Book 4-1 Flashcards
겁
겁이 많다/ 없다
겁이 나다
겁이 내다
↔
찰나
Korku, hesap edilemeyecek kadar uzun zaman
↔
An, moment
겁쟁이
Korkak
적응 = 익숙하다
N에 적응(을) 하다/못하다
적응(이) 되다 / 안 되다
Adaptasyon, alışmak (benim değişerek alışmam) = (Zamanla alışmak, kolaylaşması)
다행이다
다행히 + V
İyi şans, talih, uğur
시설
시설을 갖추다
Kurum, kuruluş, tesis
To have facilities
어느 정도
조금 어느 정도 거의 완전히
조금 dan biraz fazla
마음이 놓이다 = 안심이 되다
Rahatlamış hissetmek
도심 = 도시의 중심부
Şehir merkezi
주택가
상가 (가게)
Yerleşim bölgesi, konut sahası, yerleşim alanı (tek katlı evlerin olduğu yerler)
Han, iş yeri
도시 근교
Şehir civarı, banliyöler
고층 건물
↔
저층
Gökdelen
↔
Low floor
편의 시설
Konfor, yaşayışı kolaylaştıran maddî rahatlık
한적하다 (A)
Kuytu olan, ıssız – 장소 yerlerinde kullanılır
번화하다
Hareketli, işlek – 장소 yerlerinde kullanılır
쾌적하다
Külfetsiz, rahat, pleasant, nice
복잡하다 (A)
Karışık, karışmış olan, saf olmayan, karmaşık
편리하다
Kullanışlı, kullanılır olmak, bir iş için uygun olmak, yaramak, elverişli olmak
화려하다
Lüks, gösterişli, şatafatlı
무인
İnsansız
질리다
Bıkmak, sıkılmak, baymak
간판
Levha, afiş
몸으로 느끼다 = 직접 경험하다
Hissetmek, deneyimlemek
인생 = 인생살이 = 삶
Yaşam, hayat
영향
영향을 주다 / 까치다
영향을 받다 / 미치다
Etki, etkenlik, etkililik, affect, influence
Etkilemek
Etkilenmek
끼치다
Zahmet ettirmek, ihsan etmek; etkilemek
To influence, have an influence (on/over), have an effect (on)
부럽다
부러우면 지는 거야
Kıskançlık duymak, gıpta etmek
궁금하다
Merak etmek, endişelenmek
뿌듯하다
Gurur / kıvanç / övünç duymak
섭섭하다 = 서운하다
Üzgün, kırılmak, gücenmek, darılmak
안타깝다 = 답답하다 = 딱하다 = 애처롭다
Yazık, acınacak halde, regrettable, sad, pitiful
초조하다 = 안절부절하다 = 조마조마하다
Rahatsız, sinirli, huysuz
당황스럽다 (A) = 당황하다 (V)
Panik olmak, paniğe kapılmak
Embarrassed, disconcerted
부담스럽다
(sorumluluk, vb.) yüklenmek
짜증스럽다 (A) = 짜증하다 (V)
Sinir bozucu
만족스럽다
Elindekinden hoşnut olma durumu, daha çoğunu istememek, yetinmek
배우자 = 배필 = 동반자
Eş (karı – koca)
조부
조모
Büyükbaba
Büyükanne
회고록
Anı, hatıra
열등감
Complex, aşağılık duygusu. aşağılık kompleksi
눈에 띄다
Göze çarpmak
남몰래
Gizlice, kimsenin haberi olmaksızın
정신 ↔ 육체
정신을 차리다
정신이 맑다
정신이 없다 ↔ 있다
정신을 나가다 ↔ 돌어와다
정신을 잃다 ↔ 차리다
Akıl, zihin, an ↔ Vücut, beden
차리다
상을 차리다
Düşünceyi düzeltmek, sezmek, fiziksel bir uyarıyı duymak
산더미
Yığın, küme
쌓이다
N이/가 쌓이다
산더미처럼 쌓이다
Yığılmak, çok sayıda birikilmek
