part-15 Flashcards
stimulate
uyarmak, canlandirmak, teşvik etmek
genuine
hakiki, gercek, ozgun, samimi
apprenticeship
çiraklik, stajyerlik
multitude
çokluk, cok sayi, kalabalik
acommodation
konaklama, kalacak yer, barinma
recklessly
umursamazca, bos yere, sakınmadan, dikkatsizce
alter
degistirmek, baskalaştirmak, kısırlaştirmak
sacred
kutsal, dini, mubarek
amend
değiştirmek, düzeltmek, iyileştirmek
dedicate
ithaf etmek, adamak, tahsis etmek, hizmete sunmak
range
menzil, aralık, çesitlilik, alan, dizi, sira, degişmek
resource
kaynak, olanak
dismissively
ilgisizce, hor görerek, itibarsuz bir sekilde, ciddiye almadan
surround
kuşatmak, etrafini sarmak, çevrelemek, kuşatma, çevirme, sarma
amount
miktar, tutar, deger, ölçü, toplama ulaşmak, tutmak
extinction
nesil tükenmesi, ortadan kalkma, sönme, imha olma
discharge
boşaltmak, deşarj olmak, taburcu etmek, ödemek
terminate
son vermek, sonlanmak, bitirmek, feshetmek
depict
tesvir etmek, göstermek, tanimlamak, betimlemek, resmetmek
slaughter
katletmek, toplu katliam yapmak, kıyım, katliam
foretell
kehanette bulunmak, önceden bilmek, gelecegi haber vermek
excavation
kazi, kazma, oyuk, kazi yeri
betray
ihanet etmek, hainlik etmek, ele vermek
bleed
kanamakk, sizdirmak, akmak, boşaltmak
excuse
bagişlamak, izin vermek, mazur görmek, bahane, ozür
plant
ekmek, dikmek, tesis, imalathane
latitude
enlem, paralel, tolerans
murder
cunayet işlemek, öldürmek, cinayet, öldürme
smuggle
kaçakcilik yapmak, kaçirnak
challenge
meydan okumak, karşi cikmak, karşilamaya davet etmek, zorluk, itiraz, sorun
patricide
baba katili, bir kimsenin babasinin öldürlmesi, akraba katili
strike
vurmak, çarpmak, isabet ettirmek, grev, darbe
settlement
yerleşim, yerleşim yeri, uzlaşma, uyuşma
hatred
nefret, kin, hinç
criticize
eleştirmek, ayiplamak, kusur bulmak, kinamak
magnitude
büyükluķ, boyut, önem
hinder
engellemek, aksatmak, alikoymak
genocide
soykirim, katliam
demonstrate
göstermek, örnekle açiklamaj, gösteri yapmak, ispatlamak
ambition
hirs, ihtiras, heves, başarma isteği, şiddetli arzu
ambigious
belirsiz, çok anlamli, kuşkulu, iki anlamli
disloyalty
sadakatsizlik, vefasizlik, hainlik
suicide
intihar, kendini öldürme
border
sinir, hudur, kenar, sinirlamak, çercevelemek
irregularity
düzensizlik, kuralsizlik, usulsüzlük
evidence
kanit, delil, ispat, bulgu
exposure
teşhir, maruz kalma, açiga cikartma, ifşa, poz
breed
doğurmak, üremek, yavrulamak, yetiştirmek, büyütmek, neden olmak, yol açmak
disorder
kargaşa, rahatsizlik, düzensizlik, karisiklik, engel, ariza
circumtance
durum, hal, koşul, olay, şart, vaka