Telc A2.2 Lektion 8 Flashcards

1
Q

Das Personalbüro

A

Insan kaynakları

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

Nennen

A

“Nennen” Almanca’da “adlandırmak” veya “söylemek” anlamına gelir. Genellikle bir şeyi veya kişiyi belirli bir isim veya tanımla ifade etmek için kullanılır.

Örnekler:
- “Wie nennen Sie Ihren Hund?” (Köpeğinizi ne olarak adlandırıyorsunuz?)
- “Wir nennen diese Methode die ‘Effizienzstrategie’.” (Bu yöntemi ‘verimlilik stratejisi’ olarak adlandırıyoruz.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

Die Steuernummer

A

Vergi numarası

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

Die Kontoverbindung

A

Banka hesap bilgileri

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

Die Krankenversicherung

A

Sağlık sigortası

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

Anfangen

A

“Anfangen” Almanca’da “başlamak” anlamına gelir. Bir eylemi veya süreci başlatmak için kullanılır.

Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich fange an, du fängst an, er/sie/es fängt an, wir/sie/Sie fangen an
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich fing an
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe angefangen

Örnek:
- “Wir fangen um 8 Uhr mit der Arbeit an.” (Saat 8’de işe başlıyoruz.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

Melden

A

Bildirmek, habervermek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

Die Abteilung

A

Departman

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

Der Wachmann

A

Güvenlik görevlisi

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

Die Einweisung

A

Yönlendirme

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

Der Brand

A

Yangin

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

Die Sicherheit

A

Güvenlik

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

Die Besprechung

A

Toplanti

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

Unterstützen

A

Destekleme

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

Die Unterlage

A

Belge döküman

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

Vereinbaren

A

Randevulasmak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

Der Arbeitsaufträge

A

Is talimatlari

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

Mehrfach

A

Birden fazla

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

Verwenden

A

“Verwenden” Almanca’da “kullanmak” anlamına gelir. Bir nesneyi, aracı veya yöntemi belirli bir amaç için kullanmayı ifade eder.

Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich verwende, du verwendest, er/sie/es verwendet, wir/sie/Sie verwenden
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich verwendete
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe verwendet

Örnekler:
- “Ich verwende einen Computer für meine Arbeit.” (İşim için bir bilgisayar kullanıyorum.)
- “Verwenden Sie bitte diesen Code für die Anmeldung.” (Lütfen kayıt için bu kodu kullanın.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

Überlasten

A

“Überlasten” Almanca’da “aşırı yüklemek” veya “fazla yüklemek” anlamına gelir. Genellikle bir sistemin, kişinin veya yükün kapasitesinin üzerinde yüklenmesi durumunu ifade eder.

Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich überlaste, du überlastest, er/sie/es überlastet, wir/sie/Sie überlasten
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich überlastete
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe überlastet

Örnekler:
- “Das System kann durch zu viele Anfragen überlastet werden.” (Sistem, çok sayıda talep nedeniyle aşırı yüklenebilir.)
- “Sie fühlen sich überlastet von der Arbeit.” (İşten dolayı kendinizi aşırı yüklenmiş hissediyorsunuz.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

Die Teelichter

A

Kücük mum

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

Die Karze

A

Mum

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

Vermieden

A

“Vermieden” Almanca’da “kaçınılmış” veya “kaçınmak” anlamına gelir. “Vermeiden” fiilinin geçmiş zaman (Partizip II) hali olarak kullanılır ve bir durumu veya eylemi bilinçli olarak engellemek veya uzak durmak anlamına gelir.

Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich vermeide, du vermeidest, er/sie/es vermeidet, wir/sie/Sie vermeiden
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich vermied
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe vermieden

Örnekler:
- “Ich habe den Stau auf der Autobahn vermieden.” (Otoyoldaki trafiği kaçındım.)
- “Wir sollten Konflikte vermeiden.” (Çatışmalardan kaçınmalıyız.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

Regelmäßig

A

Düzenli, sik sik

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
Q

Ratschläge

A

Tavsiye

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
26
Q

Der Bildschirm

A

Ekran

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
27
Q

Die Richtung

A

Yön

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
28
Q

Der Fall

A

“Fall” Almanca’da “durum”, “vak’a”, veya “düşüş” anlamına gelir. Kelime bağlama göre farklı anlamlarda kullanılabilir.

