Turkish Fiil Advanced - 1 Flashcards

1
Q

Abartmak

A

to exaggerate

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

acitmak incitmek

A

In summary, while both “acıtmak” and “incitmek” can be translated as “to hurt,” “acıtmak” is a broader term that can encompass both physical and emotional pain, whereas “incitmek” is often used more specifically in the context of causing emotional distress or hurting someone’s feelings.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

Aldatmak

A

to cheat, to betray, to deceive
“aldatmak” is about betraying trust, often in the context of a relationship.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

Aldırmak

A

to mind, to care
yürek yandi aldırmadın

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

Alkışlamak

A

to applause

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

Aramak

A

To look for
Bir ceket arıyorum
Telefonla aramak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

Arastirmak

A

to search, to investigate

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

Ayrılmak

A

To leave
Emre daha sonra evden ayrılıyor.
Garson,” peki efendim.” Diyor ve ayrılıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

Bağırmak

A

To scream, to shout
Derya bu sırada söyle bağırıyor: “süpriz! Mutlu yıllaraşkım!”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

bıçaklamak

A

to stab

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

Bitirmek

A

To finish
Ödevimi bitirdim

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

Boğulmak

A

Drown
her yerde okyanus sen boğuldun derede (dere -stream (
a small, narrow river))

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

çağırmak

A

To call (someone):
“Arkadaşını çağırdım.” (I called my friend.)

To invite (someone):
“Partiye seni çağırıyorum.” (I am inviting you to the party.)

To summon:
“Polis şüpheliyi çağırdı.” (The police summoned the suspect.)

“Beni akşam yemeğine çağırabilirsin.” (You can invite me to dinner.)

“Doktor hastayı içeri çağırdı.” (The doctor called the patient inside.)

“Onları sinemaya çağırdık, ama gelmediler.” (We invited them to the cinema, but they didn’t come.)

“Çocukları oyun oynamak için dışarı çağırdık.” (We called the children outside to play.)

“Toplantı için herkesi topladık ve içeri çağırdık.” (We gathered everyone for the meeting and called them inside.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

Çalmak

A
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

çıkarmak

A

To take out:

“Anahtarı cebimden çıkardım.” (I took the key out of my pocket.)
“kitap ve defter çıkarıyor.
To remove:

“Ayakkabılarını çıkarmalısın, ev içinde giymemen daha iyi olur.” (You should take off your shoes; it’s better not to wear them inside the house.)
To extract:

“Diş hekimi dişimi çıkardı.” (The dentist extracted my tooth.)
To publish (a book, a magazine):

“Yeni bir kitap çıkardı.” (He/she published a new book.)
To produce (a movie, a record):

“Yeni bir film çıkardı.” (He/she produced a new movie.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

Davranmak

A

to behave

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

Dayanmak

A

to resist

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

Denemek

A

to try

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

Dolaşmak

A

To walk around

Emre markette dolaşıyor ve mumları arıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

Dönmek

A

to stop

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

Durdurmak
Susturmak

A
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

Eğlenmek

A

To have fun
Derya ve Emre o akşam birlikte çok eğleniyorlar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

etkilemek

A

to influence

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

Geç Kalmak

A

To be late

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
Q

Girmek

A

To enter
Salona giriyoruz

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
26
Q

Görünmek

A

To seem, to appear, to look
Emre biraz heyecanlı görünüyor

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
27
Q

idrak etmek
idrak edemiyorum

A

understand

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
28
Q

ifade etmek

A

to express
“Duygularını ifade etmek önemlidir.” (Expressing your feelings is important.)

“Fikirlerini daha açık bir şekilde ifade etmelisin.” (You should express your ideas more clearly.)

“Resimlerle duygularımızı ifade edebiliriz.” (We can express our emotions through pictures.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
29
Q

iltifat etmek

A

to compliment

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
30
Q

Ismarlamak (I)

A

To order
Şu beyefendi sizin için ısmarlıyor

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
31
Q

kaçmak

A

to escape

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
32
Q

Kandirmak

A

“to deceive” or “to trick”
Sаkın beni kandırma, utandırma
beni aldatma

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
33
Q

Kesmek

A

to cut, interrupt
Dün akşam mutfakta elimi kestim. Hâlâ acıyor. (+poss+acc)
I cut my hand in the kitchen yesterday evening. It still hurts.
‘Pastayı sen keser misin, aşkım?’ ‘Zevkle, aşkım.’ (+buff+acc)
‘Would you cut the cake, love?’ ‘With pleasure, my love.

