Book 5-1 Flashcards
알다시피
아시다시피
알(다) + 다시피
보다시피 / 보시다시피
As you know
Gördüğün gibi / gördüğünüz gibi
지사
↔
분사
Şube, ajans, vali
↔
Genel merkez (şirket)
파견
N1을/를 N2 (으)로/에 파견하다
N1이/가 N2 로/ 에 파견되다
정해진 일을 주고 ~ (으)로 보내다
Yollama, gönderme
당장
Hemen, derhal
접하다 = 경험하다
N을/를 접하다
Deneyimlemek, i bilmek, dokunmak, değmek, temas etmek
토론
Tartışma, münakaşa (karşılıklı zıt farklı fikirler)
토의
Tartışma, münakaşa (aklımızdaki paylaşma)
설교
Kilise, cami gibi dini yerlerde halkı bilgilendirmek amacıyla yapılan dini konuşma
연설
Konuşma, söylev, demeç, görüşme
평론 [평논]
Eleştirme, review
개요
Özet, anahat
수강생
Ders öğrencisi
각기
Ayrı, her
동기 = 이유
İrade
구별
Ayrım, ayırt etme
재직하다
~ 에 재직하다
…..da çalışmak, …..de görev yapmak
중산층
상류층
하류층
Orta sınıf
Üst sınıf
Alt sınıf
불과하다
~에 불과하다
그저 …….에 불과하다
….den ibarettir, sadece, yalnız
징병제
Zorunlu askerlik
배정되다
~ 에/ 을/를 배정하다
Yerleştirmek
망치다
을/룰 망치다
Zarara yol açmak, bozmak, 결과가 나쁘다
구르다
~ 에/ 에게 구르다
Kendi üzerinde dönerek hareket etmek, yuvarlanmak
연속되다
이/가 연속되다
Devam etmek
시민기자
Sivil gazeteci
기사재목
Makale
정치
Politika, siyaset
부교수
Docent
해군
Deniz kuvvetleri
국방
Milli savunma
난생 처음
Hayatımda ilk defa
정확하다
Doğru bir şekilde
제도
Kural
일반적
Evrensel, genel
수준
Seviye, düzey
속하다
Ait olmak
수량
Miktar
급수
Dizi, sıralama
평범하다
Normal, hiçbir özelliği olmayan
-차
인사차
여행차
For the purpose of (목적)
Selamlamak amacıyla
Gezmek amacıyla
영원한
Forever, edebi, sonsuz
원어민
Bir dili anadili olarak konuşan kişi
다만
Sadece, yalnız
출석 시간
Katılma (ders, oturum, toplantı)
정규 과정
Regular course
평점
Puan, derece, değerlendirme
표현 능력
Anlatım (ifade) becerileri
이해 능력
Anlama becerileri
전체 평가
Genel değerlendirme
필사하다
Kopya etmek, kopyasını çıkarmak, temize çekmek
세부 내용
Ayrıntılı içerik
전공을 살리다
전공을 못 살리다
Ana dalınız kaydetmek, ana dalında mezun olup okuduğun bölüme göre iş yapmak
Ana dalından mezun olup başka bölüme ait işte çalışmak
성취감
Başarı hissi, amaçlanan şeyi başarmış olma hissi
보급하다
Tedarik, genellemek
유출되다
Sızmak, sızıntı
능통하다 = 능숙하다
에 능통하다
Maharetli, çok kabiliyetli (dil konusunda)
모집하다 = 뽑다 = 모이다
Toplamak (insanlar), nefer kaydetmek, devşirmek
지원하다
1) Desteklemek
2) desire, wish, aspire to
번거롭다
↔
간단하다
Karışık, sıkıcı, zahmet edici
↔
Kolaylık, basit
겸손하다 (A)
↔
거만하다 = 교만하다 = 잘난 척하다
Alçak gönüllü, gösterişsiz
↔
Kibirli
말풍선
Konuşma balonu
결재
Onay, tasvip
매형: 누나의 남편
Enişte
촉박하다
Yumurta kapıya dayanmak, yapılacak iş için zaman çok daralmak
자네
Sen (biraz saygılı 너) erkekler kullanır
총각
Evlenmemiş adam
성가시다
Sırnaşık, sıkıntı veren
주체 (주어)
1) Özneye saygı vardır
2) Ana yapı,özdeşlik
객체
Nesneye saygı
Nesne, varlık, obje
상대 = 대상
Dinleyen kişiye karşı saygı
