Türkçemizin Güzellikleri Flashcards

1
Q

kurumlu

A

sıfat
Kendini büyük ve önemli gösteren; azametli, dikbaşlı.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

merhale

A

Arapça merḥale
1. isim ► evre:
“Bu yolun üstünde Edirne bir konak, hürriyet bir merhaledir.” - Falih Rıfkı Atay

  1. isim ► aşama:
    “Bu gece yolculuğumuzun son merhalesine varacaktık.” - Hamdullah Suphi Tanrıöver
  2. isim, eskimiş Bir yolcunun sekiz saatte gidebileceği mesafe.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

fakih

A

isim, eskimiş, (faki:hi), Arapça faḳīh
Fıkıh bilgini.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

izzet

A

isim, Arapça ʿizzet
► ululuk.

şeref, onur

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

müşkül

A

Arapça muşkil
1. sıfat ► zor:
“Mektubunuzu aldım, çok müşkül olan sualinize hatıralarımı yoklayarak cevap vermeye çalışacağım.” - Hamdullah Suphi Tanrıöver

  1. isim ► zorluk:
    “Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.” - Yahya Kemal Beyatlı
  2. isim ► sorun.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

benmerkezcilik

A

isim, felsefe
► beniçincilik.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

doktrin

A

isim, Fransızca doctrine
► öğreti:
“Millî kültür bir doktrin değil, yüzlerce eserden mürekkep bir kütüphane ve müzedir.” - Mehmet Kaplan

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

içkinlik

A

isim, felsefe
İçkin olma durumu.

Varlığın içinde yer alan, herhangi bir varlığın yapısına karışan

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

ikircikli

A
  1. sıfat ► kuşkucu.
  2. sıfat ► kararsız.
  3. zarf Kararsız bir biçimde:
    “Canı sıkılan, görevi gereği de bir türlü tam uykuya geçemeyen sürücü yardımcısı ikircikli bakıyor.” - Adalet Ağaoğlu
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

müstesna

A

(müstesna:), Arapça mustes̱nā
1. sıfat Bir bütünün veya kuralın dışında olan.

  1. sıfat Benzerlerinden üstün olan, benzerleri az bulunan:
    “Kendisi bu resimlerin hepsinden daha sevimli, daha canlı, daha müstesna bir simaydı.” - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
  2. sıfat ► kural dışı.
  3. zarf Dışında, ayrı, hariç tutularak:
    “Şehrinde yerleşen ve alışan halk müstesna, şiirin burada fazla beğeneceği bir yer de kalmamıştı.” - Asaf Halet Çelebi
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

imgelem

A

isim, ruh bilimi
Geçmiş yaşantılara özgü ögelerle şimdiki yaşantı arasında bağ kurma gücü; hayal gücü, imajinasyon:
“İmgelemimde bir sahne uyduruyorum. Deniz kenarında oturuluyor.” - Nezihe Meriç

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

retorik

A

Fransızca rhétorique
1. isim, edebiyat Güzel söz söyleme.

  1. isim ► belagat.

Konuşma, söz söyleme sanatı

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

tin

A
  1. isim, ruh bilimi ► ruh.
  2. isim, felsefe Birtakım fizikötesi kurucularının, gerçeği ve evreni açıklamak için her şeyin özü, temeli veya yapıcısı olarak benimsedikleri madde dışı varlık.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

güleç

A

sıfat
Her zaman gülümseyen; mütebessim:
“Biraz sonra geceki güleç memur, hafif kapalı gözleriyle göründü.” - Çetin Altan

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

tahkim etmek

A

kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak:
“Her yerde bize derece derece verilen kanaat, burada biraz daha tahkim edilmiş oldu.” - Hamdullah Suphi Tanrıöver

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

nüve

A

isim, Arapça nuve
Bir şeyin özü.

17
Q

kalburüstü

A

(kalbu’rüstü)
1. sıfat, mecaz Seçkin, sivrilmiş, önde gelen:
“Beylerbeyi, eski Boğaziçi’nin en kalburüstü bürokratlarını barındıran güngörmüşlüğünün simgesi, bir köşesidir.” - Haldun Taner

  1. sıfat, mecaz Benzerleri içinde daha üstün olan:
    “Bugün dahi kalburüstü üç dört oyunu hâlâ, başta Viyana ve Peşte olmak üzere oynanır durur.” - Haldun Taner
18
Q

sümen altı etmek

A
  1. bir evrakın işleme konulmasını engellemek.
  2. bir işin yapılmasını geciktirmek.
19
Q

günaşırı

A

İki günde bir