Telc A2.2 Lektion 8 Flashcards
Das Personalbüro
Insan kaynakları
Nennen
“Nennen” Almanca’da “adlandırmak” veya “söylemek” anlamına gelir. Genellikle bir şeyi veya kişiyi belirli bir isim veya tanımla ifade etmek için kullanılır.
Örnekler:
- “Wie nennen Sie Ihren Hund?” (Köpeğinizi ne olarak adlandırıyorsunuz?)
- “Wir nennen diese Methode die ‘Effizienzstrategie’.” (Bu yöntemi ‘verimlilik stratejisi’ olarak adlandırıyoruz.)
Die Steuernummer
Vergi numarası
Die Kontoverbindung
Banka hesap bilgileri
Die Krankenversicherung
Sağlık sigortası
Anfangen
Başlamak
Melden
Bildirmek, habervermek
Die Abteilung
Departman
Der Wachmann
Güvenlik görevlisi
Bekçi
Die Einweisung
Bilgilendieme
Yönlendirme
Kabul edilme(hastaneye ör)
Der Brand
Yangin
Die Sicherheit
Güvenlik
Die Besprechung
Toplanti
Unterstützen
Destekleme
Die Unterlage
Belge
döküman
Vereinbaren
Randevulasmak
Kararlastirmak
Der Arbeitsaufträge
Is talimatlari
Mehrfach
Birden fazla
Verwenden
“kullanmak”
- Präsens (şu anda): Ich verwende, du verwendest, er/sie/es verwendet, wir/sie/Sie verwenden
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich verwendete
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe verwendet
Örnekler:
- “Ich verwende einen Computer für meine Arbeit.” (İşim için bir bilgisayar kullanıyorum.)
- “Verwenden Sie bitte diesen Code für die Anmeldung.” (Lütfen kayıt için bu kodu kullanın.)
Überlasten
“Überlasten” Almanca’da “aşırı yüklemek” veya “fazla yüklemek” anlamına gelir. Genellikle bir sistemin, kişinin veya yükün kapasitesinin üzerinde yüklenmesi durumunu ifade eder.
Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich überlaste, du überlastest, er/sie/es überlastet, wir/sie/Sie überlasten
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich überlastete
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe überlastet
Örnekler:
- “Das System kann durch zu viele Anfragen überlastet werden.” (Sistem, çok sayıda talep nedeniyle aşırı yüklenebilir.)
- “Sie fühlen sich überlastet von der Arbeit.” (İşten dolayı kendinizi aşırı yüklenmiş hissediyorsunuz.)
Die Teelichter
Kücük mum
Die Karze
Mum
Vermeiden
Kacinmak
Regelmäßig
Düzenli, sik sik
Ratschläge
Tavsiye
Der Bildschirm
Ekran
Die Richtung
Yön
Der Fall
“durum”
“vak’a”
“düşüş”
- “Im Falle eines Notfalls sollten Sie sofort anrufen.” (Acil bir durumda hemen aramalısınız.)
- “Der Fall wurde von der Polizei untersucht.” (Olay polis tarafından incelendi.)
- “Der Fall ist einfach zu lösen.” (Durumun çözümü kolaydır.)
Die Regel
“kurallar”
- “Es ist wichtig, die Regeln des Spiels zu kennen.” (Oyunun kurallarını bilmek önemlidir.)
- “Wir müssen uns an die Regeln halten.” (Kurallara uymamız gerekiyor.)
- “Die Regeln für die Benutzung des Computers sind klar.” (Bilgisayar kullanım kuralları açıktır.)
Einverstanden
“katılmak”
“anlaşmak”
“razı olmak”
- “Ich bin einverstanden mit dem Plan.” (Planla anlaşmışım/katılıyorum.)
- “Sind wir einverstanden, dass wir uns morgen treffen?” (Yarın buluşmak konusunda anlaşmış mı olduk?)
- “Er hat mit den Bedingungen einverstanden.” (O, şartlarla razı oldu.)
Die Reihenfolge
Sira düzeni, öncelik sirasi
Deutlich
“belirgin”, “açık”, “net” “anlaşılır”.
