Kelime_2 Flashcards
İnstability
İstikrarsızlık, kararsızlık
Unstability, unsteadiness
Accumulation
Birikinti, yığın
Aggregation
Range from sth to sth
Arasında dağılım göstermek, değişmek
Consideration
Düşünme, düşünce, değerlendirme
Assessment
Coincidence
Rastlantı, tesadüf
Chance, accident
Pursue
Takip etmek, kovalamak, peşinden koşmak
Run after, seek, follow
Relatively
Göreceli olarak, nispeten
Comparatively, comparing with, at regard of
Cohabitation
Evlilik dışı birlikte yaşama, birlikte yaşam
Notably
Açıkça, epeyce, bilhassa, özellikle
Especially, particularly, in particular, expressly
Comprehensive
Etraflı, kapsamlı
Extensive
Consecutive
Ardışık, birbiri ardına gelen
Successive, sequential
Cohesion
Uyum içinde olma, bağlılık, uyuşma
Coherence, adhesion
Exclusion
Hariç tutma, dışında bırakma, çıkarma
Exception
Detriment
Zarar, ziyan, hasar
Damage, damnum
Admission
İtiraf; kabul; giriş
Confession; admittance; access, entry
Complacently
Kendini beğenmiş bir halde, sakince, ilgisizce
Peaceably, doucely
Boastful of
İle böbürlenen, övünen
Vain of
Denial
Reddetme, inkar etme, ret
Refusal, rejection, abnegation
Disturbance
Rahatsızlık, kargaşa
Disorder, discomfort
Make out
İdare etmek; anlam çıkarmak; anlamak
Handle; infer; deduce from, comprehend, find out
Run out of
Tüketmek, bitirmek
Consume, use up, dispose of
Step down
Emekliye ayrılmak; istifa etmek
Retire; resign
At issue
Söz konusu olan, tartışılan
İn question
Attractive
Cazip, çekici, cazibeli
Charming, appealing
Excessive
Haddinden fazla, aşırı
Extravagant, extreme, ultra
Deliberate
Kasıtlı, kasti
İntentional, prepence, purposeful
Demonstrative
Kanıtlayan, ispatlayan, gösteren
Justificative, evincive
Subtle
Hemen göze çarpmayan, çözümü zor, zekice
İngenious, expert, deadalian
Substantial
Varlıklı, zengin, azımsanmayacak kadar çok
Wealthy, propertied
Discretion
Ketumiyet, ağzı sıkılık, incelik
Secretion, secrecy, caginess
Compliance
Riayet, uyma
Observance
Put up with
Katlanmak, hazmetmek, acıya dayanmak
Endure, stand, bear
Come up with
Çözüm yolu bulmak, önermek, ileri sürmek
Propose, recommend, put forward, suggest
Make up for
Telafi etmek
Compansate, atone
Disrupt
Aksatmak, bozmak
Hinder, disturb, paralyse
Prescriptive
Sıkı kurallar koyan, kuralcı, öngören
Prim
Loose
Oynak, gevşek (s)
Ateş etmek, salıvermek (f)
Excursion
Gezinti, yolculuk
Evagation, trip, tour
Accompanied by
İle beraber
Together with, in company with, in conjunction with
Means of communications
İletişim araçları, haberleşme araçları
Set down
Yolcuları indirmek, bırakmak, ihanet etmek
Betray (ihanet etmek)
Make up
Uydurmak; düzenlemek, oluşturmak; tamamlamak
Fabricate; organize, Put in order; complete
Entity
Mevcudiyet, varlık
Existence, presence
Relative
Akraba; göreceli
Kin; conparative
Extensive
Yaygin, kapsamlı
Comprehensive, common
Remoteness
Uzaklık, mesafe koyma
Distance, range
Over the past year
Geçtiğimiz yıl boyunca
Carry out
Yerine getirmek, uygulamak, yürütmek
Perform, fulfill
Persuasive
İkna edici, inandırıcı
Convincing
Deceitful
Hileci, düzenbaz
Chicaner, swindler, tricky