B1-2 Flashcards

Part 2

1
Q

length

A

uzunluk [i.] – boy [i.] – süre [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

level

A

seviye [i.] – düzey [i.] – kademe [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

lie

A

yatmak [f.] – uzanmak [f.] – yalan söylemek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

like

A

beğenmek [f.] – hoşlanmak [f.] – sevmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

limit

A

sınırlandırmak [f.] – kısıtlamak [f.] – sınırlamak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

lip

A

dudak [i.] – öpmek [f.] – kenar [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

liquid

A

sıvı [i.] – saydam [i.] – mayi [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

literature

A

literatür [i.] – edebiyat [i.] – kaynak [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

live

A

yaşamak [f.] – naklen [zf.] – ikamet etmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

living

A

canlı [s.] – geçinmek [f.] – geçim [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

local

A

lokal [s.] – yerel [s.] – yerli [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

locate

A

yerini saptamak [f.] – yerini bulmak [f.] – yerini tespit etmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

located

A

yeri tayin edilmiş – tespit edilmiş – kain

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

location

A

yer [i.] – konum [i.] – iskan [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

lonely

A

yalnız [s.] – tenha [s.] – kasvetli [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

loss

A

zarar [i.] – kayıp [i.] – hasar [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

luxury

A

lüks [i.] – zevk [i.] – lüks şey [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

mad

A

kızgın [s.] – deli [s.] – çılgın [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

magic

A

sihirbazlık [i.] – büyü [i.] – sihir [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

mainly

A

daha çok [zf.] – esasen [zf.] – en çok [zf.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

mall

A

vurmak [f.] – tokmakla dövmek [f.] – dövmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

management

A

işletme [i.] – idare [i.] – yönetim [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

market

A

çarşı [i.] – pazar [i.] – piyasa [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