Artikeli: “der”
Tekil hali: “der Fall”

Örnekler:
- “Im Falle eines Notfalls sollten Sie sofort anrufen.” (Acil bir durumda hemen aramalısınız.)
- “Der Fall wurde von der Polizei untersucht.” (Olay polis tarafından incelendi.)
- “Der Fall ist einfach zu lösen.” (Durumun çözümü kolaydır.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
29
Q

Die Regel

A

“Regeln” Almanca’da “kurallar” anlamına gelir. Bu kelime, belirli bir düzeni sağlamak, davranışları belirlemek veya bir süreci standartlaştırmak için belirlenen yönergeleri ifade eder.

Artikeli: “die”
Tekil hali: “die Regel”
Çoğul hali: “die Regeln”

Örnekler:
- “Es ist wichtig, die Regeln des Spiels zu kennen.” (Oyunun kurallarını bilmek önemlidir.)
- “Wir müssen uns an die Regeln halten.” (Kurallara uymamız gerekiyor.)
- “Die Regeln für die Benutzung des Computers sind klar.” (Bilgisayar kullanım kuralları açıktır.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
30
Q

Einverstanden

A

“Einverstanden” Almanca’da “katılmak”, “anlaşmak” veya “razı olmak” anlamına gelir. Bir teklif, öneri veya durum hakkında onay veya kabul belirtmek için kullanılır.

Örnekler:
- “Ich bin einverstanden mit dem Plan.” (Planla anlaşmışım/katılıyorum.)
- “Sind wir einverstanden, dass wir uns morgen treffen?” (Yarın buluşmak konusunda anlaşmış mı olduk?)
- “Er hat mit den Bedingungen einverstanden.” (O, şartlarla razı oldu.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
31
Q

Die Reihenfolge

A

Sira düzeni, öncelik sirasi

32
Q

Deutlich

A

“Deutlich” Almanca’da “belirgin”, “açık”, “net” veya “anlaşılır” anlamına gelir. Bir şeyin net bir şekilde ifade edildiğini, görünür olduğunu veya belirgin olduğunu ifade eder.

Örnekler:
- “Sprechen Sie bitte deutlicher.” (Lütfen daha net konuşun.)
- “Der Unterschied zwischen den beiden Produkten ist deutlich.” (İki ürün arasındaki fark belirgindir.)
- “Die Schrift ist nicht deutlich lesbar.” (Yazı net bir şekilde okunamıyor.)

33
Q

Legen

A

“Legen” Almanca’da “koymak”, “yerleştirmek” veya “yatırmak” anlamına gelir. Genellikle bir nesneyi yatay bir yüzeye dikkatlice bırakmak veya yerleştirmek anlamında kullanılır.

Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich lege, du legst, er/sie/es legt, wir legen, ihr legt, sie legen
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich legte, du legtest, er/sie/es legte, wir legten, ihr legtet, sie legten
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe gelegt, du hast gelegt, er/sie/es hat gelegt, wir haben gelegt, ihr habt gelegt, sie haben gelegt

Örnekler:
- “Ich lege das Buch auf den Tisch.” (Kitabı masaya koyuyorum.)
- “Bitte legen Sie das Dokument hier ab.” (Lütfen belgeyi buraya yerleştirin.)
- “Er legte sich ins Bett.” (Yatağa uzandı.)

34
Q

Das Blatt

A

“Blatt” Almanca’da bağlama göre farklı anlamlara gelebilir. En yaygın anlamları “yaprak” ve “sayfa”dır.

Artikeli: “das”
Tekil hali: “das Blatt”
Çoğul hali: “die Blätter”

Anlamları:
1. Yaprak (bir bitkinin yaprağı):
- “Im Herbst fallen die Blätter von den Bäumen.” (Sonbaharda ağaçlardan yapraklar dökülür.)

