C1-3 Flashcards

Part 3

1
Q

preside

A

başkanlık yapmak [f.] – başkanlık etmek [f.] – yönetmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

presidency

A

başkanlık [i.] – rektörlük [i.] – reislik [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

presidential

A

başkanlık [s.] – başkanlıkla ilgili – başkanlıkla ilgili

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

prestigious

A

saygın [s.] – tanınmış [s.] – prestijli [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

presumably

A

galiba [zf.] – muhtemelen [zf.] – tahminen [zf.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

presume

A

farzetmek [f.] – yeltenmek [f.] – farz etmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

prevail

A

galebe çalmak [f.] – üstün gelmek [f.] – yenmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

prevalence

A

yaygınlık [i.] – hakim olma [i.] – hüküm sürme [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

prevention

A

menetme [i.] – önlem [i.] – engelleme [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

prey

A

soymak [f.] – avlamak [f.] – yağmaya gitmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

principal

A

okul müdürü [i.] – başlıca [s.] – asıl [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

privatization

A

özelleştirme [i.] – özelleştirme – özelleştirme

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

privilege

A

imtiyaz [i.] – ayrıcalık [i.] – muaf tutmak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

probe

A

soru sorarak sondaj yapmak [f.] – sondaj yapmak [f.] – irdelemek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

problematic

A

problematik [s.] – tartışmalı [s.] – şüpheli [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

proceeding

A

konferans [i.] – gidiş [i.] – dava muamelesi [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

proceeds

A

verim [i.] – kazanç [i.] – getiri [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

processing

A

proses [i.] – işleme tabi tutma [i.] – işlenme [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

processor

A

işlemci [i.] – işleyici [i.] – tamamlayıcı [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

proclaim

A

açığa vurmak [f.] – duyurmak [f.] – bildirmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

productive

A

üretken [s.] – verimli [s.] – kazançlı [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

productivity

A

verimlilik [i.] – kar getirme yüzdesi [i.] – performans [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

profitable

A

kazançlı [s.] – karlı [s.] – rantabl [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

