Turkish 3 Flashcards
mahkeme
court
yasal
legal
tabanca
pistol
davacı
plaintiff
hapishane
prison
tutuklu
prisoner
savcı
prosecuting attorney
şüpheli
suspected; doubtful; suspicious
politika
policy; politics
başkent
capital (city)
demokrasi
democracy
seçim
election
seçmen
elector
hükümet
government; administration
belediye başkanı
mayor
milletvekili
member of parliament, deputy
bakan
minister
bakanlık
ministry
belediye
municipality
meclis
parliament
parti (siyasi)
political party
cumhurbaşkanı
president (of the republic)
propaganda
propaganda
gümrük
customs; customhouse
sınır
border
konsolosluk
consulate
gümrük kontrolü
customs control
gümrüksüz
duty-free
uzatma
extension
kimlik (kartı)
ID card
danışma bürosu
information office
emanet
left luggage; luggage locker
kayıp eşya
lost property
kızlık soyadı
maiden name
uyruk
nationality
evraklar
papers
pasaport
passport
doğum yeri
place of birth
yenileme
renewal
oturma izni
residence permit
vize
visa
çalışma izni
work permit
hayvanlar
animals
ayı
bear
kuş
bird
boğa
bull
kedi
cat
inek
cow
timsah
crocodile
köpek
dog
eşek
donkey
ördek
duck
fil
elephant
tilki
fox
kurbağa
frog
tavuk
chicken
at
horse
maymun
monkey
papağan
parrot
domuz
pig
tavşan
rabbit
köpekbalığı
shark
koyun
sheep
yılan
snake
kaplumbağa
turtle
kurt
wolf
edatlar
prepositions
hakkında
about; on
yukarısında
above
ardından
after
karşı
opposite; across from; against
-den önce
before; ago
arkasında
behind
arasında
between
tarafından
by
süresince
during
hariç
excluding; except
için
in order to; for
-den/-dan
from
-de/-da
in; at
içine
into
yanında
next to; near
dışında
outside
üzerinde
over
etrafında
around
-den beri
since
-e kadar
as something as; as much as; as far as; up to; until
altında/altına
under
ile
with, by
-siz/-sız
without
sıfatlar
adjectives
yetişkin
adult
hırslı
ambitious (h….)
tutkulu
ambitious; passionate (t…)
kızgın
angry
çekici
attractive
kumral
brunette
kötü
bad
kel
bald
güzel
beautiful; good
büyük
big
kör
blind
sarışın
blonde
sıkıcı
boring
cesur
brave
meşgul
busy
kaygısız
carefree
dikkatli
careful
dikkatsiz
careless
ucuz
cheap
neşeli
cheerful
akıllı
smart
soğukkanlı
cold-blooded
esmer
brunette
karanlık
dark; shadowy; obscure
derin
deep
üzgün
sad; sorrowful (ü…)
bencil
selfish
kısa
short
utangaç
shy
becerikli
skillful
yavaş
slow
ufak
small (u…)
şımarık
spoiled (refers to a child NOT food)
bayat
stale
iriyarı
stout (burly)
güçlü
strong
inatçı
stubborn
sempatik
sympathetic; likeable; outgoing
geveze
talkative
kalın
thick
ince
thin
yorgun
tired
çirkin
ugly
mutsuz
unhappy
şanssız
unlucky
güvenilmez
unreliable; untrustworthy
güçsüz
weak
ıslak
wet (ı…)
nemli
moist; wet (n…)
geniş
wide
vahşi
wild
yaratıcı
creative; inventive
kıskanç
jealous; envious
adil
fair; impartial; just
dürüst
honest
geç
late; delayed
tembel
lazy
bilgili
knowledgeable; learned
yalnız
alone; by oneself
uzun
tall
şanslı
lucky
deli
crazy; mad (d…)
çılgın
mad; crazy (ç…)
harika
marvelous
dar
narrow
sinirli
nervous; irritable; edgy
yeni
new
sevimli
cute; charming; lovely
yaşlı
aged; old
açık
open
sabırlı
patient; long-suffering
