Unit 14 Flashcards
Sade ve süssüz
Yalın
Austere
Plain, simple, basic, unadorned, undecorated, unornamented, unembellished
- Our new teacher’s appearance was austere. She wore plain, dark-colored clothing with no jewelry, and she never used makeup.
Yeni öğretmenimizin görünüşü yalındı. Düz, koyu renkli giysiler giyer, takı takmaz ve hiç makyaj yapmazdı.
Belirli bir grup tarafından anlaşılan
Anlaşılması zor
Ezoterik
Esoteric
Abstruse, obscure, arcane, recherché, rarefied
- The professor’s lecture on quantum mechanics was filled with esoteric concepts that left many students perplexed.
Profesörün kuantum mekaniği üzerine verdiği ders, birçok öğrenciyi şaşkın bırakan ezoterik kavramlarla doluydu.
Aynı basım
Tıpkı basım
Tıpkısı
Suret
Facsimile
Copy, reproduction, duplicate, photocopy
- I sent a facsimile of my signed contract to the client, ensuring they had a copy of the agreement for their records.
İmzaladığım sözleşmenin bir kopyasını müşteriye gönderdim ve kayıtları için sözleşmenin bir kopyasına sahip olmalarını sağladım.
Çirkin ve tuhaf
Grotesk
Grotesque
Distorted and bizarre
- She recoiled at the grotesque sight of the insect crawling across the table; its twisted body and bulging eyes sending shivers down her spine.
Kız, masanın üzerinde sürünen böceğin grotesk görüntüsüyle irkildi; bükülmüş vücudu ve şişkin gözleri omurgasından aşağı ürperti gönderdi.
Büyülemek
Hayran bırakmak
Hipnotize etmek
Mesmerize
Enthral, spellbind, hold spellbound, dazzle, bewitch, charm, captivate, enchant, fascinate, magnetize, hypnotize;
(informal) get under someone’s skin
- The dancer’s flawless performance mesmerized her audience.
Dansçının kusursuz performansı izleyenleri büyüledi.
Başkalaşma
Başkalaşım
Tamamen Değişim
Metamorfoz
Dönüşüm
Metamorphosis
Transformation, mutation, transmutation, transfiguration, change
- The caterpillar’s metamorphosis into a butterfly is one of nature’s most beautiful transformations.
Tırtılın kelebeğe başkalaşımı doğanın en güzel dönüşümlerinden biridir.
Adı çıkmış
Kötü şöhretli
Notorious
Infamous, of ill repute, with a bad reputation/name, ill-famed
- The small town is notorious for its unusually harsh winters, leaving residents to brace for heavy snowfall each year.
Bu küçük kasaba, alışılmadık derecede sert geçen kışlarıyla kötü bir şöhrete sahip olup, sakinlerini her yıl yoğun kar yağışıyla baş başa bırakmaktadır.
Baştan savma
Üstünkörü
Yarım yamalak
Yapmış olmak için yapılmış
Perfunctory
Cursory, desultory, mechanical, Hasty
- Her perfunctory greeting suggested that she was more interested in her phone than in the people around her.
Üstünkörü selamlaması, etrafındaki insanlardan çok telefonuyla ilgilendiğini gösteriyordu.
Kışkırtıcı
Provokatif
Tahrik edici
Provocative
Alluring, arousing, intriguing; interesting , stimulating
- The novel was both controversial and provocative, tackling issues of race and justice in a way that left readers questioning their own beliefs.
Roman hem tartışmalı hem de kışkırtıcıydı; ırk ve adalet konularını okuyucuların kendi inançlarını sorgulamalarına yol açacak şekilde ele alıyordu.
Gülünç taklit
Komik taklit
Rezil temsili
Garabet
Travesty
Misrepresentation, distortion, perversion, corruption, poor imitation, poor substitute, mockery, parody
- The final outcome of the trial was such a travesty of justice that many citizens took to the streets in protest.
Davanın nihai sonucu öylesine büyük bir adalet garabetiydi ki, pek çok vatandaş protesto için sokaklara döküldü.