34
Q

kovmak (I)(DA)

eller kovmak

A

to expel, fire, to dismiss

“to applaud” or “to clap hands.”

İyi bir performans sonrasında seyirciler sanatçıya eller kovdu.”
Translation: “After a good performance, the audience applauded the artist.”

35
Q

koymak (I)(A)

A

گذاشتن, to put
Peyniri alıyor ve masaya koyuyor.
Çantama anahtarlarımı koydum.
yemek masasına güzel bir çiçek koyduk

36
Q

kurulamak

A

to dry, خشک کردن
Yağmurlu bir günde çamaşır kurulamak için evde bir kurutma makinesi kullanabilirsin.
Ellerini ve yüzünü kuruluyor.
saçını kurutuyor.

37
Q

Mahvetmek

A

to ruin

38
Q

öfkelenmek

A

Get angry

39
Q

Okşamak

A

To pet
Kedi okşuyor

40
Q

Saklamak

A

to hide

41
Q

saldırmak

A

to attack

42
Q

salincakta sallanmak

A

swinging on a swing

43
Q

Sanmak

A

to think

44
Q

sarilmak

A

to hug
“Sevdiklerinize sık sık sarılın, duygularınızı ifade edin.”
Translation: “Hug your loved ones often, express your feelings.”

45
Q

Satin almak

A

To buy
Emre üç tane mum satın almak ve alışverişi bitiriyor.

46
Q

Seslenmek

A

To call
Emre, “ Derya nerdesin” diye sesleniyor

47
Q

sönmek

A

üfledi sanma söndüm

48
Q

sorgulamak
sorgulamak iyidir bazen

A

to question
sometimes it’s good to question

49
Q

Sulamak

A

To water
Emre bahçede çiçek suluyor

50
Q

sulamak

A

to water,
Her sabah bahçedeki çiçekleri suluyorum.

51
Q

Sunmek

A

to present

52
Q

Tanımak

A

To recognize
Derya adama bakıyor ama onu tanımıyor

53
Q

toplamak

toparlanmak

A

To collect, “to clear” or “to tidy up.” :

“Çocuklar bahçede çiçek topluyorlar.” (The children are collecting flowers in the garden.)
masayı topluyor.
ağaçtan elma topluyor

To gather:
“Toplu bir toplantı düzenledik.” (We organized a group meeting.)

54
Q

üflemek

A

to blow
blow the candle(mumu üfle, شمع را فوت کن)

55
Q

ulaşmak

A

to reach

56
Q

utanmak
utandırmak

A

to feel ashamd,
to embarrass
to shame –>
In summary, “utanmak” is about experiencing shame or embarrassment oneself, while “utandırmak” is about causing someone else to feel shame or embarrassment.

57
Q

uyarmak

A

to warn

58
Q

Uzatmak

A

To hand out
Elinde bir kâğıt var. Bunu Emre’ye uzatıyor.

Emre, “nakıt (cash)” diye cevap veriyor ve parayı uzatıyor.

59
Q

vazgeçmek (DAN)

A

تسلیم شدن
to give up

60
Q

Yaklaşmak

A

To approach
Biraz sonra sakallı adam masadan kalkıyor be Derya’ya yaklaşıyor.

61
Q

Yanıtlamak

A

To Answear
sosyal medyadan gelen soruları yanıtlıyor

62
Q

Yanmak

A

To burn
yürek yandi aldırmadın

63
Q

Yerleşmek

A

settle

64
Q

yetistirmek

A

to raise

65
Q

fisildamak

A

whisper

66
Q

Zannetmek

A

to think

67
Q

аyırmek

A

to separate
Bırаk şu yаlаn dünyаdаn, bizi ölüm(death) аyırsın

68
Q

kurumak
kurutmak

A
  • to become dry
    Gömleğin ipte. Henüz kurumadı. Ama ütüyle kurutabilirim. (+loc)
    Your shirt is on the line. It hasn’t dried yet. But I can dry it with an iron.

to make something dry

Sevgi seni duyamaz. Banyoda, saçını kurutuyor. (+poss+buff+acc)
Sevgi cannot hear you. She is in the bathroom, drying her hair.

69
Q

çözmek

çözüm aramak/bulmak to seek/find a solution

A

to solve
‘Para her problemi çözmez.’ ‘Ben sana katılmıyorum.’ (+acc)
‘Money doesn’t solve every problem.’ ‘I don’t agree with you.’

