C1-3 Flashcards
Part 3
preside
başkanlık yapmak [f.] – başkanlık etmek [f.] – yönetmek [f.]
presidency
başkanlık [i.] – rektörlük [i.] – reislik [i.]
presidential
başkanlık [s.] – başkanlıkla ilgili – başkanlıkla ilgili
prestigious
saygın [s.] – tanınmış [s.] – prestijli [s.]
presumably
galiba [zf.] – muhtemelen [zf.] – tahminen [zf.]
presume
farzetmek [f.] – yeltenmek [f.] – farz etmek [f.]
prevail
galebe çalmak [f.] – üstün gelmek [f.] – yenmek [f.]
prevalence
yaygınlık [i.] – hakim olma [i.] – hüküm sürme [i.]
prevention
menetme [i.] – önlem [i.] – engelleme [i.]
prey
soymak [f.] – avlamak [f.] – yağmaya gitmek [f.]
principal
okul müdürü [i.] – başlıca [s.] – asıl [s.]
privatization
özelleştirme [i.] – özelleştirme – özelleştirme
privilege
imtiyaz [i.] – ayrıcalık [i.] – muaf tutmak [f.]
probe
soru sorarak sondaj yapmak [f.] – sondaj yapmak [f.] – irdelemek [f.]
problematic
problematik [s.] – tartışmalı [s.] – şüpheli [s.]
proceeding
konferans [i.] – gidiş [i.] – dava muamelesi [i.]
proceeds
verim [i.] – kazanç [i.] – getiri [i.]
processing
proses [i.] – işleme tabi tutma [i.] – işlenme [i.]
processor
işlemci [i.] – işleyici [i.] – tamamlayıcı [i.]
proclaim
açığa vurmak [f.] – duyurmak [f.] – bildirmek [f.]
productive
üretken [s.] – verimli [s.] – kazançlı [s.]
productivity
verimlilik [i.] – kar getirme yüzdesi [i.] – performans [i.]
profitable
kazançlı [s.] – karlı [s.] – rantabl [s.]
profound
engin [s.] – çok derin [s.] – derya [s.]
projection
projeksiyon [i.] – izdüşüm [i.] – çıkma [i.]
prominent
öne çıkan [s.] – çıkıntılı [s.] – önde gelen [s.]
pronounced
aşikar [s.] – belli [s.] – belirgin [s.]
propaganda
propaganda [i.] – yaymaca [i.] – propaganda
proposition
teklif etmek [f.] – uygunsuz teklifte bulunmak [f.] – cümle [i.]
prosecute
takip etmek [f.] – dava açmak [f.] – devam etmek [f.]
prosecution
devam [i.] – kovuşturma [i.] – adli takibat [i.]
prosecutor
savcı [i.] – davacı [i.] – davacı
prospective
prospektif [s.] – ileriye yönelik [s.] – umulan [s.]
prosperity
refah [i.] – ongunluk [i.] – feyiz [i.]
protective
koruyucu [s.] – sahip çıkan [s.] – koruma [s.]
protocol
protokol [i.] – protokol yapmak [f.] – resmi nezaket kuralları [i.]
province
vilayet [i.] – il [i.] – bir ülkenin başlıca idari bölümlerinden her biri [i.]
provincial
dini idarenin yöneticisi [i.] – il [i.] – taşralı kimse [i.]
provision
karşılık [i.] – tedarik [i.] – koşul [i.]
provoke
kışkırtmak [f.] – neden olmak [f.] – ayaklandırmak [f.]
psychiatric
psikiyatrik – pskiyatrik –
pulse
nabız [i.] – gürül gürül akmak (su) [f.] – çarpmak [f.]
pump
pompa [i.] – pompayla basmak [f.] – ağız aramak [f.]
punch
yumruklamak [f.] – yumruk [i.] – zımba [i.]
query
sorgulamak [f.] – sorgu [i.] – sormak [f.]
quest
aramak [f.] – araştırmak [f.] – av izini aramak [f.]
quota
pay [i.] – kontenjan [i.] – kota [i.]
radar
radar [i.] – taşıt gibi nesnelerin varlığını ve mesafesini saptama sistemi [i.] – radar
radical
radikal [i.] – kökten [s.] – köklü [s.]
rage
kudurmak [f.] – hiddetlenmek [f.] – (sinirden) köpürmek [f.]
raid
baskın yapmak [f.] – akın [i.] – baskın [i.]
rally
toplanmak [f.] – toplama [i.] – toplanma [i.]
ranking
tasnif [i.] – başarı sırası [i.] – sıralama [i.]
ratio
oran [i.] – orantı [i.] – oran [i.]
