hsk6 11月13日 Flashcards
山脉 (shānmài): dağ silsilesi
这些山脉连绵起伏,气势壮观。
Bu dağ silsilesi dalgalanarak uzanıyor ve muazzam görünüyor.
雕刻 (diāokè): oymak, yontmak
工匠在木头上雕刻了精美的图案。
Usta, ahşap üzerine güzel desenler oydu.
干旱 (gānhàn): kuraklık
今年的干旱让庄稼收成受到了很大影响。
Bu yılki kuraklık, mahsulün verimini büyük ölçüde etkiledi.
2010年中国西南遭遇百年不遇的干旱,耕地上,庄稼枯萎而死,农作物大面积绝收。
耕地 (gēngdì): tarım arazisi
农民们辛勤耕地,希望能有好收成。
Çiftçiler tarım arazisini işleyerek iyi bir hasat umuyor.
2010年中国西南遭遇百年不遇的干旱,耕地上,庄稼枯萎而死。
庄稼 (zhuāngjia): mahsul, ekin
秋天到了,田里的庄稼已经成熟了。
Sonbahar geldi, tarlalardaki ekinler olgunlaştı.
2010年中国西南遭遇百年不遇的干旱,耕地上,庄稼枯萎而死。
牲畜 (shēngchù): çiftlik hayvanları, büyükbaş hayvan
他家养了很多牲畜,比如牛和羊。
Onun ailesi inek ve koyun gibi çok sayıda çiftlik hayvanı besliyor.
梯田 (tītián): teraslanmış tarla
山坡上的梯田是当地人辛勤劳作的成果。
Dağ yamaçlarındaki teraslanmış tarlalar, yerel halkın sıkı çalışmasının bir sonucudur.
壮丽 (zhuànglì): görkemli, muhteşem
站在山顶可以看到壮丽的景色。
Dağın zirvesinde muhteşem manzarayı görebilirsiniz.
依旧 (yījiù): hala, aynı şekilde kalmak
他依旧坚持自己的梦想,从未放弃。
O, hala hayallerinin peşinde ve asla vazgeçmedi.
峡谷 (xiágǔ): kanyon
我们穿过了这个深深的峡谷。
Bu derin kanyondan geçtik.
铺 (pū): sermek, yaymak
他们在草地上铺了一块布,准备野餐。
Piknik için çimenlere bir örtü serdiler.
卷 (juǎn): kıvrılmak, sarmak
风把落叶卷到了空中。
Rüzgar, düşen yaprakları havaya savurdu.
蔚蓝 (wèilán): masmavi
天空蔚蓝如海,令人陶醉。
Gökyüzü deniz gibi masmaviydi ve insanı büyülüyordu.
漂浮 (piāofú): yüzmek, süzülmek
小船在湖面上静静地漂浮。
Küçük tekne göl yüzeyinde sessizce yüzüyordu.
摇摆 (yáobǎi): sallanmak
树枝在风中轻轻地摇摆。
Dallar rüzgarda hafifçe sallanıyordu.
衬托 (chèntuō): ön plana çıkarmak, vurgulamak
蓝天白云衬托出山脉的雄伟。
Masmavi gökyüzü ve beyaz bulutlar, dağların heybetini ön plana çıkarıyor.
盘旋 (pánxuán): dönmek, dolanmak
鹰在天空中盘旋,寻找猎物。
Kartal, avını arayarak gökyüzünde süzülüyor.
时而 (shí’ér): bazen, ara sıra
时而晴朗,时而阴天,天气变化无常。
Bazen güneşli, bazen bulutlu, hava oldukça değişken.
海拔 (hǎibá): rakım, deniz seviyesi yüksekliği
这里的海拔很高,空气有些稀薄。
Burada rakım çok yüksek, hava biraz seyrek.
瀑布 (pùbù): şelale
瀑布从山崖上飞泻而下,气势磅礴。
Şelale, dağ yamacından aşağıya coşkuyla akıyor.
纵横 (zònghéng): çaprazlama, boydan boya
这条河流纵横交错,水流湍急。
Bu nehir, dallanıp budaklanarak akıyor ve akıntı çok güçlü.
汹涌 (xiōngyǒng): kabarmak, coşmak
海浪汹涌澎湃,拍打着岸边。
Dalga kıyıya çarparak kabarıyor.
