engntur Flashcards
expose to
maruz bırakmak
wellbeing
sağlık
disgraceful
utanç verici, yüz kızartıcı
shore
kıyı
stabbed
bıçaklanmış
retain
sürdürmek, bırakmamak
drop someone off
birini arabayla bırakmak
pale
soluk
asset
varlık, mülk
overextend
aşırı uzatıp yormak
crucial
önemli
vowel
sesli harf
eagerness
isteksiz
interpreted
explain the meaning of..
facillitate
hafifletmek, rahatlatmak, olanak tanımak
basic ingredients
temel bileşenler
venture
risk
overcome
üstesinden gelmek
capable
eğilim, yetenek (capable of making)
sentience
awareness
severe
sert, aşırı
thats how i remembered
sluggish
mıymıntı
established
accepted and recognized or followed by many people
flattered
pohpohlanmış
permeating
içe sızmak, yayılmak
inhibition
engelleme, tutma
derive from
sağlamak, elde etmek”We derive further pleasure from our study”
can be a DRAG ( noun)
zahmetli, sıkıcı
precise
titiz, kesin
disposition
mizaç
on regular basis
düzenli olarak
as though
-mışçasına, -mış gibiit is as though I were inferior.
from now on
artık
unlike
Don’t worry: it’s not much of a problem if you overcook them. Unlike vegetables overcooked through boiling or steaming, overcooked roasted vegetables may dry out a bit, but still retain their shape and flavor.
consultant n.
danışman
extrinsic
dıştan gelen, eğreti
my work takes up a lot of my time
işim zamanımın çoğunu alıyor
delicate
hassas
attribute
v. dayandırmak, atfetmekn. özellik, nitelik
contempt
hakir görme küçümseme
downtime
dinlenme süresi
dilettante
amatör, meraklı
envision
gözünün önüne getirmek, düşlemek
maintain
sürdürmek, bakım yapmak
tenuously
belli belirsiz, narince
accuracy
doğruluk accuracy of measurament
seize
el koymak
lately
son zamanlarda
occasional
ara sıra adjective
been anywhere nice lately_?
son zamanlarda güzel bir yerde miydin?
predictable
tahmin edilebilir
menacing
tehditkar
chunk
kalın parça
profound (adj.)
1)içine işleyen, 2) derin (uyku mesela)
despite
rağmen
attempt
I’m trying diorsun ya, onun yerine bu.
based upon
-e dayanan
legacy
miras
we made love OVER the weekend.the students learned a lot OVER the summer.
in the course of / during / by
ever present (adj.)
hep varolan (şey)
inevitably
kaçınılmaz olarak
fall into
… durumuna düşmek
curve
viraj
conduct n.
davranış
notorious
adı çıkmış
catastrophe
felaket, yıkım
bias
ön yargı
think up
bir fikir yaratmak
rare
nadir
indecisive (indisaysive)
kararsız
tardiness
gecikme
euphoric
öforik
fair
panayır, fuar
hustle and bustle
itiş kakış
unprecedented
eşi benzeri görülmemiş
merriment
neşe“To condemn a man to night of drinking and merriment!”
tacky
yapış yapış / zevksiz
preposition
edat
freak out
çıldırmak, dağıtmak
attend
katılmak
discourse
konuşma, söylem
ultimately
sonuçta
sobering
üzücü, ayık
adverb
zarf
grind on
bıktırasıya uzatmak
coverage
kapsam
extinct
soyu tükenmiş
timber
kalas, kereste
conscience
vicdan
eagerly
hevesle
upon
üzerine
lilt / agility
kıvraklık
measure
önlem
has handled sales
satışını gerçekleştirdi
stuffy
havasız, tıkalı
püskürmek, fışkırmak
spout
predict
ön görmek
eventually
eninde sonunda
AS rising waters swallow homes and sacred sites they face losing everything
-dıkça
hip
kalça
sooner
if only night would come sooner
gusts of rain
sağanak
yorumlamak
interpret
incident
olay
turmeric
zerdeçal
pitch n.
derece, seviye
leisure
boş vakit
inevitable
kaçınılmaz
transcend
daha üstün olmak
assumption
varsayım
extravagance
ölçüsüzlük, savurganlık
keşke
if only
comprise v.
içermek, kapsamakif A comprise X, Y and Z, then X, Y, Z compose A.: to be made up of//The factory was to be a vast installation, comprising fifty buildings.— Jane Jacobs//The play comprises three acts.