Karşı taraf, muhalefet
체계
Sistem, dizge, düzen
간혹 = 가끔
Arasıra, arada bir, bazen
꺼림칙하다
N 이/가 꺼림칙하다
N 을/를 꺼리다
↔
개운하다
Huzursuz, rahatsız edici
↔
Ferahlanmış, hafiflenmiş, tazelenmiş
나뉘다
Sınıflanmak, bölünmek
종결
Sona erdirme, sonuç, bitirme
서술어
Yüklem, tanımlama, anlatma
어미
Çekim eki, ek, yapım eki
식순
Alfabetik sıra, tören programı
대체
1) Acaba, acep
2) Yerine geçmek
결례
Saygısızlık, kötü davranış
허용하다
Rıza göstermek, onamak, uygun bulmak
연하
Kadından küçük erkek sevgili
특수
Özel, special
사례
Örnek, ödül, mükafat, misal
진행되다
Cereyan etmek
짐작하다 = 추측하다 = 예상하다
Tahmin etmek
미루다
1) Sallamak (tahmin etmek) 2) Ertelemek, umursamamak
측면
Yön, bir şeyin yan tarafı
통념
Ortak fikir, yaygın düşünce
곤란하다
Zor, sıkıntı, açmaz, çetin
발달되다
Gelişmek, ilerlemek
호칭
Hitap, sözü birine veya birilerine yöneltme
연애
Aşk, flört, kadınla erkek arasındaki yakın ilişki
다소간
Az çok
표현되다
İfade etmek, anlatım
통계청
İstatistik kurumu
적성
Yetenek, kabiliyet (iş konusunda)
경쟁
선의의 경쟁 = 좋은 의미로 하는 경쟁
Rekabet, müsabaka, yarışma
Dostça rekabet
뚫다 = 구멍을 내다
N 을/를 뚫다
N 이/가 뚫리다
Delmek, aşmak
고려하다
Öngörmek, göz önünde tutmak, dikkate almak
가치관
Değer
소신 = 확신 = 생각
소신을 지키다
Kanaat, inanç, kanı
보람
보람은 느끼다
보람이 있다/ 없다
Yarar, fayda
옮기다
1) 이사하다
2) 이작하다 = 직장은 옮기다
1) Taşınmak
2) İş değiştirmek
신중하다
Ağır başlı, onurlu, sağduyulu, dikkatli olmak
안정성
İstikrar, aynı kararda
주위의 평가
Çevrenizden gelen yorumlar
근무조건
Çalışma koşulları
장래성
장래성이 있다
장래성이 밝다
İleriye dönük, potansiyel
복수
Çoğul, çokluk
뜻을 이루다
Yerine getirmek, gerçekleştirmek için
마찰
Sürtünme, ovma, değme
후유증
Yan tesir, etkiler sonrası
원만하다
Dostane, pürüzsüz
마디
대답을 한 마디
Kelime (tane)
언어 능력
수리 능력
공간 지각 능력
운동 조절 능력
Dil becerileri
Aritmetik, sayısal beceriler
Uzamsal algılama, mekansal algı
Motor kontrol yeteneği
사고형
↔
행동형
Düşünme
↔
Davranışsal
고독형
↔
사교형
Yalnız, asosyal
↔
Sosyal
냉정형
↔
흥분형
Soğuk kalpli
↔
Heyecanlı
순종 형
↔
지배형
İtaatkar tip
↔
Baskın tip
안정형
↔
독립형
Kararlı
↔
Bağımsız
이론형
경제형
심미형
사회사업형
권력형
종교형
Teorik
Ekonomi
Estetik
Sosyal hizmet
Güç türü
Dini
인도하다 = 이끌다 = 안내하다
Rehberlik etmek, yol göstermek
배치하다 = 놓다 = 나누다
Yerleştirmek, yerine koymak
유식하다
↔
무식하다
Bilgili, okumuş
↔
Cahil
끔찍하다
Müthiş, korkunç, dehşetli
진리 [질리]
Evrensel gerçek
탐구하다 = 연구하다 = 찾아보다
Araştırmak, irdelemek
긍지 = 자부심
Gurur
비중 = 중요하게 생각하는 정도
Yoğunluk, özgül ağırlık
Önem derecesi
추구하다 = 좇다
Aramak, takip etmek, peşinden koşmak
헌신하다
Feda etmek, vakfetmek, bir şeyin bütününü bir işe vermek
숭배하다
Tapmak, tapınmak (Tanrı’ya)
합산하다
Toplayıp hesaplamak
기업
Şirket, firma
창의적
Yaratıcı
친화력
조직내에서의 친화력
Yakınlık, sokulganlık, uyuşkan
Kurum içinde uyumluluk
성과 = 결과 = 보람
