VERBS Flashcards
accept
kabul etmek, razı olmak<br></br><i>Örnek:</i> Please accept my sincere apologies.
account (for)
açıklamak, (-den) sorumlu olmak, oluşturmak (bir oranı/miktarı)<br></br><i>Örnek:</i> How do you account for the missing funds?
achieve
başarmak, elde etmek, ulaşmak<br></br><i>Örnek:</i> With determination, you can achieve anything.
acquire
edinmek, kazanmak, elde etmek<br></br><i>Örnek:</i> He managed to acquire several valuable paintings.
act
hareket etmek, davranmak, rol yapmak<br></br><i>Örnek:</i> We must act quickly to solve the problem.
adapt
uyum sağlamak, adapte olmak, uyarlamak<br></br><i>Örnek:</i> Animals need to adapt to their environment.
adopt
benimsemek, evlat edinmek, (yöntem) uygulamak<br></br><i>Örnek:</i> The company decided to adopt a new strategy.
advance
ilerlemek, gelişmek, avans vermek<br></br><i>Örnek:</i> Technology continues to advance rapidly.
advocate
savunmak, desteklemek<br></br><i>Örnek:</i> They advocate for stricter environmental laws.
affect
etkilemek<br></br><i>Örnek:</i> The weather can greatly affect people’s moods.
aid
yardım etmek, desteklemek<br></br><i>Örnek:</i> Volunteers arrived to aid the flood victims.
aim
amaçlamak, hedeflemek, nişan almak<br></br><i>Örnek:</i> We aim to finish the project by Friday.
allocate
tahsis etmek, ayırmak, paylaştırmak<br></br><i>Örnek:</i> The government will allocate more funds for education.
allow
izin vermek, müsaade etmek<br></br><i>Örnek:</i> Smoking is not allowed inside the building.
alter
değiştirmek, değişmek<br></br><i>Örnek:</i> They had to alter their plans due to the bad weather.
analyse
analiz etmek, çözümlemek<br></br><i>Örnek:</i> Scientists need to analyse the data carefully.
appear
görünmek, ortaya çıkmak, gibi görünmek<br></br><i>Örnek:</i> A new problem suddenly appeared.
apply
başvurmak, uygulamak, sürmek (krem vb.)<br></br><i>Örnek:</i> You should apply for the job online.
argue
tartışmak, iddia etmek, savunmak<br></br><i>Örnek:</i> They always argue about money.
arise
ortaya çıkmak, meydana gelmek, doğmak (sorun vb.)<br></br><i>Örnek:</i> Difficulties may arise during the process.
assert
iddia etmek, öne sürmek, belirtmek<br></br><i>Örnek:</i> He continued to assert his innocence.
assess
değerlendirmek, değer biçmek<br></br><i>Örnek:</i> We need to assess the impact of the changes.
assign
atamak, görevlendirmek, tahsis etmek<br></br><i>Örnek:</i> The teacher will assign homework for the weekend.
associate
ilişkilendirmek, bağdaştırmak, arkadaşlık etmek<br></br><i>Örnek:</i> People often associate success with wealth.
assist
yardım etmek, yardımcı olmak<br></br><i>Örnek:</i> Can I assist you with your bags?
assume
varsaymak, farz etmek, üstlenmek<br></br><i>Örnek:</i> I assume you know why you are here.
attain
elde etmek, ulaşmak, erişmek<br></br><i>Örnek:</i> She worked hard to attain her goals.
attempt
girişimde bulunmak, teşebbüs etmek, denemek<br></br><i>Örnek:</i> He will attempt to break the world record.
attend
katılmak, devam etmek, (ilgilenmek)<br></br><i>Örnek:</i> Will you attend the meeting tomorrow?
attribute
atfetmek, bağlamak, (-e) yormak<br></br><i>Örnek:</i> He attributes his success to hard work.
avoid
kaçınmak, sakınmak, önlemek<br></br><i>Örnek:</i> Try to avoid making mistakes.
base
dayandırmak, temelini atmak, üs kurmak<br></br><i>Örnek:</i> The theory is based on solid evidence.
be
olmak, var olmak<br></br><i>Örnek:</i> It’s important to be honest.
become
olmak, haline gelmek<br></br><i>Örnek:</i> He wants to become a doctor.
