YEDİNCİ 250 KELİME Flashcards

1
Q
  1. Kamera
A

Türkçe: kamera
Cümle: Jonathan dreht Filme und kauft sich heute eine neue Kamera.
Türkçe: Jonathan film çekiyor ve bugün yeni bir kamera alacak.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q
  1. Schatten
A

Türkçe: gölge
Cümle: Ich sitze gerne in der Sonne, aber meine Freundin sitzt lieber im Schatten.
Türkçe: Güneşin altında oturmayı severim, ama arkadaşım gölgede oturmayı tercih eder.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q
  1. berücksichtigen
A

Türkçe: dikkate almak
Cümle: Ich werde mein Bestes tun, Ihre Wünsche zu berücksichtigen.
Türkçe: İsteklerinizi dikkate almak için elimden geleni yapacağım.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q
  1. Pferd
A

Türkçe: at
Cümle: Elsa wünscht sich ein Pferd.
Türkçe: Elsa bir at istiyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q
  1. begegnen
A

Türkçe: karşılaşmak, rastlamak
Cümle: Auf meinen Reisen begegnete ich vielen verschiedenen Kulturen.
Türkçe: Seyahatlerimde birçok farklı kültürle karşılaştım.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q
  1. Zugang
A

Türkçe: erişim
Cümle: Hast du in diesem Raum Zugang zum Internet?
Türkçe: Bu odada internete erişimin var mı?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q
  1. elf
A

Türkçe: on bir
Cümle: Mein jüngerer Bruder ist elf Jahre alt.
Türkçe: Küçük kardeşim on bir yaşında.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q
  1. Suche
A

Türkçe: arayış
Cümle: Wir machen uns auf die Suche nach einem Schatz.
Türkçe: Bir hazine arayışına çıkıyoruz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q
  1. doppelt
A

Türkçe: çift, iki kat
Cümle: Mein Fuß ist doppelt so groß wie deiner.
Türkçe: Ayakkabım seninkinin iki katı büyüklüğünde.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q
  1. festlegen
A

Türkçe: belirlemek, kararlaştırmak
Cümle: Der Besitzer des Hauses legt fest, dass alle Familien bis zum nächsten Monat ausziehen müssen.
Türkçe: Ev sahibi, tüm ailelerin gelecek aya kadar taşınmalarını belirliyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q
  1. österreichisch
A

Türkçe: Avusturya’ya ait
Cümle: Die österreichische Sprache klingt anders als Deutsch.
Türkçe: Avusturya dili Almanca’dan farklı ses çıkarıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q
  1. sodass
A

bağlaç: öyle ki
Cümle: Ich wiederhole den Satz noch einmal laut, sodass ihn jeder hören kann.
Türkçe: Cümleyi yüksek sesle tekrar ediyorum, öyle ki herkes duyabilsin.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q
  1. Tatsache
A

Türkçe: gerçek
Cümle: Es ist eine Tatsache, dass in manchen Ländern Krieg herrscht.
Türkçe: Bazı ülkelerde savaşın olduğu bir gerçek.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q
  1. Alkohol
A

Türkçe: alkol
Cümle: Bier und Wein enthalten Alkohol.
Türkçe: Bira ve şarap alkol içerir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q
  1. informieren
A

Türkçe: bilgilendirmek
Cümle: Die Zeitungen informieren über die aktuellen Nachrichten.
Türkçe: Gazeteler güncel haberler hakkında bilgi verir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q
  1. Norden, Nord-
A

Türkçe: kuzey
Cümle: Der Wind weht von Norden.
Türkçe: Rüzgar kuzeyden esiyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q
  1. vermuten
A

Türkçe: varsaymak, şüphelenmek
Cümle: Ich vermute, sie sind jetzt schon zu Hause.
Türkçe: Onların şimdi evde olduklarını varTürkçeyorum.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q
  1. zufrieden
A

Türkçe: memnun
Cümle: Manche Menschen sind nie zufrieden.
Türkçe: Bazı insanlar asla memnun olmaz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q
  1. reißen
A

Türkçe: yırtmak
Cümle: Das Papier ist sehr dünn und reißt leicht.
Türkçe: Kağıt çok ince ve kolayca yırtılıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q
  1. dahin
A

Türkçe: oraya
Cümle: Ich möchte nach Rom, aber der Weg dahin ist weit.
Türkçe: Roma’ya gitmek istiyorum ama oraya gidiş yolu uzun.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q
  1. solange
A

bağlaç: -dığı sürece
Cümle: Solange es Regen gibt, gehe ich nicht nach draußen.
Türkçe: Yağmur yağdığı sürece dışarı çıkmayacağım.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q
  1. Wissenschaftler
A

Türkçe: bilim insanı, akademisyen
Cümle: Johanna arbeitet als Wissenschaftlerin an der Universität.
Türkçe: Johanna üniversitede bilim insanı olarak çalışıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q
  1. Kommunikation
A

Türkçe: iletişim
Cümle: Kommunikation ist die Basis einer guten Beziehung.
Türkçe: İletişim iyi bir ilişkinin temelidir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q
  1. Steuer
A

Türkçe: vergi
Cümle: Wer Geld verdient, muss Steuern auf sein Einkommen zahlen.
Türkçe: Para kazanan herkes gelir vergisi ödemek zorundadır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
Q

1524.1 Steuer

A

Türkçe: direksiyon
Cümle: Sie setzt sich ans Steuer und fährt los.
Türkçe: Direksiyonun başına geçiyor ve yola çıkıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
26
Q
  1. angeblich
A

Türkçe: iddia edilen
Cümle: Angeblich bekommen wir die Noten von der Prüfung nächste Woche.
Türkçe: İddiaya göre, sınav notlarını gelecek hafta alacağız.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
27
Q
  1. günstig
A

Türkçe: ucuz, uygun
Cümle: Wir haben ein günstiges Angebot gefunden.
Türkçe: Uygun bir teklif bulduk.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
28
Q
  1. Dezember
A

Türkçe: Aralık
Cümle: Dezember ist der zwölfte und letzte Monat im Jahr.
Türkçe: Aralık yılın on ikinci ve son ayıdır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
29
Q
  1. Flughafen
A

Türkçe: havaalanı
Cümle: Wir fahren zum Flughafen, um von dort aus in den Urlaub zu fliegen.
Türkçe: Havaalanına gidiyoruz ve oradan tatile uçacağız.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
30
Q
  1. Krankenhaus
A

Türkçe: hastane
Cümle: Sie arbeitet als Ärztin im Krankenhaus.
Türkçe: Hastanede doktor olarak çalışıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
31
Q
  1. wenden
A

Türkçe: döndürmek, çevirmek
Cümle: Gabi wendet das Auto und fährt wieder zurück.
Türkçe: Gabi arabayı döndürüyor ve geri dönüyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
32
Q
  1. türkisch
A

Türkçe: Türk
Cümle: Zeynep ist ein türkischer Name.
Türkçe: Zeynep Türk bir Türkçedir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
33
Q

1531.1 türkisch

A

Türkçe: Türkçe
Cümle: Die Schüler sprechen Türkisch und Deutsch miteinander.
Türkçe: Öğrenciler birbirleriyle Türkçe ve Almanca konuşuyorlar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
34
Q
  1. Gegner
A

Türkçe: rakip, düşman
Cümle: Weil sein Gegner so stark ist, verliert er den Kampf.
Türkçe: Rakibi çok güçlü olduğu için dövüşü kaybediyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
35
Q
  1. Leser
A

