Book 4-1 Flashcards
겁
겁이 많다/ 없다
겁이 나다
겁이 내다
↔
찰나
Korku, hesap edilemeyecek kadar uzun zaman
↔
An, moment
겁쟁이
Korkak
적응 = 익숙하다
N에 적응(을) 하다/못하다
적응(이) 되다 / 안 되다
Adaptasyon, alışmak (benim değişerek alışmam) = (Zamanla alışmak, kolaylaşması)
다행이다
다행히 + V
İyi şans, talih, uğur
시설
시설을 갖추다
Kurum, kuruluş, tesis
To have facilities
어느 정도
조금 어느 정도 거의 완전히
조금 dan biraz fazla
마음이 놓이다 = 안심이 되다
Rahatlamış hissetmek
도심 = 도시의 중심부
Şehir merkezi
주택가
상가 (가게)
Yerleşim bölgesi, konut sahası, yerleşim alanı (tek katlı evlerin olduğu yerler)
Han, iş yeri
도시 근교
Şehir civarı, banliyöler
고층 건물
↔
저층
Gökdelen
↔
Low floor
편의 시설
Konfor, yaşayışı kolaylaştıran maddî rahatlık
한적하다 (A)
Kuytu olan, ıssız – 장소 yerlerinde kullanılır
번화하다
Hareketli, işlek – 장소 yerlerinde kullanılır
쾌적하다
Külfetsiz, rahat, pleasant, nice
복잡하다 (A)
Karışık, karışmış olan, saf olmayan, karmaşık
편리하다
Kullanışlı, kullanılır olmak, bir iş için uygun olmak, yaramak, elverişli olmak
화려하다
Lüks, gösterişli, şatafatlı
무인
İnsansız
질리다
Bıkmak, sıkılmak, baymak
간판
Levha, afiş
몸으로 느끼다 = 직접 경험하다
Hissetmek, deneyimlemek
인생 = 인생살이 = 삶
Yaşam, hayat
영향
영향을 주다 / 까치다
영향을 받다 / 미치다
Etki, etkenlik, etkililik, affect, influence
Etkilemek
Etkilenmek
끼치다
Zahmet ettirmek, ihsan etmek; etkilemek
To influence, have an influence (on/over), have an effect (on)
부럽다
부러우면 지는 거야
Kıskançlık duymak, gıpta etmek
궁금하다
Merak etmek, endişelenmek
뿌듯하다
Gurur / kıvanç / övünç duymak
섭섭하다 = 서운하다
Üzgün, kırılmak, gücenmek, darılmak
안타깝다 = 답답하다 = 딱하다 = 애처롭다
Yazık, acınacak halde, regrettable, sad, pitiful
초조하다 = 안절부절하다 = 조마조마하다
Rahatsız, sinirli, huysuz
당황스럽다 (A) = 당황하다 (V)
Panik olmak, paniğe kapılmak
Embarrassed, disconcerted
부담스럽다
(sorumluluk, vb.) yüklenmek
짜증스럽다 (A) = 짜증하다 (V)
Sinir bozucu
만족스럽다
Elindekinden hoşnut olma durumu, daha çoğunu istememek, yetinmek
배우자 = 배필 = 동반자
Eş (karı – koca)
조부
조모
Büyükbaba
Büyükanne
회고록
Anı, hatıra
열등감
Complex, aşağılık duygusu. aşağılık kompleksi
눈에 띄다
Göze çarpmak
남몰래
Gizlice, kimsenin haberi olmaksızın
정신 ↔ 육체
정신을 차리다
정신이 맑다
정신이 없다 ↔ 있다
정신을 나가다 ↔ 돌어와다
정신을 잃다 ↔ 차리다
Akıl, zihin, an ↔ Vücut, beden
차리다
상을 차리다
Düşünceyi düzeltmek, sezmek, fiziksel bir uyarıyı duymak
산더미
Yığın, küme
쌓이다
N이/가 쌓이다
산더미처럼 쌓이다
Yığılmak, çok sayıda birikilmek
살펴보다
Dikkatle bakmak veya araştırmak, ilgi ile bakmak, gözetlemek