marketing

A

pazarlama [i.] – alışveriş [i.] – piyasaya sunma

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
marriage
evlenme [i.] -- evlilik [i.] -- nikah [i.]
26
meanwhile
aynı anda [zf.] -- bu sırada [zf.] -- iken [zf.]
27
measure
ölçmek [f.] -- önlem [i.] -- ölçü [i.]
28
medium
orta [i.] -- çevre [i.] -- çare [i.]
29
mental
akli [s.] -- zihinsel [s.] -- ruhsal [s.]
30
mention
değinmek [f.] -- bahsetmek [f.] -- zikretmek [f.]
31
mess
karışıklık [i.] -- karmakarışıklık [i.] -- dağınıklık [i.]
32
mild
ılıman [s.] -- hafif [s.] -- küçük yumru [i.]
33
mine
maden [i.] -- mayın [i.] -- benimki [zm.]
34
mix
karıştırmak [f.] -- karışım [i.] -- karışmak [f.]
35
mixture
karışım [i.] -- katıştırma [i.] -- katma [i.]
36
mood
ruh hali [i.] -- huysuzluk [i.] -- mizaç [i.]
37
move
kımıldamak [f.] -- kıpırdamak [f.] -- hareket etmek [f.]
38
mud
çamur [i.] -- kötü söz veya iftira [i.] -- çamur [i.]
39
murder
cinayet işlemek [f.] -- öldürmek [f.] -- öldürme [i.]
40
muscle
adale [i.] -- kas [i.] -- pazı [i.]
41
musical
müzikli [s.] -- müziğe ait [s.] -- müzikal [s.]
42
mystery
sır [i.] -- esrar [i.] -- gizem [i.]
43
nail
çivilemek [f.] -- çakmak [f.] -- çivi [i.]
44
narrative
anlatı [i.] -- hikaye tarzında [s.] -- rivayet [i.]
45
nation
ulus [i.] -- millet [i.] -- halk [i.]
46
native
yerli [s.] -- yerli kimse [i.] -- yerli hayvan [i.]
47
naturally
doğal olarak [zf.] -- elbette [zf.] -- doğuştan [zf.]
48
necessarily
muhakkak [zf.] -- şart [zf.] -- ister istemez [zf.]
49
need
ihtiyaç duymak [f.] -- gerek [i.] -- gereksinim [i.]
50
needle
iğnelemek [f.] -- iğne [i.] -- sinirlendirmek [f.]
51
neighbourhood
mahalle [i.] -- havali [i.] -- muhit [i.]
52
neither
hiçbir [s.] -- ikisinden hiçbiri [zm.] -- ne bu ne öteki [zm.]
53
net
şebeke [i.] -- file [i.] -- ağ [i.]
54
next
sonraki [ed.] -- bundan sonraki [s.] -- en bitişik [s.]
55
nor
ne de [bağ.] -- ne [bağ.] --
56
normal
olağan [s.] -- normal [s.] -- standart [s.]
57
northern
kuzeyli [s.] -- kuzey [s.] -- kuzeye ait [s.]
58
note
not etmek [f.] -- senet [i.] -- nota [i.]
59
now
şimdi [zf.] -- halen [zf.] -- derhal [zf.]
60
nuclear
nükleer [s.] -- atom [i.] -- nükleer başlıklı füze [i.]
61
obvious
besbelli [s.] -- ortada [s.] -- bariz [s.]
62
obviously
besbelli [zf.] -- açık olarak [zf.] -- açıkçası [zf.]
63
occasion
vesile [i.] -- fırsat [i.] -- sebebi olmak [f.]
64
occur
meydana gelmek [f.] -- akla gelmek [f.] -- olmak [f.]
65
odd
acayip [s.] -- garip [s.] -- tuhaf [s.]
66
official
memur [i.] -- resmi [s.] -- yetkili [i.]
67
old-fashioned
eski [s.] -- eski moda [s.] -- nuh nebi`den kalma [s.]
68
once
bir kere [zf.] -- bir kez [zf.] -- birkez [zf.]
69
operation
operasyon [i.] -- işletme [i.] -- harekat [i.]
70
organized
teşkilatlı [s.] -- organize olmuş [s.] -- tertipli [s.]
71
organizer
organizatör [i.] -- düzenleyici [i.] -- düzenleyen kimse [i.]
72
original
özgün [s.] -- orijinal [s.] -- asıl [s.]
73
originally
aslen [zf.] -- orijinal bir şekilde [zf.] -- aslında [zf.]
74
ought
gerekli [f.] -- lazım [f.] -- gerekir [f.]
75
ours
bizim [zm.] -- bizimki [zm.] --
76
outdoor
açıkhava [s.] -- yapı dışı [i.] -- açık [s.]
77
outdoors
açık hava [i.] -- açık havada [zf.] -- açıkta [zf.]
78
pack
ambalajlamak [f.] -- sarmak [f.] -- paket [i.]
79
package
paketlemek [f.] -- paket [i.] -- koli [i.]
80
painful
ağrılı [s.] -- sancılı [s.] -- eziyetli [s.]