Türkçe: okuyucu
Cümle: Die Leserinnen und Leser dieser Zeitung kommen aus einer gebildeten Schicht.
Türkçe: Bu gazetenin okuyucuları eğitimli bir kesimden geliyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
36
Q
  1. Volkswirtschaftslehre, VWL
A

Türkçe: iktisat
Cümle: Studentinnen der Volkswirtschaft benötigen gute Fähigkeiten in Mathematik.
Türkçe: İktisat öğrencileri iyi matematik becerilerine ihtiyaç duyarlar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
37
Q
  1. Handel
A

Türkçe: ticaret
Cümle: Der internationale Handel ist deutlich gestiegen.
Türkçe: Uluslararası ticaret belirgin bir şekilde arttı.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
38
Q
  1. Kenntnis
A

Türkçe: bilgi
Cümle: Ihre Computerkenntnisse sind ziemlich beeindruckend.
Türkçe: Bilgisayar bilginiz oldukça etkileyici.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
39
Q
  1. sichtbar
A

Türkçe: görünür
Cümle: Das Haus ist von der Straße aus nicht sichtbar.
Türkçe: Ev yoldan görünmüyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
40
Q
  1. zulassen
A

Türkçe: izin vermek, kabul etmek
Cümle: Sebastians Vater lässt es nicht zu, dass sein Sohn das Studium abbricht.
Türkçe: Sebastian’ın babası, oğlunun üniversiteden ayrılmasına izin vermiyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
41
Q
  1. Mark
A

Türkçe: Alman markı (önceki para birimi)
Cümle: Früher haben die Deutschen mit Mark bezahlt, jetzt bezahlen sie mit Euro.
Türkçe: Eskiden Almanlar Mark ile öderdi, şimdi Euro ile ödüyorlar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
42
Q
  1. vorsehen
A

Türkçe: çevresini gözetlemek, planlamak, sağlamak
Cümle: Christopher sieht hinter der Ecke vor, hinter der er sich versteckt.
Türkçe: Christopher, saklandığı köşenin arkasına bakıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
43
Q
  1. Schwierigkeit
A

Türkçe: zorluk
Cümle: Selbst viele Erwachsene haben Schwierigkeiten beim Lesen und Schreiben.
Türkçe: Hatta birçok yetişkin okumada ve yazmada zorluk çekiyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
44
Q
  1. wahrnehmen
A

Türkçe: algılamak, fark etmek
Cümle: Es gibt Töne, die nicht mit dem menschlichen Ohr wahrgenommen werden können.
Türkçe: İnsan kulağıyla algılanamayan sesler vardır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
45
Q
  1. hinweisen
A

Türkçe: işaret etmek, belirtmek
Cümle: Während der Vorlesung weist der Professor auf einige Fehler auf den Folien hin.
Türkçe: Ders sırasında profesör, slaytlardaki bazı hataları işaret ediyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
46
Q
  1. Juli
A

Türkçe: Temmuz
Cümle: Juli und August sind die heißesten Monate im Jahr.
Türkçe: Temmuz ve Ağustos yılın en sıcak aylarıdır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
47
Q
  1. Signal
A

Türkçe: sinyal
Cümle: Ich gebe dir ein Signal, wenn du starten kannst.
Türkçe: Başlayabileceğin zaman sana sinyal vereceğim.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
48
Q
  1. kontrollieren
A

Türkçe: kontrol etmek
Cümle: Ich kontrolliere die Lösungen, bevor ich das Blatt meinem Lehrer gebe.
Türkçe: Kağıdı öğretmenime vermeden önce cevapları kontrol ediyorum.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
49
Q
  1. sowieso
A

Türkçe: zaten, her halükarda
Cümle: Ich kann dir Milch mitbringen, da ich sowieso einkaufen muss.
Türkçe: Zaten alışverişe gideceğim, sana süt getirebilirim.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
50
Q
  1. Bauer
A

Türkçe: çiftçi
Cümle: Der Bauer bringt seine Tiere auf die Wiese.
Türkçe: Çiftçi hayvanlarını merağa götürüyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
51
Q
  1. Kurs
A

Türkçe: ders, kurs; döviz kuru
Cümle: Im Wintersemester mache ich einen Kurs in Volkswirtschaftslehre.
Türkçe: Kış döneminde iktisat dersi alıyorum.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
52
Q
  1. einst
A

Türkçe: bir zamanlar
Cümle: In Amerika lebten einst Völker, die heute nicht mehr existieren.
Türkçe: Amerika’da bir zamanlar artık var olmayan topluluklar yaşamıştı.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
53
Q
  1. Service
A

Türkçe: hizmet
Cümle: Wir garantieren einen guten Service im Restaurant.
Türkçe: Restoranda iyi bir hizmet garanti ediyoruz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
54
Q
  1. sprachlich
A

Türkçe: dilsel
Cümle: Sie untersuchen die sprachliche Entwicklung von Kindern.
Türkçe: Çocukların dilsel gelişimini inceliyorlar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
55
Q
  1. bisherig
A

Türkçe: şimdiye kadar olan
Cümle: Frau Schneiders bisherige Erfahrungen werden ihr im neuen Job helfen.
Türkçe: Bayan Schneider’in şimdiye kadar edindiği deneyimler, yeni işinde ona yardımcı olacak.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
56
Q
  1. Fahrer
A

Türkçe: sürücü
Cümle: Der Unfall wurde von einem Fahrer verursacht, der unter dem Einfluss von Alkohol stand.
Türkçe: Kaza, alkollü bir sürücü tarafından neden oldu.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
57
Q
  1. traditionell
A

Türkçe: geleneksel
Cümle: Das ist ein traditionelles Gericht meiner Familie.
Türkçe: Bu, ailemin geleneksel bir yemeğidir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
58
Q
  1. weinen
A

Türkçe: ağlamak
Cümle: Wenn jemand weint, produziert sein oder ihr Körper Tränen.
Türkçe: Birisi ağladığında, vücutları gözyaşı üretir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
59
Q
  1. genießen
A

Türkçe: keyfini çıkarmak, tadını çıkarmak
Cümle: Genieß die Sonne, solange sie scheint!
Türkçe: Güneşin tadını çıkar, gökyüzünde olduğu sürece!

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
60
Q
  1. Dienst
A

Türkçe: hizmet, görev
Cümle: Die Organisation arbeitet im Dienst der Menschenrechte.
Türkçe: Organizasyon, insan hakları hizmetinde çalışıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
61
Q
  1. Lager
A

Türkçe: kamp, depo
Cümle: Vielleicht finde ich das Produkt noch in unserem Lager.
Türkçe: Belki ürünü depomuzda bulabilirim.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
62
Q
  1. grau
A

Türkçe: gri
Cümle: Sein Haar wird grau.
Türkçe: Saçları griye dönüyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
63
Q
  1. anhand
A

Türkçe: temelinde, yardımıyla
Cümle: Die These kann anhand der Statistik belegt werden.
Türkçe: Tez, istatistikler temelinde kanıtlanabilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
64
Q
  1. Bus
A

Türkçe: otobüs
Cümle: Der Bus fährt nur am Wochenende.
Türkçe: Otobüs sadece hafta sonları çalışıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
65
Q
  1. Franken
A

Türkçe: frank (İsviçre para birimi)
Cümle: In der Schweiz zahlt man mit Schweizer Franken.
Türkçe: İsviçre’de İsviçre frangıyla ödeme yapılır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
66
Q
  1. Kategorie
A

Türkçe: kategori
Cümle: Sie gewinnt einen Preis in der Kategorie “bester Film”.
Türkçe: “En iyi film” kategorisinde bir ödül kazanıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
67
Q
  1. nett
A

Türkçe: nazik, tatlı
Cümle: Bernadette ist eine wirklich nette Person.
Türkçe: Bernadette gerçekten tatlı bir insandır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
68
Q
  1. freundlich
A

Türkçe: kibar, dostça
Cümle: Herr Schulz, unser neuer Lehrer, ist sehr freundlich.
Türkçe: Bay Schulz, yeni öğretmenimiz, çok kibar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
69
Q
  1. perfekt
A

Türkçe: mükemmel
Cümle: Niemand ist perfekt!
Türkçe: Hiç kimse mükemmel değildir!

