1984 Flashcards
flap
kanat çırpmak, kanatçık
torn
yırtık, kopuk, ayrılmış
dominion
idare, sahiplik, egemenlik
endure
tahammül etmek, dayanmak, devam etmek
vaporize
buharlaştırmak
decisive
kararlı, katı, kesinkes
entail
gerektirme, yol açmak, neden olmak
entail a risk
risk teşkil etmek
conception
düşünce, fikir, arayış
consciousness
bilinç, şuur, his
spectacles
gözlük
examine
muayene etmek, incelemek, yoklamak
devour
bir çırpıda bitirmek, parçalayıp yutmak, yok etmek
revolutions devour their own children
devrimler kendi çocuklarını yer
attentively
dikkatlice, dikkatli
acquaintance
tanışıklık, tanıdık
tray
tepsi
grille
ızgara
beneath
altında, aşağıdan, aşağıya
prole
işçi
foresee
öngörmek, ileriyi görmek, sezmek
march
marş, yürüyüş
parade
geçit töreni, geçit
tremble
titreme, ürperme
conscious
bilinçli, şuuru yerinde
oppress
zulm etmek, yarmak, içini daraltmak
starve
açlıktan ölmek
breed
doğurmak, yavrulamak, çoğalmak
gutter
oluk, çatı oluğu, alt sınıf, batakhane
interfere
müdahale etmek, girişmek, araya girmek
interfere in the internal affairs
iç işlerine karışmak
suspicion
kuşku, şüphe
decay
çürük, çürümek, yıkılış
scratch
kaşımak, kazımak, sıyrık, çizik
bruise
bere, yara, ezik, ezmek, yaralamak
fade
kararmak, solmak, unutulup gitmek
mist
sis, buhar, pust
purge
tasfiye, arındırma, temizleme
wipe out
yok etmek, silip yok etmek
spectacular
muhteşem, olağanüstü
doom
mahkum olmak, karar, hüküm
extinction
yok olmak, yok etme, feshetme
set out
sergilemek, dizmek, başlamak
falsifying
gerçeği çarpıtma
penetrate
nüfuz etmek, iyice anlamak, işlemek
set forth
ileri sürmek, yola çıkmak, öne sürmek
pavement
kaldırım
assume
saymak, varsaymak, farz etmek
tempt
kışkırmak, baştan çıkartmak, kanına girmek
tempt someone to do something
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak
impulse
dürtü, ani istek
vogue
rağbet, moda
slum
gecekondu, harabe
commotion
kargaşa, şamata, karışıklık
vanish
ortadan kaybolma, kaybolma, kaybetme
pour
dökme, dökülme, akış
presence
mevcudiyet, buradalık, oluş
vain
beyhude, faydasız, nafile
(a) heap of (something)
bir yığın (bir şey)
gleam
parıltı, parıldama, parlaklık
hemisphere
yarım küre
nod
başı ile onaylamak
crush
ezilme, ezmek
instinctively
içgüdüsel olarak
pale
solgun, soluk
intentionally
kasten, kasıtlı olarak
bearable
çekilmek, tahammül edilir
steadily
durmadan, istikrarlı bir şekilde
gaze
gözünü dikmek, dik bakış
moss
yosun, bataklık
lane
şerit yol, dar geçit
awkard
beceriksiz, hantal, sıkıntılı
bunch
salkım, demet, bağ
faint
bayılma, güçsüz şey ,içi geçmek,
scent
koku, hoş koku
crackle
çatırdamak, çatırtı
twig
ince dal, dal
clasp
kavramak
daunt
sindirmek, korkutmak, cesareti kırmak
cunning
kurnazlık kurnaz
climax
doruk, düğüm, zirve
coincide
uymak, örtüşmek, kesişmek
astonishing
hayrette bırakan, şaşılacak , hayret verici
make astonishing claims
çarpıcı iddialarda bulunmak
consist
-den meydana gelmek, var olmak, ibaret olmak
revolt
baş kaldırı, baş kaldırma
corpse
ceset, naaş, cenaze
shabby
yırtık, pırtık
mantelpiece
şömine rafı
saucepan
tencere, uzun saplı tencere
amusement
oyalanma, eğlenme, zevk
cough
öksürük
conceal
gizlenmek, gizli tutmak, örtbas etmek
contain
kapsamak, içermeki ihtiva etmek
inevitable
kaçınılmaz, kaçınılmaz şey, mutlak şey
the inevitable consequence of
olağan sonucu
become inevitable
şart olmak
admitted
kabul edilen, kabul edilmiş
formidable
korkunç, zorlu, dehşetli
obey
itaat etmek, sadakat göstermek
edge
eşik, köşe
wear
aşınma, yıpranma, eskime
stove
soba, fırın, ocak
reveal
meydana çıkarmak, ortaya çıkarmak
ultimate
nihai son, sonuç, netice
dull
donuk, sıkıcı
ache
ağrı
belly
karın, göbek
rouse
uyandırma, canlandırma
rouse up
uyanmak, canlandırmak
lethargy
uyuklama, uyuşukluk, rehavet
fling
fırlatma, atılma
unrepentant
pişman olmayan, tövbe etmeyen
persecute
sıkıntı vermek, rahat vermemek
heresy
sapkınlık, sapıklık
cruelly
gaddarca, aşırı bir şekilde
riddle
bilmece, bulmaca
sanity
akıl sağlığı, ruh sağlığı