81
pale
solgun [s.] -- soluk [s.] -- kazık çakmak [f.]
82
pan
tava [i.] -- toprağı yıkayarak altın çıkarmak [f.] -- eleştirmek [f.]
83
participate
katılmak [f.] -- ortak olmak [f.] -- pay almak [f.]
84
particularly
özellikle [zf.] -- başta olmak üzere [zf.] -- ille [zf.]
85
pass
geçirmek [f.] -- geçmek [f.] -- geçiş izni [i.]
86
passion
hırs [i.] -- ihtiras [i.] -- tutku [i.]
87
path
yol [i.] -- yörünge [i.] -- keçiyolu [i.]
88
payment
ödeme [i.] -- harcama [i.] -- maaş [i.]
89
peaceful
huzurlu [s.] -- barışçıl [s.] -- sakin [s.]
90
percentage
yüzde [i.] -- yüzdesi [i.] -- kısım [i.]
91
perfectly
mükemmelen [zf.] -- mükemmel olarak [zf.] -- eksiksiz [zf.]
92
performance
performans [i.] -- oynanma (oyun) [i.] -- amel [i.]
93
personally
şahsen [zf.] -- bizzat [zf.] -- şahsen [zf.]
94
persuade
ikna etmek [f.] -- razı etmek [f.] -- aklını çelmek [f.]
95
photographer
fotoğrafçı [i.] -- foto [i.] -- resimci [i.]
96
photography
fotoğrafçılık [i.] -- fotografi [i.] -- fotoğraf [i.]
97
pin
raptiye [i.] -- mecbur etmek [f.] -- dübel ile tutturmak [f.]
98
pipe
boru [i.] -- boru ile taşımak [f.] -- borularla getirmek [f.]
99
place
koymak [f.] -- oturtmak [f.] -- yerleştirmek [f.]
100
planning
planlama [i.] -- tasarım [i.] -- düzene sokma [i.]
101
pleasant
güzel [s.] -- zevkli [s.] -- hoş [s.]
102
pleasure
zevk [i.] -- haz [i.] -- keyif [i.]
103
plenty
bolluk [i.] -- bereket [i.] -- mebzuliyet [i.]
104
plot
komplo kurmak [f.] -- hikayenin konusu [i.] -- komplo [i.]
105
plus
artı [s.] -- fazlalık [i.] -- fazla [i.]
106
poem
şiir [i.] -- şiir [i.] -- biçim [i.]
107
poet
şair [i.] -- şair [i.] -- ozan [i.]
108
poetry
şiir [i.] -- şiir [i.] -- şiir sanatı [i.]
109
point
nokta [i.] -- puan [i.] -- uç [i.]
110
poison
zehirlemek [f.] -- zehir [i.] -- otalamak [f.]
111
poisonous
zehirli [s.] -- kötü niyetli [s.] -- ağılı [s.]
112
policy
politika [i.] -- hareket tarzı [i.] -- idare [i.]
113
political
politik [s.] -- siyasi [s.] -- siyasal [s.]
114
politician
politikacı [i.] -- siyasetçi [i.] -- siyasi [i.]
115
politics
siyaset [i.] -- entrikalar [i.] -- politik oyunlar [i.]
116
port
liman [i.] -- gemiyi iskeleye döndürmek [f.] -- geminin sol tarafı [i.]
117
portrait
portre [i.] -- resim [i.] -- betimleme [i.]
118
possibly
muhtemelen [zf.] -- olabilir [zf.] -- herhalde [zf.]
119
pot
çanak [i.] -- demlik [i.] -- bilardo topunu deliğe sokmak [f.]
120
pour
dökmek [f.] -- yağmak [f.] -- şakır şakır yağmak [f.]
121
poverty
sefalet [i.] -- yokluk [i.] -- fakirlik [i.]
122
powder
toz [i.] -- toz haline getirmek [f.] -- toz serpmek [f.]
123
powerful
güçlü [s.] -- kuvvetli [s.] -- kuvvetli [s.]
124
practical
tatbiki [s.] -- kullanışlı [s.] -- pratik [s.]
125
pray
dua etmek [f.] -- rica etmek [f.] -- dua okumak [f.]
126
prayer
dua [i.] -- dilekçe [i.] -- niyaz [i.]
127
prediction
tahmin [i.] -- kestiri [i.] -- tahmin [i.]
128
prepared
hazır [s.] -- tedarikli [s.] -- amade [s.]
129
presentation
sunum [i.] -- sahneleme [i.] -- arz [i.]
130
press
basmak [f.] -- bastırmak [f.] -- baskı yapmak [f.]
131
pressure
basınç [i.] -- baskı [i.] -- zorlamak [f.]
132
pretend
yapar gibi görünmek [f.] -- iddiada bulunmak [f.] -- numara yapmak [f.]
133
previous
önceki [s.] -- evvelki [s.] -- eski [s.]
134
previously
önceden [zf.] -- daha önce [zf.] -- evvelce [zf.]
135
priest
papaz [i.] -- rahip [i.] -- keşiş [i.]