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
70
Q
  1. reich
A

Türkçe: zengin, bol
Cümle: Reiche Menschen sind nicht unbedingt immer glücklich.
Türkçe: Zengin insanlar her zaman mutlu değildir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
71
Q
  1. Fahrt
A

Türkçe: yolculuk, sürüş
Cümle: Hattest du eine gute Fahrt?
Türkçe: İyi bir yolculuk yaptın mı?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
72
Q
  1. Urlaub
A

Türkçe: tatil
Cümle: Nach meinem Abschluss nehme ich mir einen langen Urlaub.
Türkçe: Mezuniyetten sonra uzun bir tatil yapacağım.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
73
Q
  1. ausländisch
A

Türkçe: yabancı
Cümle: Nadja unterrichtet ausländische Studierende an der Universität.
Türkçe: Nadja, üniversitede yabancı öğrencileri öğretmektedir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
74
Q
  1. Instrument
A

Türkçe: enstrüman
Cümle: Welches Instrument spielen Sie?
Türkçe: Hangi enstrümanı çalıyorsunuz?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
75
Q
  1. fern
A

Türkçe: uzak, mesafeli
Cümle: Die Pläne liegen noch in ferner Zukunft.
Türkçe: Planlar hala uzak bir gelecekte.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
76
Q
  1. Gegend
A

Türkçe: bölge, alan
Cümle: Diese Tiere überleben sogar in trockenen Gegenden.
Türkçe: Bu hayvanlar kuru bölgelerde bile hayatta kalır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
77
Q
  1. verstecken
A

Türkçe: saklamak
Cümle: Er versteckt sein Haar unter dem Hut.
Türkçe: Saçını şapka altında saklıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
78
Q
  1. Feuer
A

Türkçe: ateş
Cümle: Sie machen ein Feuer, weil es kalt ist.
Türkçe: Soğuk olduğu için ateş yakıyorlar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
79
Q
  1. bemühen
A

Türkçe: çaba göstermek
Cümle: Obwohl er sich nicht bemüht, ist er immer besser als ich.
Türkçe: Çaba göstermese de, her zaman benden daha iyi.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
80
Q
  1. Verständnis
A

Türkçe: anlayış
Cümle: Manche Politiker haben kein Verständnis für die Probleme der Bürger.
Türkçe: Bazı politikacılar vatandaşların sorunlarını anlamıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
81
Q
  1. AfD, Alternative für Deutschland
A

Türkçe: Almanya için Alternatif
Cümle: Seit den Wahlen 2017 ist die Partei AfD im deutschen Parlament.
Türkçe: 2017 seçimlerinden bu yana AfD partisi Alman parlamentosunda.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
82
Q
  1. Bakterie
A

Türkçe: bakteri
Cümle: Sie findet verschiedene Arten von Bakterien im Wasser des Sees.
Türkçe: Gölün suyunda farklı bakteri türleri buluyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
83
Q
  1. tauchen
A

Türkçe: dalmak, batırmak
Cümle: Sie tauchen zusammen und sehen sich die Fische an.
Türkçe: Birlikte dalıyorlar ve balıklara bakıyorlar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
84
Q
  1. Konsequenz
A

Türkçe: sonuç
Cümle: Dein Verhalten wird ernste Konsequenzen haben, mein Sohn!
Türkçe: Davranışların ciddi sonuçlar doğuracak, oğlum!

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
85
Q
  1. Schuld
A

Türkçe: suçluluk
Cümle: Es gibt keine Beweise für seine Schuld.
Türkçe: Suçluluğuna dair hiçbir kanıt yok.
Türkçe: suçlu
Cümle: Elise ist daran schuld, dass wir zu spät kommen.
Türkçe: Elise, geç kalmamızın suçlusudur.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
86
Q
  1. Mehrheit
A

Türkçe: çoğunluk
Cümle: Die Mehrheit der Abgeordneten ist männlich.
Türkçe: Milletvekillerinin çoğunluğu erkektir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
87
Q
  1. anhaben
A

Türkçe: giymek, zarar vermek
Cümle: Ich habe ein rotes Hemd und weiße Schuhe an.
Türkçe: Kırmızı bir gömlek ve beyaz ayakkabılar giyiyorum.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
88
Q
  1. Bestimmung
A

Türkçe: düzenleme, amaç, kader
Cümle: Für diesen Fall gibt es keine gesetzlichen Bestimmungen.
Türkçe: Bu durum için herhangi bir yasal düzenleme yok.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
89
Q
  1. vermeiden
A

Türkçe: kaçınmak
Cümle: Halten Sie genug Abstand, um Unfälle zu vermeiden!
Türkçe: Kaza önlemek için yeterli mesafeyi koruyun!

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
90
Q
  1. ehrlich
A

Türkçe: dürüst
Cümle: Ich denke, dass sie nicht immer ehrlich zu mir ist.
Türkçe: Onun her zaman dürüst olduğunu düşünmüyorum.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
91
Q
  1. beachten
A

Türkçe: dikkat etmek, gözlemlemek
Cümle: Bitte beachten Sie die Vorschriften.
Türkçe: Lütfen düzenlemelere dikkat edin.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
92
Q
  1. statistisch
A

Türkçe: istatistiksel
Cümle: Johanna studiert Soziologie und arbeitet mit statistischen Methoden.
Türkçe: Johanna sosyoloji okuyor ve istatistiksel yöntemlerle çalışıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
93
Q
  1. Hals
A

Türkçe: boyun, boğaz
Cümle: Sie trägt immer eine goldene Kette um ihren Hals.
Türkçe: Her zaman boynunda altın bir kolye takıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
94
Q
  1. durchsetzen
A

Türkçe: gerçekleştirmek, uygulamak
Cümle: Es ist unklar, ob es möglich ist, die Reformen durchzusetzen.
Türkçe: Reformları uygulamanın mümkün olup olmadığı belirsiz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
95
Q
  1. italienisch
A

Türkçe: İtalyan
Cümle: Michelangelo war ein italienischer Künstler.
Türkçe: Michelangelo bir İtalyan sanatçısıydı.
Türkçe: İtalyanca
Cümle: Meine Nachbarin spricht Italienisch.
Türkçe: Komşum İtalyanca konuşuyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
96
Q
  1. Scheiße
A

Türkçe: bok, pislik
Cümle: Der Vater erklärt seinem Kind, dass “Scheiße” ein sehr schlechtes Wort ist.
Türkçe: Baba çocuğuna “bok”un çok kötü bir kelime olduğunu açıklıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
97
Q
  1. Telefon
A

Türkçe: telefon
Cümle: Am Telefon klingt sie wie ihre Mutter.
Türkçe: Telefonda, annesi gibi ses çıkarıyor.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
98
Q
  1. Herbst
A

Türkçe: sonbahar
Cümle: Im Herbst sinken die Temperaturen.
Türkçe: Sonbaharda sıcaklıklar düşer.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
99
Q
  1. Ausstellung
A

Türkçe: sergi
Cümle: Die neue Ausstellung zur DDR ist sehr interessant.
Türkçe: Yeni Doğu Almanya sergisi çok ilginç.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
100
Q
  1. Bau
A

Türkçe: inşaat, bina
Cümle: Der Bau der neuen Oper kostet mehrere Millionen.
Türkçe: Yeni opera binasının inşaatı birkaç milyon maliyetinde.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
101
Q
  1. Keller
A

Türkçe: bodrum
Cümle: Wir lagern unseren Wein im Keller.
Türkçe: Şaraplarımızı bodrumda saklıyoruz.

