C1-1 Flashcards

Part 1

1
Q

abolish

A

feshetmek [f.] – yürürlükten kaldırmak [f.] – bozmak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

abortion

A

bebek aldırma [i.] – kürtaj [i.] – çocuk aldırma [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

absence

A

bulunmayış [i.] – bulunmama [i.] – yokluk [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

absent

A

hazır bulunmayan [s.] – mevcut olmayan [s.] – yok [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

absurd

A

absürt [s.] – saçma [s.] – uyumsuz [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

abundance

A

çokluk [i.] – bereket [i.] – bolluk [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

abuse

A

suistimal etmek [f.] – kötüye kullanmak [f.] – suistimal [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

academy

A

akademi [i.] – yüksekokul [i.] – yüksek okul [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

accelerate

A

hızlanmak [f.] – hızlandırmak [f.] – gaza basmak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

acceptance

A

kabul [i.] – alma [i.] – üstlenme [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

accessible

A

ulaşılabilir [s.] – erişilebilir [s.] – kolaylıkla görüşülebilen [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

accomplishment

A

başarma [i.] – becerme [i.] – başarılan iş [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

accordance

A

uygunluk [i.] – verme [i.] – ahenk [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

accordingly

A

dolayısıyla [zf.] – ona sebep [zf.] – bu yüzden [zf.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

accountability

A

sorumluluk [i.] – mesuliyet [i.] – izlenebilirlik [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

accountable

A

mesul [s.] – hesap verebilir [s.] – sorumlu [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

accumulate

A

biriktirmek [f.] – yığmak [f.] – birikmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

accumulation

A

birikim [i.] – birikinti [i.] – yığma [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

accusation

A

itham [i.] – suçlama [i.] – itham etme [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

accused

A

zanlı [i.] – sanık [i.] – suçlu [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

acid

A

ekşime [i.] – asit [i.] – iğneleyici eleştiri veya dalga geçme [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

acquisition

A

kazanma [i.] – edinme [i.] – kazanç [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

acre

A

arazi [i.] – ingiliz dönümü [i.] – akre [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