살펴보다
Dikkatle bakmak veya araştırmak, ilgi ile bakmak, gözetlemek
계획적 ↔ 무계획적
계획적이다
계획적인 + N
계획적으로 + V
Planlı, kasten, kasıtla, bile bile, isteyerek ↔ Plansız, unplanned
효율적
효율적 ↔ 비효율적
Etkili, efficient, effective
비효율적
효율적 ↔ 비효율적
Yetersiz, to be inefficient
미루다
1) 약속을 미루다
2) 할 일 미루다
Sallamak, savsaklamak, belirli bir sebebi olmaksızın bir işi isteyerek geri bırakmak, geciktirmek
포기하다
포기자
수포자
영포자
한포자
Kendi hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak, eskiden beri yapmakta olduğu bir şeyi artık yapamaz olmak, niyetten veya karardan dönmek
Pes eden kişi
Matematikten vazgeçen
İngilizceden vazgeçen
Koreceden vazgeçen
목표를 정하다
To set a goal, hedef kararlaştırmak
시간에 쫓기다
일에 쫓기다
To be racing against time [the clock]
시간을 관리하다
시간을 호율적으로 관리하다
To manage time, zaman yönetim
불, 무, 비
불규칙적
무계획적
비효율적
Bu ekler negatif anlamı katar
더 ↔ 덜
Daha fazla ↔ Daha az
순서를 정하다
Sıraya koymak, sırayı kararlaştırmak
목표
Goal, target, hedef, amaç
늦잠(을) 자다 = 늦게 일어나다
Geç uyanmak
분명하다 = 확실하다
Açık, aydın, belli, bariz
낭비하다 = 버리다
Harcamak, savurmak, araya vermek, israf etmek, tüketmek
시간이 주어지다
시간을 주다
Verilen zaman
Zaman ver
계획을 지키다 = 실천하다
실천하다
Plana sadık kalmak, planına uymak
Uygulamak
성실하다
↔
불성실하다
Sadık, vefakar, sevgi bağlılığı olan
↔
Sadakatsız, güvenilmez, vefasız, samimiyetsiz
장기적
↔
단기적
Long-term
↔
Short-term
양로원
Huzur evi, yaşlıların yurdu
봉사 활동
봉사
봉사 활동을 하다
봉사 활동을 다니다
Gönüllü aktivite
Gönüllü, hizmet, servis
Gönüllü iş yapmak
Gönüllü çalışmaya gitmek
용기 = 그릇 (tabak anlamında da kullanılır)
용기가 있다/ 없다
용기가 나다/ 생기다
용기를 가지다
용기를 얻다
용기를 내다
Mertlik, cesur, cesaret, yiğitlik, depo, zart
살아가다 = 생활해 나가다
Geçinmek, hayatı rahat sürdürmek, yaşamak
가치 = 의미니 중요싱
가치가 있다 / 없다
가치관 (같다/ 다르다)
Değer, kıymet
Değer - Aynı değerler / Farklı değerler
명예
명예가 있다
명예를 얻다
명예를 높다
명예를 지키다
Şeref, saygı, onur, nam, ün
미모
미모의여인
미모가 뛰어나다
미모가 빼어나다
미모를 갖추다
Güzelyüz
Güzel kadın
İyi görünümlü
Olağanüstü güzellik
Güzel olmak
재력
경제적인 능력
재력가
Maddî güç, zenginlik
Ekonomik yetenek
Zengin
지혜 = 현명 = 슬기
지혜롭다 = 현명하다 = 슬기롭다
지식
Akıl, akıllık
Akıllı olmak, hikmetli olmak
Vukuf, anlama, bilme
출세
출세하다 = 성공하다
Yüksek mevkide (yüksek resmi makamda) oturma, hayatta başarılı olma
학식
Bilgi, çokbilmiş, âlim
망설
Yalan
쳬력