102
Q
  1. Bürgermeister
A

Türkçe: belediye başkanı
Cümle: Der Bürgermeister unserer Stadt ist Mitglied der SPD.
Türkçe: Şehrimizin belediye başkanı SPD üyesidir.

103
Q
  1. entlang
A

Türkçe: boyunca
Cümle: Sie läuft den Strand entlang und sammelt Steine.
Türkçe: Kumsalda boyunca yürüyüp taş topluyor.

104
Q
  1. Flasche
A

Türkçe: şişe
Cümle: Wir teilen uns eine Flasche Wein zum Abendessen.
Türkçe: Akşam yemeğinde bir şişe şarabı paylaşıyoruz.

105
Q
  1. wunderbar
A

Türkçe: harika
Cümle: Diese Sängerin hat eine wunderbare Stimme.
Türkçe: Bu şarkıcının harika bir sesi var.

106
Q
  1. Zweck
A

Türkçe: amaç
Cümle: Sie sammeln Geld für einen besonderen Zweck.
Türkçe: Özel bir amaç için para topluyorlar.

107
Q
  1. ehren
A

Türkçe: onurlandırmak
Cümle: Heute ehren wir die Soldatinnen und Soldaten unseres Landes.
Türkçe: Bugün ülkemizin askerlerini onurlandırıyoruz.

108
Q
  1. Verwendung
A

Türkçe: kullanım
Cümle: Wirf das nicht weg, denn vielleicht hat jemand anderes Verwendung dafür.
Türkçe: Bunu atma, çünkü belki başka birinin buna ihtiyacı vardır.

109
Q
  1. letztlich
A

Türkçe: nihayetinde
Cümle: Letztlich blieben wir zu Hause, weil wir uns nicht auf einen Film einigen konnten.
Türkçe: Nihayetinde evde kaldık çünkü bir filmde anlaşamadık.

110
Q
  1. Fläche
A

Türkçe: alan, yüzey
Cümle: Der Preis steigt mit der Fläche der Wohnung.
Türkçe: Fiyat, dairenin alanı ile artar.

111
Q
  1. streichen
A

Türkçe: boyamak, iptal etmek
Cümle: Wir streichen die Wohnung in einer schönen Farbe.
Türkçe: Daireyi güzel bir renge boyuyoruz.

112
Q
  1. zitieren
A

Türkçe: alıntı yapmak
Cümle: Jonas zitiert den Autor des Buches.
Türkçe: Jonas kitabın yazarını alıntılıyor.

113
Q
  1. senken
A

Türkçe: indirmek, azaltmak
Cümle: Die neue Regierung senkt die hohen Steuern.
Türkçe: Yeni hükümet yüksek vergileri indiriyor.

114
Q
  1. behalten
A

Türkçe: saklamak
Cümle: Er behält nur Dinge, die er regelmäßig benutzt.
Türkçe: Sadece düzenli olarak kullandığı eşyaları saklıyor.

115
Q
  1. gestalten
A

Türkçe: şekillendirmek, tasarlamak
Cümle: Die Schüler gestalten ihre eigene Zeitung.
Türkçe: Öğrenciler kendi gazetelerini tasarlıyorlar.

116
Q
  1. beweisen
A

Türkçe: kanıtlamak
Cümle: Das Experiment beweist die positiven Auswirkungen des Produkts auf die Gesundheit.
Türkçe: Deney, ürünün sağlık üzerindeki olumlu etkilerini kanıtlıyor.

117
Q
  1. Umgang
A

Türkçe: ilişki, iletişim
Cümle: Ludwig ist sehr freundlich im Umgang mit Kunden.
Türkçe: Ludwig, müşterilerle iletişimde çok dost canlısıdır.

118
Q
  1. überprüfen
A

Türkçe: kontrol etmek
Cümle: Wir müssen ihre Papiere überprüfen.
Türkçe: Belgelerinizi kontrol etmemiz gerekiyor.

119
Q
  1. Lehrstuhl
A

Türkçe: profesörlük, bölüm başkanlığı
Cümle: Sie arbeitet am Lehrstuhl für Physik.
Türkçe: Fizik bölümünde çalışıyor.

120
Q
  1. schenken
A

Türkçe: hediye etmek
Cümle: Sie schenkt ihrer Mutter ein Buch zum Geburtstag.
Türkçe: Annem için doğum gününde bir kitap hediye ediyor.

121
Q
  1. Vorschlag
A

Türkçe: öneri, teklif
Cümle: Matthias ist immer offen für neue Vorschläge.
Türkçe: Matthias, yeni önerilere her zaman açıktır.

122
Q
  1. anhalten
A

Türkçe: durmak, devam etmek
Cümle: Wir sollten anhalten und nach dem Weg fragen.
Türkçe: Durmalıyız ve yoldaşar sormalıyız.

123
Q
  1. entfernt
A

Türkçe: uzak, mesafeli
Cümle: Berlin ist über 100 Kilometer von Leipzig entfernt.
Türkçe: Berlin, Leipzig’ten 100 kilometreden fazla uzaktadır.

124
Q
  1. Leiter
A

Türkçe: lider
Cümle: Als Leiter des Projekts solltest du gut organisieren können.
Türkçe: Proje lideri olarak iyi organize edebilmelisin.
Türkçe: merdiven
Cümle: Er benutzt eine Leiter, um die Fenster zu putzen.
Türkçe: Pencereleri temizlemek için bir merdiven kullanıyor.

125
Q
  1. Parlament
A

Türkçe: parlamento
Cümle: Der Minister der Partei hält eine Rede im Parlament.
Türkçe: Partinin bakanı parlamento da bir konuşma yapıyor.

126
Q
  1. stürzen
A

Türkçe: düşmek, tökezlemek
Cümle: Ich habe die Stufe nicht gesehen und bin gestürzt.
Türkçe: Basamağı görmedim ve düştüm.

127
Q
  1. Waffe
A

Türkçe: silah
Cümle: Die Polizei findet Waffen in seiner Wohnung.
Türkçe: Polis evinde silahlar buluyor.

128
Q
  1. Kriterium
A

Türkçe: kriter
Cümle: Frau Schneider erfüllt alle erforderlichen Kriterien für den Job.
Türkçe: Bayan Schneider, iş için gerekli tüm kriterleri karşılıyor.

129
Q
  1. Beifall
A

Türkçe: alkış
Cümle: Für das neue Stück im Theater gibt es vom Publikum großen Beifall.
Türkçe: Tiyatrodaki yeni oyun büyük alkış aldı.