activation

A

etkinleşme [i.] – hareketlenme [i.] – hareketlendirme [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
activist
etkinci [i.] -- eylemci [i.] -- aktivist [i.]
26
acute
şiddetli [s.] -- akut [s.] -- ani gelişen [s.]
27
adaptation
intibak [i.] -- uyum [i.] -- adaptasyon [i.]
28
adhere
yapışmak [f.] -- bağlı kalmak [f.] -- bağlı olmak [f.]
29
adjacent
komşu [s.] -- bitişik [s.] -- yakın [s.]
30
adjustment
ayarlama [i.] -- ayar [i.] -- intibak [i.]
31
administer
yönetmek [f.] -- idare etmek [f.] -- tatbik etmek [f.]
32
administrative
idari [s.] -- yönetimle ilgili [s.] -- yönetsel [s.]
33
administrator
yönetici [i.] -- idareci [i.] -- müdür [i.]
34
admission
itiraf [i.] -- kabul [i.] -- giriş [i.]
35
adolescent
ergen [s.] -- gençlik [s.] -- genç [s.]
36
adoption
benimseme [i.] -- evlat edinme [i.] -- alma [i.]
37
adverse
olumsuz [s.] -- aksi [s.] -- ters [s.]
38
advocate
avukat [i.] -- desteklemek [f.] -- müdafaa etmek [f.]
39
aesthetic
güzelduyu [i.] -- estetik [s.] -- bedii [s.]
40
affection
alaka [i.] -- etkileme [i.] -- meyil [i.]
41
aftermath
akıbet [i.] -- hasattan sonra çıkan otlar [i.] -- son [i.]
42
aggression
saldırganlık [i.] -- saldırı [i.] --
43
agricultural
tarım [s.] -- ziraat [s.] -- zirai [s.]
44
aide
buyruk kulu [i.] -- emir kulu [i.] -- emirber [i.]
45
albeit
yine [bağ.] -- vakıa [bağ.] -- fakat [bağ.]
46
alert
alarma geçirmek [f.] -- gözünü açmak [f.] -- ayık kalmak [f.]
47
alien
yabancı uyruklu kimse [i.] -- yabancı kelime [i.] -- uzaylı [i.]
48
align
sıralanmak [f.] -- dizmek [f.] -- dizmek [f.]
49
alignment
sıra [i.] -- hiza [i.] -- işbirliği yapma [i.]
50
alike
benzeyen [s.] -- hem [s.] -- birbirine benzer [s.]
51
allegation
iddia [i.] -- suçlama [i.] -- mazeret [i.]
52
allege
iddia etmek [f.] -- ileri sürmek [f.] -- itham etmek [f.]
53
allegedly
iddia edildiğine göre [zf.] -- iddiaya göre [zf.] -- sözde [zf.]
54
alliance
antlaşma [i.] -- ittifak [i.] -- pakt [i.]
55
allocate
tahsis etmek [f.] -- pay etmek [f.] -- bölüştürmek [f.]
56
allocation
paylaştırma [i.] -- pay ayırma [i.] -- tahsisat [i.]
57
allowance
izin [i.] -- müsaade [i.] -- harçlık [i.]
58
ally
müttefik ülke [i.] -- birleştirmek [f.] -- katmak [f.]
59
aluminium
alüminyum -- alüminyum (simgesi al) -- alüminyum
60
amateur
amatör [s.] -- amatör [i.] -- hevesli [i.]
61
ambassador
elçi [i.] -- büyükelçi [i.] -- sefir [i.]
62
amend
düzeltmek [f.] -- onarmak [f.] -- değişikliğe gitmek [f.]
63
amendment
yasayı değiştirme [i.] -- tadilat [i.] -- iyileştirme [i.]
64
amid
arasında [ed.] -- ortasına [ed.] -- arasına [ed.]
65
analogy
mukayese [i.] -- andırış [i.] -- karşılaştırma [i.]
66
anchor
demir atmak [f.] -- demirlemek [f.] -- çapa [i.]
67
angel
melek [i.] -- melaike [i.] -- melek gibi insan [i.]
68
anonymous
anonim [s.] -- adı meçhul [s.] -- isimsiz [s.]
69
apparatus
levazım [i.] -- vasıta [i.] -- aygıtlar (belli bir amaç için kullanılan) [i.]
70
appealing
isteme [i.] -- duygulandırıcı [s.] -- çekici [s.]
71
appetite
iştah [i.] -- arzu [i.] -- istek [i.]
72
applaud
alkışlamak [f.] -- alkış tutmak [f.] -- takdir etmek [f.]
73
applicable
uygulanabilir [s.] -- kılgın [s.] -- uyarlanabilir [s.]
74
appoint
atamak [f.] -- koymak [f.] -- tayin etmek [f.]
75
appreciation
takdir [i.] -- minnettarlık [i.] -- yüksek takdir [i.]
76
arbitrary
keyfi [s.] -- saymaca [s.] -- gaddar [s.]
77
architectural
mimarlığa ait [s.] -- mimarlıkla ilgili [s.] -- mimari
78
archive
belgelik [i.] -- arşiv [i.] -- arşivini tutmak [f.]
79
arena
arena [i.] -- sahne [i.] -- alan [i.]
80
arguably
muhtemelen [zf.] -- kolaylıkla gösterilebilir/kanıtlanabilir [zf.] -- tartışılır şekilde [zf.]
81
arm
kol [i.] -- sarılmak [f.] -- destek olmak [f.]
82
array
sıralamak [f.] -- sıraya dizmek [f.] -- diziliş [i.]
83
articulate
söylemek [f.] -- açık bir şekilde telaffuz etmek [f.] -- telaffuz etmek [f.]
84
ash
kül [i.] -- alıç [i.] -- kül [i.]
85
aspiration
büyük amaç (uzun zamandır güdülen) [i.] -- arzu [i.] -- soluma [i.]
86
aspire
heveslenmek [f.] -- can atmak [f.] -- talip olmak [f.]
87
assassination