rational
rasyonel [s.] – akıl sahibi [s.] – makul [s.]
ray
ışın [i.] – ışın tedavisi yapmak [f.] – ışımak [f.]
readily
kolaylıkla [zf.] – rahatlıkla [zf.] – hemen anında [zf.]
realization
kavrama [i.] – gerçekleştirme [i.] – gerçeklik kazanma [i.]
realm
krallık [i.] – alem [i.] – memleket [i.]
rear
art [i.] – arka [i.] – geri [i.]
reasoning
muhakeme [i.] – mantıklı düşünme [i.] – düşünce [i.]
reassure
yeniden güven vermek [f.] – tekrar sigortalamak [f.] – güvence vermek [f.]
rebel
ayaklanmak [f.] – başkaldırmak [f.] – isyancı [i.]
rebellion
başkaldırı [i.] – isyan [i.] – ayaklanma [i.]
recipient
alıcı [i.] – alan kimse [i.] – alan [i.]
reconstruction
yeniden yapılanma [i.] – yeniden kurma [i.] – kalkınma [i.]
recount
yeniden saymak [f.] – nakletmek [f.] – anlatmak [f.]
referendum
halk oylaması [i.] – halkoyu [i.] – tüm danış [i.]
reflection
yansıma [i.] – derinlemesine düşünme [i.] – hayal [i.]
reform
reform yapmak [f.] – yeniden düzenlemek [f.] – düzelmek [f.]
refuge
refüj [i.] – sığınak [i.] – iltica [i.]
refusal
geri çevirme [i.] – reddetme [i.] – ret [i.]
regain
geri kazanmak [i.] – tekrar ele geçirmek [f.] – tekrar kavuşmak [f.]
regardless
ne olursa olsun [zf.] – kayıtsız [s.] – aldırışsız [s.]
regime
yönetim şekli [i.] – rejim [i.] – diyet [i.]
regulator
regülatör [i.] – akım düzenleyici [i.] – dalış tüplerinin yüksek basıncını dalgıçların nefes alabilecekleri makul basınca düşüren bir supap [i.]
regulatory
düzenleyici [s.] – mevzuat [s.] – mevzuata ilişkin [s.]
rehabilitation
rehabilitasyon [i.] – ıslah [i.] – haklarını geri verme [i.]
reign
hüküm sürmek [f.] – saltanat [i.] – saltanat sürmek [f.]
rejection
reddetme [i.] – kabul etmeme/edilmeme [i.] – ret [i.]
relevance
ilgi [i.] – alaka [i.] – ilgi (belirli bir konuyla olan) [i.]
reliability
güvenilirlik [i.] – güven [i.] – emniyet [i.]
reluctant
gönülsüz [s.] – isteksiz [s.] – tereddütlü [s.]
remainder
geri kalan [i.] – bakiye [i.] – elde kalan kitapları ucuza elden çıkarmak [f.]
remains
kalıntılar [i.] – artıklar [i.] – ceset [i.]
remedy
deva [i.] – çare [i.] – çare bulmak [f.]
reminder
andaç [i.] – anmalık [i.] – hatırlatma [i.]
removal
sökme [i.] – kaldırma [i.] – çıkarma [i.]
render
resmetmek [f.] – etmek (iyilik/hizmet/yardım/teşekkür) [f.] – duruma getirmek [f.]
renew
yenilemek [f.] – bakım yapmak [f.] – yenilenmek [f.]
renowned
ünlü [s.] – anlı şanlı [s.] – meşhur [s.]
rental
kiralık [s.] – kira [i.] – kiralık eşya [i.]
replacement
yenisiyle değiştirme [i.] – replasman [i.] – yerine geçen kimse [i.]
reportedly
söylentilere bakılırsa [zf.] – dediklerine göre [zf.] – anlatıldığına göre [zf.]
representation
temsil [i.] – betimleme [i.] – suret [i.]
reproduce
yeniden üretmek [f.] – kopyasını çıkartmak [f.] – çoğalmak [f.]
reproduction
üreme [i.] – çoğalma [i.] – aynını yapma [i.]
republic
cumhuriyet [i.] – cumhuriyetçi [i.] – erkin bir hükümdarın elinde değil de halkın elinde bulunduğu yönetim biçimi [i.]
resemble
benzemek [f.] – andırmak [f.] – kan çekmek [f.]
reside
ikamet etmek [f.] – ikamet etmek [f.] – oturmak (ikamet vb) [f.]
residence
mesken [i.] – ikamet [i.] – konut [i.]
residential
oturmaya elverişli [s.] – özel konutların bulunduğu (mahalle/semt) [s.] – oturmaya ayrılmış [s.]