profound

A

engin [s.] – çok derin [s.] – derya [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
projection
projeksiyon [i.] -- izdüşüm [i.] -- çıkma [i.]
26
prominent
öne çıkan [s.] -- çıkıntılı [s.] -- önde gelen [s.]
27
pronounced
aşikar [s.] -- belli [s.] -- belirgin [s.]
28
propaganda
propaganda [i.] -- yaymaca [i.] -- propaganda
29
proposition
teklif etmek [f.] -- uygunsuz teklifte bulunmak [f.] -- cümle [i.]
30
prosecute
takip etmek [f.] -- dava açmak [f.] -- devam etmek [f.]
31
prosecution
devam [i.] -- kovuşturma [i.] -- adli takibat [i.]
32
prosecutor
savcı [i.] -- davacı [i.] -- davacı
33
prospective
prospektif [s.] -- ileriye yönelik [s.] -- umulan [s.]
34
prosperity
refah [i.] -- ongunluk [i.] -- feyiz [i.]
35
protective
koruyucu [s.] -- sahip çıkan [s.] -- koruma [s.]
36
protocol
protokol [i.] -- protokol yapmak [f.] -- resmi nezaket kuralları [i.]
37
province
vilayet [i.] -- il [i.] -- bir ülkenin başlıca idari bölümlerinden her biri [i.]
38
provincial
dini idarenin yöneticisi [i.] -- il [i.] -- taşralı kimse [i.]
39
provision
karşılık [i.] -- tedarik [i.] -- koşul [i.]
40
provoke
kışkırtmak [f.] -- neden olmak [f.] -- ayaklandırmak [f.]
41
psychiatric
psikiyatrik -- pskiyatrik --
42
pulse
nabız [i.] -- gürül gürül akmak (su) [f.] -- çarpmak [f.]
43
pump
pompa [i.] -- pompayla basmak [f.] -- ağız aramak [f.]
44
punch
yumruklamak [f.] -- yumruk [i.] -- zımba [i.]
45
query
sorgulamak [f.] -- sorgu [i.] -- sormak [f.]
46
quest
aramak [f.] -- araştırmak [f.] -- av izini aramak [f.]
47
quota
pay [i.] -- kontenjan [i.] -- kota [i.]
48
radar
radar [i.] -- taşıt gibi nesnelerin varlığını ve mesafesini saptama sistemi [i.] -- radar
49
radical
radikal [i.] -- kökten [s.] -- köklü [s.]
50
rage
kudurmak [f.] -- hiddetlenmek [f.] -- (sinirden) köpürmek [f.]
51
raid
baskın yapmak [f.] -- akın [i.] -- baskın [i.]
52
rally
toplanmak [f.] -- toplama [i.] -- toplanma [i.]
53
ranking
tasnif [i.] -- başarı sırası [i.] -- sıralama [i.]
54
ratio
oran [i.] -- orantı [i.] -- oran [i.]
55
rational
rasyonel [s.] -- akıl sahibi [s.] -- makul [s.]
56
ray
ışın [i.] -- ışın tedavisi yapmak [f.] -- ışımak [f.]
57
readily
kolaylıkla [zf.] -- rahatlıkla [zf.] -- hemen anında [zf.]
58
realization
kavrama [i.] -- gerçekleştirme [i.] -- gerçeklik kazanma [i.]
59
realm
krallık [i.] -- alem [i.] -- memleket [i.]
60
rear
art [i.] -- arka [i.] -- geri [i.]
61
reasoning
muhakeme [i.] -- mantıklı düşünme [i.] -- düşünce [i.]
62
reassure
yeniden güven vermek [f.] -- tekrar sigortalamak [f.] -- güvence vermek [f.]
63
rebel
ayaklanmak [f.] -- başkaldırmak [f.] -- isyancı [i.]
64
rebellion
başkaldırı [i.] -- isyan [i.] -- ayaklanma [i.]
65
recipient
alıcı [i.] -- alan kimse [i.] -- alan [i.]
66
reconstruction
yeniden yapılanma [i.] -- yeniden kurma [i.] -- kalkınma [i.]
67
recount
yeniden saymak [f.] -- nakletmek [f.] -- anlatmak [f.]
68
referendum
halk oylaması [i.] -- halkoyu [i.] -- tüm danış [i.]
69
reflection
yansıma [i.] -- derinlemesine düşünme [i.] -- hayal [i.]
70
reform
reform yapmak [f.] -- yeniden düzenlemek [f.] -- düzelmek [f.]
71
refuge
refüj [i.] -- sığınak [i.] -- iltica [i.]
72
refusal
geri çevirme [i.] -- reddetme [i.] -- ret [i.]
73
regain
geri kazanmak [i.] -- tekrar ele geçirmek [f.] -- tekrar kavuşmak [f.]
74
regardless
ne olursa olsun [zf.] -- kayıtsız [s.] -- aldırışsız [s.]
75
regime
yönetim şekli [i.] -- rejim [i.] -- diyet [i.]
76
regulator
regülatör [i.] -- akım düzenleyici [i.] -- dalış tüplerinin yüksek basıncını dalgıçların nefes alabilecekleri makul basınca düşüren bir supap [i.]
77
regulatory
düzenleyici [s.] -- mevzuat [s.] -- mevzuata ilişkin [s.]
78
rehabilitation
rehabilitasyon [i.] -- ıslah [i.] -- haklarını geri verme [i.]
79
reign
