51 Flashcards
Tiny
Çok küçük A tiny flower made her happy. Küçük bir çiçek onu mutlu etti. S. Very small, petty A. Enormous, huge
Thrilling
Heyecan verici The book is a thrilling adventure story. Kitap heyecan verici bir macera hikayesi. S. Exciting A. Boring, dull D. Thrilled
Vain
Değersiz, boş, yararsız
Employers clearly hoped that the workers would stay longer, but their efforts were largely in vain.
İşverenler işçilerin daha uzun süre kalacağını umuyorlardı fakat çablarının çoğu boşunaydı.
S. Worthless, useless
A. Fruitful
Burden
Ağır yük
She’s totally a burden to me.
O benim için tamamen bir yük.
Buying a house often places financial burden on young couples.
Ev almak genç çiftlere mali külfet getirir.
S. Load, strain
D. Burden (v), burdensome (adj.)
Assert
İleri sürmek, iddia etmek
The Allies asserted their right to move freely between the two borders.
Müttefikler iki sınır arasında serbest dolaşma haklarının olduğunu iddia etti.
S. Put forward, claim, maintain
A. Keep silent
D. Assertion (n)
Emphasize
Vurgulamak
I’d just like to emphasize how important it is for people to learn foreign languages.
Yabancı dil öğrenmenin insanlar için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
S. Stress
A. Underestate, underestimate
D. Emphasis (n)
Facilitate
Kolaylaştırmak
The new ramp will facilitate the entry of whwwlchairs.
Yeni rampa tekerlekli sandalyelerin girişini kolaylaştıracak.
S. Make it easy, ease
A. Make sth. difficult
D. Facility (n)
Extinct
Soyu tükenmiş, yok olmuş
There is concern that the gigant panda will soon become extinct.
Büyük pandaların yakında soylarının tükeneceğine dair endişeler var.
S. Vanished, died out
A. Survive
D. Extinction (n)
Descend
İnmek, alçalmak Jane descended the stairs. Jane merdivenlerden indi. S. Drop, fall, go down A. Ascend D. Descent
Deal with
Baş etmek, ele almak
Her new film deals with the relationship between a woman and her sick daughter.
Yeni filmi bir kadın ile hasta kızı arasındaki ilişkiyi ele alıyor.
S. Cope with, handle, tackle
Layer
Tabaka
A thick layer of clay lies over the sandstone.
Kumtaşı üzerinde kalın bir balçık tabakası var.
S. Stratum
D. Layer(v), layered (adj)
Perspire
Terlemek He was perspiring due to his thick woollen jumper. Kalın yünlü kazağı yüzünden terliyordu. S. Sweat D. Perspiration (n)
Miscellaneous
Çeşitli
There are miscellaneous rumors about the murder.
Cinayetle ilgili çeşitli söylentiler var.
S. Various, diverse
D. Miscellany
Portray
Gösteremek, sergilemek
The painting portrays a beatiful young woman in blue dress.
Resimde mavi elbise giymiş güzel bir kadın görülüyor.
S. Represent, display
Pervade
Yayılmak, dağılmak, istila etmek, kaplamak , bürümek
The film is a reflection of violence that pervades American culture.
Film Amerikan kültürünü kaplayan şiddetin bir yansıması.
S. Spread, penetrate
D. Pervasive (adj)