Gün 1 Flashcards

1
Q

trifling

A

: It was such a trifling sum of money to argue about! : Tartışılmayacak kadar önemsiz bir miktardı!
: trivial, unimportant, insignificant
:important, significant

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

abundant

A

: bol, bereketli
: Cheap consumer goods are abundant in this region.
: Bu bölgede ucuz ürünler boldur.
: plentiful, in large quantities, abounding, teeming
: scarce, insufficient, bare, impoverished

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

consecutive

A

: art arda, birbirini takiben
: This is the fifth consecutive weekend that I’ve spent working. : Bu, çalışarak geçirdiğim ardı ardına beşinci hafta sonu.
: successive, sequential, subsequent
: discontinuous

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

deception

A

: aldat(n)ma, hilekârlık, dolandırma.
: He was found guilty of obtaining money by deception. : Dolandırıcılıkla para elde etmekten suçlu bulundu.
: deceiving, dishonesty, trickery
: honesty

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

disperse

A

:dagitmak, dagilmak
:Just after the rain came down the clouds started to disperse.
:Yagmur yagdiktan hemen sonra bulutlar dağılmaya başladı.
:scatter, dispel, diffuse
:gather, collect, concentrate

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

exact

A

:tam, kesin
:The exact time of the accident was 2.43 pm.
:Kaza tam olarak 2.43’de meydana geldi.
:correct, precise, definite
:vague, ambiguous, unclear

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

formidable

A

:sert, sağlam, yenilmez, dayanıklı
: The Oltoman Empire was a formidable opponent for other empires.
: Osmanlı İmparatorluğu diğer imparatorluklar için zorlu bir rakipti.
:challenging, difficult, invincible
:susceptible, vulnerable, fragile, sensitive

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

graceful

A

:hoş, çekici, zarif, nazik
:The player showed graceful movements. >Oyuncu muazzam hareketler gdsterdi. :attractive, charming

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

grasp

A

:kapmak, algılamak, kavramak
We must grasp every opportunity to strengthen economic ties with other countries. Diğer ülkelerle ekonomik bağları güçlendirmek için her fırsatı yakalamalıyız.
snatch, grab, perceive
foose, release

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

humid

A

nemli
:damp, moist, wet
» dry

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

indifferent

A

:İlgisiz, kayıtsız, umursamaz
:Why don’t you vote -how can you be so indifferent? :Neden oy vermiyorsun? Nasıl bu kadar duyarsız olabilirsin? :uninterested
:interested

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

instil

A

:aşılamak, yükiemek
: it is part of a teacher’s job to instil confidence in his or her students.
:Öğrencilerine güven aşılamak öğretmenin işinin bir parçasıdır.
fill,inspire
extract, empiy

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

isolate

A

:soyutlamak, ayırmak, (hastayı) tecrit etmek
:He felt isolated when the others laughed altogether.
:Diğerleri hep beraber güldüklerinde o kendini soyutlanmis hissetti. :separate, segregate
:unify, associate, unite

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

spoil

A

:çürümek, bozulmak
:The dessert will spoil ifyou don’t keep itin the fridge.
:Tatlıyı buzdolabına koymazsan bozulur.
:decay, rotten

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

spontaneous

A

:kendiliğinden olan, doğal
:His jokes seemed spontaneous, but were in fact carefully prepared beforehand. :Nükteleri doğaçlama gibi görünüyordu ama aslında daha önceden özenle hazırlanmıştı.
= natural
:artificial

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

substantial

A

:büyük, önemli
:She inherited a substantial fortune from her grandmother. :Ona, büyükannesinden önemli miktarda miras kaldı.
:considerable, extensive, significant
:minor, trivial

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

precipitate

A

:hızlandırmak, yağmak, çökmek
:An unexpected invasion would certainly precipitate a political crisis.
:Beklenmedik bir istila politik bir krizi kesinlikle hızlandırır.
:accelerate, hasten
:decelerate

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

quotation

A

:alıntılama, alıntı yapma, aktarma
:At the beginning of the book, there is a quotation from A. Lincojn. :kifabin basinda Abraham Lincoln’dan bir alinti var.
:extract, excerpt, citation, saying

19
Q

realm

A

:alan, saha, krallik, dike, memleket
:Her interests are in the realm of practical politics.
:Onun ilgialanı güncel politika.
area, region, field

20
Q

legitimate

A

:yasal, meşru
:legal, lawful… ae :illegal,illegitimate

21
Q

relentlessly

A

: amansızca, sürekli şekilde, dür durak bilmeden li kn,
: She has campaigned relentlessly for her husband’s release from prison,
: Eşinin hapishaneden çıkması için dur durak bilmeden çalıştı.
: continuously, constantly
: temporarily .
: relentless (adj) ; .