suikast [i.] -- adam öldürme [i.] -- cinayet [i.]
88
assault
saldırmak [f.] -- saldırı [i.] -- üstüne varmak [f.]
89
assemble
toplaşmak [f.] -- parçaları birleştirmek [f.] -- bir araya koymak [f.]
90
assembly
toplantı [i.] -- birleştirme [i.] -- montaj [i.]
91
assert
öne sürmek [f.] -- ileri sürmek [f.] -- iddia etmek [f.]
92
assertion
sav [i.] -- iddia [i.] -- öne sürme (bir iddiayı) [i.]
93
assurance
güvence [i.] -- teminat [i.] -- itikat [i.]
94
asylum
barınak [i.] -- sığınak [i.] -- iltica [i.]
95
atrocity
berbatlık [i.] -- vahşet [i.] -- gaddarlık [i.]
96
attain
elde etmek [f.] -- erişmek [f.] -- ermek [f.]
97
attendance
katılma [i.] -- katılım [i.] -- devam [i.]
98
attorney
dava vekili [i.] -- avukat [i.] -- avukatlık [i.]
99
attribute
bağlamak [f.] -- atfetmek [f.] -- dayandırmak [f.]
100
audit
hesapları denetlemek [f.] -- hesap denetimi [i.] -- denetim [i.]
101
authentic
özgün [s.] -- hakiki [s.] -- gerçek [s.]
102
authorize
yetki vermek [f.] -- memur etmek [f.] -- ruhsat vermek [f.]
103
auto
otomobil [i.] -- araba ile gezmek [f.] -- otomobille gezmek [f.]
104
autonomy
özerklik [i.] -- otonomi [i.] -- bağımsızlık [i.]
105
availability
geçerlilik [i.] -- var olma [i.] -- uygunluk [i.]
106
await
gözlemek [f.] -- hazır olmak [f.] -- beklemek [f.]
107
backdrop
arka fon eklemek [f.] -- arka plandaki koşul veya durumları oluşturmak [f.] -- zemin [i.]
108
backing
yardım [i.] -- destek [i.] -- ciro [i.]
109
backup
yedeğini almak [f.] -- yedek [i.] -- yardım [i.]
110
bail
kefaletle serbest bırakmak [f.] -- kefalet [i.] -- tekneye giren suyu kova ile boşaltmak [f.]
111
ballot
oy vermek [f.] -- oylama yapmak [f.] -- oylama [i.]
112
banner
pankart [i.] -- afiş [i.] -- sancak [i.]
113
bare
çıkarmak [f.] -- açığa vurmak [f.] -- çıplak [s.]
114
barrel
varil [i.] -- namlu [i.] -- fıçı [i.]
115
bass
bas [i.] -- levrek [i.] -- ıhlamur ağacı kabuğu [i.]
116
bat
yarasa [i.] -- kırpmak (göz) [f.] -- sopa ile vurmak [f.]
117
battlefield
harp meydanı [i.] -- muharebe meydanı [i.] -- cenk meydanı [i.]
118
bay
defne [i.] -- koy [i.] -- ürümek [f.]
119
beam
ışın [i.] -- kiriş [i.] -- yayılmak [f.]
120
beast
hayvan [i.] -- çirkin yaratık [i.] -- canavar [i.]
121
behalf
biri adına [i.] -- taraf [i.] -- namına [i.]
122
beloved
sevgili [s.] -- sevgili [i.] -- habib [i.]
123
bench
sıra [i.] -- bank [i.] -- tezgah [i.]
124
benchmark
röper [i.] -- değerlendirme -- kalite testi
125
beneath
altında [ed.] -- aşağıda [zf.] -- aşağıdan [zf.]
126
beneficiary
lehtar [i.] -- hak sahibi [i.] -- yararlanan kimse [i.]
127
betray
ihanet etmek [f.] -- aldatmak [f.] -- hainlik etmek [f.]
128
bind
ciltlemek [f.] -- bağlamak [f.] -- bound - bound [f.]
129
biography
yaşam öyküsü [i.] -- biyografya [i.] -- yaşamöyküsü [i.]
130
bishop
piskopos [i.] -- georgia eyaletinde yerleşim yeri -- kaliforniya eyaletinde şehir
131
bizarre
garip [s.] -- acayip [s.] -- tuhaf [s.]
132
blade
bıçak ağzı [i.] -- (kendini) jiletlemek [f.] -- uzun yaprak [i.]
133
blast
büyük patlama [i.] -- kavurmak (soğuk/sıcak bitkiyi) [f.] -- kavurmak [f.]
134
bleed
bled - bled [f.] -- para sızdırmak [f.] -- kan kaybetmek [f.]
135
blend
karıştırmak [f.] -- harmanlamak [f.] -- harman [i.]
136
bless
kutsamak [f.] -- kutsal saymak [f.] -- kutsamak [f.]
137
blessing
nimet [i.] -- teşvik [i.] -- tanrı'nın lütfu [i.]
138
boast
övünmek [f.] -- böbürlenmek [f.] -- tafra satmak [f.]
139
bonus
sürpriz [i.] -- özence [i.] -- bonus [i.]
140
boom
gümlemek [f.] -- patlama sesi [i.] -- gümbürtü [i.]
141
bounce
sektirmek [f.] -- zıplamak [f.] -- sekmek [f.]
142
boundary
sınır [i.] -- had [i.] -- hudut [i.]
143
bow
yay [i.] -- pruva [i.] -- başla selamlama [i.]
144
breach
uymama [i.] -- çiğneme [i.] -- ihlal [i.]
145
breakdown
bozulma [i.] -- arıza [i.] -- çöküntü [i.]
146
breakthrough
ilerleme [i.] -- atılım [i.] -- buluş [i.]
147
breed
doğurmak [f.] -- yavrulamak [f.] -- soy [i.]
148
broadband
genişbant -- geniş bantlı -- genişbantlı
149
browser
listeleyici [i.] -- tarayıcı -- Internet tarayıcısı
150
brutal
vahşi [s.] -- gaddar [s.] -- acımasız [s.]
151
buck