solitary
tek başına
devote
adamak, çok sevmek
crankier
huysuz, acayip
consolidate
sağlamlaştırma
scent
hoş koku
scarce
az bulunan, kıt
by about 100 years ago
yaklaşık olarak
besieged
kuşatma altında
confident
kendinden emin
escalate
tırmandırmak
standoff
uzaklaştırma, uzak durma
acknowledged
tanınmış
sacred
kutsal
seeking
arayış
determined
kararlı
neither before nor after
ne önce ne sonra
there is no point in verb+ing
-nın hiçbir anlamı yok.
enthuse
hayranlık duymak
initial
ilk
inherently
doğal olarak
contingent
beklenmedik olay, rastlantı
shortage
sıkıntı, noksanlık (water shortage)
engaging
hoş
sacking up
torbalamak
strain n.
tür, nesil
scent
koku
eventuality
olasılık
daint
zarif
further
dahası.
wit
zeka kıvraklağı
The enemy plane crashed some distance away from our trenches, its bombs exploding …………… it hit the ground.
as
I would rather
tercih ederim
sentiment
duygu
monument
anıt
incident
olay
precisely
tam da
prosperity
refah
chairty
hayırseverlik
allot
tahsis etmek, paylaştırmak, süre vermekEach speaker will be allotted 15 minutes. The newspaper will allot a full page to each of the three mayoral candidates.
whatsoever
lalettayin
nodded
başını sallamak
inherently good
doğası, özü iyi
debate
tartışma
convenience
kolaylık
severe
sert, haşin
intriguing
şaşırtıcı, merak uyandırıcı
beneath
altında, aşağıda
willing
istekli
sticky stuation
tatsız durum
evaluation
değerlendirme
excess
aşırıya kaçma
fondle
okşamak
apprehension
kaygı, algı, kavrama
extinct
yok olmuş
beyond me
beni aşar
escalation
tırmanan gerginlik
depart
yola çıkmak
base something on
bir şeye dayandırmak
pursue
takippursuing a career: kariyer edinme
treat like
gibi davranmakThat’s because addiction is a medical problem that is treated like a criminal one to everyone except the wealthy. you don’t understand what its like to be a woman and still being treated like a second class citizen!!
inferior
kalitesiz
interventon
müdahale, karışma
instantly
hemen, anında
exposed
maruz kalmak
leaning toward doing
yapmaya eğilim gösterme
entail
To imply or requireThis activity will entail careful attention to detail.
fort
hisar, kale
convey“Wires are used to convey electricity”
iletmek, aktarmak
shun
uzak durmak, sakınmak
mourning
yas, ağıt
overlooked
gözden kaçmış
overestimate v.
abartmak
significant (signifikınt)
dikkate değer / signifikınt
cruel
zalim
to what extend
ne ölçüde?
evacute
tahliye
superbly
çok başarılı
praise
övmek
allocate v.
bölüştürmek
incentive
teşvik
offput
canını sıkmak
expel v.
kovmak
counter
karşı gelmek
contradict
çelişmek
sustain
sürdürülebilir
exhausting
yorucu
participle
sıfat-fiil
likely adv.
büyük ihtimalleCause you’re most likely going to get nothing
condemnation
kınama
buzzword
moda olmuş sözcük
regulation
yasa, düzenleme
single out
seçip ayırmak
distinctive
belirgin
occasional
arada sırada, fırsat buldukça
outpouring
içini dökme
imply
ima etmek, kast etmekstrongly implies knowing of her untimely death
appropriate
uygun
frayed
yıpranmış, yorulmuş (fair)
evident
belirgin
daha da ötesi
even furtherthe news media has been even further restiricted
thread
v. iplik, geçirmekn. haberler
aspiration
ülkü
hinder
engellemek
as
=since , = because
astute
zeki, cin- If I was more astute then I would have taken these things as a sign. - astute observation!
siege
kuşatma
acquire
elde etmek, edinmek
hence
dolayısıyla
it is beyond my reach
beni aşar
acquisition
kazanç, alınan şey
relieved
rahatlamış
reinforced
kuvvetlendirilmiş
nut to crack
çetin ceviz
aid
yardım
diligent
gayretli, hamarat
in person
bizzat, şahsen
go ahead
önden, önceden
waterfront
rıhtım
put the blame
suçu atmak
culminate
The verb culminate is used to describe a high point or a climactic stage in a process. For example, the goal of a Major League baseball team is to have their season culminate in a World Series victory.
utilizing
kullanarak
conduct
idare etmek, yönetmek
catch someone out guard
birini hazırlıksız yakalamak
first and foremost
her şeyden önemlisi,
mourn
yas
endurance
dayanıklılık
I am bored out of my mind
sıkıntıdan patlıyorum
inessential
önemsiz
readiness
hazır bulunma
compelling
zorlu, ilginç