tıpdilhazırlık/english words Flashcards
confine (v)
restrain(v)
strain(v)
sınırlandırmak
restrain: to stop somebody/something from doing something, especially by using physical force
restrain somebody/something The prisoner had to be restrained by the police.
shift
diversify
değiştirmek/change
envelop
enclose
embrace
kapsamak, içermek
cease(v)
hinder(v)
durdurmak
carry out conduct implement fulfil realize
yapmak
go up
ascend
escalate
artmak
diminish
decline
curb
lessen
düşmek
display reveal suggest point out illustrate demonstrate depict
göstermek/show
assume suppose predict presume estimate forsee anticipate envisage
tahmin etmek
öngörmek
think
come across
confront
run into
karşılaşmak/meet
assert allage put forwerd suggest maintain advocate
iddia etmek
tartışmak
savunmak
undermine
baltalamak
undertake
üstlenmek
underestimate
küçümsemek
outdate
bayatlamak
outnumber
sayıca çok olmak
outlaw
yasal haklarından mahrum etmek
outweigh
ağır basmak
overestimate
gözünde büyütmek
overwhelming
sıkıcı/ezici
overshadow
gölgede bırakmak
differ
vary
distinguish
discriminate
ayırmak
vanish perish extinct sweap away die out
yok olmak
nesli tükenmek
make up compose constitute shape form
OLUŞMAK /oluşturmak
settle
resolve
make out
çözmek
prolong
enhance
artırmak /genişletmek
compromise
reconcile
uzlaşmak
verify
justify
validate
haklı çıkartmak
define
identify
belirlemek /karar
deter
dissuade
vazgeçirmek
district
sapmak
impact
influence
impress
etkilemek
detect
ascertain
designate
belirlemek
articulate manifest declare announce stess out
duyurmak /belirtmek
tie
corrolate
bağlamak
advocate
desteklemek /savunmak
conclude
,infer
deduce
sonuçlandırmak
acknowledge regard consider view sight glance gase
görmek
kabul etmek
comprehend conceive perveice conceive grasp
anlamak
embody embrace encompass ınclude compremise comprise
kapsamak
abolish
terminate
bring/ pull down
devestate
yıkmak
wipe out exterminate sweap away extinct aninhalate stamp put
yok etmek
thrive flourish advance blossom boom prosper further
gelişmek
enact
uygulamak / yürürlüğe koymak
entail
require
entitle
yetkilendirmek /başlıklandırmak
stem from
emerge
derive
evolve
come
acquire
obtain
receive
gain
almak
instruct
brief
bilgilendirmek
convey
forward
hand in
hand down
iletmek
kalıtmak
submit yield allocate entrust inflict
vermek
take place
meydana gelmek
assemble
unify
gather
really
birleştirmek
contest
rivalry
yarışmak
debate
quarral
tangle
dispute
tartışmak
render
fetch
usher
getirmek
plant
tesis etmek
breed
mate
match
eşleştirmek
rank
sırada olmak/gelmek
sinister
kötü sinsi
at the first glance/glance
ilk bakışta
reputation
fameous/ünlü
advance
gelişme ilerleme
perceive
conceive
comprehend
anlamak/kavramak
hazard/jeopardy
tehlike
crucial profound significant remarkable noted eminent
önemli
intrigue
entrika çevirmek/şaşırtmak
roam/wander/rotate/revolve
dolaşmak
tend to
eğilmek
pose threat/hazard
tehlike koymak/arz etmek
tehdit oluşturmak
perception
algı
point out
göstermek/belirtmek/dikkat çekmek
insight into
görüş bakış
crops
ekin
wheAT
buğday
blame
blame someone for doing sth
suçlamak
by-product
yan ürün
fundemental
ana temel
exertion
efor hareket
prone to sth
eğilimli olmak
deal
miktar
hint
ipucu
content
içerik
spark
embark
break out
başlamak
feature
trait
pattern
özellik
retention
confine
withhold
tutulum
tutmak
pave the way
prepare
culminatate conculude sum up result summary
sonuç özet
implicate
ima etmek
aspects
açı görünüş yön
fade away
kaybolmak
solmak
augment heighten boom magnify boost
artırmak
geliştirmek
hinder
retard
durdurmak
engel olmak
credit
justify
verify
validate
haklı çıkarmak
güven sağlamak
last
dayanıklı
sürmek
readily
willingly
eagerly
istekli
mnemonic
anımsatıcı
demanding
tough
harsh
difficult
attribute
bağlamak
crucial eminent profound significant remarkable notable striking considerable
önemli
provide
sağlamak
encode
şifrelemek
consider
dikkate almak
subsequently
son olarak
lapses
gecikmeler
no longer
anymore