Ab. English - Lower Intermediate 2 Flashcards
Arabada biraz benzin var ama çok değil.
Biraz arkadaşım var fakat çok değil.
There is some petrol in the car but not much.(There is some petrol in the car but only a little.)
I have some friends, but not many.
Üstünde ne kadar para var?
Ne kadar zamana ihtiyacımız var?
İstanbula kaç valiz götürüyorsun?
Öğrencilerinizden kaç tanesi kadın?
How much money do you have on you?
How much time do we need?
How many luggage are you taking to İstanbul?
How many of your students are women?
Bugün burada çok insan var.
There are a lot of people here today.
Insanlar her yerde aynı.
People are all the same everywhere.
Satışta çalışıyor.
She works in sales.
Bu akşam ne var?
What’s on tonight?
Burada yazıyor, 10TL’ler.
It says here, they are 10TL
Biz alışverişe çıkıyoruz.
We go out shopping.
Çarşamba günleri öğle yemeği için dışarı çıkarım.
I go out for lunch on Wednesday.
Her birinden bir tane istiyorum.
I want one of each.
Her soru çok önemli.
Each question is important.
Onlarla çıkabiliriz. (Mağazada aldıklarını giyip ayrılmak.)
We can leave with them(the shoes) on.
Onu biraz kıskandırmak hoşuma gidiyor.
I like to make him a little jealous.
Bu bizim ilişkimizi zevkli tutuyor.
İnsanları güldürmeyi ve mutlu etmeyi seviyorum.
It keeps our relationship spicy.
I like to make the people laugh and happy.
Bu elbise cidden kelepir.
Benimle pazarlık etme.
This dress is really bargain.
Don’t bargain with me!
Beş vitesli bir araba.
A car with five gears.
Vites değiştirme!
Don’t change gear!
Çok hafif ve tekerlekleri gerçekten kalın.
It’s very light and its tyres are really thick.
elektrik lambası.
tekerlek
patlak teker,sönük lastik.
light bulb
tyre=tire
a flat tyre=a flat tire
Bu kitap 5cm kalınlığında.
This book is 5cm thick.
Fren yap! Dur işareti var.
Brake! There is a stop sign!
Kırmıza araba maviden çok daha fazla pahalı.
The red car is much more expensive than the blue car.
Tatlı rüyalar!
Sweet dreams!
Biz çok benzer görünüyoruz.
Biz çok farklı görünüyoruz.
Onlar aynı görünüyor. (İkiz mesela)
We look very similar.
We look very different.
They look identical.
O çok iyi görünümlü bir adam.(yakışıklı)
He is a very good-looking man.
“good-looking” (s.)
maskeli balo
maskeli balo kıyafeti
fancy dress ball (i.) fancy dress (i.)
Tüm arkadaşların dans salonunda.
All your friends are in the ballroom.
ballroom: dans salonu, balo salonu.
Film senaryosu gibi.
This is like a film script.
film script: senaryo, film senaryosu.
Tüm sınavları geçmek için sadece biraz şansa ihtiyacın var.
You need a bit of luck to pass all the exams.
Biliyorum, öyleyim. (Mesela birisi çok şanslı dediğinde verilebilecek cevap.)
I know I am.
Seçmek zorunda kalacağım.
Doğruyu söylemek zorunda kalacağım.
I will have to choose
I will have to tell the truth.
“will have to”
Yazı tura atacağım.
I will toss a coin.
“toss a coin(f.)”
Topu bana fırlat.
Toss me the ball.
Bu araba kimin?
Kimin arabası?
Whose is this car?
Whose car is this?
Whose yukarıdaki iki şekilde kullanılır. Hem tekiller hem de çoğullar için kullanılabilir.
paten hediye mumluk enişte, kayın birader ufacık, küçüçük
rollerblade present=gift candlestick brother-in-law tiny
Kalp şeklinde bir pastadır.
It’s a cake in the shape of a heart.
Bir çift ayakkabı
A pair of shoes.
Masamda bir kitap yığınım var.
Masama daha fazla kitap yığma.
I have a pile of books on my table.
Don’t pile more books on my table!
Ne çok araba!
Ne çok hediye!
What a lot of cars!
What a lot of presents!
“What a lot of…!”
Bu bir mücevher mi?
Is this jewelry?
jewelry=jewellery:mücevher, takı.
Burak bahçe bakımını üslendi.
Burak takes care of the garden
take care of: bir görevi üzerine almak, bakımını üstlenmek, ilgilenmek.
yemek kitabı
kıskanç (s.)
kıskançlık (i.)
cookbook
jealous
jealousy
Çarşamba günleri alışveriş yapar.
He does the shopping on Wednesdays.
Böyle mutlu musun?
Are you happy like this?
Benimle aynı yaşlarda.
He is around my age.
Bu çevrede mi yaşıyorsun?
Do you live around here?
Telefonun meşguldü.
Your phone was busy.
Her yıl yılbaşını ailemle geçiririm.
Every year, I spend Chrismas with my family.
spend: geçirmek (vakit, geceyi vb.), harcamak.
İş arkadaşların ne düşünüyor?
What do your colleagues think?
Onları önemsemiyorum. (Ne düşündüklerini önemsemiyorum gibi)
Sınavları önemsemiyorum.
I don’t care about them.
I don’t care about the exams.
care about (f.): umursamamak, önemsememek.
Gerçeği bilmek ister misin?
Do you want to know the truth?
the truth (i.) true (s.)
Ebru tapılası birisidir.
Ebru is adorable.
adorable (s.): çok güzel ve sevimli, tapılası.
Yolun iki tarafındada ağaçlar var.
There are trees on both sides of the road.