Örnekler:
- “Sprechen Sie bitte deutlicher.” (Lütfen daha net konuşun.)
- “Der Unterschied zwischen den beiden Produkten ist deutlich.” (İki ürün arasındaki fark belirgindir.)
- “Die Schrift ist nicht deutlich lesbar.” (Yazı net bir şekilde okunamıyor.)
Legen
“Legen” Almanca’da “koymak”, “yerleştirmek” veya “yatırmak” anlamına gelir. Genellikle bir nesneyi yatay bir yüzeye dikkatlice bırakmak veya yerleştirmek anlamında kullanılır.
Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich lege, du legst, er/sie/es legt, wir legen, ihr legt, sie legen
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich legte, du legtest, er/sie/es legte, wir legten, ihr legtet, sie legten
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe gelegt, du hast gelegt, er/sie/es hat gelegt, wir haben gelegt, ihr habt gelegt, sie haben gelegt
Örnekler:
- “Ich lege das Buch auf den Tisch.” (Kitabı masaya koyuyorum.)
- “Bitte legen Sie das Dokument hier ab.” (Lütfen belgeyi buraya yerleştirin.)
- “Er legte sich ins Bett.” (Yatağa uzandı.)
Das Blatt
“Blatt” Almanca’da bağlama göre farklı anlamlara gelebilir. En yaygın anlamları “yaprak” ve “sayfa”dır.
Artikeli: “das”
Tekil hali: “das Blatt”
Çoğul hali: “die Blätter”
Anlamları:
1. Yaprak (bir bitkinin yaprağı):
- “Im Herbst fallen die Blätter von den Bäumen.” (Sonbaharda ağaçlardan yapraklar dökülür.)
-
Sayfa (bir kağıt parçası):
- “Bitte geben Sie mir ein Blatt Papier.” (Lütfen bana bir sayfa kağıt verin.)
-
Blatt (kart oyunlarında kullanılır):
- “Ich habe ein gutes Blatt in der Hand.” (Elimde iyi bir kart var.)
Der Grund
Sebep neden
Verabschieden
Vedalaşmak
Onaylamak
- “Vedalaşmak” anlamında: Birinden ayrılırken kullanılan bir fiildir.
- **“Onaylamak” veya “kabul etmek” anlamında: Özellikle yasalarda, kurallarda veya resmi belgelerde kullanılır. Örneğin, bir yasa tasarısını kabul etmek anlamında.
Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich verabschiede, du verabschiedest, er/sie/es verabschiedet, wir verabschieden, ihr verabschiedet, sie verabschieden
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich verabschiedete, du verabschiedetest, er/sie/es verabschiedete, wir verabschiedeten, ihr verabschiedetet, sie verabschiedeten
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe verabschiedet, du hast verabschiedet, er/sie/es hat verabschiedet, wir haben verabschiedet, ihr habt verabschiedet, sie haben verabschiedet
Örnekler:
1. Vedalaşmak:
- “Ich habe mich von meinen Freunden verabschiedet.” (Arkadaşlarımla vedalaştım.)
- “Er verabschiedete sich am Bahnhof.” (O, tren istasyonunda vedalaştı.)
-
Onaylamak/Kabul etmek:
- “Das Parlament hat das neue Gesetz verabschiedet.” (Parlamento yeni yasayı onayladı.)
- “Der Vorstand verabschiedete den Jahresplan.” (Yönetim kurulu yıllık planı kabul etti.)
Der Werbeflyer
Brosür
Der Entwurf
Taslak
Der vertreib
“dağıtım”
“satış”
“pazarlama”.
- “Unser Unternehmen kümmert sich um den Vertrieb von Softwarelösungen.” (Şirketimiz yazılım çözümlerinin dağıtımını/satışını yapmaktadır.)
- “Der Vertrieb dieses Produkts erfolgt weltweit.” (Bu ürünün dağıtımı dünya çapında gerçekleşiyor.)
- “Sie arbeitet im Vertrieb und hat viel mit Kunden zu tun.” (O, satış departmanında çalışıyor ve müşterilerle çok ilgileniyor.)
