Telc A2.2 Lektion 10 Flashcards

1
Q

Schau doch

A

Bi baksana

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

Die Possessivartikel

A

Sahiplik iyelik eki.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

Ersetzen

A

Degistirmek
Yerine koymak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

Unterstreichen

A

Alti cizili

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

Durch

A

Anlamı: İçinden, aracılığıyla, sayesinde

Artikeli: -

Örnek Cümle:
- “Wir gehen durch den Park.”
- Türkçesi: “Parkın içinden geçiyoruz.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

Treiben

A

Anlamı: Yapmak, sürmek, yönlendirmek (bağlama göre farklı anlamlara gelebilir)

Artikeli: -

Örnek Cümle:
- “Er treibt viel Sport.”
- Türkçesi: “O, çok spor yapıyor.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

Bitten

A

Rica etmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

Engagieren

A

Anlamı: Angaje olmak, işe almak, aktif olarak katılmak

Artikeli: -

Örnek Cümle:
- “Sie engagiert sich für den Umweltschutz.”
- Türkçesi: “O, çevre koruma için aktif olarak çalışıyor.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

Achten auf

A

Anlamı: Dikkat etmek, özen göstermek

Artikeli: -

Örnek Cümle:
- “Achte auf den Verkehr, wenn du die Straße überquerst.”
- Türkçesi: “Sokağı geçerken trafiğe dikkat et.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

Ich
Mein/e/en

A

Ben
Benim

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

Du
Dein/e/en

A

Sen
Senin

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

Sie
Ihr

A

O(kadin)
Onun

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

Er
Sein

A

O (erkek)
Onun

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

Wir
Unser

A

Biz
Bizim

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

Ihr
Euren/eure/euer

A

Siz
Sizin

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

Sie(pl)
Ihr

A

Onlar
Onlarin

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

Die Bewegung

A

Hareket

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

Einige

A

Birkaç

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

Die Übung

A

Anlamı: Egzersiz, alıştırma, pratik

Artikeli: Die

Örnek Cümle:
- “Die Übung hilft mir, besser zu werden.”
- Türkçesi: “Bu egzersiz bana daha iyi olmamda yardımcı oluyor.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

Die Anweisung

A

Anlamı: Talimat, yönerge

Artikeli: Die

Örnek Cümle:
- “Bitte folgen Sie der Anweisung des Lehrers.”
- Türkçesi: “Lütfen öğretmenin talimatlarına uyun.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

Leg deine Hände

A

Ellerini koy

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

Halten

A

Anlamı: Tutmak, durmak, sürdürmek

Artikeli: -

Örnek Cümle:
- “Halten Sie bitte die Tür auf.”
- Türkçesi: “Lütfen kapıyı açık tutun.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

Das Gelenk

A

Eklem

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

Kühlen

A

Sogutmak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
Q

Damit

A

Böylece

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
26
Q

Die Schwellung

A

Sislik

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
27
Q

Weggehen

A

Gitmek
Ayrilmak
Geçmek(sislik)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
28
Q

Füll einfach

A

“Füll einfach” Almanca’da “basitçe doldur” anlamına gelir. Genellikle bir şeyi doldurma talimatı verirken kullanılır.

Örnek Cümle:
- “Füll einfach das Formular aus.”
- Türkçesi: “Formu basitçe doldur.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
29
Q

Der Würfel

A

Anlamı: Küp, zar (oyun zarını ifade eder), küp şeklinde parça

Artikeli: Der

Örnek Cümle:
- “Wir brauchen einen Würfel für das Spiel.”
- Türkçesi: “Oyunun için bir zar gerekiyor.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
30
Q

Aber Vorsicht

A

“Aber Vorsicht” Almanca’da “Ama dikkat et” veya “Ama dikkatli ol” anlamına gelir. Genellikle bir uyarı veya dikkat çekme ifadesi olarak kullanılır.