benefit
faydalanmak, yararlanmak<br></br><i>Örnek:</i> Many people benefit from regular exercise.
can
-ebilmek (yetenek, olasılık)<br></br><i>Örnek:</i> She can speak three languages fluently.
cause
sebep olmak, neden olmak<br></br><i>Örnek:</i> Smoking can cause serious health problems.
characterise
karakterize etmek, tanımlamak, nitelemek<br></br><i>Örnek:</i> Flexibility characterises her management style.
choose
seçmek<br></br><i>Örnek:</i> You have to choose between these two options.
cite
alıntı yapmak, bahsetmek, (mahkemeye) çağırmak<br></br><i>Örnek:</i> The lawyer cited a previous case.
claim
iddia etmek, talep etmek, hak iddia etmek<br></br><i>Örnek:</i> He claims he saw a UFO last night.
clarify
açıklığa kavuşturmak, netleştirmek<br></br><i>Örnek:</i> Could you clarify this point for me?
classify
sınıflandırmak<br></br><i>Örnek:</i> The books are classified according to subject.
coincide
tesadüf etmek, aynı zamana denk gelmek, çakışmak<br></br><i>Örnek:</i> My birthday coincides with a national holiday.
combine
birleştirmek, birleşmek, kombine etmek<br></br><i>Örnek:</i> Let’s combine our ideas to create something new.
compare
karşılaştırmak, kıyaslamak<br></br><i>Örnek:</i> If you compare the two products, you’ll see the difference.
compete
yarışmak, rekabet etmek<br></br><i>Örnek:</i> Several companies compete for the contract.
comprise
kapsamak, içermek, (-den) oluşmak<br></br><i>Örnek:</i> The committee comprises representatives from all departments.
concentrate
konsantre olmak, yoğunlaşmak<br></br><i>Örnek:</i> I need to concentrate on my work.
concern
ilgilendirmek, endişelendirmek<br></br><i>Örnek:</i> This issue concerns all of us.
conclude
sonuçlandırmak, sonuca varmak, bitirmek<br></br><i>Örnek:</i> The report concludes that more research is needed.
conduct
yürütmek, yönetmek, idare etmek, (elektrik vb.) iletmek<br></br><i>Örnek:</i> They will conduct an experiment tomorrow.
confine
sınırlamak, hapsetmek, (-e) kapatmak<br></br><i>Örnek:</i> The prisoners were confined to their cells.
conform
uymak, riayet etmek, (standartlara) uygun olmak<br></br><i>Örnek:</i> You must conform to the rules.
connect
bağlamak, bağlanmak, ilişkilendirmek<br></br><i>Örnek:</i> Please connect the printer to the computer.
consider
düşünmek, dikkate almak, göz önünde bulundurmak<br></br><i>Örnek:</i> Have you considered my offer?
consist
(-den) oluşmak, (-den) meydana gelmek<br></br><i>Örnek:</i> The team consists of five members.
constitute
oluşturmak, teşkil etmek, kurmak<br></br><i>Örnek:</i> These factors constitute a major problem.
construct
inşa etmek, yapmak, kurmak<br></br><i>Örnek:</i> They plan to construct a new bridge.
contain
içermek, kapsamak, (duygu) kontrol etmek<br></br><i>Örnek:</i> This box contains old photographs.
contrast
karşılaştırmak (farkları), zıtlık oluşturmak<br></br><i>Örnek:</i> Let’s contrast the two different approaches.
contribute
katkıda bulunmak, katkı sağlamak, (neden olmak)<br></br><i>Örnek:</i> Everyone can contribute to protecting the environment.
control
kontrol etmek, denetlemek, yönetmek<br></br><i>Örnek:</i> You need to learn to control your temper.
convert
dönüştürmek, çevirmek, (din) değiştirmek<br></br><i>Örnek:</i> Can you convert these measurements to metric?
correspond
tekabül etmek, denk gelmek, yazışmak<br></br><i>Örnek:</i> The results correspond to our predictions.
create
yaratmak, oluşturmak, meydana getirmek<br></br><i>Örnek:</i> Artists create beautiful works of art.
damage
zarar vermek, hasar vermek<br></br><i>Örnek:</i> The storm damaged many houses.
