1 Flashcards
Calamity
Felaket
Eject
Dışarı atmak
Abrupt
Ani
Band
Haydut
Accumulate
Birik(tir)mek
Acclaim
Alkışlamak
Ammunition
Cephane
Saw
Testere
Abduct
Bir kişiyi çıkarmak
Abolish
Resmi olarak sonlandırmak
Debut
Sahneye ilk çıkış
Abbreviate
Kısaltmak
Eagerly
Hevesle
Decease
Ölüm, ölmek
Ease
Rahat, kolaylık
Eccentric
Garip, acayip
Earnestly
Kararlı bir şekilde
Gauge
Gösterge
Halt
Durma, durmak
Facilitate
Kolaylaştırmak
Saga
Destan
Absence
Bulunmama
Dash
Nemli
Abstain
Yapmaktan kaçınmak
Abusively
Şiddet içeren bir şekilde
Capsize
Alabora olmak
Dam
Baraj, bent
Range
Sıra, dizi
Gasp
Soluk, nefes
Hamper
Güçleştirmek
Hail
Dolu yağmak
Faintly
Birazcık, azıcık
Facility
Yetenek, beceri
Soil mechanics
Zemin mekaniği
Retaining
Destekleme, tespit etme
Appreciation
Takdir, değer
Detention
Gözaltı, alıkoyma, engelleme
consideration
Değerlendirme, göz önünde tutma
distinction
Ayrım
departure
Ayrılma
extremity
Nihayet, son derece
disturbance
Kargaşa, rahatsızlık
spectacle
Büyük gösteri
spectacular
Muhteşem
extinction
Yok olma, nesli tükenme
establishment
Kuruluş, kurum
perception
Algı
intensive
Yoğun
coherent
Uyumlu, uygun, tutarlı
exceptional
Olağanüstü, fevkalade
proportional
Orantılı, oranlı
negligible
İhmal edilebilir, önemsiz
eager
İstekli, sabırsız, hevesli
exemption
Muafiyet, serbestlik, af
susceptible
Duyarlı, hassas
controversial
Tartışmalı, çekişmeli
compulsive
Zorlayıcı
Vacant
Boş, kullanılmayan
Damp
Nemli, rutubetli
Cease
Sona erdirmek
Satire
Taşlama, hiciv
Decline
Azaltmak
Cast
Atmak, fırlatmak
Emerge
Ortaya çıkmak
Carriage
Vagon
Eclectic
Derleyen
Captivity
Esaret
Decay
Çürüme, çürütmek
Oblige
Zorunda bırakmak
Obscence
Müstehcen
Parole
Şartlı salıverme
Patch
Yama, yamalamak
Raid
Baskın
Rage
Öfke, öfkelenmek
Parade
Geçit, yürüyüş
Pace
Adımlamak
Obedient
İtaatkar
Malfunction
Arıza, bozukluk
Nail
Çivi, çivi çakmak
Pacify
Sakinleştirmek
Palate
Damak
Manner
Tarz, şekil
Nag
Başının etini yemek
scarce
Nadir
Seldom
Nadiren
Custom
Gelenek, görenek
Still
Ama
Hâlâ
Date back
Trace back
Go back
… tarihe dayanmak
reluctance
İsteksizlik
enthusiasm
Heves, coşku, heyecan
mercilessly
Acımasızca
solemnly
Resmi bir şekilde, ciddiyetle
bounded
Sınırlandırılmış, sınırlı
bound
Bağlı, sınır
stuck
Takılmış, sıkışmış
wrung
Sıkılmış, bükülü
shattered
Yorgun, kırılmış, paramparça
Split
Yarmak, bölmek
fling
Fırlatma, eğlence, kaçamak
thrust
Saplama, sokma, hücum, hamle
extermination
İmha etme
tedious
Can sıkıcı
appalling
Dehşet verici, korkunç
terrific
Müthiş, olağanüstü, dehşet
mislaid
Kaybetmek
mistake - mistook - mistaken
Yanılgı hata yanlışlık
weep - wept - wept
Ağlamak
Creep - crept - crept
Sürünmek
bump
Tümsek
lick
Yalamak
Rid
Temizlemek, başından atmak, kurtarmak
Forsook
Vazgeçmek
Wring
Sıkma, döndürme, burma
Seek - sought - sought
Aramak, talip olmak, istemek, kazanmaya çalışmak
Fled
Kaçmış (suçlu vb.), kaçan
