American Culture Flashcards
(s) mutlu edici, ruhu okşayıcı, moral verici
uplifting
ˈʌpˈlɪf·tɪŋ
(i) içine kapanık kimse, içe dönük kimse
introvert
ˈɪn.trə.vɜːt
(f) yutmak, yutkunmak
swallow
ˈswɑl·oʊ
(f) boğazına bir şey kaçmak, boğulmak
choke
tʃoʊk
(i) dul kadın
widow
ˈwɪdoʊ
(f) barışmak, uzlaşmak
be reconciled (with sb) ˈrɛkənˌsaɪl
(f) uzlaştırmak, bağdaştırmak
reconcile
ˈrɛkənˌsaɪl
(i) öksüz, yetim
orphan
ˈɔrfən
(f) genişle(t)mek, büyü(t)mek
expand
ɪkˈspænd
(f) işgal etmek, doldurmak, yer kaplamak
occupy
ˈɑkyəˌpaɪ
(s) dolu, meşgul, işgal edilmiş
occupied
ˈɑkyəˌpaɪd
(f) dağıtmak, vermek
hand out
hænd
(s) kaçınılmaz
inevitable
ɪnˈɛvət̮əbl
(f) kirletmek, atmak
litter
ˈlɪt̮ər
(s) kusursuz, hatasız, mükemmel
flawless
ˈflɔləs
(f) utandırmak, mahcup etmek
embarrass
ɪmˈbærəs
(s) duyarlı, hassas
sensitive
ˈsɛnsət̮ɪv
(s) makul, aklı başında, mantıklı
sensible
ˈsɛnsəbl
(f) esnemek
yawn
yɔn
(f) atmak, fırlatmak
throw
θroʊ
(i) armut
pear
pɛr
(s) konuşkan/geveze/çenesi düşük kimse
talkative
ˈtɔkət̮ɪv
(i) üsten bağcıklı kösele ayakkabı/tokyo terlik
flip-flop
(f) başı dönmek
feel/get dizzy
ˈdɪzi
(i) baş dönmesi
dizziness
(s) başı dönen
dizzy
ˈdɪzi
(f) izin vermek
allow
əˈlaʊ
(f) izin vermek
permit
pərˈmɪt
(s) önceden tahmin edilebilir/kestirilebilir
predictable
prɪˈdɪktəbl
(f) tahmin etmek, önceden kestirmek/söylemek
predict
prɪˈdɪkt
(f) tahmin etmek, kestirmeye çalışmak
guess
ɡɛs
(s) uyumsuz, zıt, birbiriyle bağdaşmayan
incompatible
ˌɪnkəmˈpæt̮əbl
(s) feci
disastrous
dɪˈzæstrəs
(f) birini çok sevmek ve hakkında iyi kanaate sahip olmak
adore
əˈdɔr
(f) atmak, sürmek, sınır dışı etmek, kovmak
expel
ɪkˈspɛl
(f) kov(ul)mak, işten at(ıl)mak, çıkar(ıl)mak, yol ver(il)mek
sack
sæk
(i) çuval, torba
sack
sæk
(f) değerlendirmek
evaluate
ɪˈvælyuˌeɪt
(f) eleştirmek
criticize
ˈkrɪt̮əˌsaɪz
(s) sınırsız
infinite
ˈɪnfənət
(f) kazanmak, elde etmek
gain
ɡeɪn
(f) tamir etmek
mend
mɛnd
(s) aptal, şaşkın, sersem
silly
ˈsɪli
(s) saçma, aptalca, gülünç, komik
ridiculous
rɪˈdɪkyələs
(i) araç, vasıta, taşıt, taşıt aracı, vesait
vehicle
ˈviɪkl
(i) terlik
slipper
ˈslɪpər
(i) eczacı
pharmacist
ˈfɑrməsɪst
(i) ücret
wage
weɪdʒ
(s) hususi, özel, kişisel, şahsî
private
ˈpraɪvət
(i) yemek tarifi
recipe
ˈrɛsəpi
(i) lastik, kauçuk
rubber
ˈrʌbər
(s) lastik gibi, kauçuğa benzer
rubbery
