Rivstart yrkesliv part 4 Flashcards
Zarfın içine mektubu koyup bu sabah postaya verdim.
Jag lade brevet i ett kuvert och postade det imorse.
Dışarıda yürürken yerde bir bozuk para buldum.
Jag hittade en slant på marken när jag var ute och gick.
Bana yirmilik bozar mısın?
Kan du växla en tjuga åt mig?
Of! Anahtarlarımı yine evde unuttum.
Suck! Jag glömde mina nycklar hemma igen.
Takımın en iyi oyuncularından biri olarak görülüyor.
Han är betraktad som en av de bästa spelarna i laget.
Çocuklar dondurma alamadıkları için biraz huysuzdu.
Barnen var lite grininga eftersom de inte fick glass.
O tam bir cimri ve hiçbir şeye para ödemek istemez.
Han är en riktig snåljåp och vill aldrig betala för något.
Her şey harikaydı, ta ki yağmur yağmaya başlayana kadar.
Allt var frid och fröjd ända tills det började regna.
Formda kalmak için haftada üç kez spinning dersine gidiyorum.
Jag går på spinning tre gånger i veckan för att hålla mig i form.
Annem her sabah ormanda yürüyüş yapmayı seviyor.
Min mamma gillar att gå på stavgång i skogen varje morgon.
Haydi bakalım, işi zamanında bitirmek için şimdi hızlı çalışmamız gerekiyor!
Hej och hå, nu måste vi jobba snabbt för att bli klara i tid!
Zordu ama yine de projeyi zamanında bitirmeyi başardık.
Det var svårt, men ändå lyckades vi genomföra projektet i tid.
İşini iyi yapıyor ve her zaman güvenilirdir.
Han sköter sitt jobb bra och är alltid pålitlig.
Stresli bir günün ardından biraz huzur ve sessizlik istiyorum.
Jag vill bara ha lite lugn och ro efter en stressig dag.
Arkadaşları yardıma ihtiyaç duyduğunda her zaman onların yanında olmaya hazırdır.
Han är alltid beredd att ställa upp för sina vänner när de behöver hjälp.
Şirkette müdür yardımcısı olarak bir pozisyon aldı.
Hon fick en tjänst som biträdande chef på företaget.
Sunumdan sonra aldığım tüm iltifatlardan dolayı gururlandım.
Jag blev smickrad av alla komplimanger jag fick efter presentationen.
Dakik olmak iyi bir iş ahlakının bir parçasıdır.
Att vara punktlig hör till god arbetsmoral.
Uzun bir günün ardından tüm görevler kafamda birbirine karışıyor.
Efter en lång dag flyter alla uppgifter ihop i mitt huvud.
Çocuk yatma vakti geldiğinde mızmızlanmaya başladı.
Barnet blev gnällig när det var dags att gå och lägga sig.
Cüzdanımda sadece yüzlük bir banknot kaldı.
Jag har bara en hundring kvar i plånboken.
Aldığım kıyafetlerde bana iyi bir indirim yaptı.
Han gav mig en schysst rabatt på kläderna jag köpte.
İnsanların sokaklarda para dilenmesini görmek üzücü.
Det är sorgligt att se människor tigga pengar på gatorna.
Avrupa seyahatimiz sırasında eski bir kuleyi ziyaret ettik.
Vi besökte ett gammalt torn under vår resa i Europa.
İki iyi iş teklifi arasında seçim yapmak zor bir ikilem oldu.
Det var ett knepigt dilemma att välja mellan två bra jobberbjudanden.
Çöp kutusu uzun zamandır boşaltılmadığı için kokuyor.
Soptunnan stinker eftersom den inte har tömts på länge.
Resmi etkinliklere nadiren katılırım çünkü daha küçük buluşmaları tercih ederim.
Jag går sällan på formella tillställningar eftersom jag föredrar mindre sammankomster.
Toplantı önümüzdeki ayın ilk günü yapılacak.
Mötet kommer att hållas den första stapeln i nästa månad.
Filmi ilk seferinde kaçırdıysan bu akşam televizyonda tekrar yayınlanacak.
