Extras Flashcards
son derece, derinlemesine, derin bir sekilde
profoundly
I`ve found this to be profoundly ineffective
(Bunun son derece etkisiz olduğunu gördüm.)
asiri yormak
to overtax
Eating all day long overtaxes our pancreas and our digestive system.
(Gün boyu yemek yemek pankreasımızı ve sindirim sistemimizi aşırı yorar.)
ayrım
distinction
Another really important distinction when it comes to meal frequency, or how frequently we’re eating, is the debate over sugar burners versus fat burners.
(Oğün sıklığı ya da ne sıklıkta yediğimiz konusunda bir diğer önemli ayrım da şeker yakıcılara karşı yağ yakıcıların tartışılmasıdır.)
ilgili olmak, dair olmak
to pertain
Let’s talk about some statistics as they pertain to women
and healthy aging.
Kadınlarla ve sağlıklı yaşlanma ilgili bazı istatistiklerden bahsedelim
telafi etmek, dengelemek
to offset
However, there are strategies we can use to help offset this.
(Ancak bunu telafi etmek için kullanabileceğimiz stratejiler var.)
By that I mean, I want you to not consume those things
because they can offset all the good that you’re doing.
(Demek istediğim, bu şeyleri tüketmemenizi istiyorum.
çünkü yaptığınız tüm iyi şeyleri telafi edebilirler.)
yararlanmak, istifade etmek
to tap into
We can tap into fat stores for energy.
Enerji için yağ depolarından yararlanabiliriz.
Bu her ne kadar harika bir strateji olsa da herkes için uygun değildir.
As wonderful a strategy as this is, it is not for everyone.
son ama cok onemli
last but not least
In our presentation about customer satisfaction, we’ve highlighted the importance of product quality and efficient customer service. Last but not least, let’s address the significance of gathering feedback for continuous improvement.
(Müşteri memnuniyeti ile ilgili sunumumuzda, ürün kalitesi ve etkin müşteri hizmetlerinin önemini vurguladık. Son olarak, sürekli iyileştirme için geri bildirim toplamanın önemine değinelim.)
celimsiz
frail
Çelimsiz yaşlı adam inatla bir tekerlekli sandalyeyi kullanmayı reddetti. - The frail old man stubbornly refused to make use of a wheelchair.
orucu bozmak
to break the fast
Well, when you’re fasting, we know we’re not eating food,
but you can absolutely consume things like filtered water, plain coffee or tea.
They will not break your fast.
fakir, yoksul
pauper
Bir kral gibi kahvaltı, bir prens gibi öğle yemeği ve bir fakir gibi akşam yemeği ye. - Eat breakfast like a king, lunch like a prince, and dinner like a pauper.
cazibe kazanmak
to gain attraction
Let’s explore the concept of intermittent fasting (IF), a dietary strategy gaining attraction
Giderek ilgi gören bir beslenme stratejisi olan aralıklı oruç (IF) kavramını inceleyelim
Guvec kabi
Casserole dish
Lavabo
Sink
Safkan
Purebred
Show dogs have to be purebred
Pati
Paw
Köpeğimin büyük patileri var. - My dog has large paws.
Yatiya kalmak
To have a sleepover
Can I have a sleepover?
Çarpık, eğri
Askew
Yes, I’m the askew police
saglam mazeret
An airtight alibi
Bagciklarim çözüldü
Bagcıklarım düzgün değildi
My laces are untied
My laces were uneven
teselli etmek
To console
to comfort
I had to console her on the telephone. - Ben onu telefonda teselli etmek zorunda kaldım.
Tom wanted to comfort Mary. - Tom Mary’yi teselli etmek istedi.
onem vermek, deger vermek
to cherish
Özgürlüklerine değer vermek zorundasın.
- You must cherish your freedoms.
Kosu bandi
treadmill
soyut
abstract
Most Dutch words for abstract concepts use the definite article “de.” This includes things like time periods, emotions, and ideas.
(Soyut kavramlar için kullanılan Hollandaca sözcüklerin çoğunda “de” kesin artikeli kullanılır. Buna zaman dilimleri, duygular ve fikirler gibi şeyler dahildir.)