136
primary
ana [s.] -- birincil [s.] -- başlıca [s.]
137
prince
prens [i.] -- bey [i.] -- emir [i.]
138
princess
sultan [i.] -- prenses [i.] --
139
printing
basım [i.] -- baskı [i.] -- basma [i.]
140
prisoner
esir [i.] -- tutuklu [i.] -- tutsak [i.]
141
private
er [i.] -- mahrem [s.] -- özel [s.]
142
producer
yapımcı [i.] -- üretici [i.] -- fabrikatör [i.]
143
production
üretme [i.] -- yapım [i.] -- imal [i.]
144
profession
meslek [i.] -- ileri sürme [i.] -- uzmanlık alanı [i.]
145
profit
kar [i.] -- fayda [i.] -- çıkar [i.]
146
program
programlamak [f.] -- program [i.] -- planlamak [f.]
147
promote
tanıtımını yapmak [f.] -- desteklemek [f.] -- terfi ettirmek [f.]
148
proper
uygun [s.] -- münasip [s.] -- münasip [s.]
149
properly
uygun bir şekilde [zf.] -- doğru dürüst [zf.] -- düzgün bir şekilde [zf.]
150
property
mal mülk [i.] -- mülkiyet [i.] -- mülk [i.]
151
protest
protesto [i.] -- karşı çıkmak [f.] -- itiraz etmek [f.]
152
proud
gururlu [s.] -- mağrur [s.] -- kıvançlı [s.]
153
prove
kanıtlamak [f.] -- ispat etmek [f.] -- proved - proven/proved [f.]
154
pull
çekmek [f.] -- kalkmak (araba) [f.] -- hareket etmek [f.]
155
punish
cezaya çarptırmak [f.] -- silip süpürmek [f.] -- ceza vermek [f.]
156
punishment
ceza [i.] -- eziyet [i.] -- ağır çalıştırma [i.]
157
push
itelemek [f.] -- itmek [f.] -- kakmak [f.]
158
qualification
vasıf [i.] -- nitelik [i.] -- kayıt [i.]
159
qualified
nitelikli [s.] -- vasıflı [s.] -- kalifiye [s.]
160
qualify
vasıflandırmak [f.] -- nitelendirmek [f.] -- sınırlandırmak [f.]
161
queue
kuyruğa girmek [f.] -- kuyruk [i.] -- sıra [i.]
162
quit
bırakmak [f.] -- quit/quitted - quit/quitted [f.] -- tahliye etmek [f.]
163
quotation
alıntı [i.] -- aynen alıntı [i.] -- alıntılama [i.]
164
quote
alıntı yapmak [f.] -- söylediklerini tekrarlamak [f.] -- iktibas etmek [f.]
165
racing
yarışma [i.] -- yarış [i.] -- koşma [i.]
166
range
silsile [i.] -- sıra (dağ/tepe) [i.] -- çeşitlilik [i.]
167
rare
ender [s.] -- nadir [s.] -- seyrek [s.]
168
rarely
nadiren [zf.] -- bayramdan bayrama [zf.] -- az [zf.]
169
reaction
tepkime [i.] -- reaksiyon [i.] -- tepki [i.]
170
reality
gerçeklik [i.] -- gerçek [i.] -- realite [i.]
171
receipt
alındı [i.] -- makbuz [i.] -- fiş vermek [f.]
172
recommendation
tavsiye [i.] -- tavsiyename [i.] -- iş başarı belgesi [i.]
173
reference
referans [i.] -- kaynakçayı işaretlemek (kitap) [f.] -- söz etme [i.]
174
reflect
aksettirmek [f.] -- yansıtmak [f.] -- ifade etmek [f.]
175
regularly
düzenli olarak [zf.] -- sürekli [zf.] -- devamlı olarak [zf.]
176
reject
geri çevirmek [f.] -- reddetmek [f.] -- kabul etmemek [f.]
177
relate
nakletmek [f.] -- bağlı olmak [f.] -- arasında bağlantı kurmak (olaylar/durumlar/insanlar) [f.]
178
related
bağlantılı [s.] -- ilişkili [s.] -- ilişkin [s.]
179
relation
ilişik [i.] -- bağıntı [i.] -- ilişki [i.]
180
relative
hısım [i.] -- akraba [i.] -- nispi [s.]
181
relaxed
rahatlamış [s.] -- gevşemiş (kişi) [s.] -- gevşemiş [s.]
182
relaxing
dinlendirici [s.] -- rahatlatıcı [s.] -- gevşetici [s.]
183
release
piyasaya sunmak [f.] -- piyasaya sürmek [f.] -- satışa çıkarmak [f.]
184
reliable
güvenilir [s.] -- itimat edilir [s.] -- güven telkin eden [s.]
185
religion
din [i.] -- iman [i.] -- diyanet [i.]
186
religious
dinsel [s.] -- dini [s.] -- dini [s.]
187
remain