deal (with)
ilgilenmek, başa çıkmak, ele almak<br></br><i>Örnek:</i> How do you deal with difficult customers?
decline
azalmak, düşmek, gerilemek, reddetmek<br></br><i>Örnek:</i> Sales have declined sharply this year.
define
tanımlamak, tarif etmek, belirlemek<br></br><i>Örnek:</i> Can you define this technical term?
demonstrate
göstermek, kanıtlamak, gösteri yapmak<br></br><i>Örnek:</i> The study demonstrates the effectiveness of the drug.
depend (on)
bağlı olmak, güvenmek<br></br><i>Örnek:</i> Our success depends on teamwork.
derive (from)
türemek, (-den) elde etmek, kaynaklanmak<br></br><i>Örnek:</i> Many English words derive from Latin.
describe
tanımlamak, betimlemek, tarif etmek<br></br><i>Örnek:</i> Can you describe the man you saw?
design
tasarlamak, dizayn etmek<br></br><i>Örnek:</i> She designs websites for a living.
destroy
yıkmak, yok etmek, tahrip etmek<br></br><i>Örnek:</i> The fire destroyed the entire forest.
determine
belirlemek, saptamak, kararlaştırmak<br></br><i>Örnek:</i> We need to determine the cause of the accident.
develop
geliştirmek, gelişmek, (hastalık) ortaya çıkmak<br></br><i>Örnek:</i> The company needs to develop new products.
differ
farklı olmak, ayrılmak<br></br><i>Örnek:</i> My opinion differs from yours.
differentiate
ayırt etmek, farklılaştırmak<br></br><i>Örnek:</i> It’s important to differentiate between fact and opinion.
diminish
azalmak, eksilmek, azaltmak<br></br><i>Örnek:</i> Our supplies are beginning to diminish.
direct
yöneltmek, yönetmek, yönlendirmek<br></br><i>Örnek:</i> Please direct your questions to the manager.
discuss
tartışmak, görüşmek, ele almak<br></br><i>Örnek:</i> Let’s discuss the plans for next week.
display
sergilemek, göstermek, (ekranda) görüntülemek<br></br><i>Örnek:</i> The museum will display artifacts from ancient Egypt.
distinguish
ayırt etmek, farkı görmek<br></br><i>Örnek:</i> Can you distinguish between the two sounds?
divide
bölmek, ayırmak<br></br><i>Örnek:</i> Let’s divide the cake into eight pieces.
dominate
hakim olmak, egemen olmak, hükmetmek<br></br><i>Örnek:</i> The home team dominated the game from the start.
effect
etkilemek, gerçekleştirmek, neden olmak<br></br><i>Örnek:</i> The new policies aim to effect positive change.
eliminate
elemek, ortadan kaldırmak, gidermek<br></br><i>Örnek:</i> We need to eliminate unnecessary expenses.
emerge
ortaya çıkmak, belirmek, (sudan) çıkmak<br></br><i>Örnek:</i> New evidence has emerged recently.
emphasize
vurgulamak, altını çizmek, önemini belirtmek<br></br><i>Örnek:</i> The speaker emphasized the need for immediate action.
employ
işe almak, çalıştırmak, kullanmak (yöntem)<br></br><i>Örnek:</i> The company plans to employ more staff next year.
enable
olanak tanımak, mümkün kılmak, yetki vermek<br></br><i>Örnek:</i> This software will enable you to work more efficiently.
encounter
karşılaşmak, rastlamak<br></br><i>Örnek:</i> We might encounter some difficulties along the way.
encourage
teşvik etmek, cesaretlendirmek<br></br><i>Örnek:</i> Parents should encourage their children to read.
enhance
artırmak, geliştirmek, iyileştirmek<br></br><i>Örnek:</i> Good lighting can enhance the beauty of a room.
ensure
sağlamak, garanti etmek, emin olmak<br></br><i>Örnek:</i> Please ensure all doors are locked before leaving.
establish
kurmak, tesis etmek, (gerçeği) saptamak<br></br><i>Örnek:</i> They plan to establish a new branch office.
evaluate
değerlendirmek, değer biçmek<br></br><i>Örnek:</i> We need to evaluate the performance of the team.
evolve
evrim geçirmek, gelişmek, değişmek<br></br><i>Örnek:</i> Languages constantly evolve over time.
