VOA Words Flashcards
in a row
art arda, üst üste, peş peşe
emeritus
emekli öğretim üyesi
emergent
ortaya çıkan, gelişen, acil
mortality
ölüm oranı
hardship
sıkıntı, zorluk
resulting
ortaya çıkan
place the blame on someone
birisini suçlamak
mortality
ölüm oranı
hardship
sıkıntı, zorluk (distressed)
resulting
ortaya çıkan
be to blame for something
sorumlusu olmak, suçlusu olmak (place the blame on someone ile karıştırma!)
Warmer temperatures are partly to blame for heavy rainfall in Indonesia - Daha yüksek sıcaklıklar Endonezya’daki aşırı yağmurların kısmen soumlusudur.
distressed
sıkıntılı
get by
geçinmek
try to get by (geçinmeye çalışmak)
in the making
olmakta, yapılmakta, devam etmekte,
decades in the making (on yıllardır devam etmekte)
relative to
göre
opioid
uyuşturucu
attend
gitmek, katılmak
attend the class: sınıfa girmek
attend the school: okula gitmek
Substantial
Önemli
Interpret
Yorumlama
Mediocre
Vasat
Revive
Canlandırmak
Go into effect
Yürürlüğe girmek
Go into: girmek
Establish
Kurmak
Mount
- düzenlemek (arrange)
to mount a protest/campaign/an exhibition - to increase gradually
The death toll continues to mount. (Ölü sayısı artmaya devam ediyor.) - monte etmek
- dağ
5.binmek (to get on a bicycle, horse, etc. in order to ride it)
He mounted his horse and rode away.
Mount & Blade !!!
Detain
Alıkoymak, gözaltına almak
Condemn
Kınamak
Arbitrary
Keyfi
Detention
Göz altına alma alıkoyma tutuklama
Of
Karşı, ile ilgili
Bar
Kısıtlamak, engellemek
Çubuk
measles
kızamık
infect
bulaştırmak, bulaşmak, enfekte etmek
outrage
rezalet
vaccine
aşı
outbreak
salgın
fund
fon, sermaye
in the face of
karşısında
scramble
- çabalamak, mücadele vermek, az olan bir şeyi kapmak için yarışmak
- New teachers scramble to get jobs in the best schools.
- People are scrambling to buy property before prices rise even further.
- [scramble to do something] Shoppers were scrambling to get the best bargains.
- karıştırmak
- tırmanmak
He scrambled up the cliff and raced towards the car.
contagious
bulaşıcı
distrust
güvensizlik
deafness
sağırlık
victim
kurban
aid
yardım etmek, yardım, yardımcı
put (someone) at risk
birini riske atmak (deyim)
It can stay in the air for several hours after an infected person is no longer present, putting anyone not vaccinated at risk.
Related to
İle ilgili (relative to: göre ile karıştırma!!)
Reassure
Güvence vermek
Reassuring: güven verici
Officials reassured callers who were worried about the fires.
for the year ahead
Önümüzdeki yıl
reach the decision
Karara varmak
electorate
seçmenler, seçmen, seçmen kitlesi
shortage
kıtlık
swing
dönme, salıncak, salınma
hold
tutmak, düzenlemek (seçim düzenlemek, 3.hali held - had been held)
opposition
muhalefet