hsk6 11月11日 Flashcards
白令海峡 Bái lìng hǎi xiá —— Bering boğazı
白令海峡连接了亚洲和北美洲。
北极熊 běi jí xióng – Kutup Ayısı
北极熊是北极地区的象征之一。
北极圈 běi jí quān – Kuzey Kutbu Dairesi
北极圈内的地区经历极端的昼夜变化。
雪屋 xuě wū: Kar Evi, İgloo
在寒冷的北极地区,雪屋提供了避寒的功能。
因纽特人 yīn niǔ tè rén – İnuitler.
因纽特人有着丰富的海洋狩猎经验。
北极 (běi jí) - Kuzey Kutbu: Dünya’nın kuzey ucundaki bölge, sürekli soğuk ve buzla kaplıdır.
北极的环境非常严酷。
(Kuzey Kutbu’nun ortamı çok serttir.)
评论 (píng lùn) - Yorum, eleştiri: Bir konu, olay veya kişinin değerlendirilmesi.
- 王建男大学毕业做过摄影记者,新闻评论员。
- 他的评论很有见地。
(Onun yorumları çok derin.)
典型 (diǎn xíng) - Tipik, örnek: Bir tür ya da olayın örnek modeli.
- 追求完美的性格,是他领导的报社成为中国报业改革的典型,每天都会有一拨拨同行前来考察访问。
- 这是一个典型的错误。
(Bu, tipik bir hatadır.)
考察 (kǎo chá) - Araştırma yapmak, gözlem: Bir konuda daha fazla bilgi edinmek için yapılan gözlem veya inceleme.
- 追求完美的性格,是他领导的报社成为中国报业改革的典型,每天都会有一拨拨同行前来考察访问。
-他去了偏远地区进行考察。
(O, uzak bölgelere inceleme yapmak için gitti.)
访问 (fǎng wèn) - Ziyaret etmek, görüşme: Birini ziyaret etme veya bilgi almak için bir yere gitme.
- 追求完美的性格,是他领导的报社成为中国报业改革的典型,每天都会有一拨拨同行前来考察访问。
-他访问了多个国家。
(O, birçok ülkeyi ziyaret etti.)
高峰 (gāo fēng) - Yüksek zirve, tepe noktası: Bir şeyin en yüksek noktası veya en yoğun olduğu an.
-就在王建男事业达到高峰的时候,他毅然决定离开报社。
-这座山的高峰非常难以攀登。
(Bu dağın zirvesine tırmanmak çok zor.)
毅然 (yì rán) - Kararlı bir şekilde, azimle: Kesin bir şekilde, tereddüt etmeden.
-就在王建男事业达到高峰的时候,他毅然决定离开报社。
- 他毅然决定辞职。
(O, kararlı bir şekilde istifa etmeye karar verdi.)
疲惫 (pí bèi) - Yorgun, bitkin: Fiziksel veya duygusal olarak tükenmiş hissetmek.
- 他累了,身心疲惫,他想做自己愿意做的事,力所能及地开拓新的生活。
-他整天工作,非常疲惫。
(O, bütün gün çalıştı ve çok yorgundu.)
力所能及 (lì suǒ néng jí) - Elinden gelenin en iyisi: Kişinin yapabileceği şey.
- 他累了,身心疲惫,他想做自己愿意做的事,力所能及地开拓新的生活。
- 我会尽力所能及的帮忙。 (Yapabileceğim her şeyi yaparak yardımcı olacağım.)
开拓 (kāi tuò) - Keşfetmek, geliştirmek: Yeni bir alanı açmak veya yeni bir şey yaratmak.
- 他累了,身心疲惫,他想做自己愿意做的事,力所能及地开拓新的生活。
- 他们开拓了新市场。
(Onlar yeni bir pazar keşfetti.)
职务 (zhí wù) - Görev, pozisyon: Bir kişinin sahip olduğu iş veya pozisyon.
- 没有了职务,王建男像是从捆绑状态中被释放出来,一身轻松。
- 他升职到更高的职务。
(O, daha yüksek bir pozisyona terfi etti.)