130
Q
  1. zerstören
A

Türkçe: yok etmek, tahrip etmek
Cümle: Der Bau der neuen Straße zerstört den Wald.
Türkçe: Yeni yolun yapımı ormanı tahrip ediyor.

131
Q
  1. zuhören
A

Türkçe: dinlemek
Cümle: Die Studenten hören dem Professor zu.
Türkçe: Öğrenciler profesörü dinliyor.

132
Q
  1. ausfallen
A

Türkçe: iptal olmak, düşmek
Cümle: Fällt ein Flug aus, werden die Reisenden benachrichtigt.
Türkçe: Bir uçuş iptal olursa, yolcular bilgilendirilir.

133
Q
  1. Weile
A

Türkçe: süre, bir müddet
Cümle: Es dauert noch eine Weile, bis der Bus kommt.
Türkçe: Otobüsün gelmesi biraz zaman alacak.

134
Q
  1. drängen
A

Türkçe: zorlamak, ısrar etmek
Cümle: Ihre Eltern drängen sie zu einem Studium, obwohl sie lieber reisen würde.
Türkçe: Ailesi onu okumaya zorlayıp, o seyahat etmeyi tercih ediyor.

135
Q
  1. einerseits
A

Türkçe: bir yandan
Cümle: Einerseits freue ich mich, dass du nach Berlin ziehst, andererseits bin ich auch traurig, dass du gehst.
Türkçe: Bir yandan Berlin’e taşınmana seviniyorum, diğer yandan gitmene üzüldüm.

136
Q
  1. Spannung
A

Türkçe: gerilim, gerginlik
Cümle: Ich mag die intensive Spannung des Films.
Türkçe: Filmin yoğun gerilimini seviyorum.

137
Q
  1. Fortschritt
A

Türkçe: ilerleme
Cümle: John macht Fortschritte in der Schule und bekommt immer bessere Noten.
Türkçe: John okulda ilerleme kaydediyor ve giderek daha iyi notlar alıyor.

138
Q
  1. Mathematik
A

Türkçe: matematik
Cümle: In der Schule hat Laura Physik, Mathematik und andere Fächer.
Türkçe: Laura okulda fizik, matematik ve diğer dersleri görüyor.

139
Q
  1. Bad
A

Türkçe: banyo
Cümle: Die neue Wohnung hat zwei Bäder.
Türkçe: Yeni dairede iki banyo var.

140
Q
  1. erläutern
A

Türkçe: açıklamak
Cümle: Der Professor erläutert ein aktuelles Problem in der Wirtschaft.
Türkçe: Profesör, ekonomiyle ilgili güncel bir problemi açıklıyor.

141
Q
  1. packen
A

Türkçe: paketlemek, kapmak
Cümle: Hier ist eine Liste mit Dingen, die du in die Tasche packen sollst.
Türkçe: İşte çantana koyman gereken şeylerin listesi.

142
Q
  1. Großbritannien
A

Türkçe: Büyük Britanya
Cümle: Die Hauptstadt von Großbritannien ist London.
Türkçe: Büyük Britanya’nın başkenti Londra’dır.

143
Q
  1. vorsichtig
A

Türkçe: dikkatli
Cümle: Sei vorsichtig mit dem teuren Glas!
Türkçe: Pahalı camla dikkatli ol!

144
Q
  1. anwenden
A

Türkçe: uygulamak, kullanmak
Cümle: In meinem Job möchte ich mein politisches und wirtschaftliches Wissen anwenden.
Türkçe: İşimde politik ve ekonomik bilgimi uygulamak istiyorum.

145
Q
  1. wild
A

Türkçe: vahşi
Cümle: Im Garten spielen die Hunde wild miteinander.
Türkçe: Bahçede köpekler birbirleriyle vahşice oynuyor.

146
Q
  1. gesetzlich
A

Türkçe: yasal
Cümle: Das Gericht entscheidet über eine neue gesetzliche Regelung.
Türkçe: Mahkeme yeni bir yasal düzenleme hakkında karar veriyor.

147
Q
  1. Spitze
A

Türkçe: uç, zirve, tepe
Cümle: Die Spitze des Messers ist sehr scharf.
Türkçe: Bıçağın ucu çok keskin.

148
Q
  1. Gerät
A

Türkçe: alet, cihaz
Cümle: Wir haben sehr viele elektrische Geräte zu Hause.
Türkçe: Evde birçok elektrikli cihazımız var.

149
Q
  1. Wille
A

Türkçe: irade
Cümle: Er hat einen starken Willen und macht das, was er will.
Türkçe: Güçlü bir iradesi var ve istediğini yapıyor.

150
Q
  1. sicherlich
A

Türkçe: kesinlikle
Cümle: Auch wenn die Bahn schon über eine Stunde zu spät ist, kommt sie sicherlich noch.
Türkçe: Tren bir saatten fazla gecikmiş olsa da kesinlikle gelecek.

151
Q
  1. weisen
A

Türkçe: işaret etmek
Cümle: Er weist in die gleiche Richtung.
Türkçe: Aynı yöne işaret ediyor.

152
Q
  1. Tradition
A

Türkçe: gelenek
Cümle: Die Tradition, dass man während der Ehe einen Ring trägt, gibt es nicht überall.
Türkçe: Evlilik sırasında yüzük takma geleneği her yerde bulunmuyor.

153
Q
  1. brennen
A

Türkçe: yanmak
Cümle: Weil das Feuer brennt, ist uns warm.
Türkçe: Ateş yanıyor, bu yüzden sıcak.

154
Q
  1. freiwillig
A

Türkçe: gönüllü
Cümle: Nach dem Abschluss der Schule arbeiten viele Schüler freiwillig in sozialen Institutionen.
Türkçe: Okulu bitirdikten sonra birçok öğrenci sosyal kuruluşlarda gönüllü olarak çalışıyor.

155
Q
  1. umso
A

bağlaç: -dıkça
Cümle: Umso schneller wir fahren, umso eher sind wir am Ziel.
Türkçe: Ne kadar hızlı gidersek, o kadar erken varırız.

156
Q
  1. Antrag
A

Türkçe: başvuru
Cümle: Er füllt den Antrag aus und reicht ihn bei der zuständigen Behörde ein.
Türkçe: Başvuruyu doldurur ve ilgili kuruma teslim eder.

157
Q
  1. Reich
A

Türkçe: imparatorluk, krallık
Cümle: Die Studenten hören einen Beitrag über das Römische Reich.
Türkçe: Öğrenciler Roma İmparatorluğu hakkında bir bölüm dinliyor.

158
Q
  1. investieren
A

Türkçe: yatırım yapmak
Cümle: Clara investiert viel Zeit in ihr Studium.
Türkçe: Clara, çalışmasına çok zaman yatırıyor.

159
Q
  1. bestellen
A

Türkçe: sipariş vermek, rezervasyon yapmak
Cümle: Jan und Ludwig bestellen sich eine große Pizza im Restaurant.
Türkçe: Jan ve Ludwig restoranda büyük bir pizza sipariş ediyor.

160
Q
  1. Gelegenheit
A

Türkçe: fırsat
Cümle: Die Gelegenheit ist günstig, jetzt eine Wohnung zu kaufen.
Türkçe: Şu anda bir daire almak için fırsat uygun.

161
Q
  1. Mauer
A

Türkçe: duvar
Cümle: Von der Mauer in Berlin stehen noch immer einige Teile.
Türkçe: Berlin’deki duvarın hâlâ bazı parçaları var.