Der Bereich
“Bereich” Almanca’da “alan”, “bölge”, “sektör” veya “bölüm” anlamına gelir. Çeşitli bağlamlarda, fiziksel bir alanı veya bir konudaki uzmanlık ya da iş bölgesini tanımlamak için kullanılır.
Artikeli: “der”
Tekil hali: “der Bereich”
Çoğul hali: “die Bereiche”
Örnekler:
- “In welchem Bereich arbeiten Sie?” (Hangi alanda çalışıyorsunuz?)
- “Der Bereich um das Gebäude ist abgesperrt.” (Binanın etrafındaki alan kapatıldı.)
- “Der IT-Bereich entwickelt sich sehr schnell.” (BT sektörü çok hızlı gelişiyor.)
Die Werbung
Reklam
Zeichnen
Çizmek
Die Bilder der Bild
Resimler Resim
Die Stelle
Mevki posizton / Yer konum
Der knifflig
Zor çetrefilli
Die Geschäftsreise
Is gezisi
Zumachen
Aufmachen
Kapat
Ac
Kapi pencere icin
Anmachen
Ausmachen
Acmak
Kapatmak
Elektronik icin
Der Anrufbeantworter
Telesekreter
Einschalten
Acmak
Calistirmak
Elektronik icin
Ausschalten
Kapatmak
Durdurmak
Elektronik icin
Herunterfahren
“Herunterfahren” Almanca’da “kapatmak”, “sistemi kapatmak” veya “aşağı indirmek” anlamına gelir ve genellikle bilgisayar veya başka bir elektronik cihazı güvenli bir şekilde kapatma işlemi için kullanılır.
Örnekler:
- “Vergiss nicht, den Computer herunterzufahren, bevor du gehst.” (Gitmeden önce bilgisayarı kapatmayı unutma.)
- “Das System wird automatisch heruntergefahren.” (Sistem otomatik olarak kapatılıyor.)
- “Ich werde den Server jetzt herunterfahren.” (Sunucuyu şimdi kapatacağım.)
Zuschließen
Kitlemek
Die Anweisung
Talimat
Yönerge
Emir
Der Vortrag
Sonum
Konferans
Konuşma
Die Vermeidung
Kaçinma
Önleme
Aufenthalten
Bulunmak
Kalmak
Bir yerde geçici süre ile kalmak
Der Aufenthaltsraum
Bekleme odasi
Produzieren
Üretmek
Überlasten
“Überlasten” Almanca’da “aşırı yüklemek” veya “aşırı derecede yüklemek” anlamına gelir. Genellikle bir sistemin, cihazın veya kişinin kapasitesinin üzerinde bir yükle karşılaşması durumu için kullanılır.
Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.
Örnekler:
- “Der Stromkreis wurde durch das zusätzliche Gerät überlastet.” (Ekstra cihaz nedeniyle elektrik devresi aşırı yüklendi.)
- “Wenn du dich ständig überarbeitest, kannst du dich überlasten.” (Sürekli çalışırsan kendini aşırı yormuş olursun.)
- “Das System kann durch zu viele Anfragen überlastet werden.” (Sistem çok fazla talep nedeniyle aşırı yüklenebilir.)
Der Praktikant, die Praktikantin
Stajyer erkek ve kadın
Die Baustelle
İnşaat şantiye
Die Baustelle
İnşaat şantiye
Vorsichtig
“Vorsichtig” Almanca’da “dikkatli” veya “özenli” anlamına gelir. Bir şeyi dikkatlice ve dikkatle yapmak anlamında kullanılır.
Artikeli: Bu kelime bir sıfat olduğu için artikeli yoktur.
Örnekler:
- “Sei vorsichtig, wenn du über die nasse Straße gehst.” (Islak yoldan geçerken dikkatli ol.)
- “Er handelt immer vorsichtig in schwierigen Situationen.” (Zor durumlarda her zaman dikkatli hareket eder.)
- “Die vorsichtige Handhabung des Materials ist wichtig.” (Malzemenin dikkatli kullanımı önemlidir.)
