlamak, resmi tebliğ etmek
가설
가설 검증
Hipotez
Hipotez testi
검증
Doğrulama
우리에 갇히다
동물을 우리에 가두다
동물을 우리에 갇히다
Kafeste kilitli
Hayvanı kafese koymak
Hayvanları kafeslerde tutmak
번식시키다
Üremek, üretmek
관측되다
관측
Gözlemlemek
Gözlem
글루코오스
Glikoz
모체
Anne bedeni
보호 구역
Korunmuş bölge, korumalı bölgeler
옮기다
Taşımak, yer değiştirmek, aktarmak
수치
Sayısal değer, ayıp, utanç
멸종 위기
Nesli tükenmekte olan türler
종족 번식
Türlerin üremesi
훼손
N 을/를 훼손하다
N 이/가 훼손되다
Zarar
실태
Gerçek ortam
터전
Zemin, temel, yer
근시안적이다
근시
원시
난시
Dar görüşlü, ileriyi göremeyen
Miyop
Yakını görememek
Astigmat
무분별하다
분별하다
Ayırt edememek
Ayırt etmek, fark etmek
물려주다 = 정수하다
물려받다
조상 ↔ 후손
Miras vermek
Miras almak
Ata ↔ Evlat
환경
환경오염
Çevre, ortam
Çevre kirliliği
선행되다
Önde gelmek
개개
Her bir, teker teker, ayrı ayrı
자연
Doğa, tabiat
정작
Aslında, gerçekte, aslına bakarsan
분리수거
Ayrıştırmak (çöp, eşya vb)
오염 물질
Kirlilik materyali
폐수 = 오수
↔
장수
Kirli su
폐기물 = 사용 후 버리는 물건 = 쓰레기
Atık, çöp
일회용품
일회용
다회용
Çöp eşya tek kullanımlık şeyler
Tek kullanımlık
Çoklu kullanım
배기가스 / 매연
Kirli gaz, egzoz
대기 = 공기
Hava
수질 = 물
Su
토양 = 땅 = 흙
Toprak
소음 공해
소음 = 잡음 = 잡소리
Gürültü kirliliği
오존층 파괴
파괴 = 훼손
Ozan tabakasının bozulması
온실 효과
Sera etkisi
지구 온난화 = 온난화
Küresel ısınma
이상 기후
İklim değişikliği
해수면 상승
Deniz suyu yükselmesi
산성비
Asit yağmuru
제정하다 = 만들다 = 정하다= 세우다 = 입법하다
Düzene koymak, düzenlemek
규제하다 = 규정하다 = 제한하다
Kontrol etmek, denetim altına almak
한반도
Kore yarım adası
아열대
Tropik iklim kuşağı
병행
Yan yana gitme
박차를 가하다
N 에 박찰 가하다
Hızlandırmak, ivme kazandırmak, çabuklaştırmak
환경 호르몬
Çevresel hormonlar
올챙이
Kurbağacık, iribaş
용기
Cesaret, mertlik, yiğitlik
검출되다
Tespit etmek, saptamak
악영향
Kötü etki
따지다
İtiraz etmek, ölçüp biçmek
우선적
Öncelikli, ayrıcaklı
베다
Koparmak, biçmek, doğramak
문명
Uygarlık, medeniyet
이기
Bencillik, egoizm
추구하다
Aramak, takip etmek
극히
Son derecede, pek (arkasından olumsuz kelime gelir Olumsuz durumu anlatırken kullanılır)
폐해
Zararlı etki
심다
Ekmek, dikmek
백해무익
Sadece zararı olup hiçbir faydası olmayan
부도
부도나다
İflas, çek
Batmak, (çek ve benzeri) karşılıksız çıkmak
속수무책
Çaresizlik
대책을 강구하다
Önlem almak
자각
Bireysel farkındalık, öz bilinç
계기
Şans, fırsat
결심
Karar
기저귀를 채우다 (차다 - 채우다)
Bebek bezini doldurmak
멋을 부리다 = 멋을 내다
Hava atmak
대담
Konuşma, dialog, mulakat