162
Q
  1. stattdessen
A

Türkçe: bunun yerine
Cümle: Nina wollte nach Spanien reisen, aber fährt stattdessen nach Frankreich.
Türkçe: Nina İspanya’ya gitmek istedi ama bunun yerine Fransa’ya gidiyor.

163
Q
  1. Stuhl
A

Türkçe: sandalye
Cümle: Sabine kauft vier neue Stühle, die zu dem Tisch passen.
Türkçe: Sabine, masaya uygun dört yeni sandalye alıyor.

164
Q
  1. Ton
A

Türkçe: ses, ton, kil
Cümle: In Musik lernen wir, Töne zu singen.
Türkçe: Müzikte sesleri şarkı söylemeyi öğreniyoruz.

165
Q
  1. Büro
A

Türkçe: ofis
Cümle: Ludwig bekommt in der Firma ein neues Büro.
Türkçe: Ludwig şirkette yeni bir ofis alıyor.

166
Q
  1. Umwelt
A

Türkçe: çevre
Cümle: Es ist an der Zeit, besser auf unsere Umwelt zu achten.
Türkçe: Çevremize daha iyi bakmanın zamanı geldi.

167
Q
  1. rauchen
A

Türkçe: sigara içmek
Cümle: In den meisten Restaurants darf man nicht mehr Zigaretten rauchen.
Türkçe: Çoğu restoranda artık sigara içmek yasak.

168
Q
  1. Beschreibung
A

Türkçe: açıklama, tanım
Cümle: Felix gibt mir eine Beschreibung, wie ich den Weg zum Bahnhof finde.
Türkçe: Felix bana istasyona nasıl gideceğimi açıklayan bir tarif veriyor.

169
Q
  1. Pflanze
A

Türkçe: bitki
Cümle: Pflanzen brauchen Licht, um zu wachsen.
Türkçe: Bitkilerin büyümek için ışığa ihtiyacı var.

170
Q
  1. Tätigkeit
A

Türkçe: faaliyet, iş
Cümle: Patrick hat keine geregelte Tätigkeit, er ist arbeitslos.
Türkçe: Patrick’in düzenli bir işi yok, işsiz.

171
Q
  1. Landschaft
A

Türkçe: manzara, kırsal bölge
Cümle: Die Landschaft außerhalb von Leipzig ist sehr grün und schön.
Türkçe: Leipzig’in dışındaki manzara çok yeşil ve güzel.

172
Q
  1. verweisen
A

Türkçe: referans vermek, kovmak
Cümle: Der Trainer verweist den Spieler des Platzes.
Türkçe: Antrenör, oyuncuyu sahadan kovuyor.

173
Q
  1. Arbeitsplatz
A

Türkçe: iş yeri
Cümle: Svenjas Arbeitsplatz ist immer sehr sauber und ordentlich.
Türkçe: Svenja’nın iş yeri her zaman çok temiz ve düzenli.

174
Q
  1. erfassen
A

Türkçe: belirlemek, kavramak, edinmek
Cümle: Mit einer Umfrage erfasst die Universität, wie zufrieden die Studierenden sind.
Türkçe: Üniversite, bir anket aracılığıyla öğrencilerin ne kadar memnun olduğunu belirliyor.

175
Q
  1. Komponente
A

Türkçe: bileşen
Cümle: Das Gericht besteht aus verschiedenen Komponenten, die auch einzeln gut schmecken.
Türkçe: Yemek, ayrı ayrı da iyi tat veren çeşitli bileşenlerden oluşuyor.

176
Q
  1. Ion
A

Türkçe: iyon
Cümle: Das Ion ist ein elektrisch geladenes Molekül.
Türkçe: İyon, elektrikle yüklenmiş bir moleküldür.

177
Q
  1. Laden
A

Türkçe: dükkân
Cümle: Auf dem Land gibt es noch viele kleine, private Läden, die Lebensmittel verkaufen.
Türkçe: Kırsalda hâlâ birçok küçük, özel dükkân var ve bunlar gıda satıyor.

178
Q
  1. fein
A

Türkçe: ince, zarif
Cümle: Ute hat sehr feines Haar.
Türkçe: Ute’nin saçları çok ince.

179
Q
  1. Stern
A

Türkçe: yıldız
Cümle: Am Himmel über der Stadt sieht man weniger Sterne als auf dem Land.
Türkçe: Şehir üzerindeki gökyüzünde, kırsaldakinden daha az yıldız görünüyor.

180
Q
  1. Schuh
A

Türkçe: ayakkabı
Cümle: Zieh die Schuhe aus, wenn du ins Haus gehst!
Türkçe: Eve girerken ayakkabılarını çıkar!

181
Q
  1. Knie
A

Türkçe: diz
Cümle: Bei einem Rennen in Berlin verletzte sich ein Sportler schwer am Knie.
Türkçe: Berlin’deki bir yarışta bir sporcu dizinden ağır şekilde yaralandı.

182
Q
  1. null
A

Türkçe: sıfır
Cümle: Timur hat null Ahnung, was die Lösung ist.
Türkçe: Timur, çözümün ne olduğunu hiç bilmiyor.

183
Q
  1. Schicht
A

Türkçe: tabaka, katman
Cümle: Auf dem Berg liegt manchmal auch im Sommer eine Schicht Schnee.
Türkçe: Dağda bazen yazın bile bir kar tabakası bulunur.

184
Q
  1. unglaublich
A

Türkçe: inanılmaz
Cümle: Die Aktien sind in den letzten Tagen unglaublich gestiegen.
Türkçe: Hisseler son günlerde inanılmaz bir şekilde arttı.

185
Q
  1. zurück
A

Türkçe: geri
Cümle: Jan kommt aus dem Urlaub zurück nach Hause.
Türkçe: Jan tatilden eve geri dönüyor.

186
Q
  1. Realität
A

Türkçe: gerçeklik
Cümle: In der Realität sind Probleme oft kleiner, als man denkt.
Türkçe: Gerçeklikte, problemler genellikle düşündüğünden daha küçüktür.

187
Q
  1. sobald
A

bağlaç: -er -mez
Cümle: Sobald Jürgen dort einen Job findet, zieht er nach Berlin.
Türkçe: Jürgen orada bir iş bulur bulmaz Berlin’e taşınacak.

188
Q
  1. belegen
A

Türkçe: almak, kanıtlamak, doğrulamak
Cümle: In diesem Wintersemester belegt Charlotte nur drei Kurse an der Uni.
Türkçe: Bu kış döneminde Charlotte sadece üç ders alıyor.

189
Q
  1. Fluss
A

Türkçe: nehir
Cümle: Die Pleiße ist ein Fluss, der durch Leipzig fließt.
Türkçe: Pleiße, Leipzig’ten geçen bir nehir.

190
Q
  1. Alternative
A

Türkçe: alternatif
Cümle: Mittlerweile gibt es viele gute Alternativen zu Fleisch.
Türkçe: Artık ete birçok iyi alternatif var.

191
Q
  1. verpflichten
A

Türkçe: zorunlu kılmak, yükümlü kılmak
Cümle: Der Vertrag verpflichtet Frau Meier dazu, 30 Stunden pro Woche zu arbeiten.
Türkçe: Sözleşme, Bayan Meier’i haftada 30 saat çalışmaya zorunlu kılıyor.