sıçramak [f.] -- itiraz etmek [f.] -- canlandırmak [f.]
152
buddy
ahbap [i.] -- kanka [i.] -- kafadar [i.]
153
buffer
tampon [i.] -- korumak [f.] -- cila güderisi [i.]
154
bulk
büyütmek [f.] -- büyümek [f.] -- genişlemek [f.]
155
burden
sırtına yüklemek [f.] -- yük [i.] -- yüklemek [f.]
156
bureaucracy
bürokrasi [i.] -- genörgüt [i.] -- devlet memurları [i.]
157
burial
gömme [i.] -- defin [i.] -- toprağa verme [i.]
158
burst
patlamak [f.] -- patlak [i.] -- burst - burst [f.]
159
cabinet
dolap [i.] -- kabine [i.] -- televizyon veya teyp bölmesi [i.]
160
calculation
hesaplama [i.] -- hesap [i.] -- hesap sonucu [i.]
161
canvas
tuval [i.] -- brandayla örtmek [f.] -- kaputbezi [i.]
162
capability
kabiliyet [i.] -- iktidar [i.] -- yararlılık [i.]
163
capitalism
sermayecilik [i.] -- anamalcılık [i.] -- kapitalist ekonomi [i.]
164
capitalist
sermayedar [i.] -- anamalcı [i.] -- sermayeci [i.]
165
cargo
kargo [i.] -- kargolamak [f.] -- taşıma [i.]
166
carriage
taşımacılık [i.] -- vagon [i.] -- nakliye ücreti [i.]
167
carve
oymak [f.] -- hakketmek [f.] -- sofrada eti kesip dağıtmak [f.]
168
casino
kumarhane [i.] -- gazino [i.] -- masada açık duran kartları eldeki uygun kartlarla alarak oynanan iskambil oyunu [i.]
169
casualty
kazazede [i.] -- yaralı/ölü [i.] -- acil servis [i.]
170
catalogue
katalog [i.] -- kataloglamak [f.] -- katalog yapmak [f.]
171
cater
temin etmek [f.] -- ihtiyacını karşılamak [f.] -- sağlamak [f.]
172
cattle
sığır [i.] -- sığırlar [i.] -- mal [i.]
173
caution
ihtiyat [i.] -- dikkat [i.] -- temkin [i.]
174
cautious
ihtiyatlı [s.] -- tedbirli [s.] -- müdebbir [s.]
175
cease
son vermek [f.] -- dinmek [f.] -- durmak [f.]
176
cemetery
mezarlık [i.] -- kabristan [i.] -- şehitlik [i.]
177
chamber
oda [i.] -- hazne [i.] -- oda vermek [f.]
178
chaos
karmaşa [i.] -- kargaşa [i.] -- kıyamet [i.]
179
characterize
nitelendirmek [f.] -- simgesi olmak [f.] -- farklı olmasını sağlamak [f.]
180
charm
cazibe [i.] -- albeni [i.] -- memnun etmek [f.]
181
charter
berat vermek [f.] -- vermek (patent) [f.] -- patent vermek [f.]
182
chronic
kronik [s.] -- müzmin [s.] -- devamlı [s.]
183
chunk
yığın [i.] -- kalın bir parça [i.] -- topak [i.]
184
circulate
deveran etmek [f.] -- akımını sağlamak (havanın/sıvının) [f.] -- sürümde olmak (para) [f.]
185
circulation
sürüm [i.] -- kan dolaşımı [i.] -- akıntı [i.]
186
citizenship
yurttaşlık [i.] -- vatandaşlık [i.] -- uyrukluk [i.]
187
civic
şehir ile ilgili [s.] -- yurttaşlık ile ilgili [s.] -- şehirli [s.]
188
civilian
sivil [s.] -- sivil [i.] -- başı bozuk [i.]
189
clarity
berraklık [i.] -- açıklık [i.] -- belirginlik [i.]
190
clash
çarpışmak [f.] -- çarpışma [i.] -- çatırdamak [f.]
191
classification
sınıflandırma [i.] -- klasman [i.] -- adlandırma [i.]
192
cling
tutunmak [f.] -- sarılmak [f.] -- yapışmak [f.]
193
clinical
klinik [s.] -- hasta başında yapılan [s.] -- klinikle ilgili [s.]
194
closure
kapanma [i.] -- kapatma [i.] -- kapama [i.]
195
cluster
küme [i.] -- salkım [i.] -- demet haline gelmek [f.]
196
coalition
birleşme [i.] -- ortakyönetim [i.] -- karma hükümet [i.]
197
coastal
sahil [s.] -- kıyı [s.] -- sahille ilgili [s.]
198
cocktail
birçok alkollü içeceğin ve meyve sularının karıştırılmasıyla elde edilen içecek [i.] -- kokteyl [i.] -- kesik kuyruklu [i.]
199
cognitive
bilişsel [s.] -- kognitif [s.] -- kavramsal [s.]
200
coincide
kesişmek [f.] -- rastlamak [f.] -- uymak [f.]
201
collaborate
işbirliği yapmak [f.] -- birlik olmak [f.] -- el ele vermek [f.]
202
collaboration
işbirliği [i.] -- birlik [i.] -- birlikte çalışma [i.]
203
collective
toplu [s.] -- müşterek [s.] -- kolektif [s.]
204
collision
çarpışma [i.] -- fikir ayrılığı [i.] -- çatışma [i.]
205
colonial
sömürge [s.] -- sömürgede oturan kimse [i.] -- bir kolonide yaşayana özgü [s.]
206
columnist
köşe yazarı [i.] -- sütun yazarı [i.] -- fıkracı [i.]
207
combat
muharebe [i.] -- çarpışmak [f.] -- mücadele etmek [f.]
208
commence
başlatmak [f.] -- başlamak [f.] -- dava açmak [f.]
209
commentary
yorum [i.] -- tefsir [i.] -- anlatma [i.]
210
commentator
yorumcu [i.] -- maç spikeri [i.] -- tefsirci [i.]