성과가 좋다
성과가 나쁘다
성과를 올리다
Yarar, fayda, bir şeyden elde edilen iyi sonuç
끈질기다 = 고집스럽다 = 끈기있다
Israrlı, inatçı, yapışkan
근성= 끈기
Cesaret, azim, bir şeyi sonuna kadar yapmaya özen gösteren inatçı kişilik
대처하다 = 대응하다
Çaresini bulmak, başa çıkmak, karşı koymak
자질 = 능력 = 실력 = 재능
Yetenek, nitelik
수행 = 실천 = 실행 = 실시
수행하다
İcra, yapma, başarma
주도하다
상황을 주도하다
↔
상황에 휘말리다
Öncülük etmek
선도하다
Ulaşmak, başkalarından önce varmak
요구하다 = 원하다
İstemek, talep etmek
가치
Değer, kıymet, value
거두다 = 얻다
Toplamak, biçmek, elde etmek
원만하다
Dostane
인간관계
İlişkiler, human relations
중시하다
Önem vermek, önemsemek
협동심
Takım ruhu, iş birliği
실행력
Yönetici yeteneği
갖추다
Hazırlamak, hazırlanmak, elinde bulundurmak
안목
Yargı, anlayış, ayırt etme
구사하다
Bir şeye hakim olmak, bir şeye yetkin olmak, (genellikle) yabancı bir dil konuşabilir
어학
Dil öğrenimi
추구하다
Takip etmek, aramak, izlemek, bir şey yapmaya çalışmak
영업
Ticaret, iş
향상하다
Geliştirmek, yükseltmek, iyileştirmek
지향하다
Amaçlamak, yöneltmek
정직하다
Dürüst, doğru
의사소통
İletişimin iyi olması, iyi anlaşma
소매 – 도매상인
Perakende – Toptan satış
동향분석
Trend analizi
대형 할인점
Büyük indirim mağazaları Emart, homeplus, megamart
전문 매장
Özel mağazalar, sadece bir ürünün satıldığı mağazalar Ör. Ayakkabı mağazası gibi
- 에 응하다 = 대답하다
Bir isteğe uymak, karşılık vermek
사은품
Hediye
증정하다
Armağan etmek
빈틈없다
N이/가 빈틈없다
빈틈없이 V
빈틈없는 사람이다
Her şey yapabilen, açık göz, dikkatli
일 처리 = 힘을 모으다
일 처리가 빠르다 ↔ 일 처리가 느리다
일 처리가 빈틈없다
İşleri halletmek ex) 회식
단합 대회
Birlik yarışmaları
날을 잡다 = 날짜를 결정하다
Tarih / gün belirlemek
사무직
현장직
Ofiste çalışma
Dışarıda çalışma, saha çalışması
음주가무
İçki içilip şarkı söyleme ve dans etmek
지시하다
Doğrudan, belirtmek, göstermek
시장 조사
Pazar araştırması
회계과
Muhasebe departmanı
자그마한
Küçüçük, küçük
매사
Her şey, her iş
맛 나다
V을/ㄹ 맞 나다 = V하고 싶어지다
Zevk almak, yapmak istiyorum
소비자
Tüketici
현장
İş sahası, olay yeri
총무부
Organizasyon, genel işler
기획부
Planlama departmanı
인사부
İnsan kaynakları departmanı
영업부
Ticaret, satış ekibi
자재부
Malzeme departmanı, satın alma
경리 회계부
Muhasebe departmanı
홍보부
Pazarlama, halkla ilişkiler departmanı
박리다매
Sürümden kazanmak
화합
Bileşik, birlik
책자
Kitapçık
원자재 수입
Hammadde ithal etmek
생산
İmalat, üretim
가동하다
İşlemek, çalışmak
마누라
Kadın, eş
야근
Gece mesaisi
툭하면
Her fırsatta, sık sık
도끼눈
Öfkeli, nefret dolu ve korkutucu bakışlar
얼어붙다
Donmak, dona kalmak
부진
Durgunluk, gelişmemişlik
자금난
Sermaye sorunu, finasman sıkıntısı
비위를 맞추다
Lütfetmek, titiz olmak
겁을 주다
Korkmak
동창
Mezunlar
재원
Finans, mali kaynak
복지
Refah
한파
Soğuk dalga
노후
İhtiyarlık, yaşlanma
비난이 일다
Suçlamalar havalarda uçuşuyor
기회를 붙잡다
↔
기회를 놓치다
Fırsatı değerlendirmek
