İngilizce - Türkçe Flashcards
There is/are
Var
happen
olmak
worldwide
dünya çapında
wake up
uyanmak
outside
dış, dışı, dışında, dışındaki, dışarı, dışarıda, dışarıdaki
their
onların
each
her biri
each other
birbiri
them
onları
vacation
tatil
go by
geçiş, anılmak
get out
çıkmak, çıkarmak, def ol!
take out
çıkarmak
place
yerleştirmek, konumlandırmak, yer, mekan
stove
ocak
skillet
uzun saplı tava
turn
dönmek
turn
dönüş
heat
sıcaklık, ısı
pour
dökmek
stir
karıştırmak
pop
patlamak
ahead
ön, ileri
sponge
sünger
damp
nemli
wipe
silmek
keep
tutmak, devam etmek
along
boyunca, beraberinde, ile birlikte
wine
şarap
already
zaten, çoktan
at last
sonunda
just
biraz önce, sadece, yalnızca
nowadays
bugünlerde
annually
yıllık
several
birkaç
usually = frequently = generally
genellikle
till now = so far
şimdiye kadar
sometimes = occasionally
bazen
for
-den, -dan, için, sebebiyle
as soon as
-ır… - maz
fluffy
kabarık
fur
kürk
purr
mırıltı
windowsill
pencere kenarı
refresh
tazelendirmek, canlandırmak, yenilemek
sun set
gün batımı
pack
paket, paketlemek, ambalaj
head
kafa, baş, başkan, ilerlemek
kite
uçurtma
swing
sallamak, sallanmak, salıncak
slide
kaymak, kaydırak
duck
ördek
pond
gölet
flake
pul
even though
rağmen
even
bile, hatta
spread
yaymak
sprinkle
serpiştirmek
topping
malzeme, süsleme, süper!
slice
dilim
cozy
içten (samimi)
floor
kat, zemin
chore
ev işi
afterward
daha sonra
quick
hızlı
blanket
battaniye
flavor
lezzet
shade
gölge
yarn
iplik
chose
kovalamak
snake
yılan
ladder
basamak (merdiven)
tap
dokunmak
rug
kilim
curtain
perde
entrace
giriş (fiziki)
spot
nokta, benek
allow
sağlamak, izin vermek
surround
çevrelemek, çevre
inspire
ilham vermek
inspiration
ilham
capture
yakalamak, ele geçirmek
beauty
güzellik
encourage
teşvik etmek, cesaretlendirmek
proud
gururlanmak
display
görüntülemek, sergilemek
express
ifade etmek
joy
neşe
roar
kükremek
loud
yüksek ses
enclosure
muhafaza etmek
branch
dal
giggling
kıkırdamak
trick
hile yapmak, numara yapmak, püf nokta
spray
püskürmek, sprey
trunk
fil hortumu, gövde
toe
ayak parmağı
seesaw
tahterevalli
field
alan
order
sipariş vermek, emir vermek, sıra, düzen
variety
çeşitlilik
grab
kapmak
garlic
sarımsak
conclusion
sonuç
versatile
çok yönlü
across
karşı, karşısında, tümü
chart
grafik
fill
doldurmak
flat
düz, apartman dairesi
imagine
hayal etmek
improve
geliştirmek
produce
üretmek
product
ürün
production
üretim
productivity
üretkenlik
by
vasıtasıyla, vesilesiyle, itibarıyla
else
başka, daha
cost
masraf, maal olmak
kind
tür, çeşit, nazik
leg
bacak
line
hat, çizgi
mean
anlamına gelmek, kastetmek, demek istemek
mouth
ağız
nose
burun
pair
çift, eş
phrase
tabir, ifade, ibare
price
fiyat
quiet
sessiz, epeyce
eager
hevesli
invitation
davet
interview
görüşme, röportaj, mülakat