211
commerce
ticaret [i.] -- tecim [i.] -- alım satım [i.]
212
commissioner
delege [i.] -- yetkili kimse [i.] -- komisyonca atanan görevli [i.]
213
commodity
emtia [i.] -- alıp satılan şey [i.] -- yararlı şey [i.]
214
communist
solcu [i.] -- komünist [i.] -- kızıl
215
companion
refakatçi [i.] -- eşlik etmek [f.] -- arkadaşlık etmek [f.]
216
comparable
kıyaslanabilir [s.] -- benzer [s.] -- karşılaştırılabilir [s.]
217
compassion
merhamet [i.] -- şefkat [i.] -- acıma [i.]
218
compel
zorlamak [f.] -- mecbur etmek [f.] -- icbar etmek [f.]
219
compelling
zorlu [s.] -- zorlama [i.] -- mücbir [s.]
220
compensate
tazmin etmek [f.] -- telafi etmek [f.] -- gidermek [f.]
221
compensation
tazminat [i.] -- telafi [i.] -- faydalı taraf [i.]
222
competence
yeterlik [i.] -- kabiliyet [i.] -- hak [i.]
223
competent
ehil [s.] -- yetkili [s.] -- işin ehli [s.]
224
compile
derlemek [f.] -- sıralamak [f.] -- telif etmek [f.]
225
complement
tamamlamak [f.] -- tümlemek [f.] -- mürettebat [i.]
226
complexity
karmaşa [i.] -- zorluk [i.] -- güçlük [i.]
227
compliance
riayet [i.] -- uyma [i.] -- boyun eğme [i.]
228
complication
zorluk [i.] -- karmaşık hale getirme [i.] -- karmaşa [i.]
229
comply
boyun eğmek [f.] -- razı olmak [f.] -- uymak [f.]
230
composition
kompozisyon [i.] -- derleme [i.] -- dizgi [i.]
231
compromise
anlaşmak [f.] -- anlaşmaya varmak [f.] -- taviz [i.]
232
compute
hesaplamak [f.] -- tahmin yürütmek [f.] -- hesaplamak
233
conceal
gizlemek [f.] -- gizli tutmak [f.] -- örtbas etmek [f.]
234
concede
kabullenmek [f.] -- teslim etmek [f.] -- bırakmak [f.]
235
conceive
tasarlamak [f.] -- aklı almak [f.] -- göz önünde bulundurmak [f.]
236
conception
düşünce [i.] -- fikir [i.] -- kavrayış [i.]
237
concession
imtiyaz [i.] -- taviz [i.] -- ödün [i.]
238
condemn
mahkum etmek [f.] -- ayıplamak [f.] -- kınamak [f.]
239
confer
müzakere etmek [f.] -- görülmek [f.] -- müzakere yapmak [f.]
240
confession
günah çıkarma [i.] -- itiraf [i.] -- söyleme [i.]
241
configuration
biçim [i.] -- şekil [i.] -- kurulum [i.]
242
confine
sınırlandırmak [f.] -- kapatmak [f.] -- kapamak [f.]
243
confirmation
onay [i.] -- teyit [i.] -- tasdik [i.]
244
confront
yüzleştirmek [f.] -- zıt düşmek [f.] -- üstüne gitmek [f.]
245
confrontation
yüzleştirme [i.] -- karşılaşma [i.] -- yüz yüze gelme [i.]
246
congratulate
tebrik etmek [f.] -- tebrik etmek [f.] -- kutlamak [f.]
247
congregation
cemaat [i.] -- topluluk [i.] -- dinsel örgüt [i.]
248
congressional
kongresel [s.] -- kongre ile ilgili [s.] -- kongreye ait [s.]
249
conquer
fethetmek [f.] -- ele geçirmek [f.] -- zaptetmek [f.]
250
conscience
vicdan [i.] -- bulunç [i.] -- vicdanlılık [i.]
251
consciousness
bilinç [i.] -- şuur [i.] -- his [i.]
252
consecutive
ardışık [s.] -- arka arkaya gelen [s.] -- ardarda [s.]
253
consensus
fikir birliği [i.] -- oydaşma [i.] -- mutabakat [i.]
254
consent
razı olmak [f.] -- rıza göstermek [f.] -- onay [i.]
255
conserve
korumak [f.] -- muhafaza etmek [f.] -- konserve yapmak [f.]
256
consistency
tutarlılık [i.] -- sabitlik [i.] -- yoğunluk [i.]
257
consolidate
sağlamlaştırmak [f.] -- pekiştirmek [f.] -- takviye etmek [f.]
258
constituency
bir seçim bölgesindeki seçmenler [i.] -- seçim çevresi [i.] -- seçim bölgesi [i.]
259
constitute
oluşturmak [f.] -- teşkil etmek [f.] -- kurmak [f.]
260
constitution
anayasa [i.] -- bünye [i.] -- meydana getirme [i.]
261
constitutional
anayasal [s.] -- meşrutiyet [s.] -- bünye ile ilgili [s.]
262
constraint
kısıtlama [i.] -- baskı [i.] -- kısıtlamak [f.]
263
consultation
danışma [i.] -- konsültasyon [i.] -- danışık [i.]
264
contemplate
düşünüp taşınmak [f.] -- dikkatle seyretmek [f.] -- dikkatle izlemek [f.]
265
contempt
aşağılama [i.] -- küçümsemek [f.] -- hor görmek [f.]
266
contend
uğraşmak [f.] -- çarpışmak [f.] -- çekişmek [f.]
267
contender
çekişen [i.] -- rakip [i.] -- yarışmacı [i.]
268
content
içerik [i.] -- memnun etmek [f.] -- hoşnut etmek [f.]
269
contention
yarışma [i.] -- münakaşa [i.] -- uyuşamama [i.]
270
continually
hiç durmadan [zf.] -- sık sık [zf.] -- sürekli olarak [zf.]