fakir
poor
zavallı
poor; pitiful; powerless
kuvvetli
powerful; strong
gururlu
proud
asi
rebellious
güvenilir
trustworthy; reliable
dindar
religious
zengin
rich
lezzetli
delicious
kararlı
determined (k…)
azimli
determined; purposeful; decisive (a…)
zor
difficult
kuru
dry
kolay
easy
boş
empty
mükemmel
excellent
pahalı
expensive
deneyimli
experienced
uzman
a specialist; an expert
ünlü
famous
şişman
fat; obese
iyi
good
arkadaş canlısı
friendly
dolu
full
komik
funny
cömert
generous
yakışıklı
handsome
mutlu
happy
çalışkan
hard working
yardımsever
helpful
dürüst
honest
sabırsız
impatient
bağımsız
independent
zeki
intelligent; clever (z…)
endişeli
worried
genç
young, youth, young person
acele etmek
to hurry up
açıklamak (ı a)
to explain (aç…)
açılmak (ı)
to be opened
açmak
to open
affetmek (i)
to forgive
ağlamak
to cry
alışmak (a)
to get used to.
almak (i)
to buy
anlamak (i)
to understand
anlatmak
to explain (an…)
anmak (i)
to pay tribute to
araba sürmek
to drive (a… s…)
aramak
to search
arzu etmek
to wish; to desire
ayağa kalkmak
to stand (a… k…)
ayırtmak (i)
to reserve
ayrılmak (den)
to leave
bağırmak (e)
to scream
balık tutmak
to fish
başlatmak (i, e)
to initiate; to start
bıkmak (den)
to be/get sick and tired of (b…)
bildirmek (e i)
to inform
binmek (e)
to ride
bir araya gelmek
to get together (b… a… g…)
bitirmek (i)
to finish something
bitmek
to end
borç almak (den i)
to borrow money
borç vermek
to lend money
bozdurmak (e i)
to get change for; to break a bill
bulunmak (de)
to be found
büyümek (de)
to grow up (b…)
cevap vermek (e)
to answer
çağırmak (i)
to call out
çalışmak (e)
to work
çalmak (i)
to play an instrument; to steal
çevirmek (i)
to translate
çıkarmak (den i)
to bring out
çıkmak (den)
to leave
çözmek (i)
to solve
dağıtmak (i)
to scatter/disperse
dans etmek
to dance
devam etmek
to continue
davet etmek (e i)
to invite
davranmak (e)
to behave/ to act
değişmek
to vary; to fluctuate; to change
ders çalışmak
to study
desteklemek (i)
to support
dikkat etmek (e)
to pay attention to
dinlenmek (de)
to rest
doğmak (de)
to be born
doğrulamak (i)
to confirm
dönmek (den e)
to return
durmak (de)
to stop/ to stand
duş yapmak
to shower
duymak
to feel; to hear
düşünmek
to think
düzenlemek
to organize
eğlenmek
to have fun
emekli olmak
to retire
endişe etmek (den)
to be concerned
ertelemek (i)
to postpone
evlenme teklif etmek (e i)
to propose marriage
evlenmek (le)
to marry
ezberlemek (i)
to memorize
fren yapmak
to hit the brakes
geç kalmak (den)
to be late
geçirmek (i)
to spend time
geçmek (den)
to go by
geliştirmek (i)
to improve; to develop
gelmek (e)
to come
gerekmek (e)
to be necessary
getirmek (e den i)
to bring
girmek (e)
to enter
gitmek (e)
to go
giymek
to wear (clothes)
görmek (i)
to see
görüşmek (le)
to interview; to meet; to visit one another
göstermek (e i)
to show
götürmek (e i)
to take; to take away; to shift
grev yapmak
to strike; to leave off work
haber vermek (e)
to inform
harcamak (i)
to spend money
hatırlamak (i)
to remember
hazırlamak (i)
to prepare
hazırlanmak
to get ready