geriye kalmak [f.] -- kalmak (bir pozisyonda/derecede vb) [f.] -- kalmak (sessiz/hareketsiz) [f.]
188
remind
hatırlatmak [f.] -- hatırlatmak [f.] -- ansıtmak [f.]
189
remote
uzak [i.] -- naklen yayın [i.] -- dolaylı [s.]
190
rent
kiralamak [f.] -- kira [i.] -- kira getirmek [f.]
191
repair
tamir etmek [f.] -- onarmak [f.] -- onarım [i.]
192
repeat
yinelemek [f.] -- tekrarlamak [f.] -- tekerrür etmek [f.]
193
repeated
tekrarlanmış [s.] -- yinelenen [s.] -- tekrar edilen [s.]
194
represent
temsil etmek [f.] -- yansıtmak [f.] -- anlatmak [f.]
195
request
rica etmek [f.] -- talep etmek [f.] -- istem [i.]
196
require
gerekmek [f.] -- ihtiyacı olmak [f.] -- gerek duymak [f.]
197
reservation
yer ayırtma [i.] -- rezervasyon [i.] -- tereddüt [i.]
198
resource
kaynak [i.] -- kaynak sağlamak [f.] -- beceriklilik [i.]
199
respect
saygı göstermek [f.] -- hürmet [i.] -- saygı [i.]
200
responsibility
sorumluluk [i.] -- mesuliyet [i.] -- sağlamlık [i.]
201
responsible
mesul [s.] -- sorumlu [s.] -- yükümlü [s.]
202
result
netice [i.] -- sonuç [i.] -- sonucu olmak [f.]
203
retire
emekli olmak [f.] -- uzaklaşmak [f.] -- inzivaya çekilmek [f.]
204
retired
emekli [s.] -- kuytu [s.] -- münzevi [s.]
205
revise
gözden geçirerek düzeltmek (metni) [f.] -- gözden geçirerek değiştirmek (metni) [f.] -- tekrar düzeltme yapmak [f.]
206
rise
doğmak [f.] -- yükselmek [f.] -- yükseliş [i.]
207
risk
risk [i.] -- göze almak [f.] -- riske etmek [f.]
208
robot
otomat [i.] -- robot [i.] -- (güney afrika) trafik ışıkları
209
roll
yuvarlanmak [f.] -- yuvarlamak [f.] -- rulo [i.]
210
romantic
duygusal [s.] -- romantik [s.] -- romantik kimse [i.]
211
rope
halat [i.] -- ip [i.] -- kementle tutmak [f.]
212
rough
kaba saba [s.] -- kaba [s.] -- sert [s.]
213
row
sıra [i.] -- dizi [i.] -- kavgaya karışmak [f.]
214
royal
asil [s.] -- büyük tabaka kağıt [i.] -- kraliyet ailesinden kimse [i.]
215
rugby
ragbi [i.] -- ingiltere'de yerleşim yeri -- kuzey dakota eyaletinde şehir
216
rule
hüküm sürmek [f.] -- hükmetmek [f.] -- kural [i.]
217
safety
emniyet [i.] -- güven [i.] -- güven [i.]
218
sail
denize açılmak [f.] -- yelkenli [i.] -- yelken [i.]
219
sailor
gemici [i.] -- denizci [i.] -- kalyoncu [i.]
220
sample
örnek [i.] -- numune [i.] -- tatmak [f.]
221
sand
kum [i.] -- kumlamak [f.] -- kum serpmek [f.]
222
scan
taramak [f.] -- görüntülemek [f.] -- incelemek [f.]
223
scientific
ilmi [s.] -- bilimsel [s.] -- fenni [s.]
224
script
senaryo [i.] -- senaryolaştırmak [f.] -- bitişik harflerle yazılan yazı [i.]
225
sculpture
heykel [i.] -- oymak [f.] -- yontmak [f.]
226
secondary
ikincil [s.] -- muavin [i.] -- ikinci dereceli şey [i.]
227
security
güvenlik [i.] -- emniyet [i.] -- güvence [i.]
228
seed
tohum [i.] -- çekirdeği çıkarmak [f.] -- çekirdeğini çıkarmak [f.]
229
sensible
mantıklı [s.] -- akla uygun [s.] -- halden anlayan [s.]
230
separate
ayırmak [f.] -- ayrı [s.] -- ayrıştırmak [f.]
231
seriously
cidden [zf.] -- ağır [zf.] -- ciddi biçimde [zf.]
232
servant
hizmetçi [i.] -- hademe [i.] -- ayvaz [i.]
233
set
kurmak [f.] -- set [i.] -- takım [i.]
234
setting
ortam [i.] -- ayar [i.] -- dizme [i.]
235
shake
sallanmak [f.] -- titremek [f.] -- sallamak [f.]
236
share
paylaşmak [f.] -- hisse [i.] -- pay [i.]
237
sharp
sivri [s.] -- keskin [s.] -- oyunda hile yapmak [f.]
238
shelf
raf [i.] -- sığlık [i.] -- kaya tabakası [i.]
239
shell
