A2 1 -7 Flashcards
descansar
dinlenmek
El fin de semana descansé mucho.
jugar un partido
–
El viernes por la tarde jugué un partido de fútbol con mis compañeras.
Qué hiciste ayer?
Dün ne yaptın?
quedar con amigos
arkadaşlarla takılmak
Ayer quedé con amigos.
comer fuera
Yemeğe çıkmak
Ayer comí fuera
salir por la noche
Gece dışarı çıkmak
Salí por la noche con Juan.
ir al cine
sinemaya gitmek
estar un casa
Evde kalmak
Ayer estueve en casa.
ayer
dün
la semana pasada
geçen hafta
el fin de semana pasada
geçen haftasonu
el mes pasado
geçen ay
el año pasado
geçen yıl
hace un par de días
birkaç gün önce
hace un año
bir yıl önce
hace un mes
bir ay önce
geçmiş zaman

şimdiki zaman

simpático simpática
sempatik
abierto/ abierta
açık
abierto x tímido
generoso / generosa
cömert
generoso x egoísta
serio / seria
ciddi
amable
samimi
trabajador / trabajadar
çalışkan
tímido / tímida
çekingen
abierto x tímido
listo / lista
zeki
egoísta
cansado / cansada
yorgun
nervioso / nerviosa
gergin
preocupado / preocupada
endişeli
motivado / motivada
hevesli
despistado / despistada
dikkati dağınık
asustado / asustada
korkumuş
enfermo/ enferma
hasta
sorprendido sorprendida
şaşkın
acostumbrado / acostumbrada
alışık
Estar