Ben bu denklemi çözemedim, arkadaşım. Sen çözebilir misin? (+acc)
I couldn’t solve this equation, mate. Can you?

70
Q

bağışlamak

A
  1. to donate
  2. forgive

Bütün kitaplarımı mahalledeki bir kütüphaneye bağışladım. (+acc / +dat)
I have donated all my books to a library in the neighbourhood.

+ bağış yapmak make a donation; bağış (n) donation; bağışçı (n) donor

Eda cömert bir insan. Yardım derneklerine çok bağış yapıyor. (+buff+acc)
Eda is a generous person. She makes large donations to charities.

71
Q

ilgilenmek

A
  1. to be interested in sth
  2. to take care of sb/sth
    Kızımız müzikle ilgileniyor. Gitar çalıyor ve şarkı söylüyor. (+post ile)
    Our daughter is interested in music. She plays the guitar and sings.

‘Sen evde değilken, kedinle kim ilgileniyor?’ ‘Yan komşum.’ (+poss+post ile)
‘While you are away, who takes care of your cat?’ ‘My next-door neighbour.’

72
Q

ağrımak

A

to ache; to hurt

Benim başım fena ağrıyor. Evde hiç ağrı kesici var mı? (+poss)
I have a terrible headache. Are there any painkillers in home?

+ ağrı (n) pain; baş/diş/bel ağrısı head-/tooth-/backache
boğaz ağrısı sore throat; ağrılı painful; ağrısız painless

73
Q

yaratmak

A

to create

Kutsal kitaplar ‘Allah Dünya’yı altı günde yarattı,’ der. (+buff+acc)
‘God created the Earth in six days,’ say the holy books.
Yeni fabrika şehirde yaklaşık 500 yeni iş imkânı (= fırsatı) yarattı.
The new factory has created around 500 new job opportunities in the city.
+ Yaradan the Creator; yaratıcı (dizayn/yönetmen) creative (design/director)

74
Q

savunmak

A

to defend

Ülkede demokrasimizi hep birlikte savunacağız. (+poss+acc)
In the country, we will defend our democracy altogether.
Toplantıda beni savundun. Çok sağ ol. (+acc)
You stood up for me at the meeting. Thank you so much.

75
Q

artmak

A

to increase

Gıda fiyatları sürekli artıyor. Allah fakirlere yardım etsin.
Food prices increase all the time. May God help the poor.
+ artış (n) increase x azalış decrease
+ artırmak to make something increase
Hükûmet bütün vergileri yine artırdı. Herkes çok öfkeli. (+pl+acc)
The government increased all taxes again. Everyone is really pissed off.

76
Q

azalmak

A

to decrease
Birçok Avrupa ülkesinin nüfusu azalıyor. (comp+buff+gen / +poss)
The populations of many European countries are decreasing.
+ azaltmak to make something decrease
Bu ilacı iç. Ağrını azaltır. Güçlü bir ağrı kesicidir. (+poss+acc)
Take this medicine. It will reduce your pain. It’s a strong pain killer.

77
Q

. eklemek

A

to add
Tamam. Sizin adınızı da listeye ekleyeceğim. (+poss+acc / +buff+dat)
Okay. I will add your name to the list as well.
‘Çorba koyu olmuş. Az sıcak su ekle, olur mu?’ ‘Tamam.’
‘The soup is thick. Add a little hot water, all right?’ ‘Okay.’
+ ek (n) 1. addition (sth that is added to sth else) 2. suffix

78
Q

vurmak

A
  1. to hit (i. touch hard ii. hurt yourself)
  2. shoot (kill/injure)
    Arkadaşına niye vurdun, Hakan? Bir şey söyle. (+poss+dat)
    Why have you hit your friend, Hakan? Say something.
    Dedem düşmüş ve başını kaldırıma vurmuş. (+poss+buff+acc / +dat)
    My grandfather has fallen down and hit his head on the sidewalk.
    Banka soyguncusu kaçamamış. Polis vurmuş. (comp)
    (They say) The bank robber couldn’t escape. The police shot him.
79
Q

yakalamak

A

to catch
‘Uzaktan kumandayı bana atar mısın?’ ‘Yakala!’ (+buff+acc / +dat)
‘Would you throw me the remote control?’ ‘Catch!’
Hırsızı yakalayamadık. Kaçtı. Polisi aradık. (+acc)
We couldn’t catch the thief. He escaped. We called the police.

80
Q
A