ˈrʌbəri
(f) belli etmeden gizlice girmek, çaktırmadan sokulmak, süzülmek
sneak
snik
(f) resmî antlaşmayı yenilemek, uzatmak, temdit etmek
renew
rɪˈnu
(i) şaheser, başyapıt, en iyi eser
masterpiece
ˈmæstərˌpis
(i) intihar, cana kıyma
suicide
ˈsuəˌsaɪd
(i) parça, kırıntı
scrap
skræp
(f) doğrultmak, düzeltmek; …ı/i gidermek, ıslâh etmek
rectify
ˈrɛktəˌfaɪ
(f) haklı göstermek/çıkarmak, mazur göstermek, geçerli nedeni olmak
justify
ˈdʒʌstəˌfaɪ
(f) kaytarmak, kaçmak, yan çizmek
shirk
ʃərk
(s) en önemli/üstün/yüce
paramount
ˈpærəˌmaʊnt
(s) çok küçük, ufacık, minnacık
minuscule
ˈmɪnəˌskyul
(i) günah
sin
sɪn
(i) güven, inanç, itimat
confidence
ˈkɑnfədəns
(i) kurt
wolf
wʊlf
(s) düz, düzgün, pürüzsüz
smooth
smuð
(i) dava
case
keɪs
(f) örtmek, kapamak, örtülmek, kapatılmak
shut
ʃʌt
(i) şafak vakti, seher vakti
dawn
dɔn
(z) onun için, bu nedenle, bu yüzden
therefore
ˈðɛrfɔr
(i) alışkanlık, huy
habit
ˈhæbət
(s) sessiz, sakin
quiet
ˈkwaɪət
(i) hasta
patient
ˈpeɪʃnt
(s) sabırlı
patient
ˈpeɪʃnt
(s) tecrübeli, deneyimli
experienced
ɪkˈspɪriənst
(i) rakip
opponent
əˈpoʊnənt
(z) oldukça, epey
quite
kwaɪt
(f) farzetmek, varsaymak, üstlenmek
assume
əˈsum
(i) akıl
wisdom
ˈwɪzdəm
(f) gülmek
laugh
læf
(i) menzil, varış yeri, birinin/birşeyin gideceği/varacağı yer
destination
ˌdɛstəˈneɪʃn
(f) ima etmek
imply
ɪmˈplaɪ
(i) delik, çukur
hole
hoʊl
(i) tarla, otlak, mera, çayır
field
fild
(i) göğüs kafesi
chest
tʃɛst
(i) yarar
benefit
ˈbɛnəfɪt
(s) kaba, nezaketsiz, saygısız
rude
rud
(s) kaba, terbiyesiz
impolite
ˌɪmpəˈlaɪt
(i) el, kol ve baş hareketi, jestler
gesture
ˈdʒɛstʃər
(i) nefes
breath
brɛθ
(f) nefes nefese kalmak
be out of breath
brɛθ
(i) spor sahası/alanı
pitch
pɪtʃ
(f) ayarlamak, hitap etmek
pitch
pɪtʃ
(s) yasal, kanuni
statutory
ˈstætʃəˌtɔri
(s) çok büyük, uzun
voluminous
vəˈlumənəs
(i) vergi
tax
tæks
(f) vergilendirmek
tax
tæks
(i) gelir
revenue
ˈrɛvəˌnu
(s) adil
fair
fɛr
(i) fuar
fair
fɛr
(i) karnaval
carnival
ˈkɑrnəvl
(i) rekabet, yarışma
rivalry
ˈraɪvəlri
(i) rakip
rival
ˈraɪvl
(s) istekli, gayretli
keen
kin
(f) parlamak
shine
ʃaɪn
(i) yuva, kuş yuvası
nest
nɛst
(i) böğürtlen
blackberry
ˈblækˌbɛri
(i) arkadaş
mate
meɪt
(f) geri geri gitmek
reverse
rɪˈvərs
(i) ters
reverse
rɪˈvərs
(i) vites
gear
ɡɪr
(f) kaşımak, çizmek
scratch
skrætʃ
(i) sel
flood
flʌd