계획적 ↔ 무계획적
계획적이다
계획적인 + N
계획적으로 + V
Planlı, kasten, kasıtla, bile bile, isteyerek ↔ Plansız, unplanned
효율적
효율적 ↔ 비효율적
Etkili, efficient, effective
비효율적
효율적 ↔ 비효율적
Yetersiz, to be inefficient
미루다
1) 약속을 미루다
2) 할 일 미루다
Sallamak, savsaklamak, belirli bir sebebi olmaksızın bir işi isteyerek geri bırakmak, geciktirmek
포기하다
포기자
수포자
영포자
한포자
Kendi hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak, eskiden beri yapmakta olduğu bir şeyi artık yapamaz olmak, niyetten veya karardan dönmek
Pes eden kişi
Matematikten vazgeçen
İngilizceden vazgeçen
Koreceden vazgeçen
목표를 정하다
To set a goal, hedef kararlaştırmak
시간에 쫓기다
일에 쫓기다
To be racing against time [the clock]
시간을 관리하다
시간을 호율적으로 관리하다
To manage time, zaman yönetim
불, 무, 비
불규칙적
무계획적
비효율적
Bu ekler negatif anlamı katar
더 ↔ 덜
Daha fazla ↔ Daha az
순서를 정하다
Sıraya koymak, sırayı kararlaştırmak
목표
Goal, target, hedef, amaç
늦잠(을) 자다 = 늦게 일어나다
Geç uyanmak
분명하다 = 확실하다
Açık, aydın, belli, bariz
낭비하다 = 버리다
Harcamak, savurmak, araya vermek, israf etmek, tüketmek
시간이 주어지다
시간을 주다
Verilen zaman
Zaman ver
계획을 지키다 = 실천하다
실천하다
Plana sadık kalmak, planına uymak
Uygulamak
성실하다
↔
불성실하다
Sadık, vefakar, sevgi bağlılığı olan
↔
Sadakatsız, güvenilmez, vefasız, samimiyetsiz
장기적
↔
단기적
Long-term
↔
Short-term
양로원
Huzur evi, yaşlıların yurdu
봉사 활동
봉사
봉사 활동을 하다
봉사 활동을 다니다
Gönüllü aktivite
Gönüllü, hizmet, servis
Gönüllü iş yapmak
Gönüllü çalışmaya gitmek
용기 = 그릇 (tabak anlamında da kullanılır)
용기가 있다/ 없다
용기가 나다/ 생기다
용기를 가지다
용기를 얻다
용기를 내다
Mertlik, cesur, cesaret, yiğitlik, depo, zart
살아가다 = 생활해 나가다
Geçinmek, hayatı rahat sürdürmek, yaşamak
가치 = 의미니 중요싱
가치가 있다 / 없다
가치관 (같다/ 다르다)
Değer, kıymet
Değer - Aynı değerler / Farklı değerler
명예
명예가 있다
명예를 얻다
명예를 높다
명예를 지키다
Şeref, saygı, onur, nam, ün
미모
미모의여인
미모가 뛰어나다
미모가 빼어나다
미모를 갖추다
Güzelyüz
Güzel kadın
İyi görünümlü
Olağanüstü güzellik
Güzel olmak
재력
경제적인 능력
재력가
Maddî güç, zenginlik
Ekonomik yetenek
Zengin
지혜 = 현명 = 슬기
지혜롭다 = 현명하다 = 슬기롭다
지식
Akıl, akıllık
Akıllı olmak, hikmetli olmak
Vukuf, anlama, bilme
출세
출세하다 = 성공하다
Yüksek mevkide (yüksek resmi makamda) oturma, hayatta başarılı olma
학식
Bilgi, çokbilmiş, âlim
망설
Yalan
쳬력
Kuvvet, güç, fitness
장애인
시각장애인
청각장애인 = 귀머거리 = 농인 (병어리)
Engelli
Görme engelli
İşitme engelli, sağır
욕심을 부리다 = 욕심을 내다
