3-300 Flashcards
Sunak
Altar
Değiştirmek (pantalon büyük)
Alter. These trousers are too big so I’ll alter them
Değişiklik
Alteration
Değişmeli (spor ve müzik değişmeli günlerde)
Alternate. We have sport and music on alternate days- sport on Monday, music on Tuesday, etc.
Alternatif (yarın geleme başka gün söyleyin)
Alternative. I can’t come tomorrow- please suggest an alternative day
…olmasına rağmen (yorgunum ama…)
Although I am tired, I must go on working.
Seçebileceğiniz şeylerden biri (yolculuk için üç…)
Alternative. We have three alternatives for the journey- bus,train or car
Tamamen (dediğinizin bir kısmı…)
Altogether. Some of what you say is true, but I don’t altogether agree
Sürekli (neden geç kalkıyorsun)
Always. Why do you always get up so late?
Her zaman mevcut (hastanede her zaman doktor var)
Always. There is always a doctor in a hospital
Hayret uyandırmak (ne süper bir manzara)
Amaze. What an amazing sight!
şaşkınlık, hayret (isim)
Amazement
Büyükelçi
Ambassador
Aynı zamanda (emma ingilizce ve fransızca…)
Also. Emma speaks English and also French
Hırs (claire hırs küpü)
Ambition. Claire is full of ambition
Olmak istedigi şey anlamında azim (samuelin hırsı doktor olmak)
Ambition. Samuel’s ambition is to be a doctor.
Hirsli tutkulu (sifat)
Ambitious
Pusu kurmak ( Soyguncular gezginlere pusu kurdu)
Ambush. The robbers ambushed the travellers
Mermiler, bombalarin genel adi
Ammunition
Arasinda .ev ağaçların arasında.
Among. The house stands among trees.
Amazon en meşhur irmaklar arasindadir
Among.The amazon is among the most famous rivers in the world.
Şekerleri çocuklara dağıttı
For or by more than two things or people.
He divided the sweets among the children.
Para mikrari ( bana 50 pound bırçlu ama bunun yarısını ödedi)
Amount. He owed me £50, but could only pay half that amount.
Miktar (kahvesinde bol miktarda şeker seviyor)
Amount. He likes a large amount of sugar in his coffee
Istediginiz kadar, yeterince ( bu arabada yeterince yer var)
Ample. There’s ample room for five people in this car
Eglendirmek (richardın şakaları )
Amuse. Richard’s jokes amused them
Kendini oyala, eğlendir (beklerken kediyle oyalandık)
Amuse yourself. We amused ourselves with the cat while we waited.
Eglence (liverpool)
Amusement. There are many amusements in Liverpool, such as discos and football matches
Eglendirici (sifat)
Amusing
Anestetik ilac
Anaesthetic
Ata
Ancestor
Gemi capasi ( gemici demir attı)
Anchor. The sailor dropped anchor when he arrived at the port
Demirlemek ( gemi plymoutha demirledi)
Anchor. The ship anchored at Plymouth
Antik
Ancient
Melek
Angel
Kizmak, kızgınlık (köpeği tekmelediğini gördüğümde kızdım)
Anger. I was filled with anger when I saw him kicking the dog
Sinirlendirmek (fiil) (yüksek sesli radyosu )
Anger. His loud radio angered me.
Açı
Angle
Sinirli ( elbisesini yırttığında…)
Angry. Claire was angry when she tore her new dress
Sinirli bir sekilde (mısırımın üzerinde yürümeyin)
Angrily. Stop walking over my corn! Shouted the farmer angrily