residue
tortu [i.] – küspe [i.] – arta kalan [i.]
resignation
istifa [i.] – katlanma (boyun eğerek) [i.] – istifa mektubu [i.]
resistance
rezistans [i.] – direnç [i.] – direnme [i.]
respective
şahsi [s.] – ayrı ayrı [s.] – kendi [s.]
respectively
sırasıyla [zf.] – sırayla [zf.] – ayrı ayrı [zf.]
restoration
restore etme [i.] – restorasyon [i.] – restorasyon dönemi [i.]
restraint
kısıtlama [i.] – sınırlama [i.] – dizginleme [i.]
resume
sürdürmek [f.] – kavuşmak [f.] – kaldığı yerden devam etmek [f.]
retreat
geri çekilmek [f.] – geri adım atmak [f.] – köşesine çekilmek [f.]
retrieve
geri almak [f.] – yeniden kazanmak [f.] – telafi etmek [f.]
revelation
vahiy [i.] – ifşa [i.] – keşif [i.]
revenge
intikam almak [f.] – intikam [i.] – öç [i.]
reverse
ters [s.] – yerlerini değiştirmek [f.] – ters yüz etmek [f.]
revival
canlanma [i.] – ayılma [i.] – uyanma [i.]
revive
canlandırmak [f.] – dirilmek [f.] – diriltmek [f.]
revolutionary
inkılapçı [i.] – devrimci [i.] – ihtilalci [i.]
rhetoric
güzel konuşma [i.] – etkili yazma [i.] – hitabet [i.]
rifle
tüfek [i.] – yiv açmak [f.] – soymak [f.]
riot
isyan etmek [f.] – ayaklanmak [f.] – ayaklanma [i.]
rip
sökmek [f.] – sökük [i.] – yırtmak [f.]
ritual
dini tören [i.] – alışkı [i.] – ayin kuralları [i.]
robust
güçlü [s.] – dirençli [s.] – çetin [s.]
rock
sallanmak [f.] – kaya [i.] – şok etmek [f.]
rod
çubuk [i.] – sırık [i.] – ceza [i.]
rotate
dönmek [f.] – döndürmek [f.] – çevirmek [f.]
rotation
dönüş [i.] – dönme [i.] – rotasyon [i.]
ruling
çizgi (cetvelle) [i.] – cetvelle çizme [i.] – yönetim [i.]
rumour
söylenti [i.] – yaymak [f.] – dedikodu yapmak [f.]
sack
çuvala doldurmak [f.] – çuvala koymak [f.] – çuval [i.]
sacred
kutsal [s.] – dini [s.] – kutsi [s.]
sacrifice
kurban etmek [f.] – feda etmek [f.] – kurban [i.]
saint
aziz [i.] – azizler mertebesine çıkarmak [f.] – aziz kabul etmek [f.]
sake
hatır [i.] – uğur [i.] – hatır
sanction
yaptırım [i.] – müeyyide [i.] – onaylama [i.]
say
söylemek [f.] – demek [f.] – said - said [f.]
scattered
dağınık [s.] – perişan [s.] – dağıtılmış [s.]
sceptical
kuşkucu [s.] – inançsız [s.] – şüpheli [s.]
scope
faaliyet alanı [i.] – kapsam [i.] – araştırmak [f.]
screw
vidalamak [f.] – vida [i.] – geçirmek [f.]
scrutiny
inceleme [i.] – dikkatle bakma [i.] – dikkatli inceleme [i.]
seal
mühürlemek [f.] – fok [i.] – kaşe [i.]
secular
laik [s.] – seküler [s.] – dünyevi [s.]
seemingly
sureta [zf.] – zahiren [zf.] – görünürde [zf.]
segment
kesimlemek [f.] – bölmek [f.] – parçalara ayırmak [f.]
seize
el koymak [f.] – zorla almak [f.] – kapmak [f.]
seldom
nadiren [zf.] – belki de hiç [zf.] – az [zf.]
selective
seçici [s.] – seçmeli [s.] – dikkatli [s.]
senator
senatör [i.] – roma senatörü – senato üyesi
sensation
sansasyon [i.] – his [i.] – algılama [i.]
sensitivity
hassaslık [i.] – duyarlılık [i.] – hassasiyet [i.]
sentiment
düşünce [i.] – hassaslık [i.] – duygu [i.]
separation
ayırma [i.] – ayrılma [i.] – ayrılık [i.]
serial
seri [i.] – seri [s.] – tefrika [i.]
set-up
proje [i.] – yapı [i.] – durum [i.]
settlement
yerleşim [i.] – yerleştirme [i.] – bağlanan gelir [i.]