Hırs (aşırı tutku, açgözlü ) olmak
충실하다
Sadık, güvenilir
마음이 통하다
Kalp bağı olmak, to understand each other
긍정적
↔
부정적
Olumlu, yapıcı
↔
Olumsuz, negatıf
찬성 (하다)
↔
반대 (하다)
Onama (Onamak, kabul etmek)
↔
Reddetme (Kabul etmemek, red etmek)
닮다
와/ 과 닮다
이/가 닮다
을/를 닮다
Benzemek, benzeşmek
이겨내다 = 극복하다
을/를 이겨내다
Yenmek, katlanmak, dayanmak
허락하다
을/를 허락하다
Rıza göstermek, razı olmak, onamak
주재
Başkanlık, riyaset
시집 (가다)
장갑(를 가다)
Kaynananın evi
Kadının ailesinin evi
활달하다 = 활발하다 = 쾌활하다
1)Cana yakın , neşeli , hayat dolu
2)Bonkör, cömert, eliaçık
적극적
↔
소극적
Aktif, pozitif
↔
Pasif, bir şeye karşı tepki göstermeyen
수줍음
수줍다(A)
수줍어하다
수줍음을 타다
수줍음이 많다
Utanç, mahcubiyet
Sıkılgan, utangaç
Utanmak, utanç duymak
Utangaç olmak
Utangaç
낯
낯익다
낯설다
낯선 N
낯을 가리다
Yüz, face
Aşına, tanınan, bilinen
Tanınmayan, bilinmeyen, yabancı
Yabancı N
가리다
낯가림이 심하다
낯을 가리다
Örtmek, gizlemek, peçelemek
Çok utangaç olmak
정
정이 있다/ 없다/ 많다
정이 들다
정이 가다
Duygu, sempati
To get attached
첫인상
첫인상이 좋다 / 나쁘다
İlk izlenim
내성적
내성적↔ 외향적
İçedönük
외향적
내성적 ↔ 외향적
Dışa dönük
느긋하다
↔
급하다
Rahat olan, acele etmeyen
↔
Sabırsız olmak, aceleci olmak
명랑하다
Neşeli, cheerful
소심하다
↔
대범하다
Ürkek, çok ürken, çekingen
↔
Gözü pek
솔직하다
Dürüst, honest
덜렁거리다 = 덜렁대다
↔
꼼꼼하다
Unutkan, sakar, umursamaz
↔
Titiz, özenli
변덕스럽다
Dönek, maymun iştahlı, bu gün beğendiğini yarın beğenmeyen
참다
참을성 = 인내심
(-e) Katlanmak, hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak
Sabır, dayanıklılık
가을 타다 (erkekler)
봄을 타다 (kadınlar)
Duygusallaşmak, hüzünlenmek
지루하다 (A) = 지루해지다 (V)
Usanmak, sıkılmak, tekrarlanması ve uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanılmaz duruma gelmek
조그맣다
조그만 N
Small, little, tiny
Küçük N
짝돌이 (erkek) = 짝순이 (kadın) = 구두쇠
Cimri
낄끼 빠 빠
Benzer zamanda benzer şeyi yapmak
예민하다 = 민감하다
Hassas, duyarlı, alıngan
재주
Yeteneği olan kişi, yaradılıştan veya sonradan edinilmiş beceri
침착하다
Heyecansız, kolay heyecanlanmayan
모험
Macera, serüven
고집
고집이 세다 = 고집을 부리다
Israr, inat
İnatçı olmak
방향 Yön
다방향Çok yönlü
Yön
Çok yönlü
취직하다
추직 N
Bir işe girmek, o işte uzun süre kalmak
남 = 타인
↔
나, 저신
Other, other people, son, South
↔
Ben, kendim
호기심
Curiosity, ilgi, merak
상상력
Muhayyile, hayal etme gücü, imagination, imaginative power
풍부하다 = 넉넉하다 = 풍성하다 = 풍족하다
↔
부족하다 = 굼하다 = 빈곤하다
Bol, zengin, rich (in), plentiful, ample, (formal) abundant