examine
incelemek, muayene etmek, sorgulamak<br></br><i>Örnek:</i> The doctor will examine the patient.
exceed
aşmak, geçmek<br></br><i>Örnek:</i> Do not exceed the recommended dosage.
exclude
hariç tutmak, dışlamak<br></br><i>Örnek:</i> The price excludes delivery charges.
exemplify
örneklemek, örnek teşkil etmek<br></br><i>Örnek:</i> His actions exemplify true courage.
exist
var olmak, mevcut olmak<br></br><i>Örnek:</i> Do you believe ghosts exist?
expand
genişlemek, büyümek, genişletmek<br></br><i>Örnek:</i> The company plans to expand its operations overseas.
experience
deneyimlemek, tecrübe etmek, yaşamak<br></br><i>Örnek:</i> Have you ever experienced such kindness before?
explain
açıklamak, izah etmek<br></br><i>Örnek:</i> Can you explain the rules of the game?
expose
maruz bırakmak, açığa çıkarmak, ifşa etmek<br></br><i>Örnek:</i> Don’t expose your skin to too much sun.
express
ifade etmek, belirtmek<br></br><i>Örnek:</i> It’s important to express your feelings.
extend
uzatmak, genişletmek, sürmek (zaman)<br></br><i>Örnek:</i> Can we extend the deadline by one week?
facilitate
kolaylaştırmak, yardımcı olmak<br></br><i>Örnek:</i> The new system will facilitate communication between departments.
fail
başarısız olmak, başaramamak, (sınavdan) kalmak<br></br><i>Örnek:</i> He failed his driving test again.
favour
tercih etmek, kayırmak, iyilik etmek<br></br><i>Örnek:</i> The results seem to favour the first option.
finance
finanse etmek, mali kaynak sağlamak<br></br><i>Örnek:</i> The project was financed by a government grant.
focus (on)
odaklanmak, yoğunlaşmak<br></br><i>Örnek:</i> Please focus on the main points of the presentation.
follow
takip etmek, izlemek, uymak (kural vb.)<br></br><i>Örnek:</i> Please follow the instructions carefully.
form
oluşturmak, şekillendirmek, kurmak<br></br><i>Örnek:</i> Water droplets form clouds.
formulate
formüle etmek, (plan) oluşturmak, ifade etmek<br></br><i>Örnek:</i> They need to formulate a new plan quickly.
function
işlev görmek, çalışmak<br></br><i>Örnek:</i> The machine is not functioning properly.
gain
kazanmak, elde etmek, (kilo) almak<br></br><i>Örnek:</i> What do you hope to gain from this experience?
generate
üretmek, yaratmak, oluşturmak<br></br><i>Örnek:</i> The wind turbines generate electricity.
govern
yönetmek, idare etmek<br></br><i>Örnek:</i> The country is governed by a president.
highlight
vurgulamak, altını çizmek, öne çıkarmak<br></br><i>Örnek:</i> The report highlights the need for better safety measures.
identify
tanımlamak, teşhis etmek, kimliğini belirlemek<br></br><i>Örnek:</i> Can you identify the person in the photograph?
illustrate
örneklemek, resimlemek, göstermek<br></br><i>Örnek:</i> Let me illustrate this point with an example.
imply
ima etmek, anlamına gelmek, kastetmek<br></br><i>Örnek:</i> What did you imply by that remark?
impose
dayatmak, (vergi/ceza) koymak, zorla kabul ettirmek<br></br><i>Örnek:</i> The government decided to impose new taxes.
improve
geliştirmek, iyileştirmek, düzelmek<br></br><i>Örnek:</i> You need to practice to improve your skills.
include
içermek, dahil etmek, kapsamak<br></br><i>Örnek:</i> Does the price include breakfast?
incorporate
dahil etmek, katmak, birleştirmek<br></br><i>Örnek:</i> We will incorporate your suggestions into the final plan.
increase
artırmak, artmak, çoğalmak<br></br><i>Örnek:</i> The company needs to increase its sales.
indicate
göstermek, belirtmek, işaret etmek<br></br><i>Örnek:</i> The results indicate a positive trend.
induce
neden olmak, ikna etmek, (doğumu) başlatmak<br></br><i>Örnek:</i> Certain medications can induce sleepiness.