目睹 (mùdǔ): tanık olmak, gözleriyle görmek
他亲眼目睹了那场令人震撼的演出。
O, gözleriyle o etkileyici gösteriyi izledi.
重叠 (chóngdié): üst üste gelmek
山峦重叠,形成了一幅美丽的画卷。
Dağlar birbirine yaslanarak güzel bir manzara oluşturuyor.
雕塑 (diāosù): heykel, yontu
这个公园里有许多著名的雕塑。
Bu parkta birçok ünlü heykel bulunuyor.
毅力 (yìlì): azim, dayanıklılık
他凭借自己的毅力,完成了这项艰难的任务。
Kendi azmiyle bu zorlu görevi tamamladı.
杰出 (jiéchū): seçkin, üstün
他是我们团队中最杰出的成员。
O, ekibimizdeki en seçkin üyedir.
震撼 (zhènhàn): derinden sarsmak, etkilemek
这个场景让我感到非常震撼。
Bu manzara beni derinden etkiledi.
宫殿 (gōngdiàn): saray
这座宫殿历史悠久,十分壮观。
Bu saray uzun bir tarihe sahip ve oldukça görkemli.
不禁 (bùjīn): kendini tutamamak
看到这样的美景,我不禁感叹。
Böyle güzel bir manzarayı görünce kendimi hayran olmaktan alamadım.
曲子 (qǔzi): melodi, parça
这首曲子旋律优美,令人陶醉。
Bu melodi çok güzel, insanı büyülüyor.
采集 (cǎijí): toplamak
蜜蜂在花丛中采集花粉。
Arılar, çiçeklerin arasında polen topluyor.
种子 (zhǒngzi): tohum
他在花园里种下了各种各样的种子。
O, bahçeye çeşitli tohumlar ekti.
稻谷 (dàogǔ): pirinç tanesi
农民们正在田里收割稻谷。
Çiftçiler tarlada pirinç tanesi topluyor.
锲而不舍 (qiè ér bù shě): azimle, pes etmeden devam etmek
他锲而不舍地追求自己的目标。
O, hedefine azimle, yılmadan ulaşmaya çalışıyor.
开辟 (kāipì): açmak, geliştirmek
他们在山中开辟了一条新的道路。
Dağda yeni bir yol açtılar.
心血 (xīnxuè): emek, yoğun çaba
这部作品是他多年心血的结晶。
Bu eser, yıllar süren emeğinin bir sonucudur.
辛勤 (xīnqín): çalışkan, özverili
经过辛勤的工作,他终于实现了梦想。
Yoğun çalışmasının ardından, sonunda hayalini gerçekleştirdi.
阻拦 (zǔlán): engellemek, durdurmak
他们试图阻拦我前进的道路。
Onlar, benim ilerlememi engellemeye çalışıyor.
生态 (shēngtài): ekoloji
我们应该保护自然生态,珍惜环境。
Doğal ekolojiyi korumalı ve çevreyi değer vermeliyiz.
审美 (shěnměi): estetik, güzelliği takdir etme
这座建筑体现了设计师的审美观念。
Bu bina, tasarımcının estetik anlayışını yansıtıyor.
罕见 (hǎnjiàn): nadir, seyrek görülen
这种鸟类非常罕见,很难见到。
Bu kuş türü çok nadirdir, görmek zordur.
珍稀 (zhēnxī): değerli ve nadir
这片森林里生长着许多珍稀植物。
Bu ormanda birçok nadir bitki türü bulunuyor.
陶醉 (táozuì): kendinden geçmek, büyülenmek
她陶醉在美妙的音乐中,忘记了一切。
Güzel müziğin içinde kendinden geçti ve her şeyi unuttu.
遗产 (yíchǎn): miras
这座古城是我们的文化遗产。
Bu antik şehir, bizim kültürel mirasımızdır.
拥有 (yōngyǒu): sahip olmak
他拥有一片美丽的果园。
O, güzel bir meyve bahçesine sahip.
枯萎 (kūwěi): solmak
由于缺水,花朵开始枯萎。
Su eksikliğinden dolayı çiçekler solmaya başladı.
2010年中国西南遭遇百年不遇的干旱,耕地上,庄稼枯萎而死。