qualification
nitelik
further
-daha öte, -daha fazla
introduce
tanıtmak
section
bölüm, kısım
introduction
giriş (zihinsel ya da ruhsal manada)
all over
her yerden, baştan
gather
toplamak, toplanmak
spotlight
öne çıkan, sahne ışığı
debate
münazara
executive
yönetici, yürütme (gücü)
base
temel, üs, taban, merkez
profit
kar
partner
ortak
expand
genişletmek
general
genel, general
assembly
kurul
lockdown
kilitlenme
accommodation
konaklama
lecture
konferans
software
yazılım
hardware
donanım
suburb
banliyö
gate
geçit, kapı
hug
kucaklamak
stand
durmak
benefit
faydalı
cause
neden, neden olmak
circle
daire, çember, halka
edge
kenar, üstünlük
altitude
yükseklik, rakım, irtifa
make-up
makyaj yapmak
complain
şikayet etmek
soil
toprak
shovel
kürek
rake
tırmık
loose
gevşek
loosen
gevşetmek
weed
yabani ot
sense
duyu, algı, duygu, anlam
accomplish
başarmak
accomplishment
başarı
bloom
çiçek açmak
gentle
hafif, nazik, yumuşak
breeze
esinti, meltem
towel
havlu
splash
suda sıçramak, su sıçratmak
stroll
dolaşmak
shore
kıyı
majestic
görkemli
lounging
uzanmak
observe
gözlemlemek
behave
davranmak
behaviour
davranış
gesture
jest
massive
devasa
pattern
desen
grace
zarif, lütuf
neck
boyun
leaves
yapraklar
leaf
yaprak
marvel
hayret etmek
mark
işaret
crisp
gevrek, canlı-serin hava, net
ascend
yükselmek
landscape
manzara
transform
dönüştürmek, dönüşmek
tower
kule
towering
çok yüksek
lush
gür, bol
upon
üzerinde, üzerinden, -ır… - maz, -dığında
embark
atılmak
hiking
dağ yürüyüşü
trail
iz, patika
invention
icat
inventor
mucit
invent
icat etmek
widely
geniş ölçüde, yaygın olarak
impact
etki, darbe
demonstrate
kanıtlamak, göstermek
royal
kraliyet
broadcast
yayın
increase
artmak, artış
decrease
azalmak, azalış
advertise
reklam vermek
measure
ölçmek
pressure
basınç, baskı
although
rağmen
evidence
kanıt
court
mahkeme
case
durum, vaka, dava
doubt
şüphe, şüphe etmek
cocky
kendini beğenmiş
keep on
bir aktiviteyi sürdürmek, devam ettirmek
keep on going
devam etmek
depend
-bağlı olmak
path
yol
dare
cüret etmek
aspect
bakış açısı, yön, görünüş
leave
ayrılmak, bırakmak
obvious
apaçık
existence
varoluş
exist
var olmak
consciousness
bilinç, farkındalık
conscious
bilinçli, farkında
purpose
amaç
evolve
evrim geçirmek
evoloution
evrim
regarding
ile ilgili, ile hakkında, ile alakalı
declare
beyan etmek, ilan etmek
desire
arzu
instinct
içgüdü
ambush
pusu
engrave
oymak
resurrect
yeniden canlandırmak
distinguish
ayırt etmek
somehow
bir şekilde, her nasılsa
vague
belirsiz
omnipotence
her şeye gücü yeten
recognize
tanımak, fark etmek, hatırlamak, anlamak
behalf
adına
shall
-ecek, -acak, (-meli, -malı, kararlılık, niyet, plan bildiren gelecek zaman yardımcı fiili)
foundation
temel, kurum, vakıf
toward
-e doğru, -e yönelik, -e karşı