hüküm sürmek [f.] -- saltanat [i.] -- saltanat sürmek [f.]
80
rejection
reddetme [i.] -- kabul etmeme/edilmeme [i.] -- ret [i.]
81
relevance
ilgi [i.] -- alaka [i.] -- ilgi (belirli bir konuyla olan) [i.]
82
reliability
güvenilirlik [i.] -- güven [i.] -- emniyet [i.]
83
reluctant
gönülsüz [s.] -- isteksiz [s.] -- tereddütlü [s.]
84
remainder
geri kalan [i.] -- bakiye [i.] -- elde kalan kitapları ucuza elden çıkarmak [f.]
85
remains
kalıntılar [i.] -- artıklar [i.] -- ceset [i.]
86
remedy
deva [i.] -- çare [i.] -- çare bulmak [f.]
87
reminder
andaç [i.] -- anmalık [i.] -- hatırlatma [i.]
88
removal
sökme [i.] -- kaldırma [i.] -- çıkarma [i.]
89
render
resmetmek [f.] -- etmek (iyilik/hizmet/yardım/teşekkür) [f.] -- duruma getirmek [f.]
90
renew
yenilemek [f.] -- bakım yapmak [f.] -- yenilenmek [f.]
91
renowned
ünlü [s.] -- anlı şanlı [s.] -- meşhur [s.]
92
rental
kiralık [s.] -- kira [i.] -- kiralık eşya [i.]
93
replacement
yenisiyle değiştirme [i.] -- replasman [i.] -- yerine geçen kimse [i.]
94
reportedly
söylentilere bakılırsa [zf.] -- dediklerine göre [zf.] -- anlatıldığına göre [zf.]
95
representation
temsil [i.] -- betimleme [i.] -- suret [i.]
96
reproduce
yeniden üretmek [f.] -- kopyasını çıkartmak [f.] -- çoğalmak [f.]
97
reproduction
üreme [i.] -- çoğalma [i.] -- aynını yapma [i.]
98
republic
cumhuriyet [i.] -- cumhuriyetçi [i.] -- erkin bir hükümdarın elinde değil de halkın elinde bulunduğu yönetim biçimi [i.]
99
resemble
benzemek [f.] -- andırmak [f.] -- kan çekmek [f.]
100
reside
ikamet etmek [f.] -- ikamet etmek [f.] -- oturmak (ikamet vb) [f.]
101
residence
mesken [i.] -- ikamet [i.] -- konut [i.]
102
residential
oturmaya elverişli [s.] -- özel konutların bulunduğu (mahalle/semt) [s.] -- oturmaya ayrılmış [s.]
103
residue
tortu [i.] -- küspe [i.] -- arta kalan [i.]
104
resignation
istifa [i.] -- katlanma (boyun eğerek) [i.] -- istifa mektubu [i.]
105
resistance
rezistans [i.] -- direnç [i.] -- direnme [i.]
106
respective
şahsi [s.] -- ayrı ayrı [s.] -- kendi [s.]
107
respectively
sırasıyla [zf.] -- sırayla [zf.] -- ayrı ayrı [zf.]
108
restoration
restore etme [i.] -- restorasyon [i.] -- restorasyon dönemi [i.]
109
restraint
kısıtlama [i.] -- sınırlama [i.] -- dizginleme [i.]
110
resume
sürdürmek [f.] -- kavuşmak [f.] -- kaldığı yerden devam etmek [f.]
111
retreat
geri çekilmek [f.] -- geri adım atmak [f.] -- köşesine çekilmek [f.]
112
retrieve
geri almak [f.] -- yeniden kazanmak [f.] -- telafi etmek [f.]
113
revelation
vahiy [i.] -- ifşa [i.] -- keşif [i.]
114
revenge
intikam almak [f.] -- intikam [i.] -- öç [i.]
115
reverse
ters [s.] -- yerlerini değiştirmek [f.] -- ters yüz etmek [f.]
116
revival
canlanma [i.] -- ayılma [i.] -- uyanma [i.]
117
revive
canlandırmak [f.] -- dirilmek [f.] -- diriltmek [f.]
118
revolutionary
inkılapçı [i.] -- devrimci [i.] -- ihtilalci [i.]
119
rhetoric
güzel konuşma [i.] -- etkili yazma [i.] -- hitabet [i.]
120
rifle
tüfek [i.] -- yiv açmak [f.] -- soymak [f.]
121
riot
isyan etmek [f.] -- ayaklanmak [f.] -- ayaklanma [i.]
122
rip
sökmek [f.] -- sökük [i.] -- yırtmak [f.]
123
ritual
dini tören [i.] -- alışkı [i.] -- ayin kuralları [i.]
124
robust
güçlü [s.] -- dirençli [s.] -- çetin [s.]
125
rock
sallanmak [f.] -- kaya [i.] -- şok etmek [f.]
126
rod
çubuk [i.] -- sırık [i.] -- ceza [i.]
127
rotate
dönmek [f.] -- döndürmek [f.] -- çevirmek [f.]
128
rotation
dönüş [i.] -- dönme [i.] -- rotasyon [i.]
129
ruling
çizgi (cetvelle) [i.] -- cetvelle çizme [i.] -- yönetim [i.]
130
rumour
söylenti [i.] -- yaymak [f.] -- dedikodu yapmak [f.]
131
sack
çuvala doldurmak [f.] -- çuvala koymak [f.] -- çuval [i.]
132
sacred
kutsal [s.] -- dini [s.] -- kutsi [s.]
133
sacrifice
kurban etmek [f.] -- feda etmek [f.] -- kurban [i.]