192
Q
  1. begrüßen
A

Türkçe: selamlamak, karşılamak
Cümle: Felix kommt ins Büro und begrüßt als erstes alle Kollegen.
Türkçe: Felix ofise gelir ve önce tüm meslektaşlarını selamlar.

193
Q
  1. Führung
A

Türkçe: yönetim, liderlik
Cümle: Unter der Führung des neuen Managers steigen die Umsätze wieder.
Türkçe: Yeni yöneticinin liderliğinde, satışlar yeniden artıyor.

194
Q
  1. untere (r, s)
A

Türkçe: alt
Cümle: Ich wohne in der unteren Wohnung, damit ich nicht so viele Treppen steigen muss.
Türkçe: Alt katta yaşıyorum, böylece çok merdiven çıkmak zorunda kalmıyorum.

195
Q
  1. Handy
A

Türkçe: cep telefonu
Cümle: Mit den neuen Handys kann man nicht nur telefonieren, sondern auch ins Internet gehen.
Türkçe: Yeni cep telefonlarıyla sadece telefonla konuşmakla kalmaz, aynı zamanda internete de girebilirsiniz.

196
Q
  1. Hauptstadt
A

Türkçe: başkent
Cümle: Berlin ist die Hauptstadt von Deutschland.
Türkçe: Berlin, Almanya’nın başkentidir.

197
Q
  1. Experiment
A

Türkçe: deney
Cümle: Der Lehrer zeigt in einem Experiment, wie zwei chemische Substanzen miteinander reagieren.
Türkçe: Öğretmen, bir deneyde iki kimyasal maddelerin birbirleriyle nasıl tepkimeye girdiğini gösterir.

198
Q
  1. Frieden
A

Türkçe: barış
Cümle: Solange es Krieg gibt, kann es keinen Frieden auf der Welt geben.
Türkçe: Savaş devam ettiği sürece, dünyada barış olamaz.

199
Q
  1. Verlauf
A

Türkçe: süreç, gelişim
Cümle: Der Verlauf der Krankheit ist tödlich.
Türkçe: Hastalığın seyri ölümcül.

200
Q
  1. Potenzial
A

Türkçe: potansiyel
Cümle: Das Potenzial vieler Kinder wird in der Schule nicht erkannt.
Türkçe: Birçok çocuğun potansiyeli okulda fark edilmez.

201
Q
  1. Verlag
A

Türkçe: yayınevi
Cümle: Viele Verlage veröffentlichen immer mehr Bücher.
Türkçe: Birçok yayınevi giderek daha fazla kitap yayımlıyor.

202
Q
  1. Ministerpräsident
A

Türkçe: başbakan, eyalet başkanı
Cümle: Der Ministerpräsident besetzt ein öffentliches Amt im Parlament.
Türkçe: Başbakan, parlamentoda kamu bir görev üstleniyor.

203
Q
  1. Vogel
A

Türkçe: kuş
Cümle: Am Himmel fliegen viele Vögel.
Türkçe: Gökyüzünde birçok kuş uçuyor.

204
Q
  1. beschränken
A

Türkçe: sınırlamak
Cümle: Der Text beschränkt sich auf die wichtigsten Fakten.
Türkçe: Metin, en önemli gerçeklerle sınırlı.

205
Q
  1. Branche
A

Türkçe: sektör
Cümle: Das Arbeiten mit Aktien ist keine sichere Branche.
Türkçe: Hisse senetleriyle çalışmak güvenli bir sektör değildir.

206
Q
  1. Schauspieler
A

Türkçe: aktör
Cümle: Das Theater sucht junge Schauspieler für ein neues Stück.
Türkçe: Tiyatro, yeni bir oyun için genç oyuncular arıyor.

207
Q
  1. vorschlagen
A

Türkçe: önermek
Cümle: Katja schlägt vor, bei guten Wetter ans Meer zu fahren.
Türkçe: Katja, hava güzel olduğunda denize gitmeyi öneriyor.

208
Q
  1. beinahe
A

Türkçe: neredeyse
Cümle: Wir haben beinahe den Zug verpasst.
Türkçe: Neredeyse treni kaçırıyorduk.

209
Q
  1. jährlich
A

Türkçe: yıllık
Cümle: Die Universität vergibt jährlich den Preis für den besten Professor.
Türkçe: Üniversite, en iyi profesör için her yıl ödül verir.

210
Q
  1. Botschaft
A

Türkçe: mesaj
Cümle: Die Polizei glaubt, dass der Brief eine Botschaft enthält.
Türkçe: Polis, mektubun bir mesaj içerdiğini düşünüyor.

211
Q
  1. Alltag
A

Türkçe: günlük yaşam, sıradan yaşam
Cümle: Im Alltag tragen viele Menschen andere Kleidung als im Urlaub.
Türkçe: Günlük yaşamda birçok insan tatildekilerden farklı kıyafetler giyer.

212
Q
  1. Umsatz
A

Türkçe: cirolama, satış
Cümle: Durch Werbung versuchen wir, den Umsatz unseres Geschäfts zu steigern.
Türkçe: Reklam yoluyla işimizin cirosunu artırmaya çalışıyoruz.

213
Q
  1. Verband
A

Türkçe: bandaj
Cümle: Das Kind bekommt im Krankenhaus einen neuen Verband um seinen Arm.
Türkçe: Çocuk hastanede koluna yeni bir bandaj alıyor.

214
Q
  1. betreten
A

Türkçe: girmek, adım atmak
Cümle: Wir dürfen das Haus nicht betreten, weil es hier nicht sicher ist.
Türkçe: Evin içine giremiyoruz çünkü burada güvenli değil.

215
Q
  1. Regelung
A

Türkçe: düzenleme, kural
Cümle: Eine neue Regelung besagt, dass Jugendliche mit ihren Eltern schon mit 17 Jahren Auto fahren dürfen.
Türkçe: Yeni bir düzenleme, gençlerin ebeveynleriyle 17 yaşında araba kullanmalarına izin veriyor.

216
Q
  1. teilnehmen
A

Türkçe: katılmak
Cümle: Angela nimmt an der Veranstaltung am Samstag teil.
Türkçe: Angela, cumartesi günkü etkinliğe katılıyor.

217
Q
  1. überwiegen
A

Türkçe: baskın olmak, ağır basmak
Cümle: Weil die negativen Argumente überwiegen, entscheide ich mich dagegen.
Türkçe: Negatif argümanlar baskın olduğu için karşı yönde karar verdim.

218
Q
  1. bedingen
A

Türkçe: neden olmak, gerektirmek
Cümle: Die Ergebnisse des Experiments bedingen eine Änderung der ursprünglichen Annahme.
Türkçe: Deneyin sonuçları, orijinal varTürkçemda bir değişiklik gerektiriyor.

219
Q
  1. Gestalt
A

Türkçe: şekil, form
Cümle: Der Mann hat zur Zeit der Tat eine dunkle Gestalt gesehen.
Türkçe: Adam, olay sırasında karanlık bir siluet gördü.

220
Q
  1. zukommen
A

Türkçe: yaklaşmak, gelmek
Cümle: Ali kommt auf Emi zu und umarmt sie.
Türkçe: Ali Emi’ye yaklaşır ve onu kucaklar.

221
Q
  1. ablaufen
A

Türkçe: süresi dolmak, geçmek
Cümle: Mein Pass läuft nächstes Jahr ab.
Türkçe: Pasaportum gelecek yılın sonunda süresi dolacak.