捆绑 (kǔn bǎng) - Bağlamak, kelepçelemek: Bir şeyi sıkıca bağlamak.
- 没有了职务,王建男像是从捆绑状态中被释放出来,一身轻松。
- 他们将货物捆绑在一起。(Onlar, malları bir araya bağladılar.)
释放 (shì fàng) - Serbest bırakmak, salıvermek: Birini veya bir şeyi serbest bırakmak.
- 没有了职务,王建男像是从捆绑状态中被释放出来,一身轻松。
- 他被释放了。
(O serbest bırakıldı.)
出身 (chū shēn) - Aile kökeni, soyağacı: Bir kişinin doğduğu yer veya ailesi.
- 以前他一直认为去北极不是普通人的事,记者出身的妻子鼓动他说,年轻人自驾都能去,咱们怎么不行?
他出身贫寒。
(O, fakir bir aileden gelmektedir.)
鼓动 (gǔ dòng) - Kışkırtmak, harekete geçirmek: Birini veya bir grubu harekete geçirmek.
- 以前他一直认为去北极不是普通人的事,记者出身的妻子鼓动他说,年轻人自驾都能去,咱们怎么不行?
- 他鼓动大家参加示威。
(O, herkesi gösteriye katılmaya kışkırttı.)
夫妇 (fū fù) - Evlilik, karı-koca: Evliliği ifade eden bir terim.
- 因纽特人的传奇,是鼓舞他们夫妇勇闯北极的最大动力。
- 他们是一对幸福的夫妇。
(Onlar mutlu bir çifttir.)
头脑(tóu nǎo) - Zihin, beyin: Düşünme ve akıl yürütme kapasitesi.
- 一路上,王建男头脑中全是书本中对北极的描述:大约4000年前,最后一批跨过白令海峡的亚裔族群。
- 他头脑聪明,反应迅速。(O, zeki ve hızlı tepki verir.)
遭遇 (zāo yù) - Karşılaşmak, rastlamak: Zorluklar veya beklenmedik durumlarla karşılaşmak.
-大约4000年前,最后一批跨过白令海峡的亚裔族群,向美洲进发,途中遭遇印第安人的围堵,最终退进气候恶劣的北极圈,住雪屋。
-我们遭遇了严重的交通堵塞。
(Ciddi bir trafik sıkışıklığına rastladık.)
灾难 (zāi nàn) - Felaket, afet: Büyük bir yıkım veya doğal afet.
- 他们遇到过想象中难以度过的灾难,最后在饥饿、风暴、严寒中奇迹般滴生存下来,成为北极最大的原住民部族。
-这场地震是一场大灾难。
(Bu deprem büyük bir felaketti.)
饥饿 (jī è) - Açlık: Yeterince yemek yememek sonucu hissedilen açlık.
- 他们遇到过想象中难以度过的灾难,最后在饥饿、风暴、严寒中奇迹般滴生存下来,成为北极最大的原住民部族。
- 他们在长时间的战斗后感到饥饿。 (Uzun süren çatışmaların ardından açlık hissettiler.)
风暴(fēng bào) - Fırtına: Şiddetli rüzgar ve yağmur içeren hava olayı.
- 他们遇到过想象中难以度过的灾难,最后在饥饿、风暴、严寒中奇迹般滴生存下来,成为北极最大的原住民部族。
- 我们遇到了强烈的风暴。
(Şiddetli bir fırtına ile karşılaştık.)
严寒(yán hán) - Aşırı soğuk, buz gibi: Çok soğuk hava koşulları.
- 他们遇到过想象中难以度过的灾难,最后在饥饿、风暴、严寒中奇迹般滴生存下来,成为北极最大的原住民部族。
- 严寒的天气让人难以忍受。
(Aşırı soğuk hava dayanılmaz hale geldi.)
惊奇(jīng qí) - Şaşkınlık, hayret: Beklenmedik bir şey karşısında duyulan şaşkınlık.
- 到了北极,他们惊奇地发现,现实和文字记载中因纽特人的生活差别竟是如此之大。
- 他惊奇地发现自己中了彩票。(O, lotoyu kazandığını şaşkınlıkla fark etti.)
