Unit 07 (With Sentences) Flashcards
ağız
‘Ağzından nefes al.’
mouth
‘Breathe through your mouth.’
alın
‘Alnında bir leke var.’
forehead
‘There is a stain on your forehead.’
ara sıra
‘Toplantılara ara sıra eşi de katılıyor.’
sometimes
‘Sometimes his wife also attends meetings.’
aracı
‘Bütün anlaşmaları bir aracı olmadan yaptı.’
mediator
‘He made all agreement without having a mediator.’
ateş
‘Ateşi düşene kadar yanında kalın.’
fever, fire
‘Stay with him until his fever drops.’
avuç
‘Bir avuç toprak için çok kan döküldü.’
palm, handful
‘So much blood was spilled for a handful of land. ‘
ayak bileği
‘Futbolcu maçta ayak bileğini burktu.’
ankle
‘The soccer player sprained his ankle in the match.’
ayak parmağı
‘O kadının ayak parmağı kanıyor.’
toe
‘That woman’s toe is bleeding.’
ayak
‘Sen hiç altı ayaklı bir hayvan gördün mü?’
foot
‘Have you ever seen an animal with six legs?’
az
‘Çok az vaktimiz var.’
less, little
‘We have very little time.’
bacak
‘Asker savaş sırasında bacağını kaybetti.’
leg
‘The soldier lost his leg during the war.’
bakış
‘O, benim hayata bakışımı değiştirdi.’
look, view
‘He changed my view on life.’
baş
‘Bir protestocu polisin başına taş attı.’
head
‘One protestor threw a rock at the policeman’s head.’
baş parmak
‘Baş parmağınız hala ağrıyor mu?’
thumb
‘Does your thumb still hurt?’
bazı
‘Otobüs durağında bazı insanlar bekliyor.’
some
‘At the bus stop, there are some people waiting.’
bel
‘Kızın beli 60 cm.’
waist
‘The girl’s waist is 60 cm.’
bile
‘O aptal adam bile bu soruya cevap verdi.’
even
‘Even that stupid man answered the question.’
bilek
‘Dünden beri bileğim ağrıyor.’
wrist
‘My wrist has been hurting since yesterday.’
birçok
‘FSI’da birçok diplomat var.’
a lot
‘There are lot of diplomats at FSI.’
boğaz
‘Yarın boğaz ameliyatı oluyorum.’
throat, strait
‘I’m having a throat surgery tomorrow.’
boy
‘Kızın boyu kaç cm?’
height
‘What’s the girl’s height?’
boyun
‘Boynunun etrafında bir ip vardı.’
neck
‘There was a rope around his neck.’
bu kadar
‘Bu kadar alışveriş yapma!’
this much
‘Do not shop this much!’
bulvar
‘Wilson Bulvarı’ndan sağa dönün.’
boulevard
‘Turn right from Wilson Boulevard.’
bütün
‘Bütün parasını kumarda harcadı.’
whole
‘He spent his whole money in gambling.’
can
‘Şair can hakkında bir şiir yazdı.’
soul
‘The poet wrote a poem about the soul.’
canım
‘Erkek arkadaşım canımı acıttı.’
my soul
‘My boyfriend hurt my soul.’
çene
‘Tıraş olurken çenesini kesti.’
chin
‘He cut his chin while he was shaving.’
daha
‘Bana biraz daha kağıt getir.’
more
‘Bring me some more paper.’
dakika
‘Sunumda 10 dakika konuşun.’
minute
‘Speak 10 minutes at the presentation.’
damla
‘Yaprakların üstünde birkaç yağmur damlası vardı.’
drop
‘There was some rain drops on the leaves.’
dirsek
‘Bazı hayvanların dirseği yok.’
elbow
‘Some animals do not have elbows.’
diş
‘Dişim çok ağrıyor.’
tooth
‘My tooth hurts so bad.’
diye
‘‘İlk önce bu sistemi anlamak lazım diye konuştu.”
by saying
‘‘He said “First off, it is necessary to understand this system.”
diz
‘Çocuk düştü ve dizi kanadı.’
knee
‘The child fell and his knee bled.’
dudak
‘Kırmızı dudaklı kız dışarı çıktı.’
lip
‘The girl with the red lips went outside.’
düzenli
‘Onun odasını temizlemek çok kolay, çünkü düzenli.’
orderly, tidy
‘It’s very easy to clean her/his room, because it’s orderly.’
eğer
‘Eğer hava güzelse, şarap getirin.’
if
‘If the weather is nice, bring wine.’
eğitim
‘Herkesin eğitime ihtiyacı vardır.’
education
‘Everyone needs education.’
ehliyet
‘Ehliyetsiz araba kullanma!’
driver’s license
‘Don’t drive without a driver’s license!’
el
‘Elinde ne var?’
hand
‘What is in your hand?’
emir
‘Askerlere emir verildi. ‘
order
‘Order was given to the soldiers.’
et
‘Bu kasaptan et alma!’
meat
‘Don’t buy meat from this butcher!’
faydalı
‘İngilizce öğrenmek şimdi çok faydalı.’
useful
‘Learning English is now very useful.’
fazla
‘Seni çok fazla acıtmayacak.’
too much
‘It will not hurt you much.’
göğüs
‘Artık göğsü acımıyor. ‘
chest, breast
‘His/Her chest doesn’t hurt anymore. ‘
güç
‘Pilot olmak güç.’
hard, difficult
‘Being a pilot is difficult.’
hep
‘O hep en iyisini yapar.’
always
‘He always does the best.’
hızlı
‘Arabayı fazla hızlı sürmeyin!’
fast
‘Don’t drive the car too fast!’
hikaye
‘Bu hikayeyi çok sevdim.’
story
‘I love this story.’
ısrar
‘Arkadaşım ısrar etti, bu yüzden gittim.’
insistence
‘My friend insisted, that’s why I went.’
iri
‘Erkekler kadınlardan daha iridir.’
large, coarse
‘Men are larger than women.’