134
saint
aziz [i.] -- azizler mertebesine çıkarmak [f.] -- aziz kabul etmek [f.]
135
sake
hatır [i.] -- uğur [i.] -- hatır
136
sanction
yaptırım [i.] -- müeyyide [i.] -- onaylama [i.]
137
say
söylemek [f.] -- demek [f.] -- said - said [f.]
138
scattered
dağınık [s.] -- perişan [s.] -- dağıtılmış [s.]
139
sceptical
kuşkucu [s.] -- inançsız [s.] -- şüpheli [s.]
140
scope
faaliyet alanı [i.] -- kapsam [i.] -- araştırmak [f.]
141
screw
vidalamak [f.] -- vida [i.] -- geçirmek [f.]
142
scrutiny
inceleme [i.] -- dikkatle bakma [i.] -- dikkatli inceleme [i.]
143
seal
mühürlemek [f.] -- fok [i.] -- kaşe [i.]
144
secular
laik [s.] -- seküler [s.] -- dünyevi [s.]
145
seemingly
sureta [zf.] -- zahiren [zf.] -- görünürde [zf.]
146
segment
kesimlemek [f.] -- bölmek [f.] -- parçalara ayırmak [f.]
147
seize
el koymak [f.] -- zorla almak [f.] -- kapmak [f.]
148
seldom
nadiren [zf.] -- belki de hiç [zf.] -- az [zf.]
149
selective
seçici [s.] -- seçmeli [s.] -- dikkatli [s.]
150
senator
senatör [i.] -- roma senatörü -- senato üyesi
151
sensation
sansasyon [i.] -- his [i.] -- algılama [i.]
152
sensitivity
hassaslık [i.] -- duyarlılık [i.] -- hassasiyet [i.]
153
sentiment
düşünce [i.] -- hassaslık [i.] -- duygu [i.]
154
separation
ayırma [i.] -- ayrılma [i.] -- ayrılık [i.]
155
serial
seri [i.] -- seri [s.] -- tefrika [i.]
156
set-up
proje [i.] -- yapı [i.] -- durum [i.]
157
settlement
yerleşim [i.] -- yerleştirme [i.] -- bağlanan gelir [i.]
158
shareholder
hissedar [i.] -- paydaş [i.] -- ortak [i.]
159
shatter
kırmak [f.] -- paramparça etmek [f.] -- tuzla buz etmek [f.]
160
shed
dökmek (gözyaşı vb) [f.] -- dökmek [f.] -- kulübe [i.]
161
sheer
düpedüz [zf.] -- büsbütün [zf.] -- yolundan sapmak [f.]
162
shipping
nakliye [i.] -- nakliyat [i.] -- gemiler [i.]
163
shoot
film çekmek [f.] -- çekim yapmak (kamera) [f.] -- ateş etmek [f.]
164
shrink
küçültmek [f.] -- küçülmek [f.] -- büzülmek [f.]
165
shrug
omuz silkmek [f.] -- (bilmiyorum veya ilgilendirmiyor anlamında) iki omuzu yukarı kaldırmak [f.] -- omuz silkme [i.]
166
sigh
iç çekme [i.] -- iç geçirmek [f.] -- of çekmek [f.]
167
simulate
taklidini yapmak [f.] -- numarası yapmak [f.] -- benzerini yapmak [f.]
168
simulation
sahte tavır [i.] -- yalandan yapma [i.] -- muvazaa [i.]
169
simultaneously
eş zamanlı [zf.] -- eşzamanlı olarak [zf.] -- aynı anda
170
sin
günah [i.] -- günaha girmek [f.] -- suç işlemek [f.]
171
situated
konum [s.] -- yerleşmiş [s.] -- bulunan [s.]
172
sketch
taslağını yapmak [f.] -- eskiz [i.] -- kroki [i.]
173
skip
(bir konudan diğerine) atlamak [f.] -- atlamak [f.] -- sekmek [f.]
174
slam
ağır bir şekilde eleştirmek [f.] -- yenmek [f.] -- çarparak kapatmak (kapıyı/kapağı) [f.]
175
slap
tokatlamak [f.] -- tokat [i.] -- sille atmak [f.]
176
slash
azarlamak [f.] -- yarmak [f.] -- yırtmak [f.]
177
slavery
kölelik [i.] -- angarya [i.] -- halayıklık [i.]
178
slot
yarık [i.] -- yerleştirmek [f.] -- oturtmak [f.]
179
smash
paramparça etmek [f.] -- hurdahaş etmek [f.] -- kırıp dökmek [f.]
180
snap
patlamak [f.] -- şipşak fotoğraf çekmek [f.] -- şakırdatmak (parmaklarını) [f.]
181
soak
sırılsıklam etmek [f.] -- sırılsıklam olmak [f.] -- suya girmek [f.]
182
soar
yüksekten uçmak [f.] -- ötesine gitmek [f.] -- hızla yükselmek [f.]
183
socialist
toplumcu [i.] -- sosyalist [i.] -- sosyalizme özgü [s.]
184
sole
ayak tabanı [i.] -- taban [i.] -- yegane [s.]
185
solely
sadece [zf.] -- yalnızca [zf.] -- ancak [zf.]
186
solicitor
avukat [i.] -- savcı [i.] -- hukuk görevlisi [i.]
187
solidarity
dayanışma [i.] -- tesanütçülük [i.] -- tesanüd [i.]
188
solo
solo yapmak [f.] -- solo [i.] -- tek kişilik oyun [i.]
189
sound
ses [i.] -- söylemek [f.] -- derine dalmak (balina) [f.]
190
sovereignty
egemenlik [i.] -- büyüklük [i.] -- yücelik [i.]