grief
yas, derin üzüntü
incantation
efsun
dread(ful)
dehşet verici
within
içinde
crush
ezmek
instant
ani, aniden
almighty
yüce
alter
değiştirmek
despair
umutsuzluk, çaresizlik
despite
-e karşın
blame
suçlamak
throat
boğaz
range
menzil
casually
gelişigüzel
strike
vurmak, çarpmak, grev
introspection
iç gözlem
expect
beklemek, ummak
upward
yukarıya, yukarıya doğru
shoot
ateş etmek, fotoğraf çekmek, şut çekmek, vurmak
muscle
kas
remain
kalmak, geriye kalmak
reflect
yansıtmak, düşünmek
wan
solgun, halsiz
sight
görüş
surrender
teslim olmak
trigger
tetiklenmek
knock
kapıyı tıklatmak, vurmak, sermek
chew
çiğnemek
spit
tükürmek
wire
tel, elektrik kablosu
count
saymak, miktar, kont, önemli olmak
count on
güvenmek
round
tur, yuvarlak, etrafında, çepeçevre, sayıyı yuvarlamak
form
biçim, oluşturmak
elevation
yükseklik, yükselme
faith
inanç
burn
yanmak, yakmak, yanık
ember
köz
slave
köle
as long as
-dığı sürece, -dığı müddetçe, oldukça
therefore
bu nedenle
whether / if
olup olmadığı, olup olmaması, olsa da olmasa da
once
bir kere, bir daha, bir zamanlar
no matter
fark etmeksizin, ne olursa olsun
in order to
-mek, -mak, için
so that
böylece, diye
as if
güya, sanki
law
hukuk
suffer
acı çekmek, katlanmak
suffered from
mustarip olmak
prosper
başarılı olmak
board
tahta, binmek
conclude
sonuçlandırmak
demand
talep, talep etmek
ware
mal, eşya
drop
düşmek, düşürmek
arrange
ayarlamak, düzenlemek
arrangement
ayarlama, düzenleme
shake
sarsmak, sarsılmak
threaten
tehdit etmek
threat
tehdit
honor
onur, şeref, onurlandırmak, şereflendirmek
deal
anlaşma, uğraşmak, ilgilenmek, davranış
flee
tüymek
tie
bağlamak, beraberlik, kravat
mad
kızmak
plenty
bol, bolca, bolluk
scrape
kazımak
scrape together
bir araya getirmek
coin
madeni para
lay low
dikkat çekmemek
lay
sermek, koymak, hazırlamak, ortaya koymak
informant
muhbir
payout
ödeme
brag
böbürlenmek
just as well
aynen öyle
assume
farz etmek
otherwise
aksi takdirde
haggle
pazarlık etmek
culprit
zanlı
pipe down
sesini kesmek
pipe
boru
topside
üst taraf
bottom
alt, dip
cross
geçmek, çapraz, çaprazlamak
upstairs
üst kat
involve
dahil olmak, içermek
grasp
kavramak
ruin
mahvetmek, yıkım, harabe
trip over
takılıp düşmek
trip
seyahat etmek, çelme takmak
bare
çıplak, sadece, yalnızca
spare
kıymak, ayırmak, yedek
penny
kuruş
fortune
talih, şans, servet
arouse
çağrıştırmak, akılda canlandırmak
almost
neredeyse
notice
fark etmek
gotta
must
besides
üstelik, ayrıca
beside
yanında, başka
sort of
tür, çeşit
sort out
problemi halletmek
sort
sınıflandırmak
pull
çekmek, çekiştirmek
screw up
batırmak
screw
vida
force
güç, kuvvet, zorlamak, askeri güç
suppose
varsaymak, sanmak
supposed to
gerekmek
inventor
mucit
trimmer
düzeltici
trim
düzeltmek
stuff
şey, madde
watch out! look out!
dikkat!