22
Q

migration

A

: göç
: There was a mass migration of poverty-struck farmers into the cities.
: Fakirlikten etkilenen çiftçilerin şehire büyük göçü oldu.
: immigration, movement
: remain, stay
: migratory (n), migrant (n), migrate (v)

23
Q

nullify

A

: iptal etmek, geçersiz kılmak
: The state death penalty law was nullifi edi in 1977.
: İdam cezası yasası 1977’de kaldırıldı.
: cancel, annul, invalidate, abolish
: enact, legislate

24
Q

obesity

A

: aşırı şişmanlık, obezite
: A diet that is high in fat can lead to obesity.
: Yağ oranı yüksek bir beslenme obeziteye yol açabilir
: fatness, plumpness*
: obese (n)}

25
Q

poison

A

: zehir
ifep drink has: been laced with: a deadly péison: .
-rleecegine öldürücü bir. zehir katılmış.
venom, toxin (©
: poison (v), poisonous (adj).

26
Q

susceptible

A

: hassas, duyarlı, kolay mikrop kapabilen
: These plants are particularly susceptible fo frost.
: Bu bitkiler donmaya karşı aşırı hassastır.
: sensitive, vulnerable, fragile
: indifferent, formidable, strong
: susceptibility (n)

27
Q

specify

A

: belirlemek
: He said we should meet but didn’t specify a time.
: Buluşmamız gerektiğini söyledi ama bir zaman belirtmedi.
: identify, state, indicate
: specification (n)

28
Q

supplant

A

yerini almak
In most offices, the typewriter has now been supplanted by the computer.
Birçok ofiste, daktilonun yerini artık bilgisayar aldı.
take the place of sth
set off, leave , a

29
Q

hostile

A

: düşmanca, saldırgan, -e karşi
: I’m not hostile to the idea of such a change.
: Béyle bir degisiklik fikrine karsi degilim.
: unfriendly
: friendly
: hostility (n)

30
Q

dilate

A

: genişlemek
: The pupils of the eyes dilate as darkness increases.
: Göz bebekleri karanlık arttıkça büyür.
: expand, enlarge
: minimize, compress
: dilation (n)

31
Q

punctual

A

e dakik, tam vaktinde
: He’s always punctu
: O her zaman dakiktir.
> on time, prompt
: belated
: punctually (adv), punctuality (n) .
tual.

32
Q

threat

A

: tehdit, korkutma, gözdağı, tehlike
: The threat of jail failed to deter him from petty crime.
: Hapis tehdidi onu ufak tefek suçlar işlemekten alıkoymadı.
: menace
: threatening (adj)

33
Q

treasure

A

: değer vermek
: This pen that my grandfather gave me is one of my most treasured possessions.
: Dedemin verdiği bu kalem en değer verdiğim eşyalarımdan biridir.
: cherish, value, prize
: treasure (n), treasury (n)

34
Q

content

A
35
Q

deal

A

anlagma, uzlagma -
Tl make/do a deal with you - you wash the car and I’ll let you use it tonight
Seninle bir anlaşma yapacağım. Sen arabayı yıka ben de bu gece arabayı
kullanmana izin vereyim.
agreement
disagreement
dealer (n)

36
Q

adjourn

A

: ertelemek, ara vermek, erteleme
: The meeting was adjourned unül Tuesday.
: Toplantı Salı’ya kadar ertelendi.
: postpone, delay, defer, suspend
: complete, terminate
+ adjournment (n)

37
Q

assign

A

: ayirmak, tahsis etmek, gérev vermek
: UN troops were assigned the task of rebuilding the hospital.
: Birleşmiş milletler birliklerine hastaneyi yeniden inşa etme görevi verildi.
: allocate, allot, appoint
: assignment (n)

38
Q

decade

A

zon yıl
: He has been living here for a decade.
: Burada 10 yıldır çalışıyor.
“a 10-year period

39
Q

contempt

A

“ aşağılama, küçük görme, karşı gelme
* At school she had complete contempt for all her teachers.
: Okulda tüm hocalarına karşı geliyordu.
: abhorrence, disdain
> respect, admire
: contemptible (adj)

40
Q

track

A
41
Q

dilate

A

: genişlemek
: The pupils of the eyes dilate as darkness increases.
: Göz bebekleri karanlık arttıkça büyür.
: expand, enlarge
: minimize, compress
: dilation (n)

42
Q

hostile

A

: düşmanca, saldırgan, -e karşi
: I’m not hostile to the idea of such a change.
: Béyle bir degisiklik fikrine karsi degilim.
: unfriendly
: friendly
: hostility (n)

43
Q

content with

A

: hoşmut, memnun
: He seems fairly content with his life.
: Hayatindan oldukça memnun görünüyor.
: satisfied, pleased, contended
: dissatisfied
: contented (adj), Contentedly (adv)