shareholder
hissedar [i.] – paydaş [i.] – ortak [i.]
shatter
kırmak [f.] – paramparça etmek [f.] – tuzla buz etmek [f.]
shed
dökmek (gözyaşı vb) [f.] – dökmek [f.] – kulübe [i.]
sheer
düpedüz [zf.] – büsbütün [zf.] – yolundan sapmak [f.]
shipping
nakliye [i.] – nakliyat [i.] – gemiler [i.]
shoot
film çekmek [f.] – çekim yapmak (kamera) [f.] – ateş etmek [f.]
shrink
küçültmek [f.] – küçülmek [f.] – büzülmek [f.]
shrug
omuz silkmek [f.] – (bilmiyorum veya ilgilendirmiyor anlamında) iki omuzu yukarı kaldırmak [f.] – omuz silkme [i.]
sigh
iç çekme [i.] – iç geçirmek [f.] – of çekmek [f.]
simulate
taklidini yapmak [f.] – numarası yapmak [f.] – benzerini yapmak [f.]
simulation
sahte tavır [i.] – yalandan yapma [i.] – muvazaa [i.]
simultaneously
eş zamanlı [zf.] – eşzamanlı olarak [zf.] – aynı anda
sin
günah [i.] – günaha girmek [f.] – suç işlemek [f.]
situated
konum [s.] – yerleşmiş [s.] – bulunan [s.]
sketch
taslağını yapmak [f.] – eskiz [i.] – kroki [i.]
skip
(bir konudan diğerine) atlamak [f.] – atlamak [f.] – sekmek [f.]
slam
ağır bir şekilde eleştirmek [f.] – yenmek [f.] – çarparak kapatmak (kapıyı/kapağı) [f.]
slap
tokatlamak [f.] – tokat [i.] – sille atmak [f.]
slash
azarlamak [f.] – yarmak [f.] – yırtmak [f.]
slavery
kölelik [i.] – angarya [i.] – halayıklık [i.]
slot
yarık [i.] – yerleştirmek [f.] – oturtmak [f.]
smash
paramparça etmek [f.] – hurdahaş etmek [f.] – kırıp dökmek [f.]
snap
patlamak [f.] – şipşak fotoğraf çekmek [f.] – şakırdatmak (parmaklarını) [f.]
soak
sırılsıklam etmek [f.] – sırılsıklam olmak [f.] – suya girmek [f.]
soar
yüksekten uçmak [f.] – ötesine gitmek [f.] – hızla yükselmek [f.]
socialist
toplumcu [i.] – sosyalist [i.] – sosyalizme özgü [s.]
sole
ayak tabanı [i.] – taban [i.] – yegane [s.]
solely
sadece [zf.] – yalnızca [zf.] – ancak [zf.]
solicitor
avukat [i.] – savcı [i.] – hukuk görevlisi [i.]
solidarity
dayanışma [i.] – tesanütçülük [i.] – tesanüd [i.]
solo
solo yapmak [f.] – solo [i.] – tek kişilik oyun [i.]
sound
ses [i.] – söylemek [f.] – derine dalmak (balina) [f.]
sovereignty
egemenlik [i.] – büyüklük [i.] – yücelik [i.]
spam
internette birçok kullanıcıya gönderilen uygun olmayan ya da istenmeyen mesajlar [i.] – istenmeyen e-posta – elektronik posta sağanağı
span
karış [i.] – süre [i.] – bağlamak [f.]
spare
kıymamak [f.] – ayırmak [f.] – boş (zaman) [s.]
spark
kıvılcım saçmak [f.] – kıvılcım [i.] – kıvılcım saçmak [f.]
specialized
uzmanlaşmış [s.] – belli bir amaç için üretilen [s.] – belli bir alanda uzmanlaşmış [s.]
specification
belirtme [i.] – şartname [i.] – tarif [i.]
specimen
örnek [i.] – numune [i.] – göstermelik [i.]
spectacle
görülecek şey [i.] – piyes [i.] – büyük gösteri [i.]
spectrum
tayf [i.] – spektrum [i.] – görüntü [i.]
spell
hecelemek [f.] – büyü [i.] – spelled/spelt - spelled/spelt [f.]
sphere
küre [i.] – gökyüzü [i.] – dünya [i.]
spin
döndürmek [f.] – dönme [i.] – spun - spun [f.]
spine
omurga [i.] – kitap sırtı [i.] – sürgün [i.]
spotlight
ilgi çekmek [f.] – sahne ışığı [i.] – spot lamba [i.]
spouse
eş [i.] – ikişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda ortak oynayan iki kişiden her biri [i.] – koca [i.]