271
contractor
müteahhit [i.] -- kalfa [i.] -- üstlenici [i.]
272
contradiction
tezat [i.] -- aykırılık [i.] -- çelişki [i.]
273
contrary
aksi [s.] -- karşıt [s.] -- zıt [s.]
274
contributor
yazı yazan kimse (gazete/dergi vb'ne) [i.] -- yardımcı [i.] -- yazar [i.]
275
conversion
dönüşüm [i.] -- dönüştürme [i.] -- sayı [i.]
276
convict
suçlu bulmak [f.] -- hükümlü [i.] -- mahkum [i.]
277
conviction
inanç [i.] -- kanı [i.] -- mahkumiyet [i.]
278
cooperate
işbirliği yapmak [f.] -- işbirliği yapmak [f.] -- işbirliğinde bulunmak [f.]
279
cooperative
kooperatif [i.] -- işbirliği [i.] -- kooperatif [i.]
280
coordinate
koordine etmek [f.] -- koordine etmek [f.] -- birbirine göre ayarlamak [f.]
281
coordination
koordinasyon [i.] -- düzen [i.] -- insicam [i.]
282
coordinator
eşgüdümcü [i.] -- koordinatör [i.] -- eşgüdümleyici [i.]
283
cop
polis memuru [i.] -- enselemek [f.] -- çalmak [f.]
284
copper
bakır [i.] -- bakır kaplamak [f.] -- bakırlamak [f.]
285
copyright
telif hakkı [i.] -- telif [i.] -- telif hakkı almak [f.]
286
correction
düzeltme [i.] -- ıslah [i.] -- tashih [i.]
287
correlate
ilişkilendirmek [f.] -- aralarında uygunluk sağlamak [f.] -- ilintilemek [f.]
288
correlation
korelasyon [i.] -- bağlılık [i.] -- karşılıklı ilişki [i.]
289
correspond
tekabül etmek [f.] -- haberleşmek [f.] -- mektuplaşmak [f.]
290
correspondence
yazışma [i.] -- mektuplaşma [i.] -- haberleşme [i.]
291
correspondent
eş [i.] -- mektup arkadaşı [i.] -- biriyle mektuplaşma [i.]
292
corresponding
yerini tutan [s.] -- (bir şeye) eş [s.] -- uyan [s.]
293
corrupt
yozlaşmış [s.] -- bozmak (dili) [f.] -- baştan çıkarmak [f.]
294
corruption
yolsuzluk [i.] -- yozlaşma [i.] -- rüşvet [i.]
295
costly
masraflı [s.] -- değerli [s.] -- mükellef [s.]
296
councillor
meclis üyesi [i.] -- encümen üyesi [i.] -- kurul üyesi [i.]
297
counselling
danışma [i.] -- rehberlik [i.] -- danışmanlık
298
counsellor
elçiden sonraki diplomat [i.] -- danışman [i.] -- avukat [i.]
299
counter
tezgah [i.] -- sayaç [i.] -- karşılık vermek [f.]
300
counterpart
mevkidaş [i.] -- kopya [i.] -- meslektaş [i.]
301
countless
sayısız [s.] -- çok [s.] -- hadsiz hesapsız [s.]
302
coup
uğurlu bir hareket [i.] -- başarılı vuruş [i.] -- zekice davranış [i.]
303
courtesy
kibarlık [i.] -- nezaket [i.] -- nezaket [i.]
304
craft
esnaf [i.] -- zanaat [i.] -- ustalıkla işlemek [f.]
305
crawl
sürünmek [f.] -- emeklemek [f.] -- kaynıyor olmak [f.]
306
creator
yaratıcı [i.] -- kreatör [i.] -- halik [i.]
307
credibility
güvenirlik [i.] -- inanılırlık [i.] -- inanırlılık [i.]
308
credible
inandırıcı [s.] -- güvenilir [s.] -- inanılır [s.]
309
creep
sürünmek [f.] -- crept - crept [f.] -- ürpermek [f.]
310
critique
eleştirmek [f.] -- gözden geçirmek [f.] -- kritiğini yapmak [f.]
311
crown
taç [i.] -- tepesini süslemek [f.] -- kuron takmak [f.]
312
crude
ham [s.] -- çiğ [s.] -- kaba [s.]
313
crush
ezmek [f.] -- itişmek [f.] -- basmak [f.]
314
crystal
billur [i.] -- kristal [i.] -- kristal eşya [i.]
315
cult
tarikat [i.] -- kült [i.] -- ibadet [i.]
316
cultivate
ekip biçmek [f.] -- yetiştirmek [f.] -- gayret etmek [f.]
317
curiosity
merak [i.] -- tuhaf şey [i.] -- tuhaf tip [i.]
318
custody
gözaltı [i.] -- hapsetmek [f.] -- tevkif [i.]
319
cutting
kesim [i.] -- kesme [i.] -- kesici [s.]
320
cynical
kinik [s.] -- alaycı [s.] -- insani iyiliğe inanmayan [s.]
321
dam
baraj [i.] -- büğemek [f.] -- zapt etmek [f.]
322
damaging
zarar verici [s.] -- zarar veren [s.] -- zarar görmüş [s.]
323
dawn
şafak [i.] -- ışımak [f.] -- şafak sökmek [f.]
324
debris
moloz [i.] -- enkaz [i.] -- birikinti [i.]
325
debut
(müzisyen vb) ilk defa halkın karşısına çıkmak [f.] -- ilk defa sahne almak [f.] -- sahneye ilk çıkış [i.]
326
decision-making
karar verme [i.] -- --
327
decisive
kararlı [s.] -- kati [s.] -- kesinkes [s.]
328
declaration
beyanname [i.] -- beyan [i.] -- bildirme [i.]
329
dedicated
özel [s.] -- kendini işine adamış [s.] -- ithaf olunmuş [s.]
330
dedication
adama [i.] -- ithaf [i.] -- tahsis edilmiş [i.]
331
deed
tapu [i.] -- edim [i.] -- eylem [i.]
332