강연
Söz, söylev, konuşma
진행자
MC, sunucu, bir etkinliği veya eğlence program gibi faaliyetleri yönetip sunan kişi
잠기다
Dalmak, su içine girmek
모색하다
N 을/를 모색하다
Aramak, çabalamak (çare, netice)
핵심
Bir şeyin özü, çekirdek, öz, puf noktası, key point, key word
간담회
Sohbet, toplantı
일각
Bir kısım
상충되다
N 이/가 N와/과 상충되다
N 이/가 N 에/에게 상충되다
Zıt, çelişmek (+)
상생
↔
상충
İki şeyin birbirini güçlendirmesi, çıkar
차질
차질이 생기다
Aksilik
국무회의
의장: 대통령
부의장: 국무총리
Bakanlar kurulu
Başkan: Başkan
Başkan yardımcısı: Başbakan
상정하다
N 을/릉 N에 상정하다
Ortaya çıkarmak, sunmak
공해
Kötü hava
탈출
Kaçma, kurtulma, firar
일등공신
Birinci sınıf katkıda bulunan
협정을 맺다
Anlaşma yapmak
자발적
Özgür, kendiliğinden, kendi kendine
유입
İçeriye akış, giriş
주범
Fail, asıl suçlu
인근
Çevre, civar, etraf
하천
Irmak
특화
Uzmanlık
재단
Foundation, kurum, vakıf
야심차다
Hırslı
방사능
핵 발전소
Radyoaktif, radyasyon
Nükleer santral
점령하다
İşgal etme
원전
Nükleer enerji
참사
Trajik ölüm
재앙
Ansızın gelen felaket
상태보고
상태
Ekolojik yer, durum raporu
Durum
하구
Nehir ağzı (denize karışan)
습지
Bataklık
멍들다
Morarmak
지반
Yeryüzü, yer kabuğu
감수하다
Dayanmak
정복
Fetih, istila
냉매제
Buz paketi
각광받고
Dikkat çekme
주범
Fail, asıl suçlu
도외시하다 = 무시하다
İhmal etmek
원전히
Tamamen
점령
İşgal, işten alıkoyma, bir yeri ele geçirme
흡수
Emilim, soğurma
여아
암아
Kız çocuk
Erkek çocuk
태반
Plasenta
가동
İşleme, çalışma
피서
Tatil, dinlence
울퉁불퉁
Pürtüklü görünüm
접근하다
Yanaşmak, bir kimsenin yanına gelmek
지향
Niyet, amaçlamak
파악하다
Kavramak, her yönünü anlamak
야기하다
Yaratmak, meydana getirmek, neden olmak
무해하다
Zararsız
책임을 묻다
Sorumlu tutmak
극단적
Ölçüyü aşan, çok fazla, aşırıcı
누리다
Zevk almak, hoşça vakit geçirmek
친환경
Çevre dostu
안전도
Güvenlik, emniyet
누출되다
Sızıntı, akma
프레온 가스
Freon gazı
무사히
Sağ salim
오존층
Ozon tabakası
도심
Şehir merkezi
봉사
Gönüllülük
결식 아동
Fakir, aç çocuklar
후원하다
Desteklemek, bağış yapmak
재단
Vakıf, kurum
기부하다
N 에 기부하다
N 을/ 를 기부하다
Bağış yapmak
십시일반
Herkesin ayrı ayrı destek olması
수재 의연금
수재민
Sel veya tayfun yüzünden etkilenen insanlara yapılan yardım
Sel felaketinde mağdur olan kimse
더불어
더불어 살다 / 함께 지내다
Başkalarıyla beraber, 같이 yan yanan
빈부 격차
Zengin – fakir farkı
자원
Gönüllü
아동 보호 시설
Çocuk esirgeme kurumu
장애인 시설
Engelli kurumu / yapı
보육원
Yetimhane
양로원
경로당
Huzur evi