↔
Eksik, noksan, kıt, yarım, tam ve istenildiği gibi olmayan
살리다
Yaşamasını sağlamak, yaşamasına imkân vermek, geçinmesini sağlamak, yaşatmak, save (sb/sth from sth), (formal) spare
마술사
Hokkabaz
판사
판사퐁
Yargıç, hakim
Yargıç tokmacı
사업가
İş adamı
건축가
Mimar, inşaatçı
선수
Player, athlete
목수
Marangoz (carpenter),doǧramacı, dülger
승무원
Kabin görevlisi, hostes
공무원
Memur, public official
기자
Gazeteci, reporter, journalist
성직자
교황
목사
Keşiş
Papa
Vaiz, postör
연예인
Sanatçı, entertainer
프로게이머
Progamer
선의의 거짓말 = 하양거짓말
↔
샛빨간 거짓말
Beyaz yalanlar
↔
Kötü yalanlar
인건비
İşçilik maliyetleri
중년 = 정년 = 장렴
Orta yaş
위생
Sağlık, hijyen
지적하다
지적질
Belirtmek, göstermek, entellektüel
Entelektüel kalite
자리를 잡다 = 안정적인 자리에 있다
Yerinde sabit olmak, çalışmak için bir yere girmek
회계사 = 공인회계사
Hesap uzmanı, muhasebeci
전문직
Kariyer, meslek
사회복지사
Cemiyet, topluluk
공감능력
Empati, duygudaşlık
즐겁다
N 이/ 가 즐겁다
Memnun, mutlu, sevinçli
자라다
N이/ 가 자라다
Büyümek, uzamak, uzun duruma gelmek, boyu büyümek
외동딸
외동아들 = 외아들
Tek kız çocuğu
Tek erkek çocuğu
부족하다 (N이/가) = 굼하다 = 빈곤하다 = 마자라다
↔
풍부하다 = 넉넉하다 = 풍성하다 = 풍족하다 = 남다 = 딱 말다
Eksik, noksan, kıt, yarım, tam ve istenildiği gibi olmayan
↔
Bol, zengin, rich (in), plentiful, ample, (formal) abundant
싸우다
N 하고 싸우다
Uğraşmak, çekişmek, çatışmak, cenkleşmek
달리
N 와/과/ 하고 달리 = N 와/ 과 다르게
Ayrıca, başkaca
장남 = 맏아들
차남
장녀 = 맏딸
차녀
마지막 아들 /딸 = 막내
En büyük oğul
Evin ikinci oğlu
En büyük kız
Evin ikinci kızı
Evin en küçüğü
-남
-녀
Erkek
Kadın
부유하다 = 부자이다
집이 넉넉하다
Zengin, varlıklı
İyi bir evin var
빈곤하다 = 가난하다
Fakir, aciz, parası olmayan (genellikle ülkeleri anlatırken kullanılır)
습하다
습기
Nemli, rutubetli
건조하다
Kurak, yağışsız, nemsiz
서늘하다
Serin, cool
쌀쌀하다
1) İlgisiz, soğuk davranan, aldırmaz, umursamaz, kayıtsız
2) Biraz soğuk hava
화창하다
Parlak, güneşli
선선하다
(hava için) Serin
가난하다
Fakir, yoksul, zavallı
양보하다
Hakkından feragat etmek
기후
İklim
온화하다
Ilıman, yumuşak
예습
Ders hazırlığı, hazırlık çalışması
너냇
서너
4 ya da 5 saat
3 ya da 4 saat
혼나다
Azar işitmek
신기하다
İlginç, gizemli, garip, harika, enteresan, acayip
땀샘
Ter bezi
방지하다
Önlemek
끈기
Dayanıklık; vaz geçmeme, yapışkanlık
무뚝뚝하다
Pek konuşmayan, kaba, duygusuz
흥부하다
Rica etmek
양 ( 피의 양이)
Miktar (kan miktarı)
다소
Azçok
쓰러지다
이/가 쓰러지다
Düşmek, düşüp kalmak, yıkılmak
혈압
혈압이 높다/ 낙자
혈압을 높이다/ 낮추다
고혈압/ 저혈압
혈압을 재다/ 측정하다
Tansiyon