191
spam
internette birçok kullanıcıya gönderilen uygun olmayan ya da istenmeyen mesajlar [i.] -- istenmeyen e-posta -- elektronik posta sağanağı
192
span
karış [i.] -- süre [i.] -- bağlamak [f.]
193
spare
kıymamak [f.] -- ayırmak [f.] -- boş (zaman) [s.]
194
spark
kıvılcım saçmak [f.] -- kıvılcım [i.] -- kıvılcım saçmak [f.]
195
specialized
uzmanlaşmış [s.] -- belli bir amaç için üretilen [s.] -- belli bir alanda uzmanlaşmış [s.]
196
specification
belirtme [i.] -- şartname [i.] -- tarif [i.]
197
specimen
örnek [i.] -- numune [i.] -- göstermelik [i.]
198
spectacle
görülecek şey [i.] -- piyes [i.] -- büyük gösteri [i.]
199
spectrum
tayf [i.] -- spektrum [i.] -- görüntü [i.]
200
spell
hecelemek [f.] -- büyü [i.] -- spelled/spelt - spelled/spelt [f.]
201
sphere
küre [i.] -- gökyüzü [i.] -- dünya [i.]
202
spin
döndürmek [f.] -- dönme [i.] -- spun - spun [f.]
203
spine
omurga [i.] -- kitap sırtı [i.] -- sürgün [i.]
204
spotlight
ilgi çekmek [f.] -- sahne ışığı [i.] -- spot lamba [i.]
205
spouse
eş [i.] -- ikişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda ortak oynayan iki kişiden her biri [i.] -- koca [i.]
206
spy
casus [i.] -- casusluk yapmak [f.] -- gözlemek [f.]
207
squad
ekip [i.] -- takım [i.] -- departman [i.]
208
squeeze
sıkışmak [f.] -- sıkmak [f.] -- tıkıştırmak [f.]
209
stab
saplamak [f.] -- bıçaklamak [f.] -- bıçaklamak [f.]
210
stability
kararlılık [i.] -- durağanlık [i.] -- sabitlik [i.]
211
stabilize
dengede tutmak [f.] -- dengede tutmak [f.] -- stabilize etmek [f.]
212
stake
kazık [i.] -- ispalyaya bağlamak [f.] -- sırığa bağlamak [f.]
213
standing
ayakta [s.] -- ayakta durma [i.] -- statü [i.]
214
stark
sert [s.] -- boş [s.] -- kati [s.]
215
statistical
istatistiksel [s.] -- sayılamaya dayalı [s.] -- istatistik [s.]
216
steer
yönlendirmek [f.] -- idare etmek [f.] -- dümen tutmak [f.]
217
stem
-den gelmek [f.] -- çıkmak [f.] -- kök [i.]
218
stereotype
basmakalıp inanış [i.] -- klişe [i.] -- tutturmak [f.]
219
stimulus
uyandırıcı [i.] -- uyarıcı [i.] -- uyartı [i.]
220
stir
karıştırmak [f.] -- uyandırmak (belirli bir duyguyu) [f.] -- harekete geçmek [f.]
221
storage
biriktirme [i.] -- depo [i.] -- depolama [i.]
222
straightforward
onat [s.] -- hilesiz [s.] -- açık [s.]
223
strain
gerilerek zorlanmak (kaslar) [f.] -- gerginleştirmek [f.] -- gerilmek [f.]
224
strand
bükmek (ip) [f.] -- başarısızlığa uğramak [f.] -- karaya oturtmak [f.]
225
strategic
stratejik [s.] -- gengüdümsel [s.] -- şartlara uygun [s.]
226
striking
çarpıcı [s.] -- vurma [i.] -- geçici desteklerin alınması [i.]
227
strip
soymak [f.] -- şerit [i.] -- stripped/stript - stripped/stript [f.]
228
strive
uğraşmak [f.] -- çabalamak [f.] -- strove/strived - striven/strived [f.]
229
structural
yapısal [s.] -- strüktürel [s.] -- yapı [s.]
230
stumble
sendelemek [f.] -- tökezlemek [f.] -- sürçmek [f.]
231
stun
şok etkisi yaratmak (birinde) [f.] -- şaşkına çevirmek [f.] -- şoke etmek [f.]
232
submission
arz [i.] -- bildirme [i.] -- teklif [i.]
233
subscriber
abone [i.] -- bağışçı [i.] -- katkıda bulunan [i.]
234
subscription
abonelik [i.] -- sürdürüm [i.] -- ödenti [i.]
235
subsidy
bir kimse veya kuruma ayrılan meblağ [i.] -- para yardımı [i.] -- ödenek [i.]
236
substantial
varlıklı [s.] -- önemli [s.] -- azımsanmayacak (sayı/miktar) [s.]
237
substantially
önemli miktarda [zf.] -- özünde [zf.] -- gerçekte [zf.]
238
substitute
yerine geçirmek [f.] -- yerine geçmek [f.] -- yedek oyuncu [i.]
239
substitution
ikame [i.] -- yerine koyma [i.] -- naiplik [i.]
240
subtle
hemen göze çarpmayan [s.] -- güç algılanan [s.] -- ince bir zekayı yansıtan [s.]
241
suburban
şehrin çevresindeki yerleşim alanları [i.] -- banliyöde oturan kimse [i.] -- banliyö [i.]
242
