B1-2 Flashcards
Part 2
length
uzunluk [i.] – boy [i.] – süre [i.]
level
seviye [i.] – düzey [i.] – kademe [i.]
lie
yatmak [f.] – uzanmak [f.] – yalan söylemek [f.]
like
beğenmek [f.] – hoşlanmak [f.] – sevmek [f.]
limit
sınırlandırmak [f.] – kısıtlamak [f.] – sınırlamak [f.]
lip
dudak [i.] – öpmek [f.] – kenar [i.]
liquid
sıvı [i.] – saydam [i.] – mayi [i.]
literature
literatür [i.] – edebiyat [i.] – kaynak [i.]
live
yaşamak [f.] – naklen [zf.] – ikamet etmek [f.]
living
canlı [s.] – geçinmek [f.] – geçim [i.]
local
lokal [s.] – yerel [s.] – yerli [s.]
locate
yerini saptamak [f.] – yerini bulmak [f.] – yerini tespit etmek [f.]
located
yeri tayin edilmiş – tespit edilmiş – kain
location
yer [i.] – konum [i.] – iskan [i.]
lonely
yalnız [s.] – tenha [s.] – kasvetli [s.]
loss
zarar [i.] – kayıp [i.] – hasar [i.]
luxury
lüks [i.] – zevk [i.] – lüks şey [i.]
mad
kızgın [s.] – deli [s.] – çılgın [s.]
magic
sihirbazlık [i.] – büyü [i.] – sihir [i.]
mainly
daha çok [zf.] – esasen [zf.] – en çok [zf.]
mall
vurmak [f.] – tokmakla dövmek [f.] – dövmek [f.]
management
işletme [i.] – idare [i.] – yönetim [i.]
market
çarşı [i.] – pazar [i.] – piyasa [i.]
marketing
pazarlama [i.] – alışveriş [i.] – piyasaya sunma
marriage
evlenme [i.] – evlilik [i.] – nikah [i.]
meanwhile
aynı anda [zf.] – bu sırada [zf.] – iken [zf.]
measure
ölçmek [f.] – önlem [i.] – ölçü [i.]
medium
orta [i.] – çevre [i.] – çare [i.]
mental
akli [s.] – zihinsel [s.] – ruhsal [s.]
mention
değinmek [f.] – bahsetmek [f.] – zikretmek [f.]
mess
karışıklık [i.] – karmakarışıklık [i.] – dağınıklık [i.]
mild
ılıman [s.] – hafif [s.] – küçük yumru [i.]
mine
maden [i.] – mayın [i.] – benimki [zm.]
mix
karıştırmak [f.] – karışım [i.] – karışmak [f.]
mixture
karışım [i.] – katıştırma [i.] – katma [i.]
mood
ruh hali [i.] – huysuzluk [i.] – mizaç [i.]
move
kımıldamak [f.] – kıpırdamak [f.] – hareket etmek [f.]
mud
çamur [i.] – kötü söz veya iftira [i.] – çamur [i.]
murder
cinayet işlemek [f.] – öldürmek [f.] – öldürme [i.]
muscle
adale [i.] – kas [i.] – pazı [i.]
musical
müzikli [s.] – müziğe ait [s.] – müzikal [s.]
mystery
sır [i.] – esrar [i.] – gizem [i.]
nail
çivilemek [f.] – çakmak [f.] – çivi [i.]
narrative
anlatı [i.] – hikaye tarzında [s.] – rivayet [i.]
nation
ulus [i.] – millet [i.] – halk [i.]
native
yerli [s.] – yerli kimse [i.] – yerli hayvan [i.]
naturally
doğal olarak [zf.] – elbette [zf.] – doğuştan [zf.]
necessarily
muhakkak [zf.] – şart [zf.] – ister istemez [zf.]
need
ihtiyaç duymak [f.] – gerek [i.] – gereksinim [i.]
needle
iğnelemek [f.] – iğne [i.] – sinirlendirmek [f.]
neighbourhood
mahalle [i.] – havali [i.] – muhit [i.]
neither
hiçbir [s.] – ikisinden hiçbiri [zm.] – ne bu ne öteki [zm.]
net
şebeke [i.] – file [i.] – ağ [i.]
next
sonraki [ed.] – bundan sonraki [s.] – en bitişik [s.]
