Unit 3 Flashcards
Belirsiz
Anlamı belirsiz
Müphem
Muğlak
Birden fazla anlama geldiği için belirsiz
Ambiguous
Equivocal
Obscure
Vague
Uncertain
Nebulous
Cloudy
- We listened to the weather report, but the forecast was ambiguous; we couldn’t tell whether the day was going to be rainy or sunny.
Hava raporunu dinledik, ama hava tahmini belirsizdi; günün yağmurlu mu yoksa güneşli mi olacağını anlayamadık.
Muhalif
Karşıt görüşlü
Aykırı
Dissident
Dissenter
Objector
Protester
Rebel
- There would be no need for curfew as all the dissidents were arrested at less than the first second of the coup.
Sokağa çıkma yasağına gerek olmayacaktı çünkü tüm muhalifler darbenin ilk saniyesinden daha kısa bir süre içinde tutuklanmışlardı.
Süslemek
Güzelleştirmek
Donamak
Embellish
Adorn
Decorate
Garnish
- embellished with gold lettering/golden embroidery/jewellery/precious metal/sweeping chintz curtains
altın yazı/altın nakış/mücevherat/kıymetli metal /sallanan basma perdelerile süslenmiş
Boşa harcamak
Ziyan etmek
İsraf etmek
Fritter away
Squander
Waste
Fool away
Spend like water
- He was known to fritter away huge sums betting on the horses.
Atlara bahis oynayarak büyük meblağları çarçur ettiği biliniyordu.
İstemeden
Kasıtsız
Fark etmeden
İstem dışı
Inadvertent
unintentional, unintended, accidental, unpremeditated, unplanned, unmeant, uncalculated, unconscious, unthinking, unwitting
- The government has said it was an inadvertent error.
Hükümet bunun istem dışı bir hata olduğunu söyledi.
Aptal
Budala
Aptalca
Budalaca
Akla aykırı
Inane
Silly
Foolish
Stupid
Fatuous
Daft
Dumb
- Their plan to make an indoor swimming pool by flooding their basement was inane.
- Bodrumlarını su basarak kapalı bir yüzme havuzu yapma planları akla aykırıydı.*
Yanyana koymak
Karşılaştırmak için yanyana getirmek
Juxtapose
Place/Set side by side
- Juxtaposing the genuine painting and the counterfeit made it much easier to tell which was which.
Orijinal tablo ile sahtesini yan yana koymak, hangisinin hangisi olduğunu anlamayı çok daha kolaylaştırdı.
Halsizlik
Uyuşukluk
Cansızlık
Bezginlik
Lethargy
Sluggishness
Inertia
Torpor
Languor
- The lethargy of the staff caused what should have been a quick errand to expand into a full day’s work.
Personelin uyuşukluğu, hızlıca halledilmesi gereken bir işin tüm güne yayılmasına neden oldu.
Düzensiz
Aralıklı
Tek tük
Yer yer
Sporadic
Occasional
Infrequent
Few and far between
- Tim’s attention to his schoolwork was sporadic at best; he tended to lose his concentration after a few minutes of effort.
Tim’in okul ödevlerine olan ilgisi en iyi ihtimalle aralıklıydı; birkaç dakikalık çabadan sonra konsantrasyonunu kaybetme eğilimindeydi.
Sübvanse etmek
Mali destek sağlamak
Parayla yardım etmek
Subsidize
Put up money for
Capitalize
Finance
Sponsor
- Sue is not prepared to subsidize his gambling any longer.
Sue onun kumar oynamasını daha fazla sübvanse etmeye yanaşmıyor.