kick
tekme, tekmelemek
nest
yuva
track
yol, takip etmek, müzik kaydı
mess
dağınık, karmaşa, kötü bir durum
treasure
hazine
jinx
uğursuzluk
splotch
leke
interfere
müdahale etmek
break-in
izinsiz giriş
restrict
kısıtlamak
require
gerek duymak
approve
onaylamak
authorize
yetki vermek
serve
hizmet etmek, servis etmek
ensure
emin olmak, garantiye almak
imprisonment
hapis cezası
princible
prensip
confine
sınırlamak, hapsetmek
venture
girişim
manner
tarz, biçim
inquiry
soruşturmak, sorgulamak
breakthrough
önemli buluş, ilerleme
pursue
peşine düşmek
admit
itiraf etmek, kabul etmek
ain’t
değil
concern
ilgilendirmek, alaka, kaygı
insist
ısrar etmek
steady
istikrar
stagnant
durağan
supreme
en yüce, en yüksek
challenge
meydan okuma, zorluk, itiraz
revolutionary
devrimci
revolution
devrim
trial
duruşma, deneme
renown
şan, şöhret
collapsible
katlanabilir
collapse
çökmek
wrench
ingiliz anahtarı
robbery
soygun
spill
dökmek, dökülmek
accuse
itham etmek
endanger
tehlikeye atmak
citizen
vatandaş
aware
farkında olmak
awareness
farkındalık
reckless
pervasız
meddle
karışmak, burnunu sokmak
condone
göz yummak, müsamaha göstermek
pioneer
öncü
progress
ilerlemek
burden
yük
corrupt
yozlaşmak
consume
tüketmek
lay waste
yerle bir etmek
warmangering
savaş çığırtkanlığı
mage
büyücü
cultivate
yetiştirmek, beslemek
banish
sürgün etmek
entire
tüm, bütün
overlook
gözden kaçırmak, üstten bakmak
violation
ihlal
lesser
daha az
suffice
yetmek
summarily
derhal, özetle
expell
kovmak
remand
mahkemeye kadar tutmak
convince
ikna etmek
excite
heyecanlandırmak
wander
amaçsızca dolaşmak
astray
yoldan sapmak, kötü yola düşmek
invoke
çağırmak, yakarmak
nonsense
anlamsız
unstable
dengesiz
stable
denge
lead
öncülük etmek, yol göstermek, kurşun
dispose
elden çıkarmak, imha etmek
misfit
uyumsuz
apprehend
tutuklamak
assure
temin etmek
attitude
tutum
conduct
yürütmek, iletmek
exhaustive
tam kapsamlı
interrogation
soruşturma
commerce
ticaret
district
bölge, semt
upside down
tepe taklak, altüst, baş aşağı
proper
düzgün
shame
utanç, ayıp
mistake
hata, hata yapmak, karıştırmak, yanılmak
arrogance
kibir
bury
gömmek
figure out
çözmek
interrupt
yarıda kesmek, sözünü kesmek
cripple
sakat
outsider
dışarıdan gelen (yabancı)
drown
suda boğulmak
fade
solmak
rage
öfkelenmek, öfke
face
yüz, yüzleşmek, karşı karşıya gelmek
oblige
mecbur etmek, memnun etmek
doomed
mahkum
doom
kıyamet
flesh
et
fall apart
paramparça olmak
charm
cazibe
devilish
şeytani
tight
sıkı
seek
aramak, araştırmak
crude
ham, kaba (kalitesiz)
deny
reddetmek, inkar etmek, yalanlamak
denial
ret, inkar, yalanlama
betray
ihanet etmek
sacrifice
feda etmek, kurban etmek
willing
razı olmak
exile
sürgün
endeavor
çaba
conviction
kanaat, mahkumiyet, mahkum
tore
yırtmak
dock
rıhtım
reunion
yeniden buluşmak
rumor
söylenti
coward
ödlek
hovering
dolanıp durmak, havada asılı durmak
occupation
işgal, meslek
drug
uyuşturucu, ilaç
fag
ibne
brat
velet
exception
istisna
except
hariç, haricinde, dışında
acquire
elde etmek, kazanmak
butted heads
sürtüşmek
butt
popo, toslamak
vindictive
kindar
owe
borçlu olmak
settle
yerleşmek, halletmek
harm
zarar
beg
yalvarmak
mere
yalnızca
consolation
teselli
instead
-yerine
appointment
randevu