influence
etkilemek, tesir etmek<br></br><i>Örnek:</i> Advertisements can influence our buying choices.
initiate
başlatmak, önayak olmak<br></br><i>Örnek:</i> They decided to initiate legal proceedings.
integrate
entegre etmek, bütünleştirmek, birleştirmek<br></br><i>Örnek:</i> The goal is to integrate immigrants into the community.
interpret
yorumlamak, (sözlü) çevirmek<br></br><i>Örnek:</i> How do you interpret these results?
introduce
tanıtmak, tanıştırmak, (yeni bir şeyi) sunmak<br></br><i>Örnek:</i> Let me introduce you to my colleague.
investigate
araştırmak, soruşturmak, incelemek<br></br><i>Örnek:</i> The police are investigating the cause of the fire.
involve
içermek, kapsamak, gerektirmek, (bir işe) katmak<br></br><i>Örnek:</i> The job involves traveling frequently.
isolate
izole etmek, ayırmak, tecrit etmek<br></br><i>Örnek:</i> Scientists managed to isolate the virus.
label
etiketlemek, yaftalamak<br></br><i>Örnek:</i> Please label all the boxes clearly.
lack
eksik olmak, yoksun olmak<br></br><i>Örnek:</i> He lacks the confidence to succeed.
lead
liderlik etmek, önderlik etmek, yol açmak, (kalem) kurşun<br></br><i>Örnek:</i> She will lead the research team.
limit
sınırlamak, kısıtlamak<br></br><i>Örnek:</i> We must limit our spending this month.
link
bağlamak, ilişkilendirmek<br></br><i>Örnek:</i> Evidence links smoking to lung cancer.
locate
yerini saptamak, bulmak, yerleşmek<br></br><i>Örnek:</i> Can you locate the nearest post office on the map?
maintain
sürdürmek, devam ettirmek, bakım yapmak, iddia etmek<br></br><i>Örnek:</i> It’s important to maintain good relationships with clients.
may
-ebilmek (olasılık, izin)<br></br><i>Örnek:</i> It may rain later today. / May I borrow your pen?
measure
ölçmek, değerlendirmek<br></br><i>Örnek:</i> We need to measure the room’s dimensions.
neglect
ihmal etmek, savsaklamak<br></br><i>Örnek:</i> Don’t neglect your health.
note
not etmek, dikkat etmek, fark etmek<br></br><i>Örnek:</i> Please note the change in schedule.
obtain
elde etmek, sağlamak, temin etmek<br></br><i>Örnek:</i> Where can I obtain more information?
occur
meydana gelmek, olmak, vuku bulmak<br></br><i>Örnek:</i> The accident occurred late last night.
operate
çalıştırmak, işletmek, ameliyat etmek<br></br><i>Örnek:</i> Surgeons will operate on him tomorrow.
outline
ana hatlarını belirtmek, özetlemek<br></br><i>Örnek:</i> Can you outline the main points of your proposal?
overcome
üstesinden gelmek, aşmak, yenmek<br></br><i>Örnek:</i> She managed to overcome her fear of flying.
participate
katılmak, iştirak etmek<br></br><i>Örnek:</i> Everyone is encouraged to participate in the discussion.
perceive
algılamak, sezmek, idrak etmek<br></br><i>Örnek:</i> How do you perceive the current situation?
perform
yapmak, yerine getirmek, (sahne) sergilemek<br></br><i>Örnek:</i> The band will perform live tonight.
permit
izin vermek, müsaade etmek<br></br><i>Örnek:</i> The regulations do not permit parking here.
pose
(tehlike/sorun) yaratmak, poz vermek, (soru) sormak<br></br><i>Örnek:</i> Pollution poses a threat to the environment.
possess
sahip olmak, elinde bulundurmak<br></br><i>Örnek:</i> He possesses great knowledge of history.
precede
(-den) önce gelmek<br></br><i>Örnek:</i> The introduction precedes the main chapters.
predict
tahmin etmek, öngörmek<br></br><i>Örnek:</i> It’s difficult to predict the future.
present
sunmak, takdim etmek, göstermek, (sorun) çıkarmak<br></br><i>Örnek:</i> She will present her findings at the conference.