nor
ne de [bağ.] – ne [bağ.] –
normal
olağan [s.] – normal [s.] – standart [s.]
northern
kuzeyli [s.] – kuzey [s.] – kuzeye ait [s.]
note
not etmek [f.] – senet [i.] – nota [i.]
now
şimdi [zf.] – halen [zf.] – derhal [zf.]
nuclear
nükleer [s.] – atom [i.] – nükleer başlıklı füze [i.]
obvious
besbelli [s.] – ortada [s.] – bariz [s.]
obviously
besbelli [zf.] – açık olarak [zf.] – açıkçası [zf.]
occasion
vesile [i.] – fırsat [i.] – sebebi olmak [f.]
occur
meydana gelmek [f.] – akla gelmek [f.] – olmak [f.]
odd
acayip [s.] – garip [s.] – tuhaf [s.]
official
memur [i.] – resmi [s.] – yetkili [i.]
old-fashioned
eski [s.] – eski moda [s.] – nuh nebi`den kalma [s.]
once
bir kere [zf.] – bir kez [zf.] – birkez [zf.]
operation
operasyon [i.] – işletme [i.] – harekat [i.]
organized
teşkilatlı [s.] – organize olmuş [s.] – tertipli [s.]
organizer
organizatör [i.] – düzenleyici [i.] – düzenleyen kimse [i.]
original
özgün [s.] – orijinal [s.] – asıl [s.]
originally
aslen [zf.] – orijinal bir şekilde [zf.] – aslında [zf.]
ought
gerekli [f.] – lazım [f.] – gerekir [f.]
ours
bizim [zm.] – bizimki [zm.] –
outdoor
açıkhava [s.] – yapı dışı [i.] – açık [s.]
outdoors
açık hava [i.] – açık havada [zf.] – açıkta [zf.]
pack
ambalajlamak [f.] – sarmak [f.] – paket [i.]
package
paketlemek [f.] – paket [i.] – koli [i.]
painful
ağrılı [s.] – sancılı [s.] – eziyetli [s.]
pale
solgun [s.] – soluk [s.] – kazık çakmak [f.]
pan
tava [i.] – toprağı yıkayarak altın çıkarmak [f.] – eleştirmek [f.]
participate
katılmak [f.] – ortak olmak [f.] – pay almak [f.]
particularly
özellikle [zf.] – başta olmak üzere [zf.] – ille [zf.]
pass
geçirmek [f.] – geçmek [f.] – geçiş izni [i.]
passion
hırs [i.] – ihtiras [i.] – tutku [i.]
path
yol [i.] – yörünge [i.] – keçiyolu [i.]
payment
ödeme [i.] – harcama [i.] – maaş [i.]
peaceful
huzurlu [s.] – barışçıl [s.] – sakin [s.]
percentage
yüzde [i.] – yüzdesi [i.] – kısım [i.]
perfectly
mükemmelen [zf.] – mükemmel olarak [zf.] – eksiksiz [zf.]
performance
performans [i.] – oynanma (oyun) [i.] – amel [i.]
personally
şahsen [zf.] – bizzat [zf.] – şahsen [zf.]
persuade
ikna etmek [f.] – razı etmek [f.] – aklını çelmek [f.]
photographer
fotoğrafçı [i.] – foto [i.] – resimci [i.]
photography
fotoğrafçılık [i.] – fotografi [i.] – fotoğraf [i.]
pin
raptiye [i.] – mecbur etmek [f.] – dübel ile tutturmak [f.]
pipe
boru [i.] – boru ile taşımak [f.] – borularla getirmek [f.]
place
koymak [f.] – oturtmak [f.] – yerleştirmek [f.]
planning
planlama [i.] – tasarım [i.] – düzene sokma [i.]
pleasant
güzel [s.] – zevkli [s.] – hoş [s.]
pleasure
zevk [i.] – haz [i.] – keyif [i.]
plenty
bolluk [i.] – bereket [i.] – mebzuliyet [i.]
plot
komplo kurmak [f.] – hikayenin konusu [i.] – komplo [i.]
plus
artı [s.] – fazlalık [i.] – fazla [i.]
poem
şiir [i.] – şiir [i.] – biçim [i.]
poet
şair [i.] – şair [i.] – ozan [i.]