Filmen visas i repris på tv i kväll om du missade den första gången.
Katkıların nedeniyle, sıkı çalışman için sana teşekkür etmek istiyoruz.
Med anledning av din insats, vill vi tacka dig för ditt hårda arbete.
Bu vesileyle toplantının sona erdiğini ilan ediyorum.
Härmed förklarar jag mötet avslutat.
Düğünden sonra hoş bir resepsiyon yaptık.
Vi hade en trevlig mottagning efter bröllopet.
Mektup şirketin CEO’su tarafından imzalanmış.
Brevet är undertecknat av företagets vd.
Cuma gününe kadar partiye katılıp katılmayacağını bildirmeyi unutma.
Glöm inte att OSA till festen senast på fredag.
Kıyafetlerimi ayarlatmak için terziye gideceğim.
Jag ska gå till skräddaren för att få mina kläder justerade.
Planlamaya devam edebilmemiz için programdaki boşlukların doldurulması gerekiyor.
Luckorna i schemat måste fyllas i innan vi kan gå vidare med planeringen.
O bu şehre ait, tüm hayatını burada geçirdi.
Han hör hemma i den här staden, han har bott här hela sitt liv.
Toplantıyı kaçırmamız dünyanın sonu değil, daha sonra yapabiliriz.
Det är inte hela världen om vi missar mötet, vi kan ta det senare.
Zaman çizelgesine uyduğun sürece özgürce çalışabilirsin.
Du kan arbeta fritt så länge du håller dig till tidsramen.
Toplantı başkanı tartışmayı verimli bir şekilde yönetti.
Mötesordföranden ledde diskussionen på ett effektivt sätt.
Son dergide ilginç bir makale okuyorum.
Jag läser en intressant artikel i den senaste tidskriften.
Bir karar vermeden önce tüm fikirleri tartışmamız gerekiyor.
Vi måste stöta och blöta alla idéer innan vi tar ett beslut.
Stresli koşullar altında çalışmaya alışkındır.
Han är van vid att arbeta under stressiga förhållanden.
Devam etmeden önce kararı tüm departmanlara kabul ettirmemiz gerekiyor.
Vi behöver förankra beslutet hos alla avdelningar innan vi går vidare.
Proje ilerlemeden önce kapsamlı bir şekilde incelenmelidir.
Projektet måste granskas grundligt innan vi går vidare.
Alınan kararlar şirketi uzun süre etkileyecek.
De tagna besluten kommer att påverka företaget under lång tid.
Henüz bir karar vermek için yeterli veri yok.
Vi har inte tillräckligt med underlag för att fatta ett beslut ännu.
Takım, herkesin meşgul kalması için işlerini döndürmeli.
Teamet måste rotera sina arbetsuppgifter för att hålla alla engagerade.
Toplantıyı belirlenen sürede bitirmemiz gerekiyor.
Vi måste avsluta mötet inom den utsatta tiden.
Toplantıda herkesin konuşma hakkı olmalı, kimse göz ardı edilmemeli.
Alla måste få komma till tals under mötet, ingen får bli överkörd.
Herkes aynı anda konuştuğunda tartışma yapmak zor oluyor.
Det är svårt att ha en diskussion när alla pratar i mun på varandra.
Bu proje için yeterli personel bulunmasını sağlamalıyız.
Vi måste se till att bemanningen är tillräcklig för det här projektet.
Katılımcılar arasında ödülleri çekilişle dağıtmaya karar verdik.
Vi bestämde oss för att lotta ut priserna bland deltagarna.
Yeni yönergeleri aldıktan sonra proje hız kazandı.
Projektet satte fart efter att vi fick nya riktlinjer.
Bu hafta sonu, işi zamanında bitirmek için fazladan çalışmam gerekiyor.
Jag får jobba extra den här helgen för att hinna klart i tid.
Patron yokken onun yerini aldı ve iyi bir iş çıkardı.
Han tog ställningarna när chefen var borta och gjorde ett bra jobb.
Bu pazara uzun vadeli yatırım yapmak karlı.
Det är lönsamt att investera i den här marknaden på lång sikt.