preserve
korumak, muhafaza etmek<br></br><i>Örnek:</i> We must preserve historical buildings.
prevent
önlemek, engellemek<br></br><i>Örnek:</i> Regular check-ups can help prevent diseases.
produce
üretmek, imal etmek, (sonuç) vermek<br></br><i>Örnek:</i> This factory produces electronic components.
promote
desteklemek, teşvik etmek, terfi ettirmek, (ürün) tanıtımını yapmak<br></br><i>Örnek:</i> The campaign aims to promote healthy eating habits.
propose
teklif etmek, önermek, evlenme teklif etmek<br></br><i>Örnek:</i> He proposed a new solution to the problem.
prove
kanıtlamak, ispatlamak<br></br><i>Örnek:</i> Can you prove your identity?
provide
sağlamak, temin etmek, sunmak<br></br><i>Örnek:</i> The hotel provides free breakfast.
publish
yayımlamak, basmak<br></br><i>Örnek:</i> They plan to publish the book next year.
pursue
takip etmek, peşinden gitmek, (kariyer/hobi) sürdürmek<br></br><i>Örnek:</i> She decided to pursue a career in medicine.
quote
alıntı yapmak, fiyat vermek<br></br><i>Örnek:</i> Can you quote me a price for the repairs?
receive
almak, kabul etmek<br></br><i>Örnek:</i> Did you receive my email?
record
kaydetmek, (rekor) kırmak<br></br><i>Örnek:</i> Please record the minutes of the meeting.
reduce
azaltmak, indirmek<br></br><i>Örnek:</i> We need to reduce our energy consumption.
refer (to)
atıfta bulunmak, başvurmak, göndermek, bahsetmek<br></br><i>Örnek:</i> Please refer to the manual for instructions.
reflect
yansıtmak, (ışık/ses) aksettirmek, (üzerine) düşünmek<br></br><i>Örnek:</i> The mirror reflects your image. / His actions reflect his beliefs.
regard
saymak, görmek, hesaba katmak<br></br><i>Örnek:</i> She is highly regarded by her colleagues.
regulate
düzenlemek, ayarlamak, denetlemek<br></br><i>Örnek:</i> Laws exist to regulate businesses.
reinforce
güçlendirmek, pekiştirmek, takviye etmek<br></br><i>Örnek:</i> These results reinforce our initial hypothesis.
reject
reddetmek, geri çevirmek<br></br><i>Örnek:</i> They rejected his application for the job.
relate (to)
ilişkilendirmek, ilgili olmak, (anlamak/empati kurmak)<br></br><i>Örnek:</i> How do these two events relate?
rely (on)
güvenmek, bel bağlamak, bağlı olmak<br></br><i>Örnek:</i> You can rely on me for help.
remain
kalmak, geriye kalmak, sürdürmek<br></br><i>Örnek:</i> Please remain seated until the plane stops.
remove
kaldırmak, çıkarmak, gidermek<br></br><i>Örnek:</i> Please remove your shoes before entering.
render
kılmak, hale getirmek, sunmak, (hizmet) vermek<br></br><i>Örnek:</i> The new evidence rendered the old theory obsolete.
replace
yerine koymak, değiştirmek<br></br><i>Örnek:</i> We need to replace the broken window.
report
bildirmek, rapor etmek, ihbar etmek<br></br><i>Örnek:</i> Please report any suspicious activity to the police.
represent
temsil etmek, simgelemek, anlamına gelmek<br></br><i>Örnek:</i> The flag represents our country.
reproduce
çoğaltmak, kopyalamak, üremek<br></br><i>Örnek:</i> It is illegal to reproduce copyrighted material.
require
gerektirmek, istemek, ihtiyacı olmak<br></br><i>Örnek:</i> This job requires excellent communication skills.
resolve
çözmek, halletmek, karar vermek<br></br><i>Örnek:</i> They managed to resolve their differences.
respond
cevap vermek, yanıtlamak, tepki vermek<br></br><i>Örnek:</i> Please respond to the email as soon as possible.
restrict
kısıtlamak, sınırlamak<br></br><i>Örnek:</i> Access to this area is restricted.
result (in / from)
sonuçlanmak / (-den) kaynaklanmak<br></br><i>Örnek:</i> The negotiations resulted in an agreement. / The problem results from poor planning.