succession
birbirini izleme [i.] -- birbirini takip etme [i.] -- zincir [i.]
243
successive
ardışık [s.] -- birbirini izleyen [s.] -- art arda [s.]
244
successor
varis [i.] -- halef [i.] -- takipçi [i.]
245
suck
emmek [f.] -- özümlemek [f.] -- içmek [f.]
246
sue
dava açmak [f.] -- mahkemeye vermek [f.] -- dava açmak [f.]
247
suicide
intihar [i.] -- intihar eden kimse [i.] -- intihar [i.]
248
suite
takım [i.] -- takım (mobilya için) [i.] -- birkaç odalı daire [i.]
249
summit
zirve [i.] -- dağın zirvesine tırmanmak [f.] -- zirve yapmak [f.]
250
superb
harikulade [s.] -- nefis [i.] -- ala [s.]
251
superior
amir [i.] -- üst (rütbe) [s.] -- üstün [s.]
252
supervise
gözetip denetleyerek yönetmek [f.] -- nezarete almak [f.] -- nezaret etmek [f.]
253
supervision
teftiş [i.] -- nezaret [i.] -- denetim [i.]
254
supervisor
denetmen [i.] -- süpervizör [i.] -- gözetmen [i.]
255
supplement
ek [i.] -- tamamlamak [f.] -- eklemek [f.]
256
supportive
destek verici [s.] -- yardımcı [s.] -- destekleyici [s.]
257
supposedly
sözümona [zf.] -- söylendiğine göre [zf.] -- varsayılarak [zf.]
258
suppress
bastırmak [f.] -- ortadan kaldırmak [f.] -- zapt etmek [f.]
259
supreme
yüce [s.] -- üstün derecedeki [i.] -- en büyük [s.]
260
surge
kabarmak (deniz) [f.] -- kabarmak [f.] -- aniden yükselmek [f.]
261
surgical
cerrahi [s.] -- ameliyatlarda kullanılan [s.] -- ameliyatla yapılan [s.]
262
surplus
fazla [i.] -- artakalan miktar [i.] -- üretim fazlası [i.]
263
surrender
vazgeçmek [f.] -- teslim olmak [f.] -- boyun eğmek [f.]
264
surveillance
gözetleme [i.] -- gözetim [i.] -- teftiş [i.]
265
suspension
askıya alma [i.] -- tehir [i.] -- geçici olarak durdurma [i.]
266
suspicion
kuşku [i.] -- şüphe [i.] -- az miktar [i.]
267
suspicious
kuşkulu [s.] -- şüpheli [s.] -- şüpheci [s.]
268
sustain
güç vermek [f.] -- ayakta tutmak [f.] -- uğramak (kötü bir şeye) [f.]
269
swing
sallanmak [f.] -- sallamak [f.] -- salıncakta sallanmak [f.]
270
sword
kılıç [i.] -- hükümdarlık [i.] -- savaş [i.]
271
symbolic
sembolik [s.] -- imsel [s.] -- simgesel [s.]
272
syndrome
belirgi [i.] -- belirti [i.] -- sendrom [i.]
273
synthesis
bireşim [i.] -- sentez [i.] -- bireşim
274
systematic
sistematik [s.] -- sistemli [s.] -- yöntemli [s.]
275
tackle
ele almak (bir problemi) [f.] -- mücadele etmek [f.] -- avadanlık [i.]
276
tactic
taktik [i.] -- manevra [i.] -- başvurulan yol ve yöntem [i.]
277
tactical
ustaca planlanmış [s.] -- tedbirli [s.] -- taktiğe ait [s.]
278
taxpayer
vergi veren kimse [i.] -- mükellef [i.] -- vergi mükellefi
279
tempt
kışkırtmak [f.] -- baştan çıkarmak [f.] -- öfkelendirmek [f.]
280
tenant
kiracı [i.] -- kiralamak [f.] -- kirada oturmak [f.]
281
tender
sunmak [f.] -- (resmi) teklif etmek [f.] -- ihale [i.]
282
tenure
kadrolu olmak [f.] -- kadro almak [f.] -- memuriyet süresi [i.]
283
terminal
terminal [i.] -- sonek [i.] -- son durak [i.]
284
terminate
son vermek [f.] -- sınır koymak [f.] -- sınırlamak [f.]
285
terrain
arazi [i.] -- arsa [i.] -- bölge [i.]
286
terrific
müthiş [s.] -- olağanüstü [s.] -- çok güzel [s.]
287
testify
tanıklık etmek [f.] -- şahadet etmek [f.] -- şahitlik etmek [f.]
288
testimony
şahadet [i.] -- tanıklık [i.] -- şahitlik [i.]
289
texture
özellik [i.] -- yapı [i.] -- özyapı [i.]
290
thankfully
minnettar bir şekilde [zf.] -- şükürler olsun [zf.] -- neyse ki [zf.]
291
theatrical
tiyatroya ait [s.] -- abartılı [s.] -- doğal olmayan [s.]
292
theology
teoloji [i.] -- ilahiyat [i.] -- dinbilim [i.]
293
theoretical
teorik [s.] -- nazariyat [s.] -- nazari [s.]
294
thereafter
sonra [zf.] -- ondan sonra [zf.] -- bundan sonra [zf.]
295
thereby
öylelikle [zf.] -- böylece [zf.] -- o sebeple [zf.]
296
thought-provoking
kışkırtıcı [s.] -- düşündürücü [s.] -- merak uyandıran [s.]
