Türkçemizin Güzellikleri Flashcards
kurumlu
sıfat
Kendini büyük ve önemli gösteren; azametli, dikbaşlı.
merhale
Arapça merḥale
1. isim ► evre:
“Bu yolun üstünde Edirne bir konak, hürriyet bir merhaledir.” - Falih Rıfkı Atay
- isim ► aşama:
“Bu gece yolculuğumuzun son merhalesine varacaktık.” - Hamdullah Suphi Tanrıöver - isim, eskimiş Bir yolcunun sekiz saatte gidebileceği mesafe.
fakih
isim, eskimiş, (faki:hi), Arapça faḳīh
Fıkıh bilgini.
izzet
isim, Arapça ʿizzet
► ululuk.
şeref, onur
müşkül
Arapça muşkil
1. sıfat ► zor:
“Mektubunuzu aldım, çok müşkül olan sualinize hatıralarımı yoklayarak cevap vermeye çalışacağım.” - Hamdullah Suphi Tanrıöver
- isim ► zorluk:
“Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.” - Yahya Kemal Beyatlı - isim ► sorun.
benmerkezcilik
isim, felsefe
► beniçincilik.
doktrin
isim, Fransızca doctrine
► öğreti:
“Millî kültür bir doktrin değil, yüzlerce eserden mürekkep bir kütüphane ve müzedir.” - Mehmet Kaplan
içkinlik
isim, felsefe
İçkin olma durumu.
Varlığın içinde yer alan, herhangi bir varlığın yapısına karışan
ikircikli
- sıfat ► kuşkucu.
- sıfat ► kararsız.
- zarf Kararsız bir biçimde:
“Canı sıkılan, görevi gereği de bir türlü tam uykuya geçemeyen sürücü yardımcısı ikircikli bakıyor.” - Adalet Ağaoğlu
müstesna
(müstesna:), Arapça mustes̱nā
1. sıfat Bir bütünün veya kuralın dışında olan.
- sıfat Benzerlerinden üstün olan, benzerleri az bulunan:
“Kendisi bu resimlerin hepsinden daha sevimli, daha canlı, daha müstesna bir simaydı.” - Yakup Kadri Karaosmanoğlu - sıfat ► kural dışı.
- zarf Dışında, ayrı, hariç tutularak:
“Şehrinde yerleşen ve alışan halk müstesna, şiirin burada fazla beğeneceği bir yer de kalmamıştı.” - Asaf Halet Çelebi
imgelem
isim, ruh bilimi
Geçmiş yaşantılara özgü ögelerle şimdiki yaşantı arasında bağ kurma gücü; hayal gücü, imajinasyon:
“İmgelemimde bir sahne uyduruyorum. Deniz kenarında oturuluyor.” - Nezihe Meriç
retorik
Fransızca rhétorique
1. isim, edebiyat Güzel söz söyleme.
- isim ► belagat.
Konuşma, söz söyleme sanatı
tin
- isim, ruh bilimi ► ruh.
- isim, felsefe Birtakım fizikötesi kurucularının, gerçeği ve evreni açıklamak için her şeyin özü, temeli veya yapıcısı olarak benimsedikleri madde dışı varlık.
güleç
sıfat
Her zaman gülümseyen; mütebessim:
“Biraz sonra geceki güleç memur, hafif kapalı gözleriyle göründü.” - Çetin Altan
tahkim etmek
kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak:
“Her yerde bize derece derece verilen kanaat, burada biraz daha tahkim edilmiş oldu.” - Hamdullah Suphi Tanrıöver