Örnek Cümle:
- “Das ist ein schwieriger Weg. Aber Vorsicht!”
- Türkçesi: “Bu zor bir yol. Ama dikkat et!”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
31
Q

Sonst

A

Aksi taktirde

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
32
Q

Erholen

A

Dinlenmek
Iyilesmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
33
Q

Strändig

A

Sürekli
Er hat ständig Kopfschmerzen

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
34
Q

Das Hausmittel

A

Anlamı: Evde yapılan ilaç, doğal tedavi yöntemi

Artikeli: Das

Örnek Cümle:
- “Hausmittel wie Ingwertee können bei Erkältungen helfen.”
- Türkçesi: “Zencefil çayı gibi evde yapılan ilaçlar soğuk algınlığına yardımcı olabilir.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
35
Q

Das Kirschkernkissen

A

Anlamı: Kiraz çekirdeği yastığı, kiraz çekirdekleriyle doldurulmuş sıcak veya soğuk kompres

Artikeli: Das

Örnek Cümle:
- “Ich benutze ein Kirschkernkissen, um meine Rückenschmerzen zu lindern.”
- Türkçesi: “Sırt ağrılarımı hafifletmek için bir kiraz çekirdeği yastığı kullanıyorum.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
36
Q

Entspannen

A

Anlamı: Rahatlamak, gevşemek

Artikeli: -

Örnek Cümle:
- “Nach einem langen Arbeitstag entspanne ich mich gern bei einem Buch.”
- Türkçesi: “Uzun bir iş gününden sonra bir kitapla rahatlamayı severim.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
37
Q

Die Verspannung

A

Anlamı: Kas gerilmesi, kasılma

Artikeli: Die

Örnek Cümle:
- “Die Verspannung im Rücken verursacht mir Schmerzen.”
- Türkçesi: “Sırtımdaki kas gerilmesi ağrıya neden oluyor.”

38
Q

Lösen

A

Anlamı: Çözmek, çözmek (sorunu), çözmek (bir şeyi açmak)

Artikeli: -

Örnek Cümle:
- “Wir müssen das Problem schnell lösen.”
- Türkçesi: “Sorunu hızlı bir şekilde çözmeliyiz.”

39
Q

Der Bauch

A

Karin

40
Q

Der Tropf

A

Damla

41
Q

Verschrieben

A

Reçete yazmak

42
Q

Empfehlen

A

Tavsiye

43
Q

Zeigen

A

Göstermek

44
Q

Ich
Mir

A

Bana

45
Q

Du
Dir

A

Sana

46
Q

Er/Es
Ihm

A

Ona

47
Q

Sie
Ihr

A

Onlara

48
Q

Wir
Uns

A

Bize

49
Q

Ihr
Euch(You)

A

Size

50
Q

sie/Sie
ihnen/Ihnen

A

Onlara
Sizlere

51
Q

Der Nacken

A

Ense

52
Q

Eingentlich

A

Aslinda
Gercekten

53
Q

Wehtun

A

Aci vermek/cekmek

54
Q

Schenken

A

Hediye vermek

55
Q

Holen

A

Almak
Getirmek
Birini bir yerden almak

56
Q

Holen

A

Almak
Getirmek
Birini bir yerden almak

57
Q

Erzählen

A

Anlatmak

58
Q

Die Behandlung

A

Tedavi
Islem

59
Q

Teilnehmen

A

Katilmak

60
Q

Die Bescheinigung

A

Belge
Sertifika

61
Q

Die Begrüßung

A

Selamlasma
Karsilama

62
Q

Die Verabschiedung

A

Veda
Ayrilma

63
Q

Belegen

A

“Belegen” kelimesinin anlamını, artikelini ve örnek cümlelerini aşağıda bulabilirsiniz:

Anlamı: kanıtlamak, belgelemek, yer ayırtmak

Artikel: “belegen” bir fiildir, bu nedenle artikeli yoktur.

Anlamlar ve Örnek Cümleler:

  1. Kanıtlamak, belgelemek
    • Anlamı: Bir şeyi doğrulamak veya kanıtlamak için belge veya veri sunmak.
    • Örnek Cümleler:
      • Er konnte seine Behauptung mit Fakten belegen. (İddiasını gerçeklerle kanıtlayabildi.)
      • Die Studie belegt die Wirksamkeit des neuen Medikaments. (Araştırma, yeni ilacın etkinliğini kanıtlıyor.)
  2. Yer ayırtmak
    • Anlamı: Bir etkinlik veya hizmet için önceden yer ayırtmak veya rezervasyon yapmak.
    • Örnek Cümleler:
      • Wir haben einen Tisch im Restaurant belegt. (Restoranda bir masa ayırttık.)
      • Die Teilnehmer müssen sich im Voraus für den Kurs belegen. (Katılımcılar kurs için önceden kayıt yaptırmalıdır.)
  3. Yer kaplamak, işgal etmek
    • Anlamı: Bir alanı veya yeri kaplamak veya işgal etmek.
    • Örnek Cümleler:
      • Die Bücher belegen den ganzen Tisch. (Kitaplar masanın tamamını kaplıyor.)
      • Das neue Lager belegt eine große Fläche. (Yeni depo geniş bir alanı işgal ediyor)
64
Q