Kuvvet, güç, fitness
장애인
시각장애인
청각장애인 = 귀머거리 = 농인 (병어리)
Engelli
Görme engelli
İşitme engelli, sağır
욕심을 부리다 = 욕심을 내다
Hırs (aşırı tutku, açgözlü ) olmak
충실하다
Sadık, güvenilir
마음이 통하다
Kalp bağı olmak, to understand each other
긍정적
↔
부정적
Olumlu, yapıcı
↔
Olumsuz, negatıf
찬성 (하다)
↔
반대 (하다)
Onama (Onamak, kabul etmek)
↔
Reddetme (Kabul etmemek, red etmek)
닮다
와/ 과 닮다
이/가 닮다
을/를 닮다
Benzemek, benzeşmek
이겨내다 = 극복하다
을/를 이겨내다
Yenmek, katlanmak, dayanmak
허락하다
을/를 허락하다
Rıza göstermek, razı olmak, onamak
주재
Başkanlık, riyaset
시집 (가다)
장갑(를 가다)
Kaynananın evi
Kadının ailesinin evi
활달하다 = 활발하다 = 쾌활하다
1)Cana yakın , neşeli , hayat dolu
2)Bonkör, cömert, eliaçık
적극적
↔
소극적
Aktif, pozitif
↔
Pasif, bir şeye karşı tepki göstermeyen
수줍음
수줍다(A)
수줍어하다
수줍음을 타다
수줍음이 많다
Utanç, mahcubiyet
Sıkılgan, utangaç
Utanmak, utanç duymak
Utangaç olmak
Utangaç
낯
낯익다
낯설다
낯선 N
낯을 가리다
Yüz, face
Aşına, tanınan, bilinen
Tanınmayan, bilinmeyen, yabancı
Yabancı N
가리다
낯가림이 심하다
낯을 가리다
Örtmek, gizlemek, peçelemek
Çok utangaç olmak
정
정이 있다/ 없다/ 많다
정이 들다
정이 가다
Duygu, sempati
To get attached
첫인상
첫인상이 좋다 / 나쁘다
İlk izlenim
내성적
내성적↔ 외향적
İçedönük
외향적
내성적 ↔ 외향적
Dışa dönük
느긋하다
↔
급하다
Rahat olan, acele etmeyen
↔
Sabırsız olmak, aceleci olmak
명랑하다
Neşeli, cheerful
소심하다
↔
대범하다
Ürkek, çok ürken, çekingen
↔
Gözü pek
솔직하다
Dürüst, honest
덜렁거리다 = 덜렁대다
↔
꼼꼼하다
Unutkan, sakar, umursamaz
↔
Titiz, özenli
변덕스럽다
Dönek, maymun iştahlı, bu gün beğendiğini yarın beğenmeyen
참다
참을성 = 인내심
(-e) Katlanmak, hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak
Sabır, dayanıklılık
가을 타다 (erkekler)
봄을 타다 (kadınlar)
Duygusallaşmak, hüzünlenmek
지루하다 (A) = 지루해지다 (V)
Usanmak, sıkılmak, tekrarlanması ve uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanılmaz duruma gelmek
조그맣다
조그만 N
Small, little, tiny
Küçük N
짝돌이 (erkek) = 짝순이 (kadın) = 구두쇠
Cimri
낄끼 빠 빠
Benzer zamanda benzer şeyi yapmak
예민하다 = 민감하다
Hassas, duyarlı, alıngan
재주
Yeteneği olan kişi, yaradılıştan veya sonradan edinilmiş beceri
침착하다
Heyecansız, kolay heyecanlanmayan
모험
Macera, serüven
고집
고집이 세다 = 고집을 부리다
Israr, inat
İnatçı olmak
방향 Yön
다방향Çok yönlü
Yön
Çok yönlü
취직하다
추직 N
Bir işe girmek, o işte uzun süre kalmak
남 = 타인
↔
나, 저신
Other, other people, son, South
↔
Ben, kendim
호기심
