Gün 4 Flashcards

1
Q

adjust

A

ayarlamak, düzenlemek, kurmak, tamir etmek
ff the chair is too high, you can adjust it to suit you.
Eğer sandalye çok yüksekse kendine göre ayarlayabilirsin.
: As a teacher you have to adjust your methods to suit the needs of slower
learners.
Bir öğretmen olarak metodlarını daha yavaş öğrenen öğrencilerin ihtiyaçlarına |
göre düzenlemelisin.
: set, regulate, mend, repair, fix, arrange, adapi
: disturb, confuse, break down
adjustment (n), adjustable (adj), adjustment (n)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

contain

A

içermek; kontrol altına almak
I’ve lost a file containing a lot of important documents.
Çok önemli belgeleri içeren bir dosyayı kaybettim.
consisi of, include, control
> exclude
container (n), containerize (v)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

daring

A

cesaretli, cüretkâr
Emergency crews quickly planned a daring rescue to get the people out of the
burning building.
Acil durum ekibi insanları yanan binadan kurtarmak için hızlıca cesur bir plan
hazırladı.
> brave, bold, courageous, dauntiess
: coward
: dare (v)
oe

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

curtail

A

azalmak, kısaltmak
The last government severely curtailed trade union rights.
Son hükümet sendika haklarını ciddi şekilde azalttı.
reduce, decrease, abate, lessen
increase, enhance
curtailment (n)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

credible

A

: inanılabilir, inandır ,
: They haven’t produced any credible evidence for convicting him.
: Onu İutuklamak için inanılır bir kanıt bulamadılar.
: believable
: unbelievable, incredible, unlikely
: credibly (adv)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

dispute

A

tartışmak
The reasons of her death have been hotly disputed,
Onun ölüm nedenleri çok fazla tartışıldı.
debate, argue
disputed (adj), disputable (adj)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

discreet

A

: tedbirli, ketum, akilli, sağduyulu
: lf was not very discreet of you to ring me at the office.
: Beni ofisten araman çok da akıllıca değildi.
: Cautious, vigilant, considerate
: indiscreet, incautious, careless, inconsiderate
: discretion (n)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

dismay

A

: korku, cesaretin kırılması, üzüntü, endişe
: The supporters watched in/with dismay as their team lost 5-0.
: Taraftarlar takımlarının 5-0 yenilgisini üzüntüyle izlediler.
: discouragement, wonder, disappointment
: encouragement
: dismay (n)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

impede

A

: engel olmak
: Although he’s shy, it certainly hasn’t impeded his career in any way.
: Çekingen olmasına rağmen, bu durum kariyerini hiçbir şekilde engellemedi.
: prevent, hinder, hamper
: help, encourage, facilitate
: impediment (n), impedimenta (n)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

illegible

A

DKURAKSIZ cece ec eccsees ene tt sce
+ His writing is almost iNegible. …..
: Yazısı neredeyse hiç okunmuyor.
: cannot be read
: legibie
: Hlegibly (adv)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

inherent

A

: doğal, doğuştan gelen
: | have an inherent distrust of lawyers.
: Avukatlara karşı doğuştan gelen bir güvensizliğim var.
: inbom
; incidental
: inherently (adv)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

inhibit

A

: engel olmak
: This drug inhibits the growth of tumours.
: Bu ilaç tümörlerin büyümesine engel oluyor.
: preveni, hamper
: help, pave the way
: inhibited (adj), inhibition (n)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

forecast

A

: tahmin etmek, beklemek
: Snow has been forecast for tonight.
: Bu gece kar yağışı bekleniyor.
: predict, foresee
: forecast (n)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

foresee

A

: öngörmek, tahmin etmek
: | don’t foresee any difficulties so long as we keep within budget.
: Bütçeye göre hareket ettiğimiz sürece herhangi bir zorluk yaşayacağımızı
: foretell, see ahead
: foresight (n)
tahmin etmiyorum.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

justify

A

: haklı çıkarmak, doğrulamak, suçsuzluğunu ortaya çıkarmak
: İt was the oniy thing that | could do - (don’t have to justify myself to anyone,
: Yapabileceğim tek şey buydu. Kendimi kimseye haklı göstermek zorunda
değilim.
: vindicate, acquit
+ condemn
: justification (n)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

pros and cons

A

artılar ve eksiler
We’re just weighing up the pros and cons of moving to a bigger house.
Daha büyük bir eve taşınmanın artı ve eksilerini değerlendiriyoruz.
advantages and disadvantages

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

potent

A

güçlü
The Berlin Wall was a potent symbol of the Cold War.
Berlin Duvarı Soğuk Savaş’ın güçlü bir sembolüydü.
effective, powerful
ineffective, weak
potency (n), potently (adv)

18
Q

manifest

A

géstermek
The workers manifested their dissatisfaction in a series of strikes.
İşçiler birçok grev yaparak memnuniyetsizliklerini gösterdi.
show, exhibit
hide, conceal
manifestation (n), manifest (ad}), manifestly (adv)

19
Q

massacre

A

: katliam, toplu kiyim
: He ordered the massacre of 2,000 women and children.
: O, 2000 kadin ve çocuğun katlini emretti.
: genocide, slaughter
: massacre (v)}