  1. Sayfa (bir kağıt parçası):
    • “Bitte geben Sie mir ein Blatt Papier.” (Lütfen bana bir sayfa kağıt verin.)
  2. Blatt (kart oyunlarında kullanılır):
    • “Ich habe ein gutes Blatt in der Hand.” (Elimde iyi bir kart var.)
35
Q

Der Grund

A

Sebep neden

36
Q

Verabschieden

A

“Verabschieden” Almanca’da iki temel anlamda kullanılır:

  1. “Vedalaşmak” anlamında: Birinden ayrılırken kullanılan bir fiildir.
  2. **“Onaylamak” veya “kabul etmek” anlamında: Özellikle yasalarda, kurallarda veya resmi belgelerde kullanılır. Örneğin, bir yasa tasarısını kabul etmek anlamında.

Konjugasyon örneği:
- Präsens (şu anda): Ich verabschiede, du verabschiedest, er/sie/es verabschiedet, wir verabschieden, ihr verabschiedet, sie verabschieden
- Präteritum (geçmiş zaman): Ich verabschiedete, du verabschiedetest, er/sie/es verabschiedete, wir verabschiedeten, ihr verabschiedetet, sie verabschiedeten
- Perfekt (mükemmel zaman): Ich habe verabschiedet, du hast verabschiedet, er/sie/es hat verabschiedet, wir haben verabschiedet, ihr habt verabschiedet, sie haben verabschiedet

Örnekler:
1. Vedalaşmak:
- “Ich habe mich von meinen Freunden verabschiedet.” (Arkadaşlarımla vedalaştım.)
- “Er verabschiedete sich am Bahnhof.” (O, tren istasyonunda vedalaştı.)

  1. Onaylamak/Kabul etmek:
    • “Das Parlament hat das neue Gesetz verabschiedet.” (Parlamento yeni yasayı onayladı.)
    • “Der Vorstand verabschiedete den Jahresplan.” (Yönetim kurulu yıllık planı kabul etti.)
37
Q

Der Werbeflyer

A

Brosür

38
Q

Der Entwurf

A

Taslak

39
Q

Der vertreib

A

“Vertrieb” Almanca’da “dağıtım”, “satış” veya “pazarlama” anlamına gelir. Bir ürünün veya hizmetin müşterilere ulaşması sürecini ifade eder. Genellikle ticaret veya iş dünyasında kullanılır.

Artikeli: “der”
Tekil hali: “der Vertrieb”

Örnekler:
- “Unser Unternehmen kümmert sich um den Vertrieb von Softwarelösungen.” (Şirketimiz yazılım çözümlerinin dağıtımını/satışını yapmaktadır.)
- “Der Vertrieb dieses Produkts erfolgt weltweit.” (Bu ürünün dağıtımı dünya çapında gerçekleşiyor.)
- “Sie arbeitet im Vertrieb und hat viel mit Kunden zu tun.” (O, satış departmanında çalışıyor ve müşterilerle çok ilgileniyor.)

40
Q

Der Bereich

A

“Bereich” Almanca’da “alan”, “bölge”, “sektör” veya “bölüm” anlamına gelir. Çeşitli bağlamlarda, fiziksel bir alanı veya bir konudaki uzmanlık ya da iş bölgesini tanımlamak için kullanılır.

Artikeli: “der”
Tekil hali: “der Bereich”
Çoğul hali: “die Bereiche”

Örnekler:
- “In welchem Bereich arbeiten Sie?” (Hangi alanda çalışıyorsunuz?)
- “Der Bereich um das Gebäude ist abgesperrt.” (Binanın etrafındaki alan kapatıldı.)
- “Der IT-Bereich entwickelt sich sehr schnell.” (BT sektörü çok hızlı gelişiyor.)

