Turkish Fiil Advanced - 2 Flashcards
Açıklamak
“to explain” or “to describe”
“Makale yazarı, yeni buluşunu detaylı bir şekilde açıkladı.”
Translation: “The article writer explained his new invention in detail.”
“Tur rehberi, tarihi mekanların önemini turistlere açıkladı.”
Translation: “The tour guide explained the significance of historical sites to the tourists.”
“Öğrenci, sınıftaki projeyi sınıfa açıkladı ve detaylı bilgi verdi.”
Translation: “The student explained the class project to the class and provided detailed information.”
“Bilgisayar uzmanı, teknik sorunları müşteriye açıklamak için sabırla çalıştı.”
Translation: “The computer expert patiently worked to explain technical issues to the customer.”’
Cumhurbaşkanı akşam yeni Covid-19 önlemlerini açıklayacak. (buff+acc)
The president will announce new Covid-19 measurements in the evening.
+ açıklayıcı (not/dipnot/teori) explanatory (note/footnote/theory)
akıl almak
tavsiye vermek
get advice
“Akıl almak” in Turkish translates to “to understand” or “to make sense” in English.
“Ben zaten niye hala sizden akıl alıyorum ki?” in Turkish translates to “Why am I still seeking advice from you anyway?”
araştırmak
to search
Bir karıncayı araştırmak
search for an ant
ayağa kalkmak
stand up
“Cemal Bey, topluluğa hitap ederken herkes ayağa kalktı.”
Translation: “When Mr. Cemal addressed the audience, everyone stood up.”
Belirlemek
“to determine” or “to specify”
Betül hanım ihtiyaçları belirledi listeyi hazırladı.
“Toplantıda yeni projenin başlangıç tarihini belirledik.”
Translation: “We determined the start date of the new project in the meeting.”
Beslenmek
“to feed” or “to nourish”
Biz uzun agaclarin yesil yapraklari ile besleniyoruz
Değiştirmek
Değişmek
to change
“Mobilyaları değiştirdik.” (We changed the furniture.)
“Hava şartları sürekli değişiyor.” (The weather conditions are constantly changing.)
In summary, “değişmek” is used when a change occurs on its own or due to natural circumstances, while “değiştirmek” is used when someone deliberately makes a change or modification.
Dökmek
to pour, ریختن
Salih misafirlerin ellerine kolonya döktü.
To pour:
“Çayı bardağa döktüm.” (I poured tea into the glass.)
To spill:
“Su döküldü, hemen temizle.” (Water spilled, clean it up quickly.)
Endişelenmek
hep koruk
Hitap etmek
“to address” or “to speak to”
“Öğretmen, öğrencilere sınıfta hitap etti ve yeni konuyu açıkladı.”
Translation: “The teacher addressed the students in the classroom and explained the new topic.”
“Müzik konserinde sanatçı, seyircilere hitap ederek şarkı söyledi.”
Translation: “During the music concert, the artist addressed the audience and sang songs.
“Düğünde, damat misafirlere hitap ederek teşekkür etti.”
Translation: “At the wedding, the groom addressed the guests and expressed gratitude.”
ikram etmek
to treat, to offer
Salih misafirlere bayram şekeri ikram etti.
İptal etmek
to cancel
toplantıyı iptal etmek
cancel the meeting
izin vermek
izin almak
to give permission
To get permission
Sallamak
تکان دادن, to shake
Salih çocukların arkasından el salladi