222
Q
  1. Minister
A

Türkçe: bakan
Cümle: Wir wählen einen neuen Minister für das Amt für Bildung.
Türkçe: Eğitim Bakanlığı için yeni bir bakan seçiyoruz.

223
Q
  1. Fahrzeug
A

Türkçe: araç
Cümle: Irgendwann fahren nur noch elektronische Fahrzeuge.
Türkçe: Bir noktada sadece elektrikli araçlar kullanılacak.

224
Q
  1. fließen
A

Türkçe: akmak
Cümle: Durch Leipzig fließen zwei Flüsse.
Türkçe: Leipzig’ten iki nehir geçiyor.

225
Q
  1. gemäß
A

Türkçe: göre
Cümle: Gemäß der Regeln dürfen Schüler die Schule nicht vor Ende des Unterrichts verlassen.
Türkçe: Kurallara göre öğrenciler, ders bitmeden okulu terk edemezler.

226
Q
  1. Vorwurf
A

Türkçe: suçlama, eleştiri
Cümle: Meine Frau macht mir den Vorwurf, dass ich ihr nie zuhöre.
Türkçe: Karım, ona asla dikkat etmediğimi suçluyor.

227
Q
  1. erforderlich
A

Türkçe: gerekli
Cümle: Herr Stein hat alle erforderlichen Voraussetzungen für den Job.
Türkçe: Bay Stein, iş için gerekli tüm niteliklere sahip.

228
Q
  1. Haltung
A

Türkçe: duruş, tavır
Cümle: Viele Leute, die am Schreibtisch arbeiten, haben keine gesunde Haltung.
Türkçe: Masa başında çalışan birçok insan sağlıklı bir duruşa sahip değil.

229
Q
  1. Schriftsteller
A

Türkçe: yazar
Cümle: Bei einem Gespräch verrät der Schriftsteller erste Fakten zu seinem neuen Buch.
Türkçe: Bir konuşmada, yazar yeni kitabı hakkında ilk bilgileri açıklıyor.

230
Q
  1. Stimmung
A

Türkçe: ruh hali, atmosfer
Cümle: Die Stimmung auf der Geburtstagfeier von Ann-Katrin ist sehr gut.
Türkçe: Ann-Katrin’in doğum günü partisindeki atmosfer çok iyi.

231
Q
  1. zufällig
A

Türkçe: tesadüfi, rastgele
Cümle: Nora trifft beim Einkaufen zufällig ihren Bruder.
Türkçe: Nora alışveriş yaparken tesadüfen kardeşini karşılıyor.

232
Q
  1. enorm
A

Türkçe: muazzam, çok büyük
Cümle: Die Firma hat in diesem Jahr enorme Umsätze.
Türkçe: Şirket bu yıl muazzam satışlar yapıyor.

233
Q
  1. Fach
A

Türkçe: konu, branş
Cümle: Chemie ist Frederiks bestes Fach in der Schule.
Türkçe: Kimya, Frederik’in okulda en iyi olduğu derstir.

234
Q
  1. begrenzen
A

Türkçe: sınırlamak
Cümle: Sie möchten die wöchentliche Arbeitszeit auf 35 Stunden begrenzen.
Türkçe: Haftalık çalışma saatlerini 35 saatle sınırlamak istiyorlar.

235
Q
  1. Lied
A

Türkçe: şarkı
Cümle: Wir singen für sie ein Lied zu ihrem Geburtstag.
Türkçe: Onun doğum günü için ona bir şarkı söyleyeceğiz.

236
Q
  1. Nation
A

Türkçe: ulus, millet
Cümle: Jede Nation hat ihre eigene Sprache und ihre eigenen Traditionen.
Türkçe: Her ulusun kendine ait dili ve gelenekleri vardır.

237
Q
  1. Verhandlung
A

Türkçe: müzakere, görüşme
Cümle: Morgen beginnen die Verhandlungen zu einem neuen Gesetz.
Türkçe: Yarın yeni bir yasa ile ilgili müzakerelere başlanacak.

238
Q
  1. Wein
A

Türkçe: şarap
Cümle: Dietmar bestellt im Restaurant eine teure Flasche Wein.
Türkçe: Dietmar restoranda pahalı bir şişe şarap sipariş ediyor.

239
Q
  1. Auflage
A

Türkçe: baskı, edisyon
Cümle: Die Bibliothek führt nicht die neueste Auflage des Buches.
Türkçe: Kütüphane, kitabın en son baskısını bulundurmuyor.

240
Q
  1. billig
A

Türkçe: ucuz
Cümle: Einige billige Produkte halten nicht sehr lange.
Türkçe: Bazı ucuz ürünler pek uzun ömürlü olmaz.

241
Q
  1. dünn
A

Türkçe: ince
Cümle: Auf dem See ist eine dünne Schicht Eis.
Türkçe: Göldeki buz tabakası ince.

242
Q
  1. achten
A

Türkçe: dikkat etmek
Cümle: Kinder achten häufig nicht auf Autos, bevor sie über die Straße laufen.
Türkçe: Çocuklar sık sık yola çıkmadan önce arabalara dikkat etmezler.

243
Q
  1. Amerikaner
A

Türkçe: Amerikalı
Cümle: Ich bin stolz, ein Amerikaner zu sein und in New York zu wohnen.
Türkçe: Bir Amerikalı olmaktan ve New York’ta yaşamaktan gurur duyuyorum.

244
Q
  1. Anbieter
A

Türkçe: tedarikçi, sağlayıcı
Cümle: Für den neuen Vertrag seines Handys wechselt Kai zu einem anderen Anbieter.
Türkçe: Kai, telefonunun yeni sözleşmesi için başka bir sağlayıcıya geçiyor.

245
Q
  1. Industrie
A

Türkçe: sanayi
Cümle: Die Industrie ist ein Teil der Wirtschaft.
Türkçe: Sanayi, ekonominin bir parçasıdır.

246
Q
  1. Spanien
A

Türkçe: İspanya
Cümle: Ich freue mich auf meine erste Reise nach Spanien.
Türkçe: İspanya’ya yapacağım ilk yolculuğu dört gözle bekliyorum.

247
Q
  1. ab
A

Türkçe: yatma vakti, hadi
Cümle: Kinder, es ist schon spät, ab ins Bett mit euch!
Türkçe: Çocuklar, geç oldu, hadi yatağa!

248
Q
  1. Jude
A

Türkçe: Yahudi
Cümle: Yom Kippur ist bei den Juden ein religiöser Tag.
Türkçe: Yom Kippur, Yahudiler için dini bir gündür.

249
Q
  1. Vorgang
A

Türkçe: işlem, süreç
Cümle: Der Lehrer erklärt die chemischen Vorgänge bei der Herstellung von Alkohol.
Türkçe: Öğretmen, alkol üretimindeki kimyasal süreçleri açıklıyor.

250
Q
  1. ausgeben
A

Türkçe: harcamak
Cümle: Maria gibt ihr ganzes Geld für das Reisen aus.
Türkçe: Maria, tüm parasını seyahat için harcıyor.

251
Q
  1. Meister
A

Türkçe: usta, uzman
Cümle: Unser Professor ist ein Meister in seinem Fach.
Türkçe: Profesörümüz kendi alanında bir ustadır.

252
Q
  1. umdrehen
A

Türkçe: döndürmek, dönmek
Cümle: Dreh dich mal um, ich stehe hinter dir.
Türkçe: Dön bakayım, arkanadayım.