Tansiyonun yükselmesi /düşmesi
Tansiyonu düşürtmek / yükseltmek
Hipertansiyon, yüksektansiyon / Düşük tansiyon
Tansiyon ölçmek
명상
명상을 하다
Meditasyon
귀 기울이다
İlgi ve merakla dinlemek, kulak vermek
타고나다
을/를 타고나다
Doğuştan olmak
간염
Hepatit
두통
Başaǧrısı
위염
Gastrit, mide iltihabı
장염
İnce bağırsak iltihabı
치매
Demans
폐렴
Zatürree, batar
뇌졸중
Beyin felci, inme
당뇨병
Şeker hastalığı
심장병
Kalp hastalığı
동맥경화
Atardamar (arter) sertleşmesi
소화불량
Hazımsızlık
심장 – 심장질환
Kalp - kardiyopati
위
Mide
혈관
Damar
간
1) Karaciğer
2) Ara, arası
췌장
인슐린
Pankreas
İnsülin
폐
Akciǧer
장
Bağırsak
장기
Vücudun iç organı
신체의 부
Vücudun kısımları
병
Hastalık
재다
Ölçmek
큰일 나다
Önemli iş ciddi meselenin ortaya çıkması
한귀를 듣고 한 귀를 흘린다
Bir kulağından girip diğer kulağında çıkmak
유전
유전적
유전이다
유전이 되다
Gen
Kalıtımsal
Kalıtım
Kalıtım
들키다
Yakalanmak, açığa vurulmak, bulunmak
더위를 타다
추위를 타다
Sıcağı fazla hissetmek
Soğugu fazla hissetmek
신경질
Sinirlilik
민간요법
Koca karı ilacı
낙찬적 = 긍정적
↔
부정적
İyimser
↔
Kötümsel
사교성
사교성이 있다
사교적이다
↔
낯을 가리다
Sosyallik, sokulganlık
↔
Asosyallik
두려워하다 = 무서워하다
Korkmak, endişe etmek, endişelenmek
모험심
Cesurluk, macera ruhu
일부
↔
전체
Kısım, parti
↔
Bütün, hep
낯설다
↔
익숙하다
Tanınmayan, tanıdık olmayan, bilinmeyen
↔
Alışılmış
전자
전자+N
Elektron, elektronik
고객센터
Müşteri hizmetleri
벽걸이
Duvara asılı
Duvara asılı televizyon, duvara askılı klima
교환
Değiş tokuş
설치하다
Kurmak, donatmak, kondurmak
나흘
15 일 = 보름
Dört gün
15 gün
인수증
인수하다
인수자
Satın alma belgesi
Teslim almak, almak, kabul etmek
Satın alan kişi
반품
반품하다
İade ürün
분명히= 분명하게 = 확실하게 = 확실히 = 정확히
분명히+ V/A
Katiyen, aleni olarak, açıkça, şüphesiz
구입
Alış, alışveriş
규정
Tüzük, nizam, düzen, belirleme
배송
Nakliye onayı
판매
판매
판매하다 = 팔다 ↔ 구매 = 구입 = 사다
판매자
구매자
Satış, satma; pazarlama
Sale, satmak
Satıcı
Alıcı
하자 = 흠= 이상 = 문제
Defo, hasar, kusur
환불
İade, parayı geri ödemek
품질보증서
Ürün garantisi
일상생활
Günlük yaşantı
면
1) Koton
2) Sayfa, yüzey
3)Bucak, mahalle
상표
Etiket, marka
떼다 = 뜯다 / 발급 받다, 하다
N을/를 떼다
옷에 상표를 떼네요
Ayırmak, koparmak, çekerek çıkarmak
주민
Vatandaş, ahali
틀다 을/를 들다
끄다
잠그다
To turn, to turn on, to change, çeşmeyi açmak
To turn off
Çeşmeyi kapatmak
취하다
연락, 휴식, 숙면, 자세, 포즈 + 취하다
휴식을 취하다
To select, choose, pick, take, have, get, sarhoş olmak
Mola vermek
어쩔 수 없다 = 할 수 없다
Kaçınılmaz, zorunlu, mecburi, çaresiz
피해
피해를 주다/ 입히다
피해를 입다/보다
피해가 나다