(f) sel basmak, taşmak
flood
flʌd
(f) gösteriş yapmak, caka satmak
flaunt
flɔnt
(f) oruç tutmak
fast
fæst
(i) para cezası
fine
faɪn
(i) kedi yavrusu
kitten
ˈkɪtn
(i) hüküm
sentence
ˈsɛntns
(i) adalet
justice
ˈdʒʌstəs
(i) suçlu
offender
əˈfɛndər
(i) hapishane
jail
dʒeɪl
(i) asmak, sarkıtmak
suspend
səˈspɛnd
(i) dondurmak, askıya almak, ertelemek
suspend
səˈspɛnd
(i) morg
mortuary
ˈmɔrtʃuˌɛri
(s) dayanıklı, sağlam
tough
tʌf
(s) tıklım tıkış, daracık
cramped
kræmpt
(i) çekmece
drawer
drɔr
(i) ceza
punishment
ˈpʌnɪʃmənt
(f) cezalandırmak
punish
ˈpʌnɪʃ
(f) aşağılamak
humiliate
hyuˈmɪliˌeɪt
(i) topluluk, toplum
community
kəˈmyunət̮i
(f) incelemek, muayene etmek
examine
ɪɡˈzæmən
(f) dadanmak
haunt
hɔnt
(i) kötüye kullanma, süistimal etme
abuse
əˈbyus
(f) kötüye kullanmak, süistimal etmek
abuse
əˈbyus
(i) rica, talep
request
rɪˈkwɛst
(i) tırnak
nail
neɪl
(i) oje
nail polish
neɪl ˈpɑlɪʃ
(i) peçete
napkin
ˈnæpkən
(i) uyum, ahenk
harmony
ˈhɑrməni
(s) kötü (moral)
wicked
ˈwɪkəd
(f) emretmek
order
ˈɔrdər
(i) sipariş
order
ˈɔrdər
(i) sıra, düzen
order
ˈɔrdər
(i) kardeş
sibling
ˈsɪblɪŋ
(f) istila etmek, işgal etmek
invade
ɪnˈveɪd
(f) elemek, ortadan kaldırmak
eliminate
ɪˈlɪməˌneɪt
(f) -e ait olmak
belong
bɪˈlɔŋ
(i) dirsek
elbow
ˈɛlboʊ
(s) bitkin
exhausted
ɪɡˈzɔstəd
(f) karşı çıkmak
oppose
əˈpoʊz
(f) suçlamak (birini)
accuse
əˈkyuz
(f) sorumlu tutmak, kabahat bulmak
blame
bleɪm
(f) övmek, alkışlamak
acclaim
əˈkleɪm
(s) suçlu
guilty
ˈɡɪlti
(s) uygun, elverişli
convenient
kənˈvinyənt
(f) aşağılamak
insult
ɪnˈsʌlt
(i) mide
stomach
ˈstʌmək
(f) teklif etmek
offer
ˈɔfər
(z) aslında
actually
ˈæktʃuəli
(z) aslında
in fact
fækt
(f) almak
receive
rɪˈsiv
(f) karşıdan karşıya geçmek
cross
krɔs
(f) bahsetmek
mention
ˈmɛnʃn
(s) acil
urgent
ˈərdʒənt
(pron) belirleyici birkaç
several
ˈsɛvrəl
(i) sahne
stage
steɪdʒ
(i) muziplik
hoax
hoʊks
(f) çekmek, küçülmek
shrink
ʃrɪŋk
(i) şahit
witness
ˈwɪtnəs
(i) gölet
pond
pɑnd
(f) zıplamak, zıplatmak
bounce
baʊns
(f) azalmak, tükenmek
run out
rʌn
(i) kask
helmet
ˈhɛlmət
(i) rastlantı
coincidence
koʊˈɪnsədəns
(i) zafer
victory
ˈvɪktəri
(f) reddetmek
deny
dɪˈnaɪ
(f) atamak
appoint
əˈpɔɪnt
(f) reddetmek
turn down
tərn
(f) reddetmek
refuse
rɪˈfyuz
(f) reddetmek
reject
rɪˈdʒɛkt
(f) eğlendirmek
entertain
ˌɛntərˈteɪn
(f) eğlendirmek
amuse
əˈmyuz