记载(jì zǎi) - Kaydetmek, belgelemek: Bir şeyin yazılı olarak kaydedilmesi.
- 到了北极,他们惊奇地发现,现实和文字记载中因纽特人的生活差别竟是如此之大。
- 这段历史被古籍所记载。
(Bu tarih, eski kitaplarda kaydedilmiştir.)
差别(chā bié) - Fark, farklılık: İki şey arasındaki farklılık.
- 到了北极,他们惊奇地发现,现实和文字记载中因纽特人的生活差别竟是如此之大。
- 两者之间没有太大的差别。
(İkisi arasında çok büyük bir fark yok.)
连锁 (lián suǒ) - Zincir, ağ: Birbirine bağlı bir dizi şey.
- 连锁超市里卖的是包装食品,年轻人穿着时髦的衣裳,潇洒而快活。
- 这家连锁餐厅在全国都有分店。
(Bu zincir restoranın tüm ülkede şubeleri var.)
包装 (bāo zhuāng) - Ambalaj, paketleme: Ürünlerin korunması için yapılan paketleme işlemi.
- 连锁超市里卖的是包装食品,年轻人穿着时髦的衣裳,潇洒而快活。
- 这个产品的包装设计很精美。(Bu ürünün ambalaj tasarımı çok güzel.)
衣裳 (yī shang) - Giysi, elbise: Giyilen kıyafet.
- 连锁超市里卖的是包装食品,年轻人穿着时髦的衣裳,潇洒而快活。
- 她穿了一件漂亮的衣裳。
(O, güzel bir elbise giydi.)
潇洒 (xiāo sǎ) - Şık, rahat: Zarif ve kendinden emin bir şekilde davranmak.
- 连锁超市里卖的是包装食品,年轻人穿着时髦的衣裳,潇洒而快活。
- 他总是那么潇洒。
(O her zaman çok şıktır.)
本能(běn néng) - İçgüdü, doğal yetenek: Doğuştan gelen veya öğrenmeden gerçekleşen davranışlar.
- 记者的职业本能让王建男产生了这样的冲动。
- 他的本能反应非常迅速。
(Onun içgüdüsel tepkileri çok hızlıdır.)
冲动 (chōng dòng) - İçgüdüsel dürtü, impulsif: Duygusal olarak ani kararlar almak veya davranmak.
- 记者的职业本能让王建男产生了这样的冲动。
- 他有时会冲动地做决定。
(O, bazen dürtüsel olarak karar verir.)
相差(xiāng chà) - Farklı olmak, farkı olmak: İki şeyin arasında fark olması.
- 用我的照片让世人知道,北极的过去和现在相差多么遥远。
- 他们的工资相差很大。
(Onların maaşları çok farklı.)
古董(gǔ dǒng) - Antika, eski eşya: Değerli eski eşyalar
- 老照片已成为了古董,那时的北极已经不复存在。
- 他收藏了许多古董。
(O, birçok antika koleksiyon yapıyor.)
在意(zài yì) - Önemsemek, umursamak: Bir şeye değer vermek veya dikkat etmek.
- 从此,王建男不在意自然风光和千奇百怪的动植物,只专注于人文。
- 他很在意别人的看法。
(O, başkalarının görüşlerine çok önem verir.)
捕捉(bǔ zhuō) - Yakalamak, avlamak: Bir şeyi ele geçirmek veya birini yakalamak.
- 她的镜头中有捕捉动物的妇人,有赤道血统的北极姑娘。
- 他成功地捕捉到了猎物。
(O, avını başarıyla yakaladı.)
赤道 (chì dào) - Ekvator: Dünya üzerindeki, en geniş enlem çizeri.
- 她的镜头中有捕捉动物的妇人,有赤道血统的北极姑娘。
- 赤道附近的天气常年炎热。
(Ekvator çevresindeki hava her zaman sıcak olur.)
专题(zhuān tí) - Özel konu, tematik: Belirli bir konu üzerine odaklanan çalışma.