spy
casus [i.] – casusluk yapmak [f.] – gözlemek [f.]
squad
ekip [i.] – takım [i.] – departman [i.]
squeeze
sıkışmak [f.] – sıkmak [f.] – tıkıştırmak [f.]
stab
saplamak [f.] – bıçaklamak [f.] – bıçaklamak [f.]
stability
kararlılık [i.] – durağanlık [i.] – sabitlik [i.]
stabilize
dengede tutmak [f.] – dengede tutmak [f.] – stabilize etmek [f.]
stake
kazık [i.] – ispalyaya bağlamak [f.] – sırığa bağlamak [f.]
standing
ayakta [s.] – ayakta durma [i.] – statü [i.]
stark
sert [s.] – boş [s.] – kati [s.]
statistical
istatistiksel [s.] – sayılamaya dayalı [s.] – istatistik [s.]
steer
yönlendirmek [f.] – idare etmek [f.] – dümen tutmak [f.]
stem
-den gelmek [f.] – çıkmak [f.] – kök [i.]
stereotype
basmakalıp inanış [i.] – klişe [i.] – tutturmak [f.]
stimulus
uyandırıcı [i.] – uyarıcı [i.] – uyartı [i.]
stir
karıştırmak [f.] – uyandırmak (belirli bir duyguyu) [f.] – harekete geçmek [f.]
storage
biriktirme [i.] – depo [i.] – depolama [i.]
straightforward
onat [s.] – hilesiz [s.] – açık [s.]
strain
gerilerek zorlanmak (kaslar) [f.] – gerginleştirmek [f.] – gerilmek [f.]
strand
bükmek (ip) [f.] – başarısızlığa uğramak [f.] – karaya oturtmak [f.]
strategic
stratejik [s.] – gengüdümsel [s.] – şartlara uygun [s.]
striking
çarpıcı [s.] – vurma [i.] – geçici desteklerin alınması [i.]
strip
soymak [f.] – şerit [i.] – stripped/stript - stripped/stript [f.]
strive
uğraşmak [f.] – çabalamak [f.] – strove/strived - striven/strived [f.]
structural
yapısal [s.] – strüktürel [s.] – yapı [s.]
stumble
sendelemek [f.] – tökezlemek [f.] – sürçmek [f.]
stun
şok etkisi yaratmak (birinde) [f.] – şaşkına çevirmek [f.] – şoke etmek [f.]
submission
arz [i.] – bildirme [i.] – teklif [i.]
subscriber
abone [i.] – bağışçı [i.] – katkıda bulunan [i.]
subscription
abonelik [i.] – sürdürüm [i.] – ödenti [i.]
subsidy
bir kimse veya kuruma ayrılan meblağ [i.] – para yardımı [i.] – ödenek [i.]
substantial
varlıklı [s.] – önemli [s.] – azımsanmayacak (sayı/miktar) [s.]
substantially
önemli miktarda [zf.] – özünde [zf.] – gerçekte [zf.]
substitute
yerine geçirmek [f.] – yerine geçmek [f.] – yedek oyuncu [i.]
substitution
ikame [i.] – yerine koyma [i.] – naiplik [i.]
subtle
hemen göze çarpmayan [s.] – güç algılanan [s.] – ince bir zekayı yansıtan [s.]
suburban
şehrin çevresindeki yerleşim alanları [i.] – banliyöde oturan kimse [i.] – banliyö [i.]
succession
birbirini izleme [i.] – birbirini takip etme [i.] – zincir [i.]
successive
ardışık [s.] – birbirini izleyen [s.] – art arda [s.]
successor
varis [i.] – halef [i.] – takipçi [i.]
suck
emmek [f.] – özümlemek [f.] – içmek [f.]
sue
dava açmak [f.] – mahkemeye vermek [f.] – dava açmak [f.]
suicide
intihar [i.] – intihar eden kimse [i.] – intihar [i.]
suite
takım [i.] – takım (mobilya için) [i.] – birkaç odalı daire [i.]
summit
zirve [i.] – dağın zirvesine tırmanmak [f.] – zirve yapmak [f.]
superb
harikulade [s.] – nefis [i.] – ala [s.]
superior
amir [i.] – üst (rütbe) [s.] – üstün [s.]
supervise
gözetip denetleyerek yönetmek [f.] – nezarete almak [f.] – nezaret etmek [f.]
supervision
teftiş [i.] – nezaret [i.] – denetim [i.]
supervisor
denetmen [i.] – süpervizör [i.] – gözetmen [i.]
supplement
ek [i.] – tamamlamak [f.] – eklemek [f.]