kabuk [i.] -- kabuğunu çıkartmak [f.] -- kabuğunu soymak [f.]
240
shift
değiştirmek [f.] -- vardiya [i.] -- kaçamak cevap vermek [f.]
241
shine
parıldamak [f.] -- parlamak [f.] -- parlatmak [f.]
242
shiny
parlak [s.] -- parlak [s.] -- açık [s.]
243
shoot
film çekmek [f.] -- çekim yapmak (kamera) [f.] -- ateş etmek [f.]
244
shy
korkmak [f.] -- pısırık [s.] -- çekingen [s.]
245
sight
görünüş [i.] -- görme yeteneği [i.] -- görme [i.]
246
signal
sinyal vermek [f.] -- sinyal [i.] -- işaret [i.]
247
silent
suskun [s.] -- sessiz [s.] -- süküti [s.]
248
silly
saçma sapan [s.] -- aptalca [s.] -- ahmak [s.]
249
similarity
benzerlik [i.] -- ayrımsızlık [i.] -- benzeyiş [i.]
250
similarly
aynı şekilde [zf.] -- benzer biçimde [zf.] -- benzer şekilde [zf.]
251
simply
basit bir şekilde [zf.] -- basitçe [zf.] -- bayağı [zf.]
252
since
ondan sonra [zf.] -- o zamandan beri [zf.] -- sonradan [zf.]
253
sink
suya batmak [f.] -- batırmak [f.] -- batmak [f.]
254
slice
dilimlemek [f.] -- dilim [i.] -- kesmek [f.]
255
slightly
hafif tertip [zf.] -- belli belirsiz [zf.] -- biraz [zf.]
256
slow
yavaşlatmak [f.] -- yavaş [s.] -- ağır [s.]
257
smart
sızlamak [f.] -- akıllı [s.] -- zeki [s.]
258
smooth
düzlemek [f.] -- düz [s.] -- pürüzsüz [s.]
259
software
yazılım [i.] -- bilgisayarlı yazılım sistemi -- yazılım
260
soil
toprak [i.] -- pisletmek [f.] -- leke sürmek [f.]
261
solid
sağlam [s.] -- yekpare [s.] -- sert [s.]
262
sort
sıralamak [f.] -- sınıflandırmak [f.] -- cins [i.]
263
southern
güneye ait [s.] -- güneyli [s.] -- güney [s.]
264
specifically
belirli bir biçimde [zf.] -- özellikle [zf.] -- spesifik olarak [zf.]
265
spending
harcama [i.] -- harcama --
266
spicy
baharatlı [s.] -- şık [s.] -- hoş [s.]
267
spirit
ispirto [i.] -- ruh [i.] -- can [i.]
268
spoken
sözlü [s.] -- konuşma [s.] -- konuşulan [s.]
269
spot
leke [i.] -- benek [i.] -- nokta [i.]
270
spread
yaymak [f.] -- yayılmak [f.] -- spread - spread [f.]
271
spring
memba [i.] -- ilkbahar [i.] -- bahar [i.]
272
stadium
stadyum [i.] -- dönem -- stat
273
staff
kadro [i.] -- personel [i.] -- görevli olarak çalışmak [f.]
274
standard
standart [s.] -- miyar [i.] -- sembol [i.]
275
state
ifade etmek [f.] -- bildirmek [f.] -- belirtmek [f.]
276
statistic
istatistik [i.] -- örnek istatistiği -- istatistiksel
277
statue
heykel [i.] -- heykel [i.] -- yontu [i.]
278
stick
saplamak [f.] -- batırmak [f.] -- yapışmak [f.]
279
still
durgun [s.] -- hareketsiz [s.] -- hala [zf.]
280
store
depolamak [f.] -- mağaza [i.] -- depo [i.]
281
stranger
yabancı [i.] -- eloğlu [i.] -- yabancı [i.]
282
strength
güç [i.] -- kuvvet [i.] -- dayanma gücü [i.]
283
string
sicim [i.] -- dizi [i.] -- strung - strung [f.]
284
strongly
fazlasıyla [zf.] -- şiddetle [zf.] -- kuvvetle [zf.]
285
studio
stüdyo [i.] -- set [i.] -- stüdyo daire [i.]
286
stuff
şey [i.] -- tıkınmak [f.] -- tıkmak [f.]
287
substance
cisim [i.] -- madde [i.] -- önem [i.]
288
successfully
başarılı biçimde [zf.] -- açık alınla [zf.] -- başarılı bir biçimde [zf.]
289
sudden
ani [s.] -- ansızın olan [s.] -- apansız [s.]
290
suffer
acı çekmek [f.] -- (acı) çekmek [f.] -- ıstırap çekmek [f.]
291
suit
uygun olmak [f.] -- uymak [f.] -- uygun gelmek [f.]
292
suitable
münasip [s.] -- uygun [s.] -- elverişli [s.]
293
summarize
özetlemek [f.] -- özetlemek [f.] -- kısaltmak [f.]
294
summary
hülasa [i.] -- özet [i.] -- hulasa [i.]