에/에게 피해가 가다
있다 / 생기다 kullanılmaz
Hasar
무시하다 (V) = 모른척하다
İhmal etmek, önem vermemek, sırt çevirmek
해
해를 끼치다/ 입히다
해를 입다
해가 되다 = 해롭다
Harm, damage, zarar
Zarar vermek
Zarar görmek
Zarar = zararlı
손해
손해를 끼치다/입히다
손해를 보다/ 입다
Zarar, ziyan
Para kaybına neden olmak, para zararına uğratmak
Para kaybetmek, para zararına uğramak
마치다
Bitirmek; tamamlamak; sona erdirmek
의견
의견을 따르다
다수의 의견
Görüş, düşünce
Görüşe uymak
Çoğunluğun görüşü
매
Dayak, patak
인상하다 = 올리다
↔
내리다 = 인하하다
Yükselmek
↔
Fiyat indirme
댓글
답글
Yorum
Yoruma yorum yazmak
벌금
Ceza parası
권위적
Otorite, yetkili
일방직
Tek taraflı
참다 = 견디다
Dayanmak, iş zor olsa da dayanmak
망설이다
Bir şeyi söylemekle söylememek arasında duraksamak, yutkunmak
설치다
잠은 설치다
↔
숙면을 취하다
Soldan sağdan koşmak
To do not get a good night’s sleep
↔
To get a good night’s sleep
부스럭거리다 = 부스럭 대다
부스럭거리는 소리가 난다
Hışırdatmak
도대체
Acaba, acep
맞추다
Ayarlamak, uydurmak, uymasını sağlamak
본의 아니게
↔
일부러 = 고의로 = 고의적으로
İstemeden, gayri ihtiyarı
방해
방해를 하다 = 방해가 되다
Engel, mahzur
따지다
는지 따지다
Ölçüp biçmek, itiraz etmek
고발하다
Yakınmak, şikayette bulunmak
고소하다
1) Adalete teslim etmek, suçlamak, polise şikayette bulunmak
2) Kavrulmuş susam veya susam yağıya benzemek (tat)
변명하다 = 핑계를 하다
Savunmak, çevrilemek
부인하다
부인하다 ↔ 시인하다
İnkar etmek, reddetmek
불평하다
Şikayet etmek, sızlanmak, yakınmak
사과하다
Özür dilemek
시인하다
부인하다 ↔ 시인하다
Onaylamak, kabul etmek
합의하다
- 에 합의하다
- 기로 합의하다
Aralarındaki düşünce, görüş veya çıkar ayrılığını, karşılıklı ödünlerle kaldırarak uyuşmak, uzlaşmak, anlaşmak
말다툼하다 = 말싸움하다
Tartışmak, atışmak, kavga etmek
층간 흡연
층간 소음
Katlar arasında sigara içmek
Katlar arası gürültü
아침형 인간
저녁형 인간
Güne Erken Başlayan İnsan
Akşam insanı
분쟁 (하다)
Çatışmak, bozuşmak, çekişmek, kavga etmek, çarpışmak
폭력을 쓰다
폭행죄
Şiddet kullanmak
Saldırı
신고하다
(ilgili makama) ihbar etmek, bildirmek
보호 센터
Koruma merkezi
통+ 부정
V 통 = 아주 = 정말
통 모르겠다
통 열락이 없다
Really, completely, totally
낮이고 밤이고 = 낮에도 잠에도 = 밤낮으로
Gündüz ve gece
시달리다
에/에게 시달리다
Sıkıntı çekmek
소용이 없다
Faydasız
경고
Uyarı
권리
을/ㄹ권리
Hak, tapu, senet
콩콩거리다
Biraz yüksek sesle vur (aşağıda yaşayanlara ayağını vurarak vurmak)
끙끙거리다
Sızlanmak, inlemek, inildemek
가까이
↔
멀리
Yakında, … yakınında; hemen hemen
남다
N이/가 남다
Kalmak, durmak
한꺼번에
Hep birlikte, hep beraber, aynı anda
치- N(숫자)치
1)3일 치 약, 1년 치 학비
2) 아줌마, 사과 5천 원 치 주세요.