Der Ratschlag
Tavsiye
Die Anfrage
Soru
Talep
Muss Fachbuch
Uzmanlik veya Ders kitabı
Beachten
Dikkate almak
Göz önünde bulundurmak
Bereithalten
Hazirda bulundurmak
Gießen
“Gießen” Almanca’da “sulamak”, “dökmek” veya “akıtmak” anlamına gelir. Sıvıları bir yerden başka bir yere aktarmak veya bitkileri sulamak için kullanılır.
Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.
Örnekler:
- “Ich muss die Blumen jeden Tag gießen.” (Çiçekleri her gün sulamam gerekiyor.)
- “Kannst du mir bitte etwas Wasser ins Glas gießen?” (Bardağıma biraz su dökebilir misin lütfen?)
- “Sie gießen den Teig in die Form.” (Hamuru kalıba döküyorlar.)
Ziemlich
“Ziemlich” Almanca’da “oldukça”, “epey” veya “bir hayli” anlamına gelir. Bir şeyin miktarını, derecesini veya yoğunluğunu belirtmek için kullanılır.
Artikeli: Bu kelime bir zarf (adverb) olduğu için artikeli yoktur.
Örnekler:
- “Das ist ziemlich teuer.” (Bu oldukça pahalı.)
- “Ich bin ziemlich müde heute.” (Bugün epey yorgunum.)
- “Das Wetter ist ziemlich gut.” (Hava oldukça iyi.)
Wachsen
“Wachsen” Almanca’da “büyümek”, “gelişmek” veya “artmak” anlamına gelir. Bitkilerin, çocukların veya herhangi bir şeyin boyutunun veya miktarının artması anlamında kullanılır.
Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.
Örnekler:
- “Die Pflanzen wachsen schnell im Frühling.” (Bitkiler baharda hızlı büyür.)
- “Das Kind wächst jeden Tag.” (Çocuk her gün büyüyor.)
- “Sein Interesse für Musik wächst.” (Müziğe olan ilgisi artıyor.)
Das Gebäude
Bina
Yapi
Vielfältig
“Vielfältig” Almanca’da “çeşitli”, “zengin” veya “çok çeşitli” anlamına gelir. Genellikle çeşitli türler, özellikler veya seçeneklerin mevcut olduğu durumları tanımlamak için kullanılır.
Artikeli: Bu kelime bir sıfat olduğu için artikeli yoktur.
Örnekler:
- “Das Menü bietet eine vielfältige Auswahl an Gerichten.” (Menü, çeşitli yemek seçenekleri sunuyor.)
- “Die Ausstellung zeigt eine vielfältige Sammlung von Kunstwerken.” (Sergi, çok çeşitli sanat eserlerini gösteriyor.)
- “Die Natur in diesem Gebiet ist äußerst vielfältig.” (Bu bölgedeki doğa son derece çeşitlidir.)
Entwerfen
“Entwerfen” Almanca’da “tasarlamak”, “planlamak” veya “kurgulamak” anlamına gelir. Bir şeyi yaratmak, oluşturmak veya şekil vermek için kullanılan fiildir.
Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.
Örnekler:
- “Der Architekt entwirft ein neues Gebäude.” (Mimar yeni bir bina tasarlıyor.)
- “Wir müssen ein Konzept für das Projekt entwerfen.” (Projeye bir konsept tasarlamamız gerekiyor.)
- “Er hat die Verpackung für das Produkt entworfen.” (Ürün için ambalajı tasarladı.)
Außerdem
Ayrica
Überwachen
“Überwachen” Almanca’da “denetlemek”, “izlemek” veya “gözlemlemek” anlamına gelir. Genellikle bir süreci, durumu veya etkinliği dikkatli bir şekilde takip etmek veya kontrol etmek anlamında kullanılır.
Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.
Örnekler:
- “Der Sicherheitsdienst überwacht das Gebäude rund um die Uhr.” (Güvenlik hizmeti binayı 24 saat izliyor.)
- “Wir müssen die Fortschritte des Projekts regelmäßig überwachen.” (Projenin ilerlemesini düzenli olarak denetlememiz gerekiyor.)
- “Die Kameras überwachen den gesamten Bereich.” (Kameralar tüm alanı gözlemliyor.)