295
supply
tedarik etmek [f.] -- sağlamak [f.] -- tedarik [i.]
296
supporter
taraftar [i.] -- destekçi [i.] -- arka çıkan kimse [i.]
297
surely
muhakkak [zf.] -- hakikaten [zf.] -- elbette [zf.]
298
surface
yüzey [i.] -- yüzeye çıkarmak (denizaltı) [f.] -- ortaya çıkmak [f.]
299
survive
uzun yaşamak (birinden) [f.] -- baki kalmak [f.] -- daha uzun yaşamak [f.]
300
swim
yüzmek [f.] -- yüzme [i.] -- swam - swum [f.]
301
switch
değiştirmek [f.] -- değişme [i.] -- anahtar [i.]
302
symptom
belirti [i.] -- alamet [i.] -- emare [i.]
303
tail
kuyruk [i.] -- kuyruk yapmak [f.] -- gütmek [f.]
304
talent
kabiliyet [i.] -- hüner [i.] -- yetenek [i.]
305
talented
yetenekli [s.] -- hünerli [s.] -- kabiliyetli [s.]
306
tape
kaset [i.] -- bant [i.] -- şerit [i.]
307
tax
vergilendirmek [f.] -- vergi [i.] -- harç [i.]
308
technical
teknik [s.] -- teknik detaylarla dolu(yazı/konuşma) [s.] -- sadece kurallara dayanan [s.]
309
technique
teknik [i.] -- uygulayım [i.] -- fen [i.]
310
tend
eğilimi olmak [f.] -- eğilimi olmak [f.] -- yüz tutmak [f.]
311
tent
çadır [i.] -- yara mili [i.] -- sayvan [i.]
312
that
şu [zm.] -- o [zm.] -- o kadar [zf.]
313
theirs
onlarınki [zm.] -- onların [zm.] --
314
theme
tema [i.] -- madde [i.] -- mevzu [i.]
315
theory
teori [i.] -- kuram [i.] -- nazariye [i.]
316
therefore
bu sebeple [zf.] -- bu yüzden [zf.] -- bu nedenle [zf.]
317
this
bu [zm.] -- böylesine [zf.] -- bu kadar [zf.]
318
though
gerçi [bağ.] -- -diği halde [bağ.] -- fakat [zf.]
319
throat
boğaz [i.] -- gerdan [i.] -- ümük [i.]
320
throughout
boyunca [zf.] -- baştanbaşa [s.] -- baştan başa [s.]
321
tight
sıkı [s.] -- kritik [i.] -- sıkışmış [s.]
322
till
-e kadar [ed.] -- toprağı sürmek [f.] -- sürmek [f.]
323
tin
teneke [i.] -- kalay [i.] -- kalay tabakasıyla kaplamak [f.]
324
tiny
mini mini [s.] -- ufacık [s.] -- minicik [s.]
325
tip
bahşiş [i.] -- uç [i.] -- dokunmak [f.]
326
toe
ayak parmağı [i.] -- tekme atmak [f.] -- burun takmak (çorap/ayakkabı vb'ne) [f.]
327
tongue
dil [i.] -- konuşmak [f.] -- dil vuruşu yapmak (çalgı) [f.]
328
total
toplam [i.] -- tutar [i.] -- bulmak [f.]
329
totally
bütünüyle [zf.] -- tamamen [zf.] -- tamamıyla [zf.]
330
touch
ellemek [f.] -- dokunmak [f.] -- değmek [f.]
331
tour
gezmek [f.] -- gezi [i.] -- tur [i.]
332
trade
ticaret [i.] -- alım satım yapmak [f.] -- takas etmek [f.]
333
translate
çevirmek [f.] -- tercüme etmek [f.] -- tercüme yapmak [f.]
334
translation
çeviri [i.] -- tercüme [i.] -- tebdil [i.]
335
transport
taşımak [f.] -- nakletmek [f.] -- nakil [i.]
336
treat
davranmak [f.] -- işlemek [f.] -- muamele etmek [f.]
337
treatment
muamele [i.] -- tedavi [i.] -- değerlendirme [i.]
338
trend
eğilim göstermek [f.] -- meyletmek [f.] -- eğimli olmak [f.]
339
trick
oyuna getirmek [f.] -- oyun etmek [f.] -- kandırmak [f.]
340
truth
hakikat [i.] -- doğru [i.] -- gerçek [i.]
341
tube
tüp [i.] -- boru [i.] -- tüp içine koymak [f.]
342
type
yazmak [f.] -- tür [i.] -- tip [i.]
343
typically
sıklıkla [zf.] -- tipik derecede [zf.] -- tipik olarak [zf.]
344
tyre
tekerlek [i.] -- lastik [i.] -- sur [i.]
345
ugly
çirkin [s.] -- iğrenç [s.] -- bet [s.]
346
unable
aciz [s.] -- iktidarsız [s.] -- elinden gelmez [s.]
347
uncomfortable
konforsuz [s.] -- rahatsız [s.] -- rahat olmayan [s.]
348
underwear
iç çamaşırı [i.] -- çamaşır [i.] -- iç giyim [i.]
349