Senior citizen (community center) Yaşlıların gündüzleri zaman geçirdikleri yer (parasız) akşamlar evlerine gidiyorlar
입양 단체
Evlat edinme
무료 진료소
Bedava tedavi merkezi
쉼터
Barınma yurdu (geçici)
저소득층 자녀
↔
고소득들
Düşük gelirli çocuklar
↔
Yüksek gelirli çocuklar
영세민 = 빈민
Fakir
소년 소녀 가장
Evin geçiminden sorumlu çocuklar
독거 노인
Kimsesiz yaşlı
노숙자
Evsiz
이주 노동자
Göçmen işçi
결혼 이민 여성
결혼 이민 남성
Göçmen evli kadın
Göçmen evli erkek
헌혈
헌혈 기증
Kan
Kan bağışı
무료 급식
Yemek besleme, bedava yemek
의료 봉사
Tedavi gönüllülük, gönüllü sağlık hizmeti
노력 봉사
Çaba hizmeti
꾸준히
Durmaksızın, durmadan
베풀다
Yardım etmek, merhamet göstermek
시신 기증
Vücut bağışı
희망의 씨앗을 품다
품다 (N을/를 품다)
Umut tohumlarının ekilmesi, umut tohumlarını kucaklamak
Kucaklamak, yüreğinde saklamak
눈망울
Parlak gözler, ışıldayan gözler
존경받다
존경하다
Saygı duyulmak
Saygı göstermek, değer vermek
야영
Kamp
부쩍 = 갑자기
부쩍 + V
부쩍 + A 아/어/해지다
Hızla ve birden
덕목
Erdem
자리매김하다
Konumlanmak
환원하다 = 돌려주다 = 돌아가다
Geri gelmek, eski konumuna getirmek
갑부 = 부자 = 대부 = 거부 = 백만장자
Para babası, çok zengin
자선단체
Vakıf, hayırseverler birliği
상임
Daimi
상류층
Zengin
혹한
혹서
Çok soğuk, ayaz
Çok sıcak, kavurucu sıcak
방한복
Kışlık kıyafet
헌납하다 = 상납하다 = 헌금하다
Vakfetmek, bağışlamak
공로
Hizmet, yararlılık
잔고
Kalan para
바치다
Vakfetmek, adamak, bir şeyin bütününü işe vermek
화백
Ressam
유언장
Vasiyetname
경조사비
Düğün veya cenaze parası, iyi kötü gün parası
자선
Sadaka, hayırseverlik işleri, yardımlaşa
바자
바자회
Kermes
Kermes
동정심
동정하다
동정 받다
Merhamet, acıma
Merhamet etmek, acımak
Sempati kazanmak
사회복지
Sosyal refah
비치되다
Tedarik etmek, döşemek
모금함
기부함
Bağış toplama kutuları (genellikle para)
Bağış kutusu (genellikle eşya gibi şeyler)
종교
Din, diyanet
신념
İnanç, bir düşünceye gönülden bağlı bulunma
대상자
Aday
기관
Kuruluş, örgün, üye
빈곤
Yoksulluk, fakirlik
재해
Hasar, afet
구호 활동
Yardım çalışması
선교
Misyonerlik faaliyeti
정당
Siyasi parti
동포
Memleketli, vatandaş, yurttaş
연간
월간
주간
일간
Yıllık
Aylık
Haftalık
Günlük
나눔
Paylaşma, bölüşme
껴입다
Elbise üzerine elbise giymek
투명하다
↔
불투명하다
Şeffaf, saydam
↔
Mat, donuk
선정되다
Seçilmek
우호
↔
적대적
우호 국가
우호 적이다
우호를 다지다
우로 관계
Dostluk (ülke)
↔
Düşman
협력
협력하다
İş birliği, yardım
증진
증진하다
Çoğalma
설립
Kurulma
견문
견문을 넓히다
견문이 넓다
Görüp duyularak öğrenilen gerçek
Bilginizi genişletin
Geniş bilgiye sahip olmak
산하 기구
Altında olmak, birlik grup örgüt