297
thoughtful
düşünceli [s.] -- anlayışlı [s.] -- düşünceli [s.]
298
thread
iplik [i.] -- iplik geçirmek (iğneye) [f.] -- film şeridini takmak [f.]
299
threshold
eşik [i.] -- eşiklemek [f.] -- alt sınır [i.]
300
thrilled
heyecanlanmış [s.] -- heyecanlı [s.] --
301
thrive
thrived/throve - thrived/thriven [f.] -- serpilmek [f.] -- gelişmek [f.]
302
tide
akıntı ile yüzmek [f.] -- meddücezir [i.] -- istikamet [i.]
303
tighten
sıkmak [f.] -- sıkılaştırmak [f.] -- sıkıştırmak (vida vb) [f.]
304
timber
kalas [i.] -- kereste [i.] -- kereste ile kaplamak [f.]
305
timely
zamanında yapılan [s.] -- oturaklı [s.] -- yerinde [s.]
306
tobacco
tütün [i.] -- --
307
tolerance
müsamaha [i.] -- hoşgörü [i.] -- tolerans [i.]
308
tolerate
tahammül etmek [f.] -- hoşgörmek [f.] -- hoş görmek [f.]
309
toll
çan çalmak [f.] -- ağır ağır çalmak (çanı) [f.] -- ağır ağır çalmak (çan) [f.]
310
top
tepe [i.] -- baş [i.] -- üst [i.]
311
torture
eziyet [i.] -- işkence [i.] -- tazip etmek [f.]
312
toss
tartışmak [f.] -- saçmak (yavaşça/rasgele) [f.] -- atmak (yavaşça/rasgele) [f.]
313
total
toplam [i.] -- tutar [i.] -- bulmak [f.]
314
toxic
zehirli [s.] -- toksik [s.] -- zehirli
315
trace
iz sürmek [f.] -- izini sürmek [f.] -- izlemek [f.]
316
trademark
marka [i.] -- alametifarika [i.] -- alameti farika [i.]
317
trail
iz [i.] -- gerisinde olmak (başkalarının) [f.] -- yerde uzamak (bitki) [f.]
318
trailer
treyler [i.] -- römork [i.] -- fragman [i.]
319
transaction
işlem [i.] -- alışveriş [i.] -- iş [i.]
320
transcript
belge [i.] -- suret [i.] -- transkript [i.]
321
transformation
dönüşüm [i.] -- dönüştürme [i.] -- inkılap [i.]
322
transit
geçmek [f.] -- transit geçmek [f.] -- transit [i.]
323
transmission
şanzıman [i.] -- vites [i.] -- iletim [i.]
324
transparency
şeffaflık [i.] -- saydamlık [i.] -- diyapozitif [i.]
325
transparent
saydam [s.] -- şeffaf [s.] -- belli [s.]
326
trauma
travma [i.] -- şok [i.] -- incinme [i.]
327
treaty
antlaşma [i.] -- pakt [i.] -- akit [i.]
328
tremendous
mahşeri [s.] -- şahane [s.] -- muazzam [s.]
329
tribal
kabileye ait [s.] -- kabile --
330
tribunal
yargıç kürsüsü [i.] -- mahkeme [i.] -- mahkeme
331
tribute
haraç [i.] -- övgü [i.] -- devletin devlete barış için ödediği para [i.]
332
trigger
tetiklemek [f.] -- tetik [i.] -- tetiği çekip ateşlemek [f.]
333
trio
üçlü takım [i.] -- triyo [i.] -- trio [i.]
334
triumph
zafer [i.] -- övünmek [f.] -- muzaffer olmak [f.]
335
trophy
hayvan başları ile süslemek [f.] -- ganimet [i.] -- kupa [i.]
336
troubled
sıkıntılı [s.] -- sorun edilen [s.] -- rahatsız [s.]
337
trustee
yediemin [i.] -- mütevelli [i.] -- vekil [i.]
338
tuition
okul ücreti [i.] -- ders ücreti [i.] -- öğretme [i.]
339
turnout
toplantı mevcudu [i.] -- grev [i.] -- kıyafet [i.]
340
turnover
ciro [i.] -- meyveli turta [i.] -- eksilme [i.]
341
twist
bükülmek [f.] -- burmak [f.] -- bükmek [f.]
342
undergraduate
lisans [s.] -- öğrenci [i.] -- üniversite öğrencisi [i.]
343
underlying
altında yatan [s.] -- vurgulama [i.] -- altını çizme [i.]
344
undermine
baltalamak [f.] -- kuyusunu kazmak [f.] -- zarar vermek (yavaş yavaş/sinsice) [f.]
345
undoubtedly
şüphesiz olarak [zf.] -- kesinlikle [zf.] -- hiç şüphesiz [zf.]
346
unify
aynı yapmak [f.] -- bütünleştirmek [f.] -- bir örnek yapmak [f.]
347
unprecedented
eşi benzeri görülmemiş [s.] -- eşi görülmemiş [s.] -- yeni [s.]
348
unveil
örtüsünü kaldırmak [f.] -- göstermek (ilk kez olarak) [f.] -- açığa çıkarmak [f.]
349
upcoming
olmak üzere olan [s.] -- gelecek [s.] -- olacak [s.]
350
upgrade
bir üst modele geçmek [f.] -- bir üst seviyeye geçmek [f.] -- geliştirmek [f.]
351
uphold
upheld - upheld [f.] -- savunmak (bir hakkı/prensibi) [f.] -- tutmak [f.]
352
utility
yardımcı yazılım [i.] -- kamu hizmet kuruluşu [i.] -- işe yarar şey [i.]