ser

estar ser

estar ser

estar her zaman

ser her zaman

estar ser olabilir

Estoy buscando…
Ben … arıyorum
¿Qué talla usas?
Bedenin kaç?
Te queda… / Me queda…
Bu sana yakıştı / Bu bana yakıştı
¿Puedo probarme …?
… deneyebilir miyim?
¿Puedo probarme este vestido?
¿donde estan los probadores?
Soyunma odaları nerede?
Me gustaría probarme esta camisa. ¿Dónde están los probadores?
¿Cuánto cuesta?
Ne kadar?
¿Cuánto cuesta un metro de esa seda roja?
Me llevo …
… alacağım
Karşılaştırma - 1
Formulas for Comparisons of Inequality
- More* formula: más + adjective/adverb/noun + que
- Less* formula: menos + adjective/adverb/noun + que
Karşılaştırma - 2
Spanish English
mejor
better
peor
worse
dar una vuelta
yürüyüşe çıkmak
Vamos a dar una vuelta?
ir a una exposición
sergiye gitmek
El viernes voy a ir una exposición
tomar algo
bir şeyler içmeye gitmek
Después de trabajar vamos a tomar algo.
ir a un concierto
konsere gitmek
El próximo fin de semana voy a ir a un concierto
ver una obra de teatro
Bir tiyatro oyunu syretmek
cenar fuera
dışarıda akşam yemeği yemek
ver una película
film izlemek
quedarse en casa
evde kalmak
Hoy no salgo, me quedo en casa.
pasar a buscar
bir yere gidip veya gelip birini almak
esta tarde
bu öğleden sonra
mañana
yarın
…. que viene
el próximo / la próximo
önümüzdeki
el próximo fin de semana
pedir hora
randevu almak
médico de cabecera
pratisyen / aile hekimi
especialista
uzman doktor
la sala de espera
bekleme odası
la consulta
muayehane
Qué le pasa?
şikayetin ne?
Me duele…
Tengo dolor de…
… ağrıyor
… ağrım var
Me duele de veras la cabeza. (Başım çok ağrıyor.)
Tengo dolor de pecho. (Göğüs ağrım var.)
Me he torcido …
… burktum
Me he torcido el tobillo jugando al baloncesto (Basket oynarken bileğim burkuldu.)
Me he roto …
… kırdım.
Me he roto la pierna (Bileğimi kırdım.)
Coja aire, suelte aire
Nefes al, nefes ver.
Me duele …
… ağrıyor
Me duele mucho espalda. (Sırtım çok ağrıyor.)
Me siento …
… hissediyorum.
Me isento muy cansado..
Me pica …
… kaşınıyor.
Me pica la garganta. (Boğazım kaşınıyor)
Me ha salido /
Me han salido
… çıktı.
Me ha salido un sarpullido. (Döküntüm var)
No puedo …
… yapmıyorum.
No puedo doblar la pierna. (Bacağımı bükemiyorum.)
tratamiento
tedavi
recetar
reçete
pastilla
jarabe
crema
hap
şurup
krem
tomar pastillas , jarabes
poner cremas
enviar un correo electrónico
E-posta göndermek
Te mando un correo electrónico esta tarde.
(Sana bu öğleden sonra bir e-posta göndereceğim.)
Te mando un correo esta tarde.
(Sana bu öğleden sonra bir e-posta göndereceğim.)
tener una reunión
toplantısı olmak
A las doce hemos tenido una reunión de equipo.
hacer fotocopias
fotokopi yapmak
He hecho fotocopias para la presentación
escanear un documento
bir belge taramak
He escaneado el documento para mandarlo por correo electrónico.
imprimir documentos
belgeleri(n) çıktısını almak / yazdırmak
He imprimido los documentos para la reunión.
Toplantı için belgelerin çıktısını aldım.
contestar al teléfono
telefona cevap vermek
Todavía no han contestado al teléfono.
Onlar henüz telefona cevap vermediler.
organizar una teleconferencia
konferans ayarlamak
hacer una presentación
sunum yapmak
sacar al perro
köpeği yürüyüşe çıkarmak / götürmek
El domingo sacamos a los perros a correr por el campo.
Pazar günü köpekleri kırsal alanda koşmaya götürdük.
pasear por el parque
parkta yürüyüşe gitmek
Mis hijos y yo paseamos por el parque.
Çocuklarım ve ben parkta yürüyüşe gittik.
trabajar en el jardín
bahçe işleri yapmak
A mi mujer le encanta tranajar en el jardín
llamar
Aramak
Contestar
cevap vermek
No contesta el teléfono.
Mandar
göndermek
Mándame un mensaje
Pasar
çağrı yönlendirmek
Le paso la llamada.
dejar
bırakmak
¿Quieres dejar un mensaje?
Ona mesaj bırakmak ister misiniz?
Equivocarse
Yanlış numarayı çevirmek
Lo siento, se equivoca de número.
Üzgünüz, yanlış numarayı çevirdiniz.
la batería
şarj
Casi no tengo batería.
Telefonumun şarjı bitiyor.
la señal
sinyal
No te oigo, hay muy mala señal.
Seni duyamıyorum, sinyal çok kötü.
Recoge la mesa.
Masayı topla.
Lava los platos
Bulaşıkları yıka.
Pasa la aspiradora.
Elektrik süpürgesi tut.
Pon la lavadora.
Çamaşırları yıka.
Haz las camas.
Yatakları yap.
alojarse en
kalmak
Nos alojamos en un hotel de cinco estrellas durante las vacaciones.
Tatilimizde beş yıldızlı bir otelde kaldık.
un hostal
Oda - Kahvaltı tesisi
Mis amigos se alojaron en un hostal en el centro de la ciudad.
Arkadaşlarım şehir merkezindeki bir oda-kahvaltı tesisinde kaldı.
un camping
kamp alanı
Este camping tiene unas instalaciones estupendas.
Bu kamp alanı harika imkanlara sahiptir.
un albergue
hostel
Prefiero alojarme en un albergue porque es más barato.
Bir hostelde kalmayı tercih ederim, çünkü daha ucuz.
reservar
yer ayırtmak
He reservado una habitación a nombre de Martín Herrero.
Martín Herrero adına bir oda ayırtmıştım.
una habitación doble
una habitación individual
con camas separadas
con cama de matrimonio
con cama adicional
una habitación doble (duble oda)
una habitación individual (tek oda)
con camas separadas (iki yataklı oda)
con cama de matrimonio (çift kişilik oda)
con cama adicional (ekstra yataklı oda)
desayuno incluido
kahvaltı dahil
Hemos reservado una habitación doble con desayuno incluido.
Kahvaltı dahil çift kişilik bir oda ayırtmıştık.
un depósito
depozito
Necesito pagar un depósito para alquilar un coche.
Araba kiralamak için depozito ödemem gerek.
pagar con tarjeta
kart ile ödemek
¿Puedo pagar con tarjeta?
Kart ile ödeyebilir miyim?
¿Me da…?
… alabilir miyim?
¿Me da un billete para Sevilla?
Sevilla’ya bir bilet alabilir miyim?
Bir tren istasyonunda ya da otogarda olduğumuzu ve bilet almak istediğimizi düşünelim. “¿me da…?” diyerek başlar ve ardından ihtiyacımız olan bilet ile devam ederiz. Ayrıca özellikle ne almak istediğimize zaten karar vermişsek “deme” de diyebiliriz.
Bu yapıları yalnızca bilet almak için değil, aynı zamanda bir mağazada, barda veya kafede de kullanırız.
¿Me da un billete para Sevilla? (Sevilla’ya bir bilet alabilir miyim?)
Bien, pues deme un billete para el de las 16:30h. (Tamam, o zaman 16:30 trenine bilet alayım.)
¿Me da un bolígrafo azul? (Mavi bir kalem verir misiniz?)
Deme un kilo de manzanas, por favor. (Bir kilo elma alayım lütfen.)
¿Cuánto tarda?
Ne kadar sürüyor?
Bir şeyin ne kadar sürdüğünü belirtmek için “tardar” fiilini kullanırız.
Tardo 15 minutos andando en llegar al trabajo.(İşe yürümem 15 dakika sürüyor.)
¿De qué vía sale?
Hangi perondan kalkıyor?
Haydi “para” kelimesinin iki kullanımına göz atalım:
- tarihi belirtmek için. Quiero un billete para el quince de septiembre.
(15 Eylül için bir bilet istiyorum.)
-varılacak yeri belirtmek için. Quiero un billete de ida y vuelta para Valencia.
(Valensiya’ya gidiş dönüş bir bilet istiyorum.)
¿Puedo reservar asiento?
Bir koltuk rezerve edebilir miyim?
tener ganas de
sabırsızlıkla beklemek / sabırsızlanmak
Tengo ganas de descansar el fin de semana.
Bu hafta sonu dinlenmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
ya
Biliyorum
Ya, te entiendo perfectamente.
Biliyorum, seni çok iyi anlıyorum.
ni idea
hiçbir fikir
Ni idea, no he pensado nada todavía.
Hiçbir fikrim yok, henüz bir şey planlamadım.
No hay ningún problema.
Hiç sorun değil.