Unit 11 Flashcards
Gizli
Gizli kapaklı
Gizlice yapılan
El altından
Clandestine
Secret
Covert
Furtive
Surreptitious
Stealthy
- Mr Pitt has been having a clandestine affair with his secretary for three years.
Sayın Pitt üç yıldır sekreteriyle gizli bir ilişki yaşıyor.
Beklenmedik durum
Beklenmedik olay
(Olmaz ama olursa dediğimiz) Olasılık
Contingency
Eventuality
(Chance) Event
Possibility
- We must consider all possible contingencies.
Tüm olası ihtimalleri/ beklenmedik durumları göz önünde bulundurmalıyız.
Benmerkezci
Benci
Bencil
Egosantrik
Egocentric
Egoistic
Self-centered
Selfish
- Egocentric Lou never read the newspaper unless there was something in it about him.
Benmerkezci Lou, içinde kendisiyle ilgili bir şey olmadıkça asla gazete okumazdı.
Aklamak
Temize çıkarmak
Beraat ettirmek
Tenzih etmek
Suçsuz çıkarmak
Exonerate
Absolve
Vindicate
Declare innocent
Exculpate
(Hukukta) acquit
- The police report exonerated Lee from all charges of corruption.
Polis raporu Lee’yi tüm yolsuzluk suçlamalarından akladı.
Uyumsuz
Tutarsız
Yersiz
Yakışıksız
Incongruous
Out of place
Incompatible
Discrepant
- The ultramodern kitchen seemed incongruous in the restored eighteenth-century farmhouse. It was an incongruity.
Restore edilmiş on sekizinci yüzyıl çiftlik evinde ultramodern mutfak uyumsuz görünüyordu. Bu bir uyumsuzluktu.
Yerli
Yöreye özgü
Yerel
Indigenous
Native
Aboriginal
Endemic
Local
- The botanist said that the small cactus was indigenous but that the large one had been introduced to the region by Spanish explorers.
Botanikçi, küçük kaktüsün yerli olduğunu ancak büyük olanın bölgeye İspanyol kaşifler tarafından getirildiğini söyledi.
Zaaf
Engel
Kusur
Ayak bağı
Liability
Hindrance
Burden
Handicap
Obstacle
Drawback
Weak point
- When Joan returned to school at age 40, she was afraid her age would be a
liability. Instead, she found that it gave her an advantage over younger students.
Joan 40 yaşında okula geri döndüğünde, yaşının bir engel olmasından korkuyordu.
sorumluluk. Bunun yerine, genç öğrencilere karşı kendisine avantaj sağladığını fark etti.
Üretken
Doğurgan
Çabuk çoğalan
Prolific
Fertile
Fecund
Fruitful
Productive
- The old man had been extraordinarily prolific; he had thirty children and more than one hundred grandchildren.
Yaşlı adam olağanüstü üretkendi; otuz çocuğu ve yüzden fazla torunu vardı.
Eski görevine getirmek
Görevine iade etmek
Tekrar yürürlüğe sokmak
Tekrar faaliyete geçirmek
Reinstate
Put back
Bring back
Return to a former position
- The college had canceled the course in folklore, but the demand was so great
that the class had to be reinstated.
Üniversite folklor kursunu iptal etmişti ama talep o kadar büyüktü ki sınıfın tekrar faaliyete geçirilmesi gerekti.
Gereksiz
Lüzumsuz
Superfluous
Unnecessary
Needless
Unneeded
Uncalled for
- Roughly 999 of the 1,000-page book’s pages were superfluous.
1.000 sayfalık kitabın yaklaşık 999 sayfası gereksizdi.