↔
Fırsatı kaçırmak
우박
얼음
Dolu (dolu yağdı da ki dolu)
Buz
비처럼 내림
Yağmur gibi yağıyor
방충망
Cibinlik, sineklik
실적
Başarı, randıman, elde edilen sonuç
기피
기피하다 = 싫아하다 = 멀리하다 = 피하다
Kaçınma
Kaçınmak, esirgemek
추진력
추진하다
İtici güç, momentum
사기
사기가 떨어지다
사기가 하늘을 찌르다
사기가 높다
Moral
Moral bozukluğu
Moralin yüksek olması
해치다 = 망치다 = 망가트리다
Öldürmek, zarar vermek, sağlığını bozmak
배치되다
1) Yerleştirmek, atamak
2) Çelişmek, ters düşmek
튀다
Sekmek, sıçramak, fırlamak, göz alıcı olmak, göze batmak
확산되다
Yayılma, yayılmak
도입하다
Tanıtmak, getirmek (teknik, yöntem, eşya) İnsanlarda kullanılmaz
손실
손실이 나다 / 생기다
손실이 있다/ 없다
Zarar, ziyan, hasar
Zarar etmek
Zarar var / yok
연간
Yıllık, bir yıllık süre
돈독하다 = 끈끈하다
Samimi, yakın, dostane
현저히
Belirgin ölçüde, gözle görülür derecede, farkedilebilir şekilde, çok olmaya yakın
옳다 (맞다)
↔
그르다
Gerçek, doğru, dürüst
↔
Yanlış, hatalı, sorunlu
일쑤이다
V기 (가) 일쑤이다
Bazen, sıklıkla, alışkanlık (kötü alışkanlık)
자리를 내놓다
Koltuğundan vazgeçmek
인화
Birlik, uyum
주가가 오르다
Fiyatın yükselmesi, ilgiden dolayı hissesinin artması
치열하다
Şiddetli, intense
또라이
Crapper, freak, weirdo, ucube, tuhaf
이직
1) İş değiştirme, başka bir işe girme
2) İşyerini taşıma
합리성
Rasyonellik, mantık, doğru düşünme sanatı
총 동원
Genel seferberlik
원활히
Sorunsuzca, sorunsuz bir şekilde
애사심
Bağlılık, eklenti, çalıştığınız şirketi önemsemek ve sevmek
능률
Verim, yeterlilik, randıman
제출기한
Son teslim tarihi
포상 내역
Ödül ayrıntıları, ödül tarihi, ödül geçmişi
구상하다
Tasarlamak
반면
Ters taraf, öbür taraf
일사천리
일사천리로 + V
Engelsiz çok hızlı ilerleme
수시로
수시로 + V
수시 + N
Sık sık, arasıra, zaman zaman
요청하다
N에게 N을/를 요청하다
Talep etmek, istemek, rica etmek
잡담
잡담을 하다 = 수다를 떨다
Gevezelik, laf, sonuçsuz, fasa fiso
부쩍
부쩍 + V
Hızla
트집을 잡다
Kusur bulmak
질시하다 = 질투하다 = 부럽다 = 부러워하다
N을/를 질시하다
Haset etmek, kıskanmak
거부감
거부감을 들다
거부감을 주다
거부감을 보이다
거부감이 있다 / 없다
Tiksinme, kabullenmeme
반발
N에/에게 반발하다
반발감
반발심
Tepki, reaksiyon
Tiksinti hissi
İsyan, başkaldırma duygusu
사석
↔
공석
Yerinde, kişisel konum, durum
개인적인 자리 / 상황
치켜 세우다
N을/를 치켜 세우다
Onurlandırmak, şereflendirmek, şeref vermek
차
N+ 차
Boyunca
해치우다
N을/를 해치우다
Halletmek, çözmek, yok etmek
야단치다 =혼내다 = 혼나다
N을/를 야단치다
N에게 야단치다
Azarlamak
유지하다
N을/를 유지하다
Sürdürmek, korumak, muhafaza etmek, yaşamak
당하다
Konu almak, karşılaşmak, başına gelmek, uğramak
안사성이 밝다
İyi aydınlatılmış
꽁무니를 (싹) 빼다
꽁무니
Kuyruğunu kıstırmak, yavaşça kaçmak
Kuyruk
핑계를 대다
Bahaneleri geçersiz kılmak
밉상
Fesatlık, nefret dolu
고충
Güç, güçlük
부장
Şef, daire başkanı
비난하다
Suçlamak, kötülemek
때우다
N을/를 N으로 때우다
끼니 = 식사
Karnını doyurmak, doldurmak, zaman öldürmek
Öğün
거르다
N을/를 거르다