supportive
destek verici [s.] – yardımcı [s.] – destekleyici [s.]
supposedly
sözümona [zf.] – söylendiğine göre [zf.] – varsayılarak [zf.]
suppress
bastırmak [f.] – ortadan kaldırmak [f.] – zapt etmek [f.]
supreme
yüce [s.] – üstün derecedeki [i.] – en büyük [s.]
surge
kabarmak (deniz) [f.] – kabarmak [f.] – aniden yükselmek [f.]
surgical
cerrahi [s.] – ameliyatlarda kullanılan [s.] – ameliyatla yapılan [s.]
surplus
fazla [i.] – artakalan miktar [i.] – üretim fazlası [i.]
surrender
vazgeçmek [f.] – teslim olmak [f.] – boyun eğmek [f.]
surveillance
gözetleme [i.] – gözetim [i.] – teftiş [i.]
suspension
askıya alma [i.] – tehir [i.] – geçici olarak durdurma [i.]
suspicion
kuşku [i.] – şüphe [i.] – az miktar [i.]
suspicious
kuşkulu [s.] – şüpheli [s.] – şüpheci [s.]
sustain
güç vermek [f.] – ayakta tutmak [f.] – uğramak (kötü bir şeye) [f.]
swing
sallanmak [f.] – sallamak [f.] – salıncakta sallanmak [f.]
sword
kılıç [i.] – hükümdarlık [i.] – savaş [i.]
symbolic
sembolik [s.] – imsel [s.] – simgesel [s.]
syndrome
belirgi [i.] – belirti [i.] – sendrom [i.]
synthesis
bireşim [i.] – sentez [i.] – bireşim
systematic
sistematik [s.] – sistemli [s.] – yöntemli [s.]
tackle
ele almak (bir problemi) [f.] – mücadele etmek [f.] – avadanlık [i.]
tactic
taktik [i.] – manevra [i.] – başvurulan yol ve yöntem [i.]
tactical
ustaca planlanmış [s.] – tedbirli [s.] – taktiğe ait [s.]
taxpayer
vergi veren kimse [i.] – mükellef [i.] – vergi mükellefi
tempt
kışkırtmak [f.] – baştan çıkarmak [f.] – öfkelendirmek [f.]
tenant
kiracı [i.] – kiralamak [f.] – kirada oturmak [f.]
tender
sunmak [f.] – (resmi) teklif etmek [f.] – ihale [i.]
tenure
kadrolu olmak [f.] – kadro almak [f.] – memuriyet süresi [i.]
terminal
terminal [i.] – sonek [i.] – son durak [i.]
terminate
son vermek [f.] – sınır koymak [f.] – sınırlamak [f.]
terrain
arazi [i.] – arsa [i.] – bölge [i.]
terrific
müthiş [s.] – olağanüstü [s.] – çok güzel [s.]
testify
tanıklık etmek [f.] – şahadet etmek [f.] – şahitlik etmek [f.]
testimony
şahadet [i.] – tanıklık [i.] – şahitlik [i.]
texture
özellik [i.] – yapı [i.] – özyapı [i.]
thankfully
minnettar bir şekilde [zf.] – şükürler olsun [zf.] – neyse ki [zf.]
theatrical
tiyatroya ait [s.] – abartılı [s.] – doğal olmayan [s.]
theology
teoloji [i.] – ilahiyat [i.] – dinbilim [i.]
theoretical
teorik [s.] – nazariyat [s.] – nazari [s.]
thereafter
sonra [zf.] – ondan sonra [zf.] – bundan sonra [zf.]
thereby
öylelikle [zf.] – böylece [zf.] – o sebeple [zf.]
thought-provoking
kışkırtıcı [s.] – düşündürücü [s.] – merak uyandıran [s.]
thoughtful
düşünceli [s.] – anlayışlı [s.] – düşünceli [s.]
thread
iplik [i.] – iplik geçirmek (iğneye) [f.] – film şeridini takmak [f.]
threshold
eşik [i.] – eşiklemek [f.] – alt sınır [i.]
thrilled
heyecanlanmış [s.] – heyecanlı [s.] –
thrive
thrived/throve - thrived/thriven [f.] – serpilmek [f.] – gelişmek [f.]
tide
akıntı ile yüzmek [f.] – meddücezir [i.] – istikamet [i.]
tighten
sıkmak [f.] – sıkılaştırmak [f.] – sıkıştırmak (vida vb) [f.]
timber
kalas [i.] – kereste [i.] – kereste ile kaplamak [f.]
timely
zamanında yapılan [s.] – oturaklı [s.] – yerinde [s.]