Umarım toplantı sırasında ortak bir karara varırız.
Vi kommer förhoppningsvis fram till ett gemensamt beslut under mötet.
Daha fazla bilgiye sahip olduğumuzda müşteriyle iletişime geçeceğiz.
Vi ska återkoppla till kunden när vi har mer information.
Fikirlerinizi saygılı bir şekilde ifade etmek önemlidir.
Det är viktigt att framföra sina åsikter på ett respektfullt sätt.
Takımımızın bu görevi başaracağından eminim.
Jag är övertygad om att vårt team kommer att klara uppgiften.
Projeye devam etmeden önce bir strateji üzerinde anlaşmamız gerekiyor.
Vi måste enas om en strategi innan vi går vidare med projektet.
İş yerinde iş arkadaşlarına karşı kibar olmak önemlidir.
Det är viktigt att vara artigt mot sina kollegor på arbetsplatsen.
Toplantıya iyi hazırlıklı olmak için konu hakkında araştırma yaptım.
Jag har läst på om ämnet innan mötet för att vara väl förberedd.
Soru toplantı sırasında tartışıldı ve bir çözüme vardık.
Frågan diskuterades under mötets gång och vi kom fram till en lösning.
Tabelalar toplantı odasına giden yolu gösteriyor.
Skyltarna visar vägen till mötesrummet.
Başarıyı değerlendirebilmemiz için sonucu ölçmemiz gerekiyor.
Resultatet måste mätas för att vi ska kunna utvärdera framgången.
Görevlerini titizlikle yapar ve her zaman güvenilirdir.
Hon sköter sina uppgifter noggrant och är alltid pålitlig.
Sunuma kısa bir özetle başlayacağım.
Jag ska inleda presentationen med en kort översikt.
Proje, hedeflerin birlikte gözden geçirilmesiyle başladı.
Projektet inleddes med en gemensam genomgång av målen.
Bu sefer ekstra kaynaklar olmadan idare etmeliyiz.
Vi måste klara oss utan extra resurser den här gången.
Önerinin uygulanması için çok riskli olduğunu düşündüler.
De ansåg att förslaget var för riskabelt för att genomföra.
Katılımcılardan biri plana itiraz etti ve değişiklik önerdi.
En av deltagarna invände mot planen och föreslog ändringar.
Yeni proje için ekibi bir araya getiriyor.
Han sätter ihop teamet för det nya projektet.
Gelecekteki sorunları önlemek için net bir plan hazırlamamız gerekiyor.
Vi måste ta fram en tydlig plan för att undvika problem i framtiden.
Normal iş görevlerine ek olarak planlamaya da yardımcı oluyor.
Utöver sina vanliga arbetsuppgifter hjälper hon också till med planeringen.
O tam bir fikir makinesi ve her zaman yeni önerilerle geliyor.
Hon är en riktig idéspruta och kommer alltid med nya förslag.
Rekabetçi bir sektörde öne çıkmak önemlidir.
Det är viktigt att sticka ut i en konkurrensutsatt bransch.
Tüm gerçekler masaya yatırılmadan bir kararı sorgulamamak gerekir.
Man ska inte ifrågasätta beslutet utan att ha alla fakta på bordet.
İpleri elinde tutuyor ve her şeyin gerektiği gibi çalıştığından emin oluyor.
Han håller i trådarna och ser till att allt fungerar som det ska.
Uzmanlarla konuşurken mesleki dil kullanmamız gerekiyor.
Vi behöver använda fackspråk när vi talar med experterna.
Farklı departmanların farklı hedefleri olduğunda çıkar çatışmaları ortaya çıkabilir.
Det kan uppstå intressekonflikter när olika avdelningar har olika mål.
Çözmesi zor bir sorundu ama sonunda başardık.
Det var ett knepigt problem att lösa, men vi lyckades till slut.
Çok az zaman kaldı ama her şeyi bitirdik.
Det var knapp tid kvar, men vi hann klart med allt.
Şirket, verimliliği artırmak için faaliyetleri hedefe göre yönlendirmeye çalışıyor.