- 他的采访专题是 “北极人文圈”,他知道抢救因纽特人生活中正在消失的东西可不容缓。
- 这是关于环境保护的专题报告。
(Bu, çevre koruma konulu bir rapordur.)
抢救 (qiǎng jiù) - Kurtarmak, acil yardım: Hayati tehlike durumunda birini kurtarmaya çalışma.
- 他的采访专题是 “北极人文圈”,他知道抢救因纽特人生活中正在消失的东西可不容缓。
- 他被及时抢救,成功脱离危险。
(O, zamanında kurtarıldı ve tehlikeden kurtuldu.)
刻不容缓 (kè bù róng huǎn) - Zaman kaybetmeden, acil bir şekilde: Çözülmesi gereken çok acil bir durum.
- 他的采访专题是 “北极人文圈”,他知道抢救因纽特人生活中正在消失的东西可不容缓。
- 这项任务刻不容缓,必须立即处理。
(Bu görev acil bir şekilde yapılmalı, hemen çözülmelidir.)
精打细算 (jīng dǎ xì suàn) - Dikkatlice planlamak, detaylı hesaplamak: Para veya kaynakları çok dikkatli şekilde yönetmek.
- 他和妻子往返北极17次,支出很大,他们处处精打细算,千方百计节省开支。
- 他精打细算,确保每一分钱都用得其所。
(O, her kuruşu dikkatlice harcar ve doğru yerde kullanır.)
支出(zhī chū) - Harcamalar, giderler: Yapılan harcamalar veya giderler.
- 他和妻子往返北极17次,支出很大,他们处处精打细算,千方百计节省开支。
- 公司的支出超出了预算。
(Şirketin harcamaları bütçeyi aştı.)
开支 (kāi zhī) - Masraflar, harcamalar: Yapılacak harcamalar veya bütçe dışı giderler.
- 他和妻子往返北极17次,支出很大,他们处处精打细算,千方百计节省开支。
- 家庭开支需要控制。
(Aile harcamaları kontrol edilmelidir.)
免得(miǎn de) - Önlemek için, -masın diye: Bir şeyin olmasını engellemek amacıyla.
- 免得多年的储蓄减少得太快,即使穿越辽阔的无人区,他们也只租用最便宜的汽车。
- 你早点出发,免得迟到。
(Erken yola çık, yoksa geç kalırsın.)
储蓄(chǔ xù) - Tasarruf, biriktirmek: Para biriktirmek.
- 免得多年的储蓄减少得太快,即使穿越辽阔的无人区,他们也只租用最便宜的汽车。
- 他们开始储蓄以准备买房。(Onlar, ev almak için tasarruf yapmaya başladılar.)
穿越 (chuān yuè) - Geçmek, çaprazlamak: Bir yerden diğerine geçmek, zaman veya mekanda yolculuk yapmak.
- 免得多年的储蓄减少得太快,即使穿越辽阔的无人区,他们也只租用最便宜的汽车。
- 他穿越了整个沙漠。
(O, çölü baştan sona geçti.)
腹泻 (fù xiè) - İshal: Karın ağrısı ile birlikte sık sık dışkılama.
- 他因为食物不洁而腹泻。
(O, kirli yemek nedeniyle ishal oldu.)
时常 (shí cháng) - Sıklıkla, çoğu zaman: Bir şeyin sıklıkla yapılması.
- 她时常去健身房锻炼。
(O, sık sık spor salonuna gider.)
将就 (jiāng jiù) - Geçici olarak idare etmek, idare etmek: Bir şeyi tamamen beğenmemek ama geçici olarak kabul etmek.
- 这家餐厅的环境不怎么样,我们将就一下。 (Bu restoranın ortamı çok iyi değil, ama idare edebiliriz.)
支配(zhī pèi) - Kontrol etmek, yönetmek: Bir şeyi yönetmek veya kontrol etmek.
- 他的时间完全支配在工作上。(Onun zamanı tamamen işine ayrılmıştır.)
执着 (zhí zhuó) - Azimli, inatçı: Bir hedefe ulaşmak için kararlı bir şekilde devam etmek.
- 她对自己的梦想非常执着。
(O, hayallerine çok azimli bir şekilde bağlıdır.)