deem
tutmak [f.] -- kıyas etmek [f.] -- görmek [f.]
333
default
yükümlülüğünü yerine getirmemek [f.] -- yükümlülüğünü yerine getirmemek [f.] -- görevi yapmakta kusur işlemek [f.]
334
defect
bozukluk [i.] -- arıza [i.] -- kusur [i.]
335
defensive
savunan [s.] -- savunmayla ilgili [s.] -- savunma [s.]
336
deficiency
eksiklik [i.] -- yoksunluk [i.] -- noksan [i.]
337
deficit
açık (hesaplarda) [s.] -- açık (mali) [i.] -- açık (bütçe/hesap vb'nde) [i.]
338
defy
küçümsemek [f.] -- karşı koymak [f.] -- dayanmak [f.]
339
delegate
temsilci [i.] -- havale etmek [f.] -- görev devretmek [f.]
340
delegation
delege atama [i.] -- yetkilendirme [i.] -- temsilciler kurulu [i.]
341
delicate
narin [s.] -- hassas [s.] -- kolay kırılabilen [s.]
342
demon
iblis [i.] -- şeytan [i.] -- enerjik kimse [i.]
343
denial
reddetme [i.] -- inkar [i.] -- ret [i.]
344
denounce
ihbar etmek [f.] -- kaldırılacağını duyurmak (anlaşmanın) [f.] -- (anlaşma vb'nin) bittiğini haber vermek [f.]
345
dense
yoğun [s.] -- ağır [s.] -- sıkı [s.]
346
density
yoğunluk [i.] -- sıklık [i.] -- sıklık (orman/saç vb için) [i.]
347
dependence
bağımlılık [i.] -- bağlılık [i.] -- sarkma [i.]
348
depict
anlatmak [f.] -- resmini çizmek [f.] -- çizmek [f.]
349
deploy
açmak [f.] -- uygulamak [f.] -- mevzilenmek [f.]
350
deployment
konuşlanma [i.] -- plana göre yerleştirme [i.] -- açılma [i.]
351
deposit
emanet [i.] -- depozito [i.] -- çökeltmek [f.]
352
deprive
mahrum etmek [f.] -- görevden almak [f.] -- yoksun bırakmak [f.]
353
deputy
milletvekili [i.] -- vekil [i.] -- mebus [i.]
354
descend
inmek [f.] -- alçalmak [f.] -- saldırmak [f.]
355
descent
düşme [i.] -- alçalma [i.] -- inme [i.]
356
designate
atamak [f.] -- belirlemek [f.] -- düzenlemek [f.]
357
desirable
makbul [s.] -- arzu edilen [s.] -- çekici [s.]
358
desktop
masa üstü -- masaüstü -- masaüstü
359
destructive
yıkıcı [s.] -- zararlı [s.] -- tahripkar [s.]
360
detain
alıkoymak [f.] -- gözaltına almak [f.] -- durdurmak [f.]
361
detection
buluş [i.] -- belirleme [i.] -- ortaya çıkarma [i.]
362
detention
engellenme [i.] -- gözaltına alma [i.] -- gecikme [i.]
363
deteriorate
bozulmak (sağlık/durum vb) [f.] -- fenalaşmak [f.] -- kötüleşmek [f.]
364
devastate
harap etmek [f.] -- perişan etmek [f.] -- tahrip etmek [f.]
365
devil
iblis [i.] -- şeytan [i.] -- (avukat stajyeri vb gibi) zor/angarya dolu bir iş yapmak [f.]
366
devise
icat etmek [f.] -- tertiplemek [f.] -- akıl etmek [f.]
367
diagnose
teşhis etmek [f.] -- tanı koymak [f.] -- teşhis etmek [f.]
368
diagnosis
teşhis [i.] -- tanı [i.] -- belirtme [i.]
369
dictate
dikte etmek [f.] -- zorla kabul ettirmek [f.] -- etkilemek [f.]
370
dictator
diktatör [i.] -- dikte eden kimse [i.] -- yazdıran kimse [i.]
371
differentiate
farklılaştırmak [f.] -- farklı olmak [f.] -- ayrım yapmak [f.]
372
dignity
itibar [i.] -- haysiyet [i.] -- ağırbaşlılık [i.]
373
dilemma
açmaz [i.] -- ikilem [i.] -- çıkmaz [i.]
374
dimension
boyut [i.] -- ölçülerini koymak [f.] -- boyutlarını ayarlamak [f.]
375
diminish
azalmak [f.] -- eksiltmek [f.] -- hafifletmek [f.]
376
dip
(sıvı içine) batma [i.] -- farları kısmak [f.] -- batırmak [f.]
377
diplomat
diplomat [i.] -- uluslararası ilişkiler uzmanı [i.] -- ilişkilerinde ustalık gösteren kimse [i.]
378
diplomatic
diplomatik [s.] -- usta [s.] -- başkalarıyla ilişkide usta [s.]
379
directory
rehber [i.] -- telefon rehberi [i.] -- nizamname [i.]
380
disastrous
feci [s.] -- talihsiz [s.] -- felaket getiren [s.]
381
discard
ıskartaya çıkarmak [f.] -- atmak (çıkarmak gibi) [f.] -- ayırmak [f.]
382
discharge
taburcu etmek (hastayı) [f.] -- tahliye etmek [f.] -- tahliye [i.]
383
disclose
açığa vurmak [f.] -- açığa vurmak [f.] -- meydana çıkarmak [f.]
384
disclosure
ifşa [i.] -- açma [i.] -- ifşaat [i.]
385
discourse
söylem [i.] -- söylev [i.] -- bahsetmek [f.]
386
discretion
ketumiyet [i.] -- takdir yetkisi [i.] -- incelik [i.]
387
discrimination
fark gözetme [i.] -- ayrım [i.] -- ayrım (ırk cinsiyet vb) [i.]
388
dismissal
kovma [i.] -- işten çıkarma [i.] -- açığa çıkarmak [f.]
389
displace