Die Wirbelsäule

A

Omurga

65
Q

Hiermit

A

Bununla
Bu vesile ile

66
Q

Der Betrag

A

Miktar

67
Q

Übernommen

A

Devralmak
Üstlenmek
Kabul etmek

68
Q

Leihen

A

Borc vermek

69
Q

Das Ohr

A

Kulak

70
Q

Die Schulter

A

Omuz

71
Q

Der Hals

A

Boyun

72
Q

Das Bein

A

Bacak

73
Q

Die frische

A

Tazelik

74
Q

Die Luft

A

Hava

75
Q

Die Mütze

A

Bere
Sapka

76
Q

Die Erkältung

A

Soguk almak

77
Q

Die Badewanne

A

Küvet

78
Q

Das Pflaster

A

Yara bandı

79
Q

Atmen

A

Hava alman

80
Q

Entspannen

A

Rahatlamak

81
Q

Regelmäßige

A

Düzenli
Sürekli

82
Q

Erweitern

A

Gevseme

83
Q

Die Verfügung

A

Kullanim
Emir
Tasarruf

Verfügung

Anlamı: kullanım, emir, tasarruf

Artikel: die Verfügung

Anlam ve Örnek Cümleler:

1.	Kullanım (bir şeyin erişilebilir ve kullanılabilir olması durumu)
•	Anlamı: Bir şeyin kişisel kullanım veya erişim için mevcut olması.
•	Örnek Cümleler:
•	Die neuen Geräte stehen ab Montag zur Verfügung. (Yeni cihazlar Pazartesi’den itibaren kullanımınıza sunulacak.)
•	Bitte lassen Sie mich wissen, wenn Sie weitere Informationen zur Verfügung haben. (Lütfen daha fazla bilgiye sahip olduğunuzda bana bildirin.)
•	Das Hotelzimmer steht Ihnen während Ihres Aufenthalts zur Verfügung. (Otel odası, konaklamanız süresince kullanımınıza sunulmuştur.)
•	Der Dienst ist rund um die Uhr zur Verfügung. (Hizmet, günün her saati erişilebilir durumdadır.)
2.	Emir (yargı veya resmi bir karar)
•	Anlamı: Bir yetkili tarafından verilen emir veya karar.
•	Örnek Cümleler:
•	Das Gericht hat eine Verfügung erlassen, die das Verhalten der Angeklagten regelt. (Mahkeme, sanığın davranışını düzenleyen bir emir yayınladı.)
•	Die Verfügung des Chefs muss von allen Mitarbeitern befolgt werden. (Patronun emri, tüm çalışanlar tarafından yerine getirilmelidir.)
•	Der Polizist zeigte die Verfügung, um den Zugang zu dem Bereich zu kontrollieren. (Polis, bölgeye giriş kontrolü için emri gösterdi.)
•	Sie hat eine Verfügung gegen den Bau des neuen Gebäudes erwirkt. (Yeni binanın inşasına karşı bir emir aldı.)
3.	Tasarruf (mali veya kişisel kaynakların yönetimi)
•	Anlamı: Kişisel veya mali kaynakların yönetimi veya denetimi.
•	Örnek Cümleler:
•	Sie haben eine beträchtliche Summe Geld zur Verfügung, um in das Projekt zu investieren. (Projeye yatırım yapmak için önemli bir miktar paranız var.)
•	Die Ersparnisse stehen Ihnen nach dem Rentenbeginn zur Verfügung. (Tasarruflar emekli olduktan sonra kullanımınıza sunulacak.)
•	Er hat alle seine Ressourcen zur Verfügung gestellt, um das Unternehmen zu unterstützen. (Şirketi desteklemek için tüm kaynaklarını sağladı.)
•	Der Fonds steht dem Verein zur Verfügung, um neue Projekte zu finanzieren. (Fon, derneğe yeni projeleri finanse etmek için sunulmuştur.)
84
Q

Das Stockwerk

A

Kat

85
Q

Die Ernährung

A

Beslenme

86
Q

Die Beratung

A

Danismanlik

87
Q

Das Gepäck

A

Bagaj

88
Q

Die Lebensmittel

A

Gida
Yiyecek

89
Q

Drehen

A

Döndürmek
Çevirmek

90
Q

Neigen

A

Eğmek

91
Q

Die Gebühr

A

Ücret