353
utilize
faydalı hale getirmek [f.] -- yararlanmak [f.] -- yarar sağlamak [f.]
354
utterly
tümüyle [zf.] -- tamamen [zf.] -- düpedüz [zf.]
355
vacuum
vakum [i.] -- elektrik süpürgesi ile temizlemek [f.] -- elektrik süpürgesiyle temizlemek [f.]
356
vague
şüpheli [s.] -- kararsız [s.] -- anlaşılmaz [s.]
357
validity
geçerlilik [i.] -- hüküm [i.] -- dürüstlük [i.]
358
vanish
ortadan kaybolmak [f.] -- sırra kadem basmak [f.] -- yitmek [f.]
359
variable
değişken [s.] -- uyuşmazlık [i.] -- değişken şey [i.]
360
varied
değişik [s.] -- türlü [s.] -- değiştirilmiş [s.]
361
vein
damar [i.] -- damarlarla kaplamak [f.] -- huy [i.]
362
venture
girişim [i.] -- tehlikeye atmak [f.] -- riske atmak [f.]
363
verbal
sözlü [s.] -- isim fiil [i.] -- şifahen [s.]
364
verdict
hüküm [i.] -- ilam [i.] -- jüri kararı [i.]
365
verify
doğrulamak [f.] -- soruşturmak [f.] -- kanıtlamak [f.]
366
verse
dize [i.] -- mısra [i.] -- şiir yazmak [f.]
367
versus
karşı [ed.] -- aleyhinde [ed.] -- -e karşı [ed.]
368
vessel
gemi [i.] -- damar [i.] -- tekne [i.]
369
veteran
eski kurt [s.] -- emektar [s.] -- kıdemli [s.]
370
viable
yaşayabilir [s.] -- uygulanabilir [s.] -- kendi ayakları üzerinde durabilen (toplumsal/siyasal/ekonomik açıdan) [s.]
371
vibrant
titreşimli [s.] -- enerjik [s.] -- gür [s.]
372
vice
mengene [i.] -- ahlak bozukluğu [i.] -- özür [i.]
373
vicious
kirli [s.] -- çok kötü [s.] -- bedhah [s.]
374
villager
köylü [i.] -- --
375
violate
ihlal etmek [f.] -- --
376
violation
ihlal [i.] -- saygısızlık etme [i.] -- yerine getirmeme [i.]
377
virtue
fazilet [i.] -- erdem [i.] -- meziyet [i.]
378
vocal
sesli [s.] -- vokal [s.] -- sözlü [s.]
379
vow
yemin etmek [f.] -- ant içmek [f.] -- adak [i.]
380
vulnerability
hasar görebilirlik [i.] -- yaralanabilirlik [i.] -- saldırı veya tenkide maruz olma [i.]
381
vulnerable
zedelenebilir [s.] -- kolayca yaralanır [s.] -- saldırı veya tenkide maruz olan [s.]
382
ward
vesayet [i.] -- koğuş [i.] -- geçiştirmek [f.]
383
warehouse
ardiye [i.] -- antrepo [i.] -- toptan satış yeri [i.]
384
warfare
savaş [i.] -- harp [i.] -- savaş hali [i.]
385
warrant
garanti etmek [f.] -- ruhsat vermek [f.] -- izin vermek [f.]
386
warrior
savaşçı [i.] -- cenkçi [i.] -- silahşor [i.]
387
weaken
güçsüzleştirmek [f.] -- zayıflatmak [f.] -- hafifletmek [f.]
388
weave
dokumak [f.] -- örmek [f.] -- örme [i.]
389
weed
ot [i.] -- yabani otları temizlemek [f.] -- istenmeyen otları çıkarıp temizlemek [f.]
390
well
fışkırmak [f.] -- kuyu [i.] -- iyi [s.]
391
well-being
hayır [i.] -- iyi oluş [i.] -- sağlık [i.]
392
whatsoever
hangi [s.] -- lalettayin [s.] -- herhangi bir [s.]
393
whereby
vasıtasıyla [bağ.] -- onunla [bağ.] -- sayesinde [bağ.]
394
whip
kamçılamak [f.] -- kırbaçlamak [f.] -- kamçılama [i.]
395
wholly
büsbütün [zf.] -- kamilen [zf.] -- tamamıyla [zf.]
396
widen
genişletmek [f.] -- bollaşmak [f.] -- genişlemek [f.]
397
widow
dul bırakmak [f.] -- dul [i.] -- dul kadın [i.]
398
width
en [i.] -- genişlik [i.] -- arz [i.]
399
willingness
gönüllülük [i.] -- içinden gelme [i.] -- isteklilik [i.]
400
wipe
silmek [f.] -- silme [i.] -- temizleme [i.]
401
wit
zeka kıvraklığı [i.] -- akıl [i.] -- ince espri [i.]
402
withdrawal
bırakma [i.] -- vazgeçme [i.] -- geri çekilme [i.]
403
workout
çalışarak elde etmek [f.] -- deneme [i.] -- antrenman [i.]
404
worship
tapmak [f.] -- tapınmak [f.] -- ibadet etmek [f.]
405
worthwhile
değer [s.] -- dişe dokunur [s.] -- zahmete değer [s.]
406
worthy
önemli kimse [i.] -- ileri gelenlerden biri [i.] -- saygın kişi [i.]
407
yell
bağırmak [f.] -- bağırma [i.] -- çığırmak [f.]
408
yield
teslim olmak [f.] -- kazanç sağlamak [f.] -- ürün vermek [f.]
409
youngster
çocuk [i.] -- genç adam [i.] -- delikanlı [i.]