tobacco
tütün [i.] – –
tolerance
müsamaha [i.] – hoşgörü [i.] – tolerans [i.]
tolerate
tahammül etmek [f.] – hoşgörmek [f.] – hoş görmek [f.]
toll
çan çalmak [f.] – ağır ağır çalmak (çanı) [f.] – ağır ağır çalmak (çan) [f.]
top
tepe [i.] – baş [i.] – üst [i.]
torture
eziyet [i.] – işkence [i.] – tazip etmek [f.]
toss
tartışmak [f.] – saçmak (yavaşça/rasgele) [f.] – atmak (yavaşça/rasgele) [f.]
total
toplam [i.] – tutar [i.] – bulmak [f.]
toxic
zehirli [s.] – toksik [s.] – zehirli
trace
iz sürmek [f.] – izini sürmek [f.] – izlemek [f.]
trademark
marka [i.] – alametifarika [i.] – alameti farika [i.]
trail
iz [i.] – gerisinde olmak (başkalarının) [f.] – yerde uzamak (bitki) [f.]
trailer
treyler [i.] – römork [i.] – fragman [i.]
transaction
işlem [i.] – alışveriş [i.] – iş [i.]
transcript
belge [i.] – suret [i.] – transkript [i.]
transformation
dönüşüm [i.] – dönüştürme [i.] – inkılap [i.]
transit
geçmek [f.] – transit geçmek [f.] – transit [i.]
transmission
şanzıman [i.] – vites [i.] – iletim [i.]
transparency
şeffaflık [i.] – saydamlık [i.] – diyapozitif [i.]
transparent
saydam [s.] – şeffaf [s.] – belli [s.]
trauma
travma [i.] – şok [i.] – incinme [i.]
treaty
antlaşma [i.] – pakt [i.] – akit [i.]
tremendous
mahşeri [s.] – şahane [s.] – muazzam [s.]
tribal
kabileye ait [s.] – kabile –
tribunal
yargıç kürsüsü [i.] – mahkeme [i.] – mahkeme
tribute
haraç [i.] – övgü [i.] – devletin devlete barış için ödediği para [i.]
trigger
tetiklemek [f.] – tetik [i.] – tetiği çekip ateşlemek [f.]
trio
üçlü takım [i.] – triyo [i.] – trio [i.]
triumph
zafer [i.] – övünmek [f.] – muzaffer olmak [f.]
trophy
hayvan başları ile süslemek [f.] – ganimet [i.] – kupa [i.]
troubled
sıkıntılı [s.] – sorun edilen [s.] – rahatsız [s.]
trustee
yediemin [i.] – mütevelli [i.] – vekil [i.]
tuition
okul ücreti [i.] – ders ücreti [i.] – öğretme [i.]
turnout
toplantı mevcudu [i.] – grev [i.] – kıyafet [i.]
turnover
ciro [i.] – meyveli turta [i.] – eksilme [i.]
twist
bükülmek [f.] – burmak [f.] – bükmek [f.]
undergraduate
lisans [s.] – öğrenci [i.] – üniversite öğrencisi [i.]
underlying
altında yatan [s.] – vurgulama [i.] – altını çizme [i.]
undermine
baltalamak [f.] – kuyusunu kazmak [f.] – zarar vermek (yavaş yavaş/sinsice) [f.]
undoubtedly
şüphesiz olarak [zf.] – kesinlikle [zf.] – hiç şüphesiz [zf.]
unify
aynı yapmak [f.] – bütünleştirmek [f.] – bir örnek yapmak [f.]
unprecedented
eşi benzeri görülmemiş [s.] – eşi görülmemiş [s.] – yeni [s.]
unveil
örtüsünü kaldırmak [f.] – göstermek (ilk kez olarak) [f.] – açığa çıkarmak [f.]
upcoming
olmak üzere olan [s.] – gelecek [s.] – olacak [s.]
upgrade
bir üst modele geçmek [f.] – bir üst seviyeye geçmek [f.] – geliştirmek [f.]
uphold
upheld - upheld [f.] – savunmak (bir hakkı/prensibi) [f.] – tutmak [f.]
utility
yardımcı yazılım [i.] – kamu hizmet kuruluşu [i.] – işe yarar şey [i.]
utilize
faydalı hale getirmek [f.] – yararlanmak [f.] – yarar sağlamak [f.]
utterly
tümüyle [zf.] – tamamen [zf.] – düpedüz [zf.]
vacuum
vakum [i.] – elektrik süpürgesi ile temizlemek [f.] – elektrik süpürgesiyle temizlemek [f.]
vague
şüpheli [s.] – kararsız [s.] – anlaşılmaz [s.]