1) Belirli bir süre için miktar ve maliyet: Yaklaşık 3 günlük, 1 yıllık öğrenim ücreti
2) Fiyat miktarı: Ajumma, bana bir elma için 5.000 won ver.
빼다
N을/를 빼다
Kaldırmak, çıkarmak, kilo vermek, hariç, boşaltmak (odayı)
계약
Sözleşme, andlaşma, akit
월세
Aylık kira, aylık ödeme
전세
Kiralık
계약금
Depozito
계약서
Kontrat
보증금
Depozit
세입자
Kiracı
즐기다
즐기는 음식
즐겨 다니다
즐겨 먹다/ 즐겨보다/ 즐겨 입다
산책을 즐기다/ 여행을 즐기다
Keşfetmek, hoş ve eğlenceli vakit geçirmek
주로
Başlıca
종류
여러 종류
종류가 같다/ 다르다/ 다양하다
Cins, bicim, çeşit
공간
생활 공간 /학습 공간 / 후식 공간 / 문화 공간
Alan, meydan, , saha, açık, açıklık, ara, boşluk
개발하다
Geliştirmek, kalkınmak, iyileştirmek, bayındırmak
윷놀이
Yutnori (geleneksel Kore masa oyunu)
제기차기
Jegi vuruşu
연날리기
Uçurtma uçurmak
그네뛰기
Salıncak, sallanmak
씨름
Kore güreşi
널뛰기
Kore geleneksel tahterevalli oyunu
줄다리기
Halat çekme
강강술래
Geleneksel Kore dansı
소꿉놀이
Evcilik oyunu
닭싸움
Tek ayaklı kavga
수건돌리기
Mendil bırakma, yağ satarım bal satarım oyunu
고무줄놀이
İp atlama
후후
Püflemek
흘리다
N을/를 흘리다
Terlemek, kanamak, akıtmak, (su, sıvı vb) dökmek, dikkatsizce bir şeyi düşürmek
완전히
Büsbütün, adamakıllı, a’dan z’ye kadar
달콤하다 = 조금 달다 (곰정적인느낌)
Tatlı, şekerli
쌉쌀하다
Acımsı bir tat
짭짤하다
Biraz tuzlu ve iyi
매콤하다
Acımsı, acımtırak
새콤하다
Oldukça ekşi olan
담백하다
담백하다 ↔ 느끼하다
Yemeğin tadı yağlı olmayıp taze olması, hafif ve temiz tat
느끼하다
담백하다 ↔ 느끼하다
Yağlı
떫다
Buruk (acı) tat, olgunlaşmamış meyve tadı
비리다
Balık kokulu, çiğ balık kokusu
맛
Lezzet, ağız yoluyla alınan tat
달콤삼삼하다
Tatlı ve ekşi tat
쓰디쓰다
Oldukça acı (bitter acılığında)
매큼하다
Baharatlı
익다
1) Olgunlaşmak, tam pişirmek, mayalanmak
2) Alışmak, (Yüzünü) tanımak
우연히
Kazara, rastgele, tesadüfen
세대
세대 차이
Nesil, kuşak
Kuşak farkı
게다가
Bundan başka, ayrıca, bir de, hem de, üstelik
용어
Terim, deyim
마찬가지이다
Aynı, tıpkısı, hem de
번역
Çeviri, tercüme
거절하다
↔
받아들이다
Reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek
격려하다 = 힘내
Cesaret vermek, körüklemek
고백하다 = 나 너 좋아
İtiraf etmek
권하다
Tavsiye etmek
농담하다
Şaka etmek, alay etmek
재촉하다 = 빨리빨리해
Aceleleştirmek
칭찬하다 = 잘 했어
Methetmek, övmek, alkışlamak
비난하다
Tenkit etmek, kötülemek, sitem etmek
낙심
Hayal kırıklığı
정부
Hükümet
진심
진심담다
İçtenlik, samimi, içten olma durumu
Samimi olarak
쓸데없다
Yararsız, gereksiz, boşa giden