unemployed
işsiz [s.] -- işsizler [i.] -- boş [s.]
350
unemployment
işsizlik [i.] -- aylaklık [i.] -- işsizlik [i.]
351
unfair
adil olmayan [s.] -- adil değil [s.] -- adaletsiz [s.]
352
union
sendika [i.] -- birleşme [i.] -- birlik [i.]
353
unless
mediği sürece [bağ.] -- -mezse [bağ.] -- -mazsa [bağ.]
354
unlike
farklı [s.] -- benzemez [s.] -- birbirine benzemeyen [s.]
355
unlikely
pek mümkün olmayan [s.] -- mümkün görünmeyen [s.] -- uzak (olma ihtimali) [s.]
356
unnecessary
gereksiz [s.] -- lüzumsuz [s.] -- abes [s.]
357
unpleasant
hoşa gitmeyen [s.] -- hoş olmayan [s.] -- nahoş [s.]
358
update
güncelleştirmek [f.] -- en son değişiklikleri yansıtmak [f.] -- modernize etmek [f.]
359
upon
üzerine [ed.] -- üzerinde [ed.] -- üstünde [ed.]
360
upset
keyfini kaçırmak [f.] -- üzmek [f.] -- üzgün [s.]
361
used
kullanılmış [s.] -- eski [s.] -- elden düşme [s.]
362
valuable
değerli [s.] -- kıymetli [s.] -- mücevherat [i.]
363
value
değer vermek [f.] -- paha biçmek [f.] -- değer biçmek [f.]
364
various
çeşitli [s.] -- muhtelif [s.] -- birkaç [s.]
365
version
sürüm [i.] -- versiyon [i.] -- tercüme [i.]
366
victim
kurban [i.] -- felaketzede [i.] -- mağdur [s.]
367
view
incelemek [f.] -- görüş [i.] -- bakış [i.]
368
viewer
izleyici [i.] -- seyirci [i.] -- vizyonöz [i.]
369
violent
şiddetli [s.] -- kuvvetli [s.] -- yaman [s.]
370
volunteer
gönüllü [i.] -- kendiliğinden söylemek [f.] -- isteyerek yapmak [f.]
371
vote
oy vermek [f.] -- oy kullanmak [f.] -- oylamak [f.]
372
warm
ısıtmak [f.] -- ısınmak [f.] -- ılık [s.]
373
warn
uyarmak [f.] -- ihtar etmek [f.] -- ikaz etmek [f.]
374
warning
ihtar [i.] -- ikaz [i.] -- uyarı [i.]
375
waste
boşa harcamak [f.] -- israf etmek [f.] -- sarfiyat [i.]
376
water
sulamak [f.] -- su [s.] -- ıslatmak [f.]
377
wave
dalgalanmak [f.] -- el sallamak [f.] -- dalga [i.]
378
weapon
silah [i.] -- silah [i.] -- pusat [i.]
379
weigh
tartmak [f.] -- belirli bir ağırlık gelmek [f.] -- kantara vurmak [f.]
380
western
kovboy filmi [i.] -- kovboy romanı [i.] -- batı dili [i.]
381
whatever
hangi [s.] -- her çeşit [s.] -- her türlü [s.]
382
whenever
herhangi bir zamanda [zf.] -- ne zaman ... ise [bağ.] -- her ne zaman olursa [bağ.]
383
whether
-ip -mediğini [bağ.] -- -mek veya -memek [bağ.] -- -se de -mese de [bağ.]
384
while
sırasında [bağ.] -- iken [bağ.] -- olduğu halde [bağ.]
385
whole
tam [s.] -- bütün [s.] -- tüm [s.]
386
will
vasiyet [i.] -- irade [i.] -- dilemek [f.]
387
win
kazanmak [f.] -- galip gelmek [f.] -- zafer [i.]
388
wing
kanat [i.] -- hızlandırmak [f.] -- yaralamak [f.]
389
within
dahilinde [ed.] -- içinde [ed.] -- içerisinde [ed.]
390
wonder
merak etmek [f.] -- harika [i.] -- merak etmek (anlamayı istemek) [f.]
391
wool
yün [i.] -- saf [i.] -- bulaşık teli [i.]
392
worldwide
dünya çapındaki [s.] -- dünyadaki her ulusu kapsayan [s.] -- yaygın [s.]
393
worry
endişelenmek [f.] -- üzülmek [f.] -- merak etmek [f.]
394
worse
daha kötüsü [i.] -- daha da kötüsü [i.] -- beter [s.]
395
worst
yenmek [f.] -- en kötü [s.] -- en fena [s.]
396
worth
değer [i.] -- eder [f.] -- çap [i.]
397
written
yazılı [s.] -- yazılmış [s.] -- yazıya dökülmüş [s.]
398
wrong
yanlış [s.] -- gadretmek [f.] -- haksızlık etmek [f.]
399
yard
bahçe [i.] -- avlu [i.] -- açıklık [i.]
400
young
genç [i.] -- hayvan yavrusu [i.] -- döl [i.]
401
youth
gençlik [i.] -- genç [i.] -- uşak [i.]