Företaget försöker målstyra verksamheten för att öka effektiviteten.
İşi daha verimli hale getirmek için görevleri devretmek önemlidir.
Det är viktigt att delegera arbetsuppgifter för att effektivisera arbetet.
Görevler hafta bitmeden tamamlanmalıdır.
Uppgifterna måste utföras innan veckan är slut.
Kimse aynı fikirde olmasa bile görüşünde ısrarcı.
Han håller fast vid sin åsikt, även om ingen annan håller med.
Bütçeyi aştık ve şimdi tasarruf yolları bulmalıyız.
Vi har överskridit budgeten och måste nu hitta besparingar.
Sonradan bakıldığında, farklı bir strateji seçmeliydik.
Med facit i hand borde vi ha valt en annan strategi.
Şirket her yıl turistlerden büyük gelir elde ediyor.
Företaget drar in stora intäkter från turister varje år.
Daha iyi kalite elde etmek için tedarikçilere taleplerde bulunmalıyız.
Vi måste ställa krav på leverantörerna för att få bättre kvalitet.
Zorlaştığında sakin kalmalı ve strese girmemelisin.
Du måste ha is i magen och inte stressa när det blir svårt.
Tüm eleştirilere rağmen kararlı durdu ve planını uyguladı.
Hon stod på sig trots all kritik och genomförde sin plan.
Projeyi zamanında bitirmek için farklı aşamalarda çalışıyoruz.
Vi arbetar i flera olika faser för att få projektet färdigt i tid.
Yönetmen, oyuncuları bir sonraki sahne için yönlendirdi.
Regissören instruerade skådespelarna inför nästa scen.
Telefon fobim var ve mümkün olduğunda arama yapmaktan kaçınıyorum.
Jag lider av telefonskräck och undviker att ringa samtal när det är möjligt.
Senin teşvikin bir sonraki adımı atmamı sağladı.
Din uppmuntran hjälpte mig att våga ta nästa steg.
Rekabetçi kalabilmek için teknik ekipmanlarımızı güncellememiz gerekiyor.
Vi behöver uppdatera vår tekniska utrustning för att hålla oss konkurrenskraftiga.
Sahne ışıkları, gösteri boyunca sahneyi aydınlattı.
Strålkastarna lyste upp scenen under hela föreställningen.
Daha iyi ses kalitesi için amplifikatörü ayarlamalıyız.
Vi måste justera förstärkaren för att få bättre ljudkvalitet.
Projeyi son tarihten önce tamamlarsak harika olurdu.
Det skulle bli lysande om vi kunde slutföra projektet innan deadline.
Endişeden dolayı bu gece hiç uyuyamadım.
Jag lyckades inte sova en blund i natt på grund av oro.
Kitabı inceleyip görüşümü internette yayınlayacağım.
Jag ska recensera boken och publicera min åsikt på nätet.
Oyundan önceki provalar iyi geçti, herkesin morali yerindeydi.
Kollationeringen inför pjäsen gick bra, alla var på gott humör.
Toplantıdan önce son işleri halletmekle meşgulüm.
Jag håller fortfarande på med att få det sista klart innan mötet.
Zamanla projenin karmaşıklığını anlamaya başladım.
Efterhand började jag förstå komplexiteten i projektet.
Bu toplantıya katılmaktan kaçınmak istiyorum, pek alakalı gelmiyor.
Jag vill slippa delta i det där mötet, det känns inte relevant.
Neyse ki projenin en zor görevlerinden kaçındım.
Jag har lyckligtvis sluppit några av de svåraste uppgifterna i projektet.
Çocuklar renkli pastel boyalarla büyük kağıtlara resim yapmayı çok seviyorlar.
Barnen älskar att måla med färgglada kritor på stora papper.
Karar için verileri hazırladık ve şimdi yönetimin onayını bekliyoruz.
Vi har tagit fram underlag för beslutet och väntar nu på ledningens godkännande.
Artık harekete geçmemiz ve daha verimli çalışmaya başlamamız gerekiyor.
Vi måste få ändan ur vagnen och börja jobba mer effektivt.
Şirket, yeni ürünle ilgili bir basın açıklaması yayınladı.