retain
korumak, muhafaza etmek, tutmak (hafızada vb.)<br></br><i>Örnek:</i> You should retain copies of all important documents.
reveal
açığa çıkarmak, ifşa etmek, ortaya çıkarmak<br></br><i>Örnek:</i> The investigation revealed surprising details.
seek
aramak, (yardım/tavsiye) istemek, çabalamak<br></br><i>Örnek:</i> Many people seek happiness in material possessions.
select
seçmek<br></br><i>Örnek:</i> Please select your preferred option from the list.
separate
ayırmak, ayrılmak<br></br><i>Örnek:</i> Let’s separate the recyclable items from the trash.
should
-meli, -malı (gereklilik, tavsiye)<br></br><i>Örnek:</i> You should see a doctor about that cough.
show
göstermek, sergilemek<br></br><i>Örnek:</i> Can you show me how to use this machine?
solve
çözmek (problem vb.)<br></br><i>Örnek:</i> We need to solve this puzzle.
specify
belirtmek, açıkça tanımlamak<br></br><i>Örnek:</i> Please specify your requirements clearly.
state
belirtmek, ifade etmek, beyan etmek<br></br><i>Örnek:</i> Please state your name and address.
stimulate
uyarmak, teşvik etmek, canlandırmak<br></br><i>Örnek:</i> Exercise can stimulate the release of endorphins.
strengthen
güçlendirmek, kuvvetlendirmek<br></br><i>Örnek:</i> We need to strengthen our security measures.
stress
vurgulamak, altını çizmek, strese sokmak<br></br><i>Örnek:</i> The manager stressed the importance of punctuality.
study
ders çalışmak, incelemek, araştırmak<br></br><i>Örnek:</i> She needs to study for her exams.
submit
teslim etmek, sunmak, boyun eğmek<br></br><i>Örnek:</i> Please submit your assignment by Friday.
suffer (from)
acı çekmek, (-den) muzdarip olmak, (kayıp) yaşamak<br></br><i>Örnek:</i> He suffers from chronic back pain.
suggest
önermek, tavsiye etmek, ima etmek<br></br><i>Örnek:</i> Can I suggest a different approach?
summarise
özetlemek<br></br><i>Örnek:</i> Could you summarise the main points of the meeting?
supply
tedarik etmek, sağlamak, arz etmek<br></br><i>Örnek:</i> The company supplies parts to car manufacturers.
support
desteklemek, yardım etmek, (kanıta) dayandırmak<br></br><i>Örnek:</i> We are here to support you.
sustain
sürdürmek, devam ettirmek, (zarar) görmek, (ağırlık) taşımak<br></br><i>Örnek:</i> Can the economy sustain this level of growth?
tackle
ele almak, mücadele etmek, (futbolda topa) müdahale etmek<br></br><i>Örnek:</i> We need to tackle the problem of pollution.
tend (to)
eğiliminde olmak, meyli olmak<br></br><i>Örnek:</i> Prices tend to rise in the summer.
term
adlandırmak, isimlendirmek<br></br><i>Örnek:</i> This phenomenon is termed ‘global warming’.
transform
dönüştürmek, değiştirmek<br></br><i>Örnek:</i> Technology has transformed the way we live.
treat
davranmak, muamele etmek, tedavi etmek, (ikram etmek)<br></br><i>Örnek:</i> You should treat others with respect.
undermine
baltalamak, zayıflatmak, temelini çürütmek<br></br><i>Örnek:</i> Constant criticism can undermine a person’s confidence.
undertake
üstlenmek, girişmek, söz vermek<br></br><i>Örnek:</i> He will undertake the task of organizing the event.
use
kullanmak, yararlanmak<br></br><i>Örnek:</i> Can I use your phone?
vary
değişmek, farklılık göstermek, çeşitlendirmek<br></br><i>Örnek:</i> Prices vary depending on the season.
view
görmek, izlemek, olarak görmek/kabul etmek<br></br><i>Örnek:</i> How do you view the current political situation?
write
yazmak<br></br><i>Örnek:</i> Please write your name clearly.
yield
ürün vermek, teslim olmak, boyun eğmek, (sonuç) vermek<br></br><i>Örnek:</i> The investment is expected to yield high returns.