Curiosity, ilgi, merak
상상력
Muhayyile, hayal etme gücü, imagination, imaginative power
풍부하다 = 넉넉하다 = 풍성하다 = 풍족하다
↔
부족하다 = 굼하다 = 빈곤하다
Bol, zengin, rich (in), plentiful, ample, (formal) abundant
↔
Eksik, noksan, kıt, yarım, tam ve istenildiği gibi olmayan
살리다
Yaşamasını sağlamak, yaşamasına imkân vermek, geçinmesini sağlamak, yaşatmak, save (sb/sth from sth), (formal) spare
마술사
Hokkabaz
판사
판사퐁
Yargıç, hakim
Yargıç tokmacı
사업가
İş adamı
건축가
Mimar, inşaatçı
선수
Player, athlete
목수
Marangoz (carpenter),doǧramacı, dülger
승무원
Kabin görevlisi, hostes
공무원
Memur, public official
기자
Gazeteci, reporter, journalist
성직자
교황
목사
Keşiş
Papa
Vaiz, postör
연예인
Sanatçı, entertainer
프로게이머
Progamer
선의의 거짓말 = 하양거짓말
↔
샛빨간 거짓말
Beyaz yalanlar
↔
Kötü yalanlar
인건비
İşçilik maliyetleri
중년 = 정년 = 장렴
Orta yaş
위생
Sağlık, hijyen
지적하다
지적질
Belirtmek, göstermek, entellektüel
Entelektüel kalite
자리를 잡다 = 안정적인 자리에 있다
Yerinde sabit olmak, çalışmak için bir yere girmek
회계사 = 공인회계사
Hesap uzmanı, muhasebeci
전문직
Kariyer, meslek
사회복지사
Cemiyet, topluluk
공감능력
Empati, duygudaşlık
즐겁다
N 이/ 가 즐겁다
Memnun, mutlu, sevinçli
자라다
N이/ 가 자라다
Büyümek, uzamak, uzun duruma gelmek, boyu büyümek
외동딸
외동아들 = 외아들
Tek kız çocuğu
Tek erkek çocuğu
부족하다 (N이/가) = 굼하다 = 빈곤하다 = 마자라다
↔
풍부하다 = 넉넉하다 = 풍성하다 = 풍족하다 = 남다 = 딱 말다
Eksik, noksan, kıt, yarım, tam ve istenildiği gibi olmayan
↔
Bol, zengin, rich (in), plentiful, ample, (formal) abundant
싸우다
N 하고 싸우다
Uğraşmak, çekişmek, çatışmak, cenkleşmek
달리
N 와/과/ 하고 달리 = N 와/ 과 다르게
Ayrıca, başkaca
장남 = 맏아들
차남
장녀 = 맏딸
차녀
마지막 아들 /딸 = 막내
En büyük oğul
Evin ikinci oğlu
En büyük kız
Evin ikinci kızı
Evin en küçüğü
-남
-녀
Erkek
Kadın
부유하다 = 부자이다
집이 넉넉하다
Zengin, varlıklı
İyi bir evin var
빈곤하다 = 가난하다
Fakir, aciz, parası olmayan (genellikle ülkeleri anlatırken kullanılır)
습하다
습기
Nemli, rutubetli
건조하다
Kurak, yağışsız, nemsiz
서늘하다
Serin, cool
쌀쌀하다
1) İlgisiz, soğuk davranan, aldırmaz, umursamaz, kayıtsız
2) Biraz soğuk hava
화창하다
Parlak, güneşli
선선하다
(hava için) Serin
가난하다
Fakir, yoksul, zavallı
양보하다
Hakkından feragat etmek
기후
İklim
온화하다
Ilıman, yumuşak
예습
Ders hazırlığı, hazırlık çalışması
너냇
서너
4 ya da 5 saat
3 ya da 4 saat
혼나다
Azar işitmek
신기하다
İlginç, gizemli, garip, harika, enteresan, acayip
땀샘
Ter bezi