20
Q

mend

A

tamir etmek, onarmak
The plumber came to mend the burst pipe.
Musluk-tamircisi.patlak.boruyu tamir.etmek için geldi.
repair fix
damage, harm ©
mend (n), mending (n)

21
Q

modify

A

: değiştirmek
: The proposals were not reasonable and were only accepted in a modified form.
» Öneriler mantıklı değildi ve ancak değiştirilerek kabul edildi.
: change, alter, shift, vary
: modification (n)

22
Q

mitigate

A

: azaltmak
: It isn’t certain how to mitigate the effects of tourism on the island.
- Turizmin ada üzerindeki etkilerinin nasıl azaltılacağı belli değil.
: lessen, ease
: aggravate
: mitigating (adj), mitigation (n)

23
Q

obstinate

A

: inate
: He can be very obstinate at times.
; Bazen çok inatçı olabiliyor.
- stubborn
: compliant
: obstinacy (n)

24
Q

intrinsic

A

:asil, esas, kendine 6zgii, icten gelen
- Maths is an intrinsie part of the school curriculum.
: Matematik okul mufredatinin temel bir parcasidir.
- inherent, inborn, basic
: extrinsic
: intrinsically (adv)

25
Q

dwarf

A

:clice
:Snow White and the Seven Dwarves is known to everybody.
:Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler herkesçe bilinir.
:very short person
ital
:dwarf (v)

26
Q

hasty

A

‘acele, hizi:
‘He warned against making hasty decisions.
“Acele kararlar vermeye karşı uyardı.
‘hurried, speedy
:slow, deliberate
:hastily (adv), hasten (v)

27
Q

impact

A

:etki, çarpma
:The impact of the crash reduced the car toa third of its original length.
: Çarpmanın etkisi arabayı orijinal uzunluğunun üçte birine küçülttü.
‘effect, influence
‘impact (v), impacted (adj)

28
Q

inadequate

A

: yetersiz
: This work is extremely inadequate - you’ll have to do it again.
‘Bu galigma çok yetersiz. Tekrar yapmak zorunda kalacaksın.
‘insufficient, deficient, not enough
:adequate, enough
‘inadequately (adv), inadequacy (n)

29
Q

diffuse

A

:yaymak
:Öxygen diffuses from the lungs into the bloodstream.
: Oksijen ciğerlerden kana karışır.
:scatter, spread
:assemble, draw
‘diffusion (n), diffuse (adj)

30
Q

accuse

A

:accuse
Are you accusing me offlying?
: Beni yala söylemekle mi suçluyorsun?
: blame, charge, indict, reproach
: discharge, defend, release
: accused (adj), accuser (n), accusation (n)

31
Q

entrepreneur

A

: girişimci, yatırımcı
: He was one of the entrepreneurs of the eighties and made lots of money.
: Seksenli yılların girişimcilerinden biriydi ve çok para kazandı.
: capitalist, industrialist, investor
: enirepreneurial (adi)

32
Q

convert

A

«dönüştürmek, değiştirmek
: He converted to Catholicism when he got married.
: Evlenince Katolik oldu.
: turn into, alter, change, transform
: keep stable
: convert (n), conversion (n)

33
Q

deduce from

A

: çıkarım yapmak, sonucuna varmak
: The police have deduced that he must have left his apartment yesterda
evening.
: Polisler onun dün akşam evden çıkmış olduğu sonucuna vardı. ©
: infer from
: deduction (n)

34
Q

deliberately

A

: kasıtlı, bilerek
: Jin sure he says these things deliberately to annoy me.
: Eminim bunları beni kızdırmak için kasıtlı olarak söylüyor.
: intentionally, on purpose
: accidentally, by chance, by accident
: deliberate (adj), deliberation (n)

35
Q

accuse

A

:suçlamak
:Are you accusing me offlying?
: Beni yala söylemekle mi suçluyorsun?
: blame, charge, indict, reproach
: discharge, defend, release
: accused (adj), accuser (n), accusation (n)

36
Q

accustomed to

A

:alışkın olmak, alıştırmak
: The army accustomed him to discipline.
: Askerlik onu disipline alıştırdı.
:be used to, be addicted to
>be unfamiliar to, feel strange, odd
s accustom (v)

37
Q

arbitrary

A

:rasgele, keyfi, otoriter
: What guided your decision or was it arbitrary?
: Senin kararını ne yönlendirdi, ya da kararın keyfi miydi?
‘random, chance, dictatorial
: arbitrate (v), arbitration (n)

38
Q

arise (from)

A

:-den dogmak, kaynaklanmak
:Are there any matters arising from the last meeting?
: Son toplantıdan ortaya çıkan herhangi bir problem var mı?
‘originate from, proceed, spring, result from, emerge from
: lead to, give rise to, result in

39
Q

beat

A

: yenmek, bozguna uğratmak, vurmak
: They saw him beating his dog with a stick.
: Onu köpeğine sopayla vururken gördüler.
: defeat, strike, hit
:lose
: beaten (adj), beater (n), beating (n)

40
Q

case

A

: durum, vaka
:/ wouldn’t normally agree but it will be an exception in this ease.
: Normalde kabul etmezdim ama bu durumda bir istisna olacak.
: condition, situation