hardship
Güçlük, zorluk
hazard
Risk, tehlike
notoriety
Kötü şöhret
intensity
Yoğunluk
prosperity
Refah
poverty
Yoksulluk
requirement
İhtiyaç
expenditure
Gider, masraf
opposition
Muhalefet, aykırılık
in moderation
Aşırıya kaçmadan
moderation
Ilımlılık, ölçülülük
apprentice
Çırak
compound
Bileşik, bileşim
likelihood
Olasılık, ihtimal
deformity
Sakatlık, bozukluk, çarpıklık
scarcity
Kıtlık, yetersizlik, az bulunurluk
cattle drive
Sığır gütme
rider
Jokey
horseman
Jokey
saddle
Semer, eyer
endurance
Dayanıklılık
placement
Atama, yerine koyma
consistency
Tutarlılık
fullfilment
Eksik bir şeyi tamamlama
presence
Mevcudiyet
consistency
Tutarlılık
demonstrate
İspat etmek, kanıtlamak, göstermek
quarrel with
Bozuşmak
contrast with
Çelişmek, ters düşmek
make a fire
Ateş yakmak
set a fire
Ateşe vermek
diversified
Çeşitli
vast
Çok büyük miktarda
immense
Çok büyük
obstruct
Engellemek
excessive
Aşırı
extensive
Geniş, yaygın, kapsamlı
durable
Sağlam, dayanıklı
enduring
Dayanıklı
sensible
Mantıklı, akla uygun
notable
Göze çarpan, dikkate değer
fruitful
Bereketli, verimli
greedy
Açgözlü
compassionate
Merhametli, şefkatli
impartial
Tarafsız
objective
Hedef, amaç, nesnel, tarafsız
defiant
Karşı gelen, karşı koyan, meydan okuyan
graceful
Zarif, nazik
awkward
Beceriksiz, hantal
disqualified
Yetersiz, diskalifiye
hardship
Zorluk, güçlük, yoksulluk
industriousness
Çalışkanlık
fondness
Düşkünlük, sevgi, şefkat
idleness
Tembellik, aylaklık
distinct
Belirgin, farklı, bağımsız, açık
inevitable
Kaçınılmaz, kesin, zorunlu
avoidable
Kaçınılabilir, önlenebilir, iptal edilebilir
barren
Çorak, verimsiz, yavan
fertile
Verimli, bereketli
sloping
Eğimli
recession
Durgunluk, düşüş
upturn
İyileşme, düzelme
inland
Ülkenin iç kısmı
domestic
Yerli, iç, yurt içi
ambiguity
Anlam bozukluğu, anlam belirsizliği, iki anlamlılık
validity
Geçerlilik
clarity
Belirginlik, açıklık, berraklık
uniform
Üniforma, tekdüze
solitary
Kasvetli, tek başına
sparse
Seyrek
notorious
Adı çıkmış, kötü şöhretli
haphazard
Rastlantı, tesadüf, şans eseri
Notion
Kavram
Marring
Bozmak
Subsequent
Sonraki
Breach
İhlal
Apprehension
Endişe
Allusion
İma
Reccurence
Yineleme
Encompass
Kapsamak
Allocate
Tahsis etmek, bölüştürmek
Eradicate
Tahsis etmek, bölüştürmek
Eradicate
Ortadan kaldırmak
Malady
Hastalık
Profoundly
İçtenlikle, derinden
Avidty
Hırs
Take a stand
Görüş belirtmek
Take place
Meydana gelmek
Take hold
Bir şey üzerinde kontrolü olmak
Take on
Kabul etmek
Take off
Çıkartmak
Look intently
Dikkatle bakmak
Look askance
Şüpheyle bakmak
Look expactantly
Merakla bakmak
Look at
Bakmak
Look for
Aramak
Look up
Sözlükte aramak
Look up to
Hayranlık duymak
Look out
Dikkat
Look down
Küçük görmek
Look in
Arama sorma
Look over
Gözden geçirmek
Look on
Dahil olmadan izlemek
Look through
Göz gezdirmek, görmezlikten gelmek
Look over
Gözden geçirmek
Prolong
Uzatmak
Facilitate