Företaget skickade ut ett pressmeddelande om den nya produkten.
Projeyi zamanında bitirebilmek için işi hızlandırmalıyız.
Vi måste trycka på för att få projektet klart i tid.
İşin nasıl gittiğini görmek için ekiple her hafta kontrol ederim.
Jag stämmer av med teamet varje vecka för att se hur arbetet går.
İyi planlama sayesinde kısa sürede birçok iş başarıyoruz.
Vi uträttar många uppgifter på kort tid tack vare bra planering.
Sık sık yönetimi eleştiriyor, ancak nadiren kendi önerilerini sunuyor.
Han kritiserar ofta ledningen, men kommer sällan med egna förslag.
Soru sorulduğunda tereddüt etmeden doğrudan cevap verdi.
Han svarade på rakt arm utan att tveka när frågan ställdes.
Önceden yapmayı planlamıştım, ancak araya başka şeyler girdi.
Jag hade planerat att göra det tidigare, men det har kommit en del annat emellan.
Başa çıkmamız gereken beklenmedik bir zorluk ortaya çıktı.
En oväntad utmaning har dykt upp som vi måste hantera.
Teoriyi test etmek için bir deney gerçekleştirdik.
Vi genomförde ett experiment för att testa teorin.
Projeye birkaç aylık planlamadan sonra başlandı.
Projektet sattes i gång efter flera månaders planering.
Geçmişe bir çizgi çekmeli ve geleceğe odaklanmalıyız.
Vi måste sätta ett streck över det gamla och fokusera på framtiden.
Yönetmen, çekimler başlamadan önce oyuncuları dikkatlice yönlendirdi.
Regissören instruerade skådespelarna noggrant innan inspelningen började.
Grup, ortak plana katılmayan ayrılıkçılardan oluşuyordu.
Gruppen bestod av utbrytare som inte höll med om den gemensamma planen.
Ekibe kendi fikirlerini kabul ettirmek için çok çaba sarf etti.
Han kämpade hårt för att få igenom sina idéer i teamet.
İş yerinde çatışmalardan kaçınmak için düşük bir profil tuttum.
Jag har hållit en låg profil för att undvika konflikter på arbetsplatsen.
Yıllar içinde iş arkadaşları arasında büyük bir güven sermayesi oluşturdu.
Hon har byggt upp ett stort förtroendekapital hos sina kollegor genom åren.
Faaliyeti genişletebilmek için daha fazla sermayeye ihtiyacımız var.
Vi behöver mer kapital för att kunna expandera verksamheten.
Bilgilerin, okuyan herkes için anlaşılır olması önemlidir.
Det är viktigt att informationen är begriplig för alla som läser den.
Yarınki toplantıda yeni proje için fikirler üreteceğiz.
Vi ska kläcka idéer för det nya projektet under morgondagens möte.
Hassas konuları ele alırken kimseyi kırmamaya dikkat etmek gerekir.
Man måste vara försiktig så att man inte trampar på tårna när man hanterar känsliga frågor.
Proje hakkında farklı görüşler nedeniyle iş arkadaşları arasında sürtüşme çıktı.
Det uppstod friktion mellan kollegorna på grund av olika åsikter om projektet.
Hiç kimsenin yanlış anlamaması için durumu tamamen açıkladı.
Han förklarade situationen fullständigt så att ingen skulle missförstå.
Sürekli olarak ele almamız gereken yeni görevler var gibi hissediyorum.
Det känns som att vi ständigt har nya uppgifter att hantera.
Kararlarımızda ve eylemlerimizde adaleti sağlamaya çalışmalıyız.
Vi måste sträva mot rättvisa i våra beslut och handlingar.
Bu, projenin en önemli kısmıdır.
Det här är den allra viktigaste delen av projektet.
Konferanstan sonra iş arkadaşlarımla sosyalleşmek keyifliydi.
Det var trevligt att mingla med kollegorna efter konferensen.
Patronun bazen evden çalışmamıza izin vermesi güzel.
Det är bra att chefen tillåter oss att arbeta hemifrån ibland.