Elemek, yapmadan geçmek Ör. Bir işi yaparken sırasıyla değil atlayarak yapmak 1,2,3 2’yi yapmadan 3 yapmak
챙기다
N을/를 챙기다
Tutmak, korumak, bakmak
업체
İşletme, firma, şirket
절약되다
↔
낭비되다 = 낭비하다
Kaydetmek, be saved, birikim yapmak, tasarruf yapmak
↔
İsraf etmek, savurganlık
통근 = 출퇴근
İşe gitme, işe gidip gelme
단축되다
↔
연장되다 = 연장하다
Kısaltmak
↔
Uzatmak
시달리다
N에/에게 시달리다
Sıkıntı çekmek, etkilenmek
이르다
Erken
교통 체증 = 길이 막히다 = 길이 복잡하다
Trafik sıkışıklığı
그나저나
Bu arada, her neyse
데우다
↔
식히다
Isıtmak (yemeği)
↔
Ilıtmak, soğutmak (yemeği)
가공식
İşlenmiş gıda
자연식
Organik gıda
쳇바퀴
Her gün aynı şeyi yapmak Ör. Ben her gün sabah okula gidip öğlen işe gidiyorum
다람쥐
Sincap
막막하다 = 답답하다
Belirsiz, çaresiz
근교
Banliyo, şehre yakın bir kasaba
바람을 쐬다
Morali düzeltmek için dışarı çıkmak
거닐다
Gezinmek, yürüyüş yapmak, bir yerde dolaşmak
바삐
Meşgül, çok acelesi olan, hızlı olarak
전형적
Tipik, bir grubun en karakteristik özelliği
도시인
Şehir insanları
끊이다
Kesinti, devam ekmekte olan şeyin kesintiye uğraması
평균
Ortalama, vasat
세대
Kuşak, nesil
안절부절못하다
Diken üstünde oturak, rahat edememek
선식
Öğütülmüş tahıllardan yapılan sağlıklı tahıllar
민망하다
Utanç verici hissetmek, çekinmek, sinmek
귀농하다
Geri dönmek (için), çiftçiliğe dönüş, köye çiftliğe geri dönüş
축사
목장
N 을/를 차에 싣다
N 을/를 돌보다
Ağıl, ahır, kümes
Çiftçilik
Arabaya yüklemek
Korumak, gözetmek, özen göstermek, himaye etmek, ilgilenmek
확장하다 = 연장하다
↔
축소하다 = 줄이다 = 단축하다
Genişletmek, genişlemek, genişleştirmek
↔
Azaltmak, kısaltmak
여물
Hayvanyiyeceği, yem
뿌듯하다 = 만족스럽다 = 보람되다 = 보람치다
N이/가 뿌듯하다
Gurur, kıvanç, övünç duymak
동참하다
N에/에게 동참하다
Beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, eşlik etmek
든든하다
N이/가 든든하다
Kuvvetli, güçlü, sağlam
지원군
지원하다
Takviye kuvvetleri, destek ekini (asker gibi) Ailemiz ya da arkadaşlarımızın desteklemesi de olur
불어나다
커지거나 = 많아지다
Arttırmak, çoğalmak
Büyümek, daha çok sayıda olmak
자산
자산 관리
자산을 모이다/ 쓰다
Varlık, mal, mülk
Varlıkların yönetilmesi
Varlıkların toplanması / harcanması
누리다
Eğlenmek, zevk almak, hoşça vakit geçirmek
일정하다
N이/가 일정하다
Sabit, belli, tespit edilmiş, biçimlenmek
나름대로
나름의
Kendiliğinden, kendi yöntemiyle, kendi yolunda
Kendi yolunda
대출금을 갚다
갚다 = 빌리다
대출하다 ↔ 돌려주다 = 갚다
Krediyi ödemek
Ödemek, geri vermek
기상
Yataktan kalkma
험하다
N 이/ 가 험하다
Pürüzlü, engebeli, tehlikeli
계기
Şans, fırsat, sebep
넉넉하다
N이/가 넉넉하다
시간이 / 자리가 넉넉하다
İhtiyacı karşılayacak kadar olan, yeter
노후를 누리다
Yaşlanmak
신도시
Yeni şehir
여유
Geçim (para acısından), vakit
시간제
Yarı zamanlı
혼돈
혼돈에 빠지다
가치관의 혼돈
혼돈의 세계 ↔ 질서의 세계
혼돈이 되다
혼란스럽다
Kaos, karışıklık
Kaosa düşmek
Değerler kaosu
Kaos Dünyası ↔ Düzen Dünyası
Kaotik hale gelmek
Kafası karışmak