Unit 7 Flashcards
Kaçamaklı konuşmak
Kelime oyunu yapmak
Equivocate
Prevaricate
Be evasive
Beat around the bush
- The applicant seemed to be equivocating when we asked him about his last job.
*Başvuru sahibine son işini sorduğumuzda kaçamaklı konuştu.
Tesadüfi
Rastlantısal
Rastlantı sonucu
Fortuitous
Accidental
Casual
Lucky
Random
Chance
Incidental
- The collapse of its rivals presented the company with a fortuitous opportunity.
Rakiplerinin çöküşü şirkete tesadüfi bir fırsat sundu.
Hatasız
Kusursuz
Mükemmel
Impeccable
Faultless
Perfect
Flawless
- Her impeccable taste in fashion was admired by everyone.
Onun kusursuz moda zevki herkes tarafından takdir edildi.
İrtibatı sağlayan kişi
Bağlantı kuran kişi
Aracı
Liaison
Intermediary, mediator, middleman, contact, contact man/woman/person, link, linkman, linkwoman, linkperson, go-between
- She acts as a liaison between patients and staff.
Hastalar ve personel arasında aracı olarak görev yapmaktadır.
Eğilim
Meyil
Temayül
Propensity
Tendency
Inclination
Disposition
Leaning
Penchant
Predisposition
Proclivity
- Alex is extremely intelligent with a propensity for fits of anger and uncontrollable rage.
Alex son derece zekidir ve öfke nöbetlerine ve kontrol edilemeyen öfkeye yatkınlığı vardır.
Meyilli
Eğilimli
Yatkın
Predisposed
Inclined
Prone
Liable
- The findings suggest that some people are genetically predisposed to addictive behavior.
Bulgular, bazı insanların bağımlılık yapan davranışlara genetik olarak yatkın olduğunu göstermektedir.
Ayıplanacak
Kınanması gereken
Menfur
Azarı hak eden
Reprehensible
Blameworthy
Shameful
Deplorable
Disgraceful
Abominable
- Reprehensible means deserving of blame or strong criticism. It is a strong word — your mother might forgive you for doing something bad, but something reprehensible? That’s worse.
Reprehensible, suçlanmayı veya ağır eleştiriyi hak eden anlamına gelir. Bu güçlü bir kelime - anneniz kötü bir şey yaptığınız için sizi affedebilir, ama kınanacak bir şey? Bu daha da kötü.
Sahte
YaLan
Hile
Göz boyama
Sham
Hoax
Fake
Con
Charade
- I’m almost grateful, to be honest, that we’re not taking part in the biggest sham we’ve ever seen.
Dürüst olmak gerekirse, şimdiye kadar gördüğümüz en büyük düzmecede yer almadığımız için neredeyse minnettarım.
Teselli
Avuntu
Solace
Consolation
Comfort
- I found solace in writing when my father died three years ago.
Üç yıl önce babam öldüğünde teselliyi yazmakta buldum.
Aşırı ilgili
Aşırı özen gösteren
Meraklı
Solicitous
Overly eager
Overly concerned
- He took her hand in greeting and asked in a solicitous way how everything was.
Selamlaşmak için elini tuttu ve aşırı ilgili bir şekilde her şeyin nasıl olduğunu sordu.