NGO 비정부 조직
Nongovernment organization, sivil toplum örgütü
NPO 비영리 단체
Nonprofit organization, kar amaçlı gütmeyen örgüt
민간 단체
Sivil birlik
유니세프 (유엔 아동 기금)
Unicef
코이카 (한국 국제 협력단)
Kore’deki yardımlaşma kurumu
적십자사
Kore’nin Kızılay’ı
국경 없는 의사회
Sınırdaki doktorlar birliği
굿네이버스 ( 국제 구호 단체)
Good neighbors, birlikte yaşamak için kurulan örgüt, Kore’de 1991 yılında kuruldu
재해
Doğal afet
재난
Facia (afet)
난민
Göçmen
빈민
Fakir
기아
Açlık
식량
Yiyecek, gıda maddeleri
의료
Tıbbi tedavi
보건
Sağlık
사회 복지
Sosyal refah
구호
Kurtarma
구조
Kurtarma yardımı
들여다보다
İçine bakmak, dikkatle bakmak
파견
Yollamak, göndermek
실감나다
Gerçekçi
지구촌
Küresel köy
지진해일
Tsunami
현지인
Yerli
눈코 뜰 새 없다
Başını kaşıyacak vakti yok
황급히
Hiç beklemeden, aceleyle, apar topar
멒치다
N 을/릉 멒치다
Kurtulmak
세상이 뒤집어지다
N 이/ 가 뒤집어지다
Dünya’nın tersine dönmesi
Tersine dönmek, devrilmek
무릅쓰다
N 을/를 무릅쓰다
위험 무릅쓰다
부끄러움을 무릅쓰다
Tehlikeyi göze almak, risk
Risk almak
Utanmayı göze almak
도리
Adalet, görev
혹독하다
N 이/가 혹독하다
Zorlu, katı, şiddetli
기아
Aç, açlık
허덕이다
N 에/으로 허덕이다
Mücadele etmek
낙후되다
Geride kalmak, daha aşağı dereceye düşmek
미궁에 빠지다
Labirente düşmek, labirentte kaybolmak
보건 복지부
Sağlık ve refah bakanlığı
저제온증
Hipotermi
원조하다 = 구하다 = 구호하다 = 지원하다 = 후원하다
N 에/에게 N을/를 원저하다
Maili destek vermek
전폭적이다
N 이/가 전폭젇이다
Belli bir kapsamın tamamı
부채감 = 다른 사람에게 빚을 지고 있는 느낌
Başkalarına borçlu hissetmek, borç verilen eşya
기껍다 = 반갑다 = 즐겁다
İçten içe sevinmek mutlu olmak
오지
Art bölge, alt bölge
뻗어나가다
N 이/가 뻗어나가다
N이/가 뻗다
N 을/를 뻗다
Büyümek gelişmek
사각지대
Kör nokta
설사병
İshal hastalığı
담요
Battaniye
빚을 지다
빚을 갚다
Borçlanmak
Borcunu ödemek
시시하다
N 이/가 시시하다
Önemsiz basit olan
지지
Destek
긴급 구호
Acil yardım
상주
Daimi, yerleşik
냉전체제
Soğuk savaş sistemi
촌락
Köy
퇴색되다
Solmak, yavaş yavaş yok olmak
국제 협약
Uluslararası anlaşma
만연하다 = 확산되다
Yaygın olmak, yayılmak
기미 = 낌새
İşkillenme
초래하다
Meydana getirmek
오산
Yanlış hesap, yanlış hüküm
공존
공존하다
Bir arada var olma
약육강식
Büyük balık küçük balığı yer
급속도
Hızlı, sürat
붕괴
Göçük, yıkılma
개발
İmar, kalkınma
사고방식
Zihniyet, düşünüş
가속화
Hızlandırma, hızlanma
낙관하다
……konusunda iyimser olmak
극심하다
Aşırı, yoğun, şiddetli
분쟁
Çekişme, kavga, çatışma, bozuşma
상생
Kazan – kazan, iki ve üzeri şeyin birbirlerini güçlendirip birlikte iyi yaşaması
사명
Misyon, görev