53 Flashcards
Substitution
Yerine başkasını koyma, ikame
The substitutions we made didn’t affect the shape of the team.
Yapmış olduğumuz değişiklikler takımı etkilemedi.
S. Exchande, change, replacement
Necessity
Gereklilik
Empathy is often considered a basaline necessity for prompting social change.
Empatinin sosysal değişimi gerçekleştirmek için temel bir gereksinim olduğu düşünülür.
S. Requirement, requisite
Immense
Büyük, kocaman, muazzam
The have been queens and female world leaders before, many with immense power.
Geçmişte, çoğu muazzam güze sahip kraliçeler ve kadın dünya liderleri olmuştur.
S: Enormous, huge, vast, gigantic
A. Minute, tiny
Substainable
Sürdürülebilir
We need sustaninable practices so as to protect our watersheds from pollution.
Su havzalarını kirlilikten korumak için sürdürülebilir uygulamalara ihtiyacımız var.
S. Continuous, unceasing
A. Temporary
Considerably
Oldukça, önemli derecede
The list of Republicans endorsing Donald Trump has grown considerably in recent weeks.
Donald Trump’ı destekleyen Cumhuriyetçilerin sayısı son haftalarda ciddi oranda artış gösterdi.
S. Significantly, substantially, dramatically, enormously, remarkably
A. Insignificantly, unremarkably
Pretend
İnandırmak, …… izlemini/intibaını vermek
He has actually spent his first two months resstlessly, pretending everthing is fine.
Her şey iyi gidiyormuş gibi yaparak ilk iki ayını aslında husursuz bir şekilde geçirdi.
S. Make believe, act, play
Expenditure
Masraf, gider
There was a 5 percent increase in total park expenditure per resident.
Toplam park giderlerinde her sakin için %5’lik bir artış oldu.
S. Expence, spending, outgoings
A. Savings, income, revenue
Diversity
Çeşitlilik, farklılık
Because of California’s ethnic and cultural diversity, we cannot ignore these economic and social realities.
Kaliforniya’nın etnik ve kültürel çeşitliliğinden dolayı, bu ekonomik ve sosyal gerçekleri göz ardı edemeyiz.
S. Difference, dissimilarity, variety
A. Similarity, uniformity
Prevent
Engellemek, önlemek
Corruption is one of the most significant factors preventing law enforcement.
Rüşvet/ yolsuzluk kanunları uygulamayı engelleyen en önemli faktörlerden birisidir.
S. Obstruct, hamper, hinder
A. Permit, allow
Complementary
Tammalayıcı, bütünleyici
This Coral Reef Airbone Laboratory can provide a very high-level, complementary.
Bu Mercan Kayaları Laboratuvarı yüksek seviyede tamamlayıcı bilgi sağlayabilir.
S. Integral, completing
A. Independent, unrelared
Relatively
Nispeten, oldukça
In general, the side effects from vitamin D supplements are uncommon and relatively benign.
Genel anlamda D vitamin takviyelerinin yan etkileri nadir görülür ve nispeten faydalıdır.
S. Comparatively, somewhat
Convey
Taşımak, aktarmak, iletmek
Anyone who has survived combat knows that words are entirely incapable of conveying the horrors of battle.
Savaştan sağ çıkan herkes kelimelerin savaşın korkusunu tamamen aktarmaycağını bilir.
S. Conduct, transmit, carry
A. Receive, withhold
Tendency
Eğilim
As a society, we have a tendency to celebrate the people we love only once they are gone.
Toplum olarak, ancak sevdiğimiz insanları kaybedince onları anma eğilimimiz var.
S. Inclination, propensity
Entitle
Hak kazandırmak, yetki vermek, ünvan vermek
EU citizens from non-UK countries are not entitled to vote, unless they are citizens of the Irish Republic, Cyprus or Malta.
Birleşik Krallık ülkeleri dışında Avrupa vatandaşları eğer İrlanda Cumhuriyeti, Kıbrıs ya da Malta vatandaşı değillerse oy verme hakkı yoktur.
S. Qualify, authorize, empower
Inconsistent
Tutarsız
All three witnesses acknowledged under cross-exemination that they had lied to authorities and given inconsistent statements.
Çapraz sorgudaki üç tanığın hepsi yetkililere yalan söylediklerini ve tutarsız ifaderde bulunduklarını itiraf etti.
S. Irregular, uneven, unstable, unsteady
A. Definite, consistent