poetry
şiir [i.] – şiir [i.] – şiir sanatı [i.]
point
nokta [i.] – puan [i.] – uç [i.]
poison
zehirlemek [f.] – zehir [i.] – otalamak [f.]
poisonous
zehirli [s.] – kötü niyetli [s.] – ağılı [s.]
policy
politika [i.] – hareket tarzı [i.] – idare [i.]
political
politik [s.] – siyasi [s.] – siyasal [s.]
politician
politikacı [i.] – siyasetçi [i.] – siyasi [i.]
politics
siyaset [i.] – entrikalar [i.] – politik oyunlar [i.]
port
liman [i.] – gemiyi iskeleye döndürmek [f.] – geminin sol tarafı [i.]
portrait
portre [i.] – resim [i.] – betimleme [i.]
possibly
muhtemelen [zf.] – olabilir [zf.] – herhalde [zf.]
pot
çanak [i.] – demlik [i.] – bilardo topunu deliğe sokmak [f.]
pour
dökmek [f.] – yağmak [f.] – şakır şakır yağmak [f.]
poverty
sefalet [i.] – yokluk [i.] – fakirlik [i.]
powder
toz [i.] – toz haline getirmek [f.] – toz serpmek [f.]
powerful
güçlü [s.] – kuvvetli [s.] – kuvvetli [s.]
practical
tatbiki [s.] – kullanışlı [s.] – pratik [s.]
pray
dua etmek [f.] – rica etmek [f.] – dua okumak [f.]
prayer
dua [i.] – dilekçe [i.] – niyaz [i.]
prediction
tahmin [i.] – kestiri [i.] – tahmin [i.]
prepared
hazır [s.] – tedarikli [s.] – amade [s.]
presentation
sunum [i.] – sahneleme [i.] – arz [i.]
press
basmak [f.] – bastırmak [f.] – baskı yapmak [f.]
pressure
basınç [i.] – baskı [i.] – zorlamak [f.]
pretend
yapar gibi görünmek [f.] – iddiada bulunmak [f.] – numara yapmak [f.]
previous
önceki [s.] – evvelki [s.] – eski [s.]
previously
önceden [zf.] – daha önce [zf.] – evvelce [zf.]
priest
papaz [i.] – rahip [i.] – keşiş [i.]
primary
ana [s.] – birincil [s.] – başlıca [s.]
prince
prens [i.] – bey [i.] – emir [i.]
princess
sultan [i.] – prenses [i.] –
printing
basım [i.] – baskı [i.] – basma [i.]
prisoner
esir [i.] – tutuklu [i.] – tutsak [i.]
private
er [i.] – mahrem [s.] – özel [s.]
producer
yapımcı [i.] – üretici [i.] – fabrikatör [i.]
production
üretme [i.] – yapım [i.] – imal [i.]
profession
meslek [i.] – ileri sürme [i.] – uzmanlık alanı [i.]
profit
kar [i.] – fayda [i.] – çıkar [i.]
program
programlamak [f.] – program [i.] – planlamak [f.]
promote
tanıtımını yapmak [f.] – desteklemek [f.] – terfi ettirmek [f.]
proper
uygun [s.] – münasip [s.] – münasip [s.]
properly
uygun bir şekilde [zf.] – doğru dürüst [zf.] – düzgün bir şekilde [zf.]
property
mal mülk [i.] – mülkiyet [i.] – mülk [i.]
protest
protesto [i.] – karşı çıkmak [f.] – itiraz etmek [f.]
proud
gururlu [s.] – mağrur [s.] – kıvançlı [s.]
prove
kanıtlamak [f.] – ispat etmek [f.] – proved - proven/proved [f.]
pull
çekmek [f.] – kalkmak (araba) [f.] – hareket etmek [f.]
punish
cezaya çarptırmak [f.] – silip süpürmek [f.] – ceza vermek [f.]
punishment
ceza [i.] – eziyet [i.] – ağır çalıştırma [i.]
push
itelemek [f.] – itmek [f.] – kakmak [f.]
qualification
vasıf [i.] – nitelik [i.] – kayıt [i.]
qualified
nitelikli [s.] – vasıflı [s.] – kalifiye [s.]
qualify
vasıflandırmak [f.] – nitelendirmek [f.] – sınırlandırmak [f.]