validity
geçerlilik [i.] – hüküm [i.] – dürüstlük [i.]
vanish
ortadan kaybolmak [f.] – sırra kadem basmak [f.] – yitmek [f.]
variable
değişken [s.] – uyuşmazlık [i.] – değişken şey [i.]
varied
değişik [s.] – türlü [s.] – değiştirilmiş [s.]
vein
damar [i.] – damarlarla kaplamak [f.] – huy [i.]
venture
girişim [i.] – tehlikeye atmak [f.] – riske atmak [f.]
verbal
sözlü [s.] – isim fiil [i.] – şifahen [s.]
verdict
hüküm [i.] – ilam [i.] – jüri kararı [i.]
verify
doğrulamak [f.] – soruşturmak [f.] – kanıtlamak [f.]
verse
dize [i.] – mısra [i.] – şiir yazmak [f.]
versus
karşı [ed.] – aleyhinde [ed.] – -e karşı [ed.]
vessel
gemi [i.] – damar [i.] – tekne [i.]
veteran
eski kurt [s.] – emektar [s.] – kıdemli [s.]
viable
yaşayabilir [s.] – uygulanabilir [s.] – kendi ayakları üzerinde durabilen (toplumsal/siyasal/ekonomik açıdan) [s.]
vibrant
titreşimli [s.] – enerjik [s.] – gür [s.]
vice
mengene [i.] – ahlak bozukluğu [i.] – özür [i.]
vicious
kirli [s.] – çok kötü [s.] – bedhah [s.]
villager
köylü [i.] – –
violate
ihlal etmek [f.] – –
violation
ihlal [i.] – saygısızlık etme [i.] – yerine getirmeme [i.]
virtue
fazilet [i.] – erdem [i.] – meziyet [i.]
vocal
sesli [s.] – vokal [s.] – sözlü [s.]
vow
yemin etmek [f.] – ant içmek [f.] – adak [i.]
vulnerability
hasar görebilirlik [i.] – yaralanabilirlik [i.] – saldırı veya tenkide maruz olma [i.]
vulnerable
zedelenebilir [s.] – kolayca yaralanır [s.] – saldırı veya tenkide maruz olan [s.]
ward
vesayet [i.] – koğuş [i.] – geçiştirmek [f.]
warehouse
ardiye [i.] – antrepo [i.] – toptan satış yeri [i.]
warfare
savaş [i.] – harp [i.] – savaş hali [i.]
warrant
garanti etmek [f.] – ruhsat vermek [f.] – izin vermek [f.]
warrior
savaşçı [i.] – cenkçi [i.] – silahşor [i.]
weaken
güçsüzleştirmek [f.] – zayıflatmak [f.] – hafifletmek [f.]
weave
dokumak [f.] – örmek [f.] – örme [i.]
weed
ot [i.] – yabani otları temizlemek [f.] – istenmeyen otları çıkarıp temizlemek [f.]
well
fışkırmak [f.] – kuyu [i.] – iyi [s.]
well-being
hayır [i.] – iyi oluş [i.] – sağlık [i.]
whatsoever
hangi [s.] – lalettayin [s.] – herhangi bir [s.]
whereby
vasıtasıyla [bağ.] – onunla [bağ.] – sayesinde [bağ.]
whip
kamçılamak [f.] – kırbaçlamak [f.] – kamçılama [i.]
wholly
büsbütün [zf.] – kamilen [zf.] – tamamıyla [zf.]
widen
genişletmek [f.] – bollaşmak [f.] – genişlemek [f.]
widow
dul bırakmak [f.] – dul [i.] – dul kadın [i.]
width
en [i.] – genişlik [i.] – arz [i.]
willingness
gönüllülük [i.] – içinden gelme [i.] – isteklilik [i.]
wipe
silmek [f.] – silme [i.] – temizleme [i.]
wit
zeka kıvraklığı [i.] – akıl [i.] – ince espri [i.]
withdrawal
bırakma [i.] – vazgeçme [i.] – geri çekilme [i.]
workout
çalışarak elde etmek [f.] – deneme [i.] – antrenman [i.]
worship
tapmak [f.] – tapınmak [f.] – ibadet etmek [f.]
worthwhile
değer [s.] – dişe dokunur [s.] – zahmete değer [s.]
worthy
önemli kimse [i.] – ileri gelenlerden biri [i.] – saygın kişi [i.]
yell
bağırmak [f.] – bağırma [i.] – çığırmak [f.]
yield
teslim olmak [f.] – kazanç sağlamak [f.] – ürün vermek [f.]
youngster
çocuk [i.] – genç adam [i.] – delikanlı [i.]