yerinden çıkarmak [f.] -- yerinden etmek [f.] -- çıkarmak [f.]
390
disposal
imha etme [i.] -- ortadan kaldırma [i.] -- yok etme [i.]
391
dispose
atmak [f.] -- anıklamak [f.] -- düzenlemek [f.]
392
dispute
çekişmek [f.] -- tartışmak [f.] -- tartışma [i.]
393
disrupt
kesilmesine yol açmak (toplantının) [f.] -- ayırmak [f.] -- aksatmak [f.]
394
disruption
parçalanma [i.] -- bozma [i.] -- aksama [i.]
395
dissolve
eritmek [f.] -- çözmek [f.] -- son vermek [f.]
396
distinction
ayırım [i.] -- temayüz [i.] -- açıklık [i.]
397
distinctive
kendine özgü [s.] -- farklı [s.] -- karakteristik [s.]
398
distort
saptırmak [f.] -- kırmak [f.] -- yamultmak [f.]
399
distress
üzmek [f.] -- sıkıntı [i.] -- endişelendirmek [f.]
400
disturbing
izaç [i.] -- rahatsız etme [i.] -- taciz [i.]
401
divert
başka yöne çevirmek [f.] -- eğlendirmek [f.] -- dikkat dağıtmak [f.]
402
divine
ilahi [s.] -- kutsal [s.] -- kehanette bulunmak [f.]
403
doctrine
doktrin [i.] -- ilke [i.] -- prensip [i.]
404
documentation
dokümantasyon [i.] -- belgeleme [i.] -- belgelendirme [i.]
405
domain
ihtisas [i.] -- bilgi alanı [i.] -- etkinlik alanı [i.]
406
dominance
hakimiyet [i.] -- egemenlik [i.] -- tahakküm [i.]
407
donor
veren kimse [i.] -- kan veren [i.] -- bağışçı [i.]
408
dose
doz [i.] -- belli ölçüde ilaç vermek [f.] -- dozunu ayarlamak [f.]
409
drain
tahliye etmek [f.] -- suyunu boşaltmak [f.] -- suyunu çekmek [f.]
410
drift
şaşırmak [f.] -- tıkanmak [f.] -- birikmek [f.]
411
driving
sürme [i.] -- sevk [i.] -- sürücü [i.]
412
drown
suda boğulmak [f.] -- bastırmak [f.] -- boğmak [f.]
413
dual
ikili [s.] -- çifte [s.] -- çift yönlü [s.]
414
dub
düzeltmek [f.] -- sözlendirmek [f.] -- dublaj yapmak [f.]
415
dumb
halter [i.] -- dili tutulmuş [s.] -- suskun [s.]
416
duo
eş [i.] -- çift [i.] -- duo [i.]
417
dynamic
hareketli [s.] -- dinamik [s.] -- devimsel [s.]
418
eager
istekli [s.] -- arzu [i.] -- sabırsız [s.]
419
earnings
kazanç [i.] -- maaş [i.] -- gelir [i.]
420
ease
rahatlatmak [f.] -- kolaylaştırmak [f.] -- rahatlamak [f.]
421
echo
yankılanmak [f.] -- yankı [i.] -- akis [i.]
422
ecological
çevre [s.] -- çevrebilimsel [s.] -- ekolojik [s.]
423
educator
eğitimci [i.] -- eğitmen [i.] -- eğitbilimci [i.]
424
effectiveness
etkililik [i.] -- etkenlik [i.] -- geçerlilik [i.]
425
efficiency
liyakat [i.] -- yeterlik [i.] -- hızlı ve verimli çalışma [i.]
426
ego
benlik [i.] -- ben [i.] -- ben kavramı [i.]
427
elaborate
ayrıntıyla donatmak [f.] -- özenle hazırlanmış [s.] -- detaylandırmak [f.]
428
electoral
seçmenler ile ilgili [s.] -- seçimle ilgili [s.] -- seçime ait
429
elevate
aklı/ruhu geliştirmek [f.] -- terfi ettirmek [f.] -- yükseltmek [f.]
430
eligible
hak sahibi [i.] -- seçkin [s.] -- nitelikli [s.]
431
elite
elit [s.] -- seçkin sınıf [i.] -- elit tabaka [i.]
432
embark
gemiye bindirmek [f.] -- gemiye binmek [f.] -- girişmek [f.]
433
embarrassment
mahcubiyet [i.] -- rahatsızlık [i.] -- parasızlık [i.]
434
embassy
elçilik [i.] -- sefaret [i.] -- sefarethane [i.]
435
embed
gömmek [f.] -- kafasına sokmak [f.] -- oturtmak [f.]
436
embody
somutlaştırmak [f.] -- cisimleştirmek [f.] -- cisimleştirmek [f.]
437
emergence
belirme [i.] -- sudur [i.] -- doğma [i.]
438
empirical
ihtibari [s.] -- deneysel [s.] -- deneyime dayalı olarak [s.]
439
empower
izin vermek [f.] -- yetki vermek [f.] -- güçlendirmek [f.]
440
enact
sahnelemek [f.] -- kanunlaştırmak [f.] -- karar vermek [f.]
441
encompass
kuşatmak [f.] -- sarmak [f.] -- kapsamak [f.]
442
encouragement
teşvik [i.] -- teşvik etme [i.] -- yüreklendirme [i.]
443
encouraging
cesaretlendirici [s.] -- suça yataklık etme [f.] -- teşvik etme [i.]
444
endeavour
çabalamak [f.] -- emek harcamak [f.] -- çaba harcamak [f.]
445
endless
sonsuz [s.] -- daimi [s.] -- sonsuz [s.]
446
endorse
arkasına yazmak [f.] -- uygun bulmak [f.] -- ciro etmek [f.]
447
endorsement
ciro [i.] -- onay [i.] -- açıklama [i.]
448
endure
tahammül etmek [f.] -- dayanmak [f.] -- katlanmak [f.]
449
enforce
zorla yaptırmak [f.] -- zorla kabul ettirmek [f.] -- tatbik etmek [f.]
450
enforcement
uygulama [i.] -- yürürlük [i.] -- infaz [i.]