Kolaylaştırmak
Pervasive
Yaygın
Distinguish
Ayırt etmek
Siege
Kuşatmak
Get away
Tatile çıkmak
Getaway
Tatil mekanı
Get on/in
Bir araca binmek
On: toplu taşıma
In: araba, taksi
Get through
Bitirmek
Get between
Arasında kalmak
Get on board
Katılmak
Abbreviate
Özetlemek
Abolish
Tabuları yıkmak, sona erdirmek
Accomadate
Misafir ağırlamak
Acquire
Kazanım elde etmek
Adverse
Zıt
Aggravate
Kötüye gitmek
On account of
… yüzünden
In case of
…. durumunda
Difficulty in
… sıkıntı çekmek
In addition to
… ilaveten, yanı sıra
In charge of
… ile yükümlü
In danger of
… tehlikesiyle karşı karşıya
In exchange for
… karşılık olarak
Excuse for
… mazeretli olmak
In favour of
… lehinde olmak, taraftar olmak
For fear of
… korkusuyla
In the habit of
… alışkanlığında olmak
In return for
Karşılık olarak
Instead of
… yerine
Interest in
… ilgisi olmak
In the course of
… sırasında, esnasında
In the middle of
Ortasında
Need for
… olan gereksinim
Reason for
… nedeni
For the sake of
… hatırı için … uğruna
In spite of
…. rağmen
The point of
On the point of
…nın gereği, …nın anlamı(yok)
… yapmak üzere olmak
Have sb do st
Kişinin doğal görevi olan bir işi yaptırmak
I have had my tailor make a wonderful dress.
Have st done (by someone)
İşi yapan kişi değil işin yapılması önemlidir
I have had a wonderful dress made (by my tailor.)
Get sb to do st
Birini ikna ederek bir işi yaptırmak
Get st done (by someone)
İşi yapan kişiyi belirtmeden yapılan işi ifade ederken
Make sb do st
Birine zorlama ile bir iş yaptırmak
Be made to do st (by someone)
Zorlama ile bir iş yaptırmak
Unreadable
Too boring, not worth reading
illegible
Okunamayan
Physically impossible to read
Compliment
İltifat
Complement
Tamamlayan, tamamlayıcı
invaluable
Above price
Valueless
Değersiz
fabricate
Uydurmak, sahtesini yapmak
moral
Ahlaki
morale
Moral
notorious
Kötü şöhretli
sensible
Mantıklı, akla uygun
interfere
Müdahale etmek, araya girmek
overtake
Geride bırakmak
stationery
Kırtasiye, kırtasiye malzemesi
stationary
Sabit, hareketsiz, değişmeyen
humane
Hümanist, insancıl
devise
Miras bırakmak, icat etmek,
practice (noun)
practise (verb)
Pratik
Pratik yapmak
advice (noun)
advise (verb)
Tavsiye
Tavsiyede bulunmak
licence (noun)
license (verb)
Lisans
Lisans vermek
prophecy (noun)
prophesy (verb)
Kehanet
Kehanette bulunmak
set up
Kurmak
take up
Yapmaya başlamak, meşgul olmak
come up against
yüzleşmek
come up with
ileri sürmek, çözüm yolu bulmak
cut down on
kısmak, azaltmak, indirmek
get on with
biriyle iyi geçinmek, işini sürdürmek
go down with
hastalanmak
go in for
sınava girmek, katılmak, alışkanlık edinmek
grow out of
çok büyümek, büyüdüğü için giyememek
look down on
tepeden bakmak, küçümsemek
make up for
telafi etmek
put up with
katlanmak, dayanmak
come round
ziyaret etmek, kendine gelmek
cut across
kestirmeden gitmek
go through / get through
sonuçlandırmak, onaylamak