heyecan duymak
to get excited
hissetmek (i)
to feel (h…)
hoşlanmak
to like (h…)
ısmarlamak (i)
to order something (ıs…)
ısrar etmek (de)
to insist on
içmek (i)
to drink
ikna etmek (i)
to persuade
imzalamak (i)
to sign, to autograph
inanmak (e)
to believe
incelemek (i)
to review
inmek (den)
to get off
inşaat yapmak (i)
to construct (i… y…))
iptal etmek (i)
to cancel
istemek (i)
to want
istifa etmek (den)
to resign
itiraz etmek (e)
to refuse (i…)
izin almak
to get permission
izin vermek (e)
to give permission
izlemek (i)
to watch (i…)
kabul etmek (i)
to accept
kaçırmak (i)
to miss (k…)
kalkmak (de)
to get up
kalmak (de)
to stay
kamp yapmak
to camp
kapamak
to close
kapanmak
to be closed
karar vermek (e)
to decide
karışmak (e)
to interfere
karşı çıkmak (e)
to oppose
karşılaştırmak (i)
to compare
katılmak (e)
to attend
kaybetmek (i)
to lose
kayıt yaptırmak (e)
to register
kaza yapmak
to have an accident
kaza yaptırmak (e)
to cause someone to have an accident
kazanmak
to win; to earn; to pass (an exam)
kırmak
to break
kiralamak (i)
to rent
konuşmak (la)
to speak
korkmak (den)
to be afraid of
koymak
to put; to place; to lay
kullanmak
to use
kurmak (i)
to establish
kızmak
to get angry
merak etmek (i)
to wonder about
mezun olmak (de e)
to graduate
monte etmek
to put together
nefret etmek (den)
to hate
okumak (i)
to read
onaylamak (i)
to approve
oturmak (den e)
to sit
oynamak (e)
to play
ödemek (i)
to pay
öğrenmek (i)
to learn
öğretmek (i)
to teach
ölmek
to die
önermek (i)
to suggest; to recommend (o…)
önlemek (i)
to prevent
özetlemek (i)
to summarize
özür dilemek (den)
to apologize
paniklemek
to panic
para kazanmak (i)
to earn money
pazarlık etmek
to bargain
pişirmek
to cook
planlamak (i)
to plan
rahat almak
to get comfortable; to take comfort (r… a…)
rahatsız etmek (i)
to bother; to disturb
rejim yapmak
to diet
restore etmek (i)
to remodel
rica etmek (den i)
to request politely
riski girmek
to take a risk
sağlamak (i)
to provide
saklamak (i)
to hide
saldırmak (e)
to attack
sanmak
to have an opinion
sapmak (e)
to turn
satın almak
to purchase
satmak (e i)
to sell
savaşmak (la)
to fight (war)
sevmek (i)
to like
seyretmek (i)
to watch
sıkılmak
to be/get bored (s…)
sınava girmek
to take a test
sınırlamak (i)
to limit; to restrict
sohbet etmek
to chat
söylemek
to say
söz vermek (e)
to promise
spor yapmak
to exercise
sürmek (i)
to last; to drive
şarkı söylemek
to sing
şaşırmak
to be surprised
şikayet etmek (den)
to complain
takip etmek (i)
to follow
takmak
to wear (accessories)
tanışmak (le)
to meet for the 1st time
tanıştırmak (a ı)
to introduce
taşımak (i)
to carry
tavsiye etmek (i)
to recommend (t…)
teklif etmek (e i)
to offer
tekrar etmek (i)
to repeat
telefon etmek (e)
to call
temizlemek (i)
to clean
tercih etmek (i)
to prefer
tercüme etmek (i)
to translate; to interpret (t…)
teslim etmek (i)
to deliver
teşekkür etmek (e)
to thank
uçmak (le)
to fly
uğramak (e)
to stop by
uğraşmak (le)
to be busy with
ummak (i)
to hope
unutmak (i)
to forget
uyarmak (i)
to warn
uyumak (de)
to sleep
uzanmak