새까맣다
Simsiyah, çok kara, kapkara
답사
Cevaplama
관찰하다
Gözlemlemek, gözlemek
그만이다 = 가장 좋다
1) O kadar, excellent, great
2)Durdurmak, bırakmak
벅차다
Gücü yetmez, gücü ötesinde
정보
정보를 주다/ 얻다
정보를 공유하다/ 나누다
Bilgi, information
공유하다
Paylaşmak
색다르다 = 독특하다 = 특이하다
Değişik, olağan dışı, tuhaf
체험하다
Tecrübe etmek, denemek
봉사하다
Hizmet etmek, yardım etmek
자기계발을 하다
Kendini geliştirmek
취미활동을 하다
Hobi yapmak
얼굴이 타다
Yüzün yanması (güneş yanığı şeklinde)
선크림을 (자외선 차단제) 발라다 (바르다)
선크림 = 자외선 차단제
Güneş kremi sürmek
기술
Sanat, zanaat
나날이
Günden güne, gün be gün
목록
Katalog
유통기한
Son kullanma tarihi
산지
1) Dağlık bölge
2) Ürün veya mahsulün çıktığı yer
표시
İşaret, markalamak
훗날
İlerde, yarın
과거
Geçmiş, geçmiş zaman, dün
현재
Şimdi, şu anda
미래
Gelecek, yarın
고대
Antikçağ, eskiçağ
중세
Orta çağ
근대
Yakın çağ
현대
Modern çağ, şimdiki zaman
세기
Yüzyıl
시대
Çağ, devir
시절
Zaman, gün
중매
Çöpçatanlık, görücülük
결혼 적령기
Ergen, gelinlik, evlilik için uygun yaş
갖추다
Hazırlanmak, donatılmak
신세대
↔
구세대
Yeni nesil
↔
Eski nesil
기혼
결혼관
N관: 교육관, 가치관, 세계관, 인생관
Evlilik
Evliliğe bakış
맞벌이
맞벌이를 하다
맞벌이 부부
Çift gelir
선호하다
Tercih etmek, beğenmek, istemek
미혼
Bekarlık
이혼
Boşanma
재혼
Yeniden evlenmek
파혼
Nişanı bozmak, ayrılmak
혼기
Evlilik çağı, yetişkin
혼담
Evlilik
혼수
Çeyiz
감시
Gözetim, nöbet, gözetme
안심
Rahatlama, ferahlama
안전
Emniyet, güvenlik
제약
Kısıntı, kısma, azaltma
악용되다
İstismarcılık, kötüye kullanmak
침해
İhlal, tecavüz
인권
İnsan hakları
소유권
Mülkiyet, sahiplik
재산권
Mülkiyet hakkı
저작권
Telif hakkı, yayın hakkı
초상권
Portre hakkı
명예훼손
Onur kırıcı, iftira
손해배상
Tazminat
관찰력
Gözlem, kişinin gözlem yeteneği
시고방식
Zihniyet, düşünüş
보수적이다
보수적 ↔ 진보적
Muhafazakar, tutucu, gerici
개방적
개방적 ↔ 폐쇄적
Açık fikirli, açık olma
개성적
개성적 ↔ 획일적
Karakteristik
독립적
독립적 ↔ 의존적
Bağımsızlık, serbest
의존적
독립적 ↔ 의존적
Bağımlı
진보적
보수적 ↔ 진보적
İlerici
폐쇄적
개방적 ↔ 폐쇄적
Dar kafalı, açık fikirli olmayan
획일적
개성적 ↔ 획일적
Monoton, tekdüze, hep aynı
N 적 + 이다
N적 + 인+ N
N적 + 으로 V
직장
İş yeri
의식
1) Bilinç, zihin
2) Merasim, tören
3) Yemek ve giyecek, geçim
곱다
Hoş, güzel
신용하다
Emin olmak, güvenmek
유교
공자
Konfüçyüsizm
Konfüçyüs
대를 있다
Bir nesile sahip olmak, erkek çocuğun olunca soyadının devamı
애를 쓰다
Çaba harcamak, emek vermek
성비
Cinsiyet oranı