41
Q

Die Werbung

A

Reklam

42
Q

Zeichnen

A

Çizmek

43
Q

Die Bilder der Bild

A

Resimler Resim

44
Q

Die Stelle

A

Mevki posizton / Yer konum

45
Q

Der knifflig

A

Zor çetrefilli

46
Q

Die Geschäftsreise

A

Is gezisi

47
Q

Zumachen
Aufmachen

A

Kapat
Ac

Kapi pencere icin

48
Q

Anmachen
Ausmachen

A

Acmak
Kapatmak

Elektronik icin

49
Q

Der Anrufbeantworter

A

Telesekreter

50
Q

Einschalten

A

Acmak
Calistirmak

Elektronik icin

51
Q

Ausschalten

A

Kapatmak
Durdurmak

Elektronik icin

52
Q

Herunterfahren

A

“Herunterfahren” Almanca’da “kapatmak”, “sistemi kapatmak” veya “aşağı indirmek” anlamına gelir ve genellikle bilgisayar veya başka bir elektronik cihazı güvenli bir şekilde kapatma işlemi için kullanılır.

Örnekler:
- “Vergiss nicht, den Computer herunterzufahren, bevor du gehst.” (Gitmeden önce bilgisayarı kapatmayı unutma.)
- “Das System wird automatisch heruntergefahren.” (Sistem otomatik olarak kapatılıyor.)
- “Ich werde den Server jetzt herunterfahren.” (Sunucuyu şimdi kapatacağım.)

53
Q

Zuschließen

A

Kitlemek

54
Q

Die Anweisung

A

Talimat
Yönerge
Emir

55
Q

Der Vortrag

A

Sonum
Konferans
Konuşma

56
Q

Die Vermeidung

A

Kaçinma
Önleme

57
Q

Aufenthalten

A

Bulunmak
Kalmak

Bir yerde geçici süre ile kalmak

58
Q

Der Aufenthaltsraum

A

Bekleme odasi

59
Q

Produzieren

A

Üretmek

60
Q

Überlasten

A

“Überlasten” Almanca’da “aşırı yüklemek” veya “aşırı derecede yüklemek” anlamına gelir. Genellikle bir sistemin, cihazın veya kişinin kapasitesinin üzerinde bir yükle karşılaşması durumu için kullanılır.

Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.

Örnekler:
- “Der Stromkreis wurde durch das zusätzliche Gerät überlastet.” (Ekstra cihaz nedeniyle elektrik devresi aşırı yüklendi.)
- “Wenn du dich ständig überarbeitest, kannst du dich überlasten.” (Sürekli çalışırsan kendini aşırı yormuş olursun.)
- “Das System kann durch zu viele Anfragen überlastet werden.” (Sistem çok fazla talep nedeniyle aşırı yüklenebilir.)

61
Q

Der Praktikant, die Praktikantin

A

Stajyer erkek ve kadın

62
Q

Die Baustelle

A

İnşaat şantiye

63
Q

Die Baustelle

A

İnşaat şantiye

64
Q

Vorsichtig

A

“Vorsichtig” Almanca’da “dikkatli” veya “özenli” anlamına gelir. Bir şeyi dikkatlice ve dikkatle yapmak anlamında kullanılır.

Artikeli: Bu kelime bir sıfat olduğu için artikeli yoktur.

Örnekler:
- “Sei vorsichtig, wenn du über die nasse Straße gehst.” (Islak yoldan geçerken dikkatli ol.)
- “Er handelt immer vorsichtig in schwierigen Situationen.” (Zor durumlarda her zaman dikkatli hareket eder.)
- “Die vorsichtige Handhabung des Materials ist wichtig.” (Malzemenin dikkatli kullanımı önemlidir.)

65
Q

Der Ratschlag

A

Tavsiye

66
Q

Die Anfrage

A

Soru
Talep

67
Q

Muss Fachbuch

A

Uzmanlik veya Ders kitabı

68
Q

Beachten

A

Dikkate almak
Göz önünde bulundurmak

69
Q

Bereithalten

A

Hazirda bulundurmak

70
Q

Gießen

A

“Gießen” Almanca’da “sulamak”, “dökmek” veya “akıtmak” anlamına gelir. Sıvıları bir yerden başka bir yere aktarmak veya bitkileri sulamak için kullanılır.

Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.

Örnekler:
- “Ich muss die Blumen jeden Tag gießen.” (Çiçekleri her gün sulamam gerekiyor.)
- “Kannst du mir bitte etwas Wasser ins Glas gießen?” (Bardağıma biraz su dökebilir misin lütfen?)
- “Sie gießen den Teig in die Form.” (Hamuru kalıba döküyorlar.)

71
Q

Ziemlich

A

“Ziemlich” Almanca’da “oldukça”, “epey” veya “bir hayli” anlamına gelir. Bir şeyin miktarını, derecesini veya yoğunluğunu belirtmek için kullanılır.

Artikeli: Bu kelime bir zarf (adverb) olduğu için artikeli yoktur.

Örnekler:
- “Das ist ziemlich teuer.” (Bu oldukça pahalı.)
- “Ich bin ziemlich müde heute.” (Bugün epey yorgunum.)
- “Das Wetter ist ziemlich gut.” (Hava oldukça iyi.)

72
Q

Wachsen

A

“Wachsen” Almanca’da “büyümek”, “gelişmek” veya “artmak” anlamına gelir. Bitkilerin, çocukların veya herhangi bir şeyin boyutunun veya miktarının artması anlamında kullanılır.

Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.

Örnekler:
- “Die Pflanzen wachsen schnell im Frühling.” (Bitkiler baharda hızlı büyür.)
- “Das Kind wächst jeden Tag.” (Çocuk her gün büyüyor.)
- “Sein Interesse für Musik wächst.” (Müziğe olan ilgisi artıyor.)

73
Q

Das Gebäude

A

Bina
Yapi

74
Q

Vielfältig

A

“Vielfältig” Almanca’da “çeşitli”, “zengin” veya “çok çeşitli” anlamına gelir. Genellikle çeşitli türler, özellikler veya seçeneklerin mevcut olduğu durumları tanımlamak için kullanılır.

Artikeli: Bu kelime bir sıfat olduğu için artikeli yoktur.

Örnekler:
- “Das Menü bietet eine vielfältige Auswahl an Gerichten.” (Menü, çeşitli yemek seçenekleri sunuyor.)
- “Die Ausstellung zeigt eine vielfältige Sammlung von Kunstwerken.” (Sergi, çok çeşitli sanat eserlerini gösteriyor.)
- “Die Natur in diesem Gebiet ist äußerst vielfältig.” (Bu bölgedeki doğa son derece çeşitlidir.)

75
Q

Entwerfen

A

“Entwerfen” Almanca’da “tasarlamak”, “planlamak” veya “kurgulamak” anlamına gelir. Bir şeyi yaratmak, oluşturmak veya şekil vermek için kullanılan fiildir.

Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.

Örnekler:
- “Der Architekt entwirft ein neues Gebäude.” (Mimar yeni bir bina tasarlıyor.)
- “Wir müssen ein Konzept für das Projekt entwerfen.” (Projeye bir konsept tasarlamamız gerekiyor.)
- “Er hat die Verpackung für das Produkt entworfen.” (Ürün için ambalajı tasarladı.)

76
Q

Außerdem

A

Ayrica

77
Q

Überwachen

A

“Überwachen” Almanca’da “denetlemek”, “izlemek” veya “gözlemlemek” anlamına gelir. Genellikle bir süreci, durumu veya etkinliği dikkatli bir şekilde takip etmek veya kontrol etmek anlamında kullanılır.

Artikeli: Bu kelime bir fiil olduğu için artikeli yoktur.

Örnekler:
- “Der Sicherheitsdienst überwacht das Gebäude rund um die Uhr.” (Güvenlik hizmeti binayı 24 saat izliyor.)
- “Wir müssen die Fortschritte des Projekts regelmäßig überwachen.” (Projenin ilerlemesini düzenli olarak denetlememiz gerekiyor.)
- “Die Kameras überwachen den gesamten Bereich.” (Kameralar tüm alanı gözlemliyor.)