to lie down on, to reach over to, to go over to (a place)
varmak
to arrive
vermek (e i)
to give
yakalamak (i)
to catch
yanmak
to burn
yapmak (i)
to do/make
yaratmak
to create
yasaklamak (i)
to ban
yasaklanmak (i)
to be banned
yaşamak (de)
to live
yatmak (de)
to go to bed
yazmak (i)
to write
yedirmek (e i)
to feed (y…)
yemek (i)
to eat
yenmek (i)
to defeat
yetişmek
to catch up (to); to overtake; to reach
yetiştirmek
to breed; to cultivate; to educate
yolculuk yapmak
to travel
yükselmek (e)
to rise
yürümek (de)
to walk
yüzmek (de)
to swim
ziyaret etmek (i)
to visit
zorlamak (e i)
to force
zorluk çekmek (de)
to have a hard time
koşmak
to run
eklemek
to add
ayarlamak
to adjust; to arrange
anlaşmak
come to an understanding with
uygulamak
to administer something; to put into practice; to implement something
tutuklamak
to apprehend; to bust; to pinch
ulaşmak
to reach; to access
acıkmak
to feel hunger
susamak
to become thirsty
olmak
to happen; to occur; to be; to become
inanmak
to believe
ait olmak
to concern; to relate; to belong to
bahse girmek
to bet; to wager
esmek
to blow
kırmak
to break
nefes almak
to breathe
inşa etmek
to build; to construct
yakmak
to burn (something)
vazgeçmek
to give up; to abandon
neden olmak
to cause
değiştirmek
to change
tırmanmak
to climb
tebrik etmek
to congratulate
danışmak
to consult; to ask
temas kurmak
to contact
içermek
to contain; to include
kontrol etmek
to check; to control; to inspect, check
saymak
to count
paylaşmak
share
kokmak
to smell; to have a smell; to stink
gülümsemek
to smile
sigara içmek
to smoke a cigarette
ayakta durmak
to stand up; to bear up; to stand tall
başlamak
to start
gezinmek
to walk around; to stroll
başarmak
to succeed
şaşırtmak
to surprise; to mystify
şüphelenmek
to mistrust; to suspect; to doubt
tatmak
to taste
korumak
to protect; to defend
itmek
to push
tanımak
to know; to recognize
kaydetmek
to record
reddetmek
to refuse; to reject
geri çevirmek
to disapprove; to scorn; to sniff at
hatırlatmak
to remind; to evoke
tamir etmek
to repair
tekrarlamak
to repeat
gerektirmek
to call for; to demand
geri dönmek
to turn back; to return
araştırmak
to ascertain; to explore; to investigate; to research
seçmek
to choose
göndermek
to send; to send off; to see someone off
ayırmak
to separate
kilitlemek
to lock; to lock up
aramak
to search
benzemek
to resemble
hata yapmak
to make a mistake
makyaj yapmak
to do one’s makeup; to put on makeup
buluşmak
to meet; to get together (b…)
özlemek
to miss; to long for
karıştırmak
to mix; to confuse
ihtiyacı olmak
to be in need of
dikkat etmek
to notice; to watch out; to take heed; to beware
emretmek
to command; to order; to decree
sipariş vermek
to place an order; to give an order
boyamak
to paint
işaret etmek
to point; to indicate
üretmek
to produce
yol göstermek
to guide; to instruct; to advise
tıraş olmak
to get a shave
yardım etmek
to help
saklanmak
to go into hiding; to hole up
vurmak
to hit
tutmak
to hold
umut etmek
to hope
hayal etmek
to imagine; to conceive; to fancy
taklit